Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 157993
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| But, Mommy... Yeah, I'll be right back, Olive. | Ama, Anne... Tamam, hemen döneceğim, Olive. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Oh, nothing. Just wiping Olive's ass. You? | Yok bir şey. Olive'in poposunu siliyordum. Sen? | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| An earthquake in Kashmir... Oh, you're kidding. Holy fuck. | Kashmir'deki depremde... Şaka yapıyorsun. Lanet olsun. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| ...has killed an estimated 73,000... I don't feel well. | ...tahminen 73.000 kişi öldü... Kendimi iyi hissetmiyorum. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| March in Washington, D.c., today, October 15th. | Washington D.C'de yürüyüş, bugün, 15 Eylül. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Harold Pinter died. Well, he's old, right? | Harold Pinter vefat etmiş. Yaşlıydı değil mi? | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| No, wait. He won the Nobel Prize. Mom. | Hayır, bekle. O Nobel ödülünü kazandı. Anne. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| What, honey? Do you need to look at my poop? | Ne var, tatlım? Kakama bakman gerekmiyor mu? | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| You sure it's all right? It's fine, Olive. Just flush. | Terslik olmadığına emin misin? Bir şeyin yok, Olive. Sadece sifonu çek. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| What if it's alive? What if I kill it? | Ya canlıysa? Ya onu öldürürsem? | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| It's green like plants. It's not alive, honey. | Aynı bitkiler gibi yeşil. Canlı değil, tatlım. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Remember the production of The Dumb Waiter I did at Albanyfest? | Albanyfest'te The Dumb Waiter'ı sahnelemiştim hatırlıyor musun? | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Have your oatmeal, honey. | Yulaf ezmeni ye, tatlım. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| I want peanut butter and jelly. You said oatmeal. | Ben fıstık ezmesi ve reçel istiyorum. Yulaf ezmesi demiştin. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| This isn't a restaurant. I don't want oatmeal. | Burası bir restoran değil. Yulaf ezmesi istemiyorum. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Okay. Fine. Mommy, I'm sorry. | Tamam. İyi. Anne, özür dilerim. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| They found avian flu in Turkey. In the country Turkey, not turkeys. | Türkiye'de kuş gribine rastlanmış. Ülke olan Türkiye, hindi değil. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Can I watch TV till school? In some chickens. Yeah. | Okula kadar televizyon izleyebilir miyim? Bazı tavuklarda, evet. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| There is a secret something at play under the surface... | Yüzeyin altında, düşüncelerde görünmeden... | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| ...growing like an invisible virus of thought. | ...büyüyen bir virüs gibi oynanan gizli bir oyun var. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| But you're being changed by it... | Ama siz fark etmeden etkileniyorsunuz... | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Milk's expired. Okay. | Sütün tarihi geçmiş. Tamam. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| You better eat this. I will. | Bunu yesen iyi olur. Yiyeceğim. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| How did I guess you'd ask me that question? | Bana bu soruyu soracağını nereden bildim? | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Happy Halloween, Schenectady. | Cadılar bayramın kutlu olsun, Schenectady. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| And how long have you been in New York for? | Ne zamandır New York'tasınız? | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| The first black graduate of the University of Alabama died. | Alabama Üniversitesi'nin ilk zenci mezunu vefat etmiş. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Vivian Malone Jones. | Vivian Malone Jones. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Stroke, 63. | Kalp krizi, 63 yaşındaymış. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Fuck! | Ha..ktir! | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| God! Somebody! Adele, help! | Tanrım! Kimse yok mu? Adele, yardım et! | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Jesus, Caden, what the fuck? I was shaving and the thing flew off! | Aman Tanrım, Caden, neler oluyor? Traş oluyordum ve şey birden uçuverdi. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Oh, my God! Jesus, look at your head. | Aman Tanrım! Yüce İsa, kafana bak. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Oh, shit. | Ha..ktir! | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Oh, God, I can't turn it. | Aman tanrım, çeviremiyorum. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Mommy, Daddy has blood. Yeah. | Anne, babamda kan var. Evet. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Will there be a scar? Probably. It looks like a mud flap. | İz kalacak mı? Muhtemelen. Kötü görünüyor. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| I prefer there not to be a scar. Yeah. | İz kalmamasını dilerdim. Tabi. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| That fellow is annoying. | Bu adam artık sinirlerimi bozuyor. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| He's in here every week, like clockwork. | Saat gibi, her hafta burada. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| There. I think that should... Let's see. | Tamamdır. Bence bu... Bir bakalım. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| What? Change in bowel movements? | Ne? Büyük tuvaletinde bir değişiklik var mı? | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| It's a little more yellow than usual. Why? | Normalden biraz daha sarı. Neden ki? | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Yeah, I'd like you to see an ophthalmologist. | Evet, bir göz doktoruna görünmeni istiyorum. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| A neurologist? What? No. | Nörolog mu? Ne? Hayır. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| An ophthalmologist. I said, ophthalmologist. | Bir göz doktoru. Dedim ki, göz doktoru. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Do you hear that? | Bunu duyabiliyor musun? | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| And today is Tuesday. Mommy, is today Tuesday? | Ve bugün Salı. Anne, bugün Salı mı? | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| No, honey, today is Friday. So, what exactly did he say? | Hayır tatlım, bugün Cuma. Eee, tam olarak ne söyledi? | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| That my pupils weren't properly opening and closing. | Göz bebeklerimin olması gerektiği gibi açılıp kapanmadığını. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Dilating. | Genişliyor. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| I don't think that's what he said. Yes. | Söylediğinin bu olduğunu sanmıyorum. Evet. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| That's not what he said. Is it the bump to your head? | Dediği bu değildi. Kafana aldığın darbe yüzünden mi? | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| He doesn't know. Maybe. | Bilmiyor. Belki de. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| He said he doesn't think so, but maybe. But he doesn't know. | Öyle düşünmediğini söyledi, belkiymiş. Ama bilmiyor. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| But maybe. Who knows? Okay, Jesus, Caden, I got it. | Ama belki. Kim bilir? Tamam, Tanrı aşkına Caden, anladım. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| He doesn't know... Sorry. I'm a little anxious. | Bilmiyor... Özür dilerim. Biraz gerginim. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Did you have to get a shot, Daddy? No, honey. | İğne oldun mu baba? Hayır tatlım. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| It's the start of something awful. Do I have to get a shot? | Bu çok kötü bir şeyin başlangıcı. Ben iğne olmak zorunda mıyım? | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Course not. Did you tell him I have green poo? | Elbette hayır. Ona yeşil kaka yaptığımı söyledin mi? | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| It's fucked timing. Call the plumber. Hey. | Lanet bir zamanlama. Muslukçuyu ara. Hey. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Sorry. I have rehearsal. Fuck. | Kusura bakma. Provam var. Kahretsin. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Hey, come on. Sorry, sorry, sorry. Everybody, sorry. | Hadi ama. Pardon, pardon. Herkesten özür diliyorum. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| How many years until I have to get more shots? | Daha kaç yıl iğne olmak zorundayım? | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Not for a really long time, babe. A million years? | Çok da uzun bir süre değil, tatlım. Bir milyon yıl? | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Remember what Dr. Woodman said... Dad, what's a plumber? | Dr. Woodman'ın söylediklerini hatırla. Baba, muslukçu nedir? | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| He's a man... Or a woman, Dad. | O bir adam... Ya da kadın baba... | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Right. He's a man or a woman who fixes sinks and toilets and... | Doğru. Lavabo ve tuvaletleri tamir eden adam ya da kadın ve... | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Do you know what pipes are? No. | Boru ne demek biliyor musun? Hayır. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Hey, Jim. I had an accident. Like to smoke out of? | Merhaba, Jim. Kaza geçirdim. Duman çıkan şey gibi mi? | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| A different kind of pipe, honey. All right, bye. | Daha farklı bir boru tipi, tatlım. Anlaştık, hoşça kal. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Houses have pipes, and they're made of... | Evlerde borular vardır, şeyden yapılmış... | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| They're like tubes, and they're behind the walls... | Boru gibidirler ve duvarların arkasındalar... | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| ...and they're under the floors and everywhere. | ...ve yerin altındalar ve her yerdeler. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| And... What's the matter? | Ve... Sorun nedir bebeğim? | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Every single where? It's okay, honey. | Her yerdeler mi? Sorun yok, tatlım. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| They just carry water to and from sinks and toilets. | Onlar sadece lavabo ve tuvaletlere su taşırlar. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| It's like in your body. You have veins. Capillaries. | Aynı vücudundaki gibi. Senin de damarların var. Kılcal damarlar. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Capillaries filled with blood. | Kanla dolu kılcal damarlar. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| I have blood? I don't want blood. I don't want blood. | Benim kanım var mı? Ben kan istemiyorum. Kan istemiyorum. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| What are you doing? Trying to explain plumbing. | Ne yapıyorsun? Muslukçuluğu anlatmaya çalışıyorum. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Stop. I can't do this now. | Pekala, kes. Bunu şimdi yapamam. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Don't worry, you don't have blood. Don't tell her she doesn't have blood. | Merak etme, senin kanın yok. O'na kanının olmadığını söyleme. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Caden, stop it. I don't want blood. | Caden, kes şunu. Ben kan istemiyorum. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Thanks for getting me in right away. | Beni bu kadar çabuk kabul ettiğiniz için teşekkür ederim. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Was it the bump to the head? No. | Kafama aldığım darbeden dolayı mı? Hayır. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Could be, but I think we need to get you to a neurologist. | Olabilir de, ama sanırım senin bir nörologa görünmen gerek. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Neurologist? It's a brain expert. | Nörolog mu? Bir beyin uzmanına. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| I know what a neurologist is. | Nörolog'un ne demek olduğunu biliyorum. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| I thought from the way you asked... I just thought you said "urologist. " | Sorma şeklinden düşündüm ki... Senin "ürolog" dediğini zannettim. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Why do I need to see a neurologist? Just for a look see. | Neden bir nörologa gitmem gerekli? Sadece bir göz atması için. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| The eyes are part of the brain, after all. | Sonuçta gözler de beynin birer parçası. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| No, that's not true, is it? | Hayır bu doğru değil, değil mi? | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Why would I say it if it weren't true? It doesn't seem right. | Doğru olmasa neden söyleyeyim ki? Bana doğruymuş gibi gelmedi. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Like morally correct, or "right" as in accurate? | Manevi açıdan mı yoksa mantıken mi? | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| I don't know. Accurate, I guess? | Bilmiyorum, mantıken sanırım. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Now, when you kick off, boy, I want a 70 yard boot. | Şimdi, maç başladığı zaman koçum, 64 metrelik bir koşu istiyorum. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| And get right down the field under the ball. | Ve tam kalenin önündeki alana gelmeni. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| And when you hit, hit low and hit hard, because it's important, boy. | Ve vurduğun zaman, alçak ve sert vur çünkü bu önemli koçum. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| There's all kinds of important people in the stands. | İzleyen bir çok önemli insan olacak. | Synecdoche, New York-1 | 2008 |