Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 156775
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| You mind if I come inside for a sec? | İki dakikalığına içeri gelsem sorun olur mu? | Super-1 | 2010 | |
| Inside the house? | Evin içine mi? | Super-1 | 2010 | |
| Uh, it's just a bit chilly. Yeah. | Dışarısı biraz soğuk da. Evet. | Super-1 | 2010 | |
| So you filed that report. | Bir şikayette bulunmuştunuz. | Super-1 | 2010 | |
| Now, you and I came together to the conclusion | İkimiz de ortak bir karara varmıştık... | Super-1 | 2010 | |
| that your wife wasn't kidnapped, and she left you. | ...eşiniz kaçırılmamıştı, sizi terk etmişti. | Super-1 | 2010 | |
| Is there something in there? | İçeride bir şey mi var? | Super-1 | 2010 | |
| Is that a basement? | Bodrum kapısı mı? | Super-1 | 2010 | |
| That's a closet. | Dolap kapısı. | Super-1 | 2010 | |
| You just keep looking over there. | Devamlı kapıya bakıyorsunuz da. | Super-1 | 2010 | |
| No, I... No, I don't. | Hayır, bakmıyorum. | Super-1 | 2010 | |
| Yeah, you do. | Evet, bakıyorsunuz. | Super-1 | 2010 | |
| No. There's nothing in there. | Hayır. İçeride bir şey yok. | Super-1 | 2010 | |
| There's a dog in there. | İçeride bir köpek var. | Super-1 | 2010 | |
| A dog? | Köpek mi? Evet. | Super-1 | 2010 | |
| You keep him in the closet? | Dolapta mı tutuyorsunuz? | Super-1 | 2010 | |
| I'm afraid he'll bite someone. | Birilerini ısırır diye korkuyorum. | Super-1 | 2010 | |
| Oh, no, you don't have to worry about that with me. | Benim için endişelenmenize gerek yok. | Super-1 | 2010 | |
| I'm a dog person. | Köpek sevenlerdenim. En çok da onları ısırır. | Super-1 | 2010 | |
| Dog people. | Köpek sevenleri. | Super-1 | 2010 | |
| Okay. Okay? | Tamam. Tamam mı? Geldiğinizi için sağolun. | Super-1 | 2010 | |
| You're quite an intense fellow, there, Frank. | Çok gergin bir adamsın Frank. | Super-1 | 2010 | |
| If you wouldn't mind signing this... | Zahmet olmazsa şunu imzalarsanız... | Super-1 | 2010 | |
| It basically just cancels out the charges. | Şikayetinizi geri almak için. | Super-1 | 2010 | |
| I forgot to do it last time. | Geçen sefer yapmayı unutmuşum da. | Super-1 | 2010 | |
| Captain is going through the change of life. | Başkomiser menopoza girdi. | Super-1 | 2010 | |
| She had a conniption fit. | İsteri nöbeti geçirdi. | Super-1 | 2010 | |
| Just sign right here. | Şurayı imzalayın. | Super-1 | 2010 | |
| There we go. | Tamamdır. Teşekkür ederim Frank. | Super-1 | 2010 | |
| I'll let you get back to... | Ben seni bırakayım da... | Super-1 | 2010 | |
| whatever it was you were doing. | ...artık her ne yapıyorsan işine geri dön. | Super-1 | 2010 | |
| Did you really call me to be The Crimson Bolt, | Gerçekten Crimson Bolt olmamı istedin mi... | Super-1 | 2010 | |
| or was that just in my head? | ...yoksa sadece kafamdan mı uyduruyorum? | Super-1 | 2010 | |
| I don't want to go to prison | Hapse gitmek... | Super-1 | 2010 | |
| and be butt raped and work in the library, | ...tecavüze uğrayıp kütüphanede çalışmak... | Super-1 | 2010 | |
| rolling those carts around | ...kitap arabası sürmek... | Super-1 | 2010 | |
| and handing out magazines for the rest of my life. | ...ve hayatımın sonuna kadar dergi dağıtmak istemiyorum. | Super-1 | 2010 | |
| Isn't violence against the Bible? | Şiddet İncil'e aykırı değil mi? | Super-1 | 2010 | |
| God, please... | Tanrım, lütfen. | Super-1 | 2010 | |
| Give me a sign that I should continue being The Crimson Bolt. | Crimson Bolt olmaya devam edebilmem için bana bir işaret gönder. | Super-1 | 2010 | |
| Or if I should just throw everything away | Yoksa çok geç olmadan her şeyi atacağım. | Super-1 | 2010 | |
| I'll even turn myself in, | Benden yapmamı istediğin buysa kendimi bile ihbar ederim. Yapmamı istediğin buysa kendimi bile ihbar ederim. Benden yapmamı istediğin buysa kendimi bile ihbar ederim. | Super-1 | 2010 | |
| But please, don't want me to do that. | Ama lütfen, bunu benden isteme. | Super-1 | 2010 | |
| Okay, did you just say throw it all away, | Tamam, hepsini atmamı mı söyledin... | Super-1 | 2010 | |
| or was that just me thinking throw it all away? | ...yoksa ben mi öyle düşündüm? | Super-1 | 2010 | |
| Okay, I'm gonna throw it all away. | Peki, hepsini atacağım. | Super-1 | 2010 | |
| If you don't want me to, please, give me a sign. | Yapmamı istemiyorsan, lütfen bana bir işaret gönder. | Super-1 | 2010 | |
| Maybe you could make something float. | Belki bazı şeyleri uçurabilirsin. | Super-1 | 2010 | |
| Easy turns with minimal effort... | Minimum eforla hafif dönüşler yapın | Super-1 | 2010 | |
| That's right, Holly. | Çok doğru Holly. | Super-1 | 2010 | |
| This is the gun that Demonswill used | İşte bu Demonswill'in aşk tozlarını okula yaymak için kullandığı silah. | Super-1 | 2010 | |
| the very same lust dust that caused you and Jimmy | Jimmy ve senin kışkırtıcı kıyafetler giymenize ve... | Super-1 | 2010 | |
| and download those pornographic images on your computer. | ...bilgisayarınıza porno indirmenize sebep olan aynı toz. | Super-1 | 2010 | |
| Sex is a sacred act | Seks ancak aşk evliliğiyle yapılması gereken kutsal bir şeydir. | Super-1 | 2010 | |
| My virginity is something to be proud of. | Bakirliğim gurur duyulacak bir şey. | Super-1 | 2010 | |
| I'm gonna have these nipple rings | Yarın bu halkaları çıkarmam gerekecek. | Super-1 | 2010 | |
| And to think I missed the field hockey game | Çim hokeyi maçını kaçırmamın sebebi Jimmy ile şehvetli sevişmemizdir. | Super-1 | 2010 | |
| Thank goodness we didn't do more. | Tanrıya şükür artık yapmıyoruz. | Super-1 | 2010 | |
| If only the two of you | Keşke ikiniz evlilik öncesi cinsel ilişkiye girseydiniz... | Super-1 | 2010 | |
| then I would have won, | ...öyleyse ben kazanacaktım ve siz sonsuza dek cehennemi boylardınız. | Super-1 | 2010 | |
| But they didn't have intercourse, Demonswill. | Fakat ilişkiye girmediler Demonswill. | Super-1 | 2010 | |
| You see, no matter how much peer pressure | Bak işte; Holly ve Jimmy, toplumun doğru olduğunu söylediği şeyleri... | Super-1 | 2010 | |
| to do what society said was right, | ...yapmaları konusunda ne kadar baskı altında olurlarsa olsunlar... | Super-1 | 2010 | |
| they knew in their hearts, | ...kalplerinin derinliklerinde... | Super-1 | 2010 | |
| Fudge. | Hay ben senin... | Super-1 | 2010 | |
| Whoa whoa whoa, Toby, Toby, be careful, man. | Toby, Toby, dikkat etsene be. | Super-1 | 2010 | |
| And I don't want nothing missing. | Hiçbir şeyin kaybolmasını istemiyorum. | Super-1 | 2010 | |
| So you want something missing? | Yani bir şeyin kaybolmasını mı istiyorsun? | Super-1 | 2010 | |
| What? | Ne? İki negatif kullandın Abe. | Super-1 | 2010 | |
| You don't want nothing missing. | Hiçbir şeyin kaybolmasını istemiyorsun. Ama bu istiyorsun demek. | Super-1 | 2010 | |
| Hey, these people, | Bu adamlar, bu Range denen herif çok ciddi tipler. | Super-1 | 2010 | |
| You know how hard it was | Şu pisliği ülkeye sokmanın ne kadar zor olduğunu biliyor musun? | Super-1 | 2010 | |
| I know. Well, good! | Biliyorum. Güzel! | Super-1 | 2010 | |
| That hurt, Abe. | Acıdı, Abe. | Super-1 | 2010 | |
| Oh, boy, oh, boy, oh, boy, oh, boy. | Oğlum, oğlum. | Super-1 | 2010 | |
| Okay, baby. | Tamam bebeğim. Sağol kardeşim. | Super-1 | 2010 | |
| Well, it all looks good. | Hepsi güzel görünüyor. Bu kadarını söyleyeyim. | Super-1 | 2010 | |
| Okay, so this is kind of like | Tamam, yani bu teknenin kenarına şampanya şişesiyle vurmak gibi, değil mi? | Super-1 | 2010 | |
| Yeah. Yeah, yeah, go ahead. | Evet. Evet, devam et. | Super-1 | 2010 | |
| Good? Huh? | İyi mi? | Super-1 | 2010 | |
| That's good. | O kadar iyi. Tamamdır! | Super-1 | 2010 | |
| I love you. I love you so much. | Seni seviyorum. Seni çok seviyorum. Çok lezzetlisin. Seni seviyorum. Seni çok seviyorum. | Super-1 | 2010 | |
| Oh, my beautiful angel. | Güzel meleğim benim. | Super-1 | 2010 | |
| You are so delicious. | Çok lezzetlisin. | Super-1 | 2010 | |
| What the fuck is that? | Bu da ne böyle? Crimson Bolt'un gazabıyla yüzleşin! | Super-1 | 2010 | |
| That's Sarah's husband, man. That's him. | Bu Sarah'nın kocası. Bu o. | Super-1 | 2010 | |
| Fuck, he saw everything. Go get him. | Her şeyi gördü. Yakalayın şunu. Yakalayın! Hadi! | Super-1 | 2010 | |
| Come back here, motherfucker! | Gel buraya, it herif! | Super-1 | 2010 | |
| You can't hide, Frank! | Saklanamazsın Frank! Öldün sen! | Super-1 | 2010 | |
| Go! | Koşun! Vurdum onu! Vurdum! | Super-1 | 2010 | |
| Fuck! | Siktir be! Hadi be! Siktir be! | Super-1 | 2010 | |
| This place is pretty cool. | Burası harikaymış. | Super-1 | 2010 | |
| Libby, somebody's here! | Libby, birisi geldi! | Super-1 | 2010 | |
| She's such a whore. I swear. | Tam bir orospu. Yeminle. | Super-1 | 2010 | |
| Hang on just a second. | Bekle biraz. | Super-1 | 2010 | |
| Libby, some guy who looks like a bum is at the front door. | Libby, kapıda dilenci tipli biri var. | Super-1 | 2010 | |
| His name's Frank. Frank. | Adı Frank'miş. Frank mi? | Super-1 | 2010 | |
| Why are you wearing garbage bags? | Niye çöp poşeti giyiyorsun? | Super-1 | 2010 | |
| I need to talk to you. | Seninle konuşmalıyım. Tamam. | Super-1 | 2010 | |
| Hey, everybody, this is Frank. | Hey millet, bu Frank. Hayır, hayır lütfen. | Super-1 | 2010 |