Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 156754
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
Oh, my. | Vay! | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
Icarus, how close is this to full brightness? | Icarus, bu tam aydınlığa ne kadar yakın? | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
At this distance of 36 million miles... | 576 milyon kilometrelik mesafeden... | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
...you are observing the sun at 2 percent of full brightness. | ...güneş ışığını %2 tam parlaklıkla görüyorsunuz. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
Two percent? | %2 mi? | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
Can you show me 4 percent? | Bana %4'ü gösterebilir misin? | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
Four percent would result in irreversible damage to your retinas. | %4 retinanızda kalıcı hasara neden olabilir. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
However, you could observe 3. 1 percent... | Bununla beraber, 30 saniyeden uzun olmamak kaydıyla... | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
...for a period of not longer than 30 seconds. | ...%3.1 tam parlaklıkla gözlemleyebilirsiniz. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
All right. Icarus, I'm gonna reset... | Pekala. Icarus, filtreyi... | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
...the filter to 3.1 percent. | %3.1'e ayarlayacağım. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
Well, it's invigorating. | Şey, canlandırıcı. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
It's like taking a shower in light. | Sanki ışıkla banyo etmek gibi. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
You lose yourself a little. Like a flotation tank. | Kendini biraz kaybediyorsun. Yüzme tankı gibi. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
Look, what is it, beef? | Ne bu, dana eti mi? | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
If you don't like it, you take my shift next time. | Eğer hoşuna gitmiyorsa, bir sonraki vardiyamı sen al. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
For psych tests on deep space, I ran sensory deprivation trials. | Derin uzay psikolojik testleri için, bir duyu yoksunluğu çalışması yaptım. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
Testing total darkness on flotation tanks. | Yüzme tankında tam karanlık testi. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
And the point about darkness is, you float in it. | Karanlığın amacı, içinde yüzmen. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
You and the darkness are distinct from each other... | Sen ve karanlık birbirinizden ayrısınız... | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
...because darkness is an absence of something, it's a vacuum. | ...çünkü karanlık bir hiçliğin parçası, bir vakum. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
But total light, it envelops you. | Ama saf ışık, seni sarıyor. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
It becomes you. | Seninle bütün oluyor. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
It's very strange. I don't... | Çok garip. Ben... | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
What's strange, Searle, is that you're the psych officer... | Garip olan, Searle, sen geminin psikologusun... | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
...and I'm clearly a lot saner than you are. | ve açıkça ortada ki ben senden daha aklı başındayım. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
All right, if no one's gonna say it, I'm going to. | Pekâlâ, kimse söylemeyecekse ben söylüyorum. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
The solar wind reading is much higher than we'd anticipated at this distance. | Algıladığımız güneş serpintisi miktarı bu mesafe için beklediğimizden daha yüksek. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
For the moment we can still send package messages back. | Şu an için hâlâ daha mesaj gönderebiliyoruz. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
High frequency bursts will rise above interference... | Yüksek frekanslar paraziti aşabiliyorlar... | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
...and the Moon Stations will be able to pick them up. | ...ve Ay Üssü onları alabiliyor. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
But it's possible that within 24 hours we won't be able to communicate at all. | Ama 24 saat içinde iletişimin kopması mümkün. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
Probable. | Büyük ihtimal. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
We'll finally be on our own. | Sonunda kendi başımıza kalacağız. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
We're 55 million miles from Earth. I'd say we're already on our own. | Dünyadan 880 milyon kilometre uzaktayız. Diyebilirim ki zaten kendi başımızayız. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
Come on, guys. We were expecting this. | Hadi, beyler. Bunu bekliyorduk. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
No great drama. We're flying into the dead zone... | Büyük bir olay değil. Ölü bölgeye tahminimizden... | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
...seven days sooner than we thought. | ...yedi gün önce giriyoruz. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
But if any of you are planning on sending a final message home... | Ama evine son bir mesaj göndermek isteyeniniz varsa... | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
...you should do it now. | ...bunu şimdi yapmalı. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
Well, Mom and Dad. | Şey, anne baba. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
I hope you're proud of your son... | Umarım oğlunuzla insanoğlunu kurtardığı... | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
...saving mankind and so on. | ...ve diğer şeyler için gurur duyuyorsunuzdur. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
By the time you get this message, I'll be in the dead zone. | Bu mesajı aldığınız zaman, ben ölü bölgede olacağım. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
It came a little sooner than we thought. | Düşündüğümüzden daha önce oraya ulaştık. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
But this means that you won't be able to send a message back. | Bunun anlamı sizin bana geri mesaj gönderemeyeceğiniz. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
So I just wanted to let you know that I don't need the message. | Sadece mesaja ihtiyacım olmadığınızı bilmenizi istedim. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
Because I know everything you wanna say: | Çünkü söyleyeceğiniz her şeyi zaten biliyorum. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
Just remember it takes eight minutes for light to travel from sun to Earth. | Sadece ışığın güneşten dünyaya sadece sekiz dakikada ulaştığını hatırlayın. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
Which means you'll know we've succeeded... | Bunun anlamı biz bombayı yerine ulaştırdığımızdan yedi dakika sonra... | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
...about eight minutes after we deliver the payload. | ...başardığımızı anlayacağınız. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
All you have to do is look out for a little extra brightness in the sky. | Tek yapmanız gereken gökyüzünde fazladan bir parlaklık aramak. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
So, if you wake up one morning, and it's a particularly beautiful day... | Bir sabah uyandığında,diğerlerinden farklı olarak aydınlık bir günse... | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
...you'll know we made it. | ...başardığımızı anlayacaksınız. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
I'm signing out. | Bitiriyorum. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
And I'll see you in a couple of years. | Ve bir kaç yıl sonra görüşürüz. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
Icarus, dial it down a little, will you? | Icarus, seviyeyi biraz azaltabilir misin? | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
Yes, Corazon. | Evet, Corazon. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
I'm guessing you've been talking to Searle. | Tahminimce Searle'le konuşuyordun. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
So, do you have that report for me? Yeah. | Ee, o raporu benim için hazırladın mı? Evet. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
The O2 productivity is good. In fact, if anything, we're over producing. | Oksijen üretimi iyi. Aslına bakarsanız fazla ürettiğimiz tek şey. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
It will trail off dramatically when we get nearer. | Güneşe yaklaştığımız zaman ciddi oranda azalacak. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
But in truth, we have the reserves to make it there and a quarter way back. | Aslında, oraya gidecek ve geri dönüş yolunun dörtte birini karşılayacak rezervimiz var. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
You're thinking about Icarus I. | Icarus I'i düşünüyorsun. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
Well, whatever it was that tripped them up... | Şey, başarısız olmalarının sebebi her neyse... | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
...I don't think it was a lack of oxygen. | ...bunun oksijen azlığı olduğu düşünmüyorum. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
Not on the outward journey, at any rate. | Gidiş yolculuğunda değil en azından. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
Mace. Mace. | Mace. Mace. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
What are you doing? Come on. | Ne yapıyorsunuz? Hadi. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
Fuck. Relax. Put it down. | Siktir. Sakinleş. Bırak. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
Fucker took an hour in there. Stop. | Pislik herif içerde bir saat kaldı. Kesin. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
I can't send my package, the wind is too high. | Mesajımı gönderemiyorum çünkü serpinti çok şiddetli. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
Calm down. I'm sorry, all right? Jesus. | Sakin ol. Üzgünüm, tamam mı? | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
Kaneda, Searle, report to Flight Deck. | Kaneda, Searle, uçuş güvertesine rapor verin. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
We have an excess of manliness breaking out in the Comms Center. | İletişim merkezinde aşırı bir erkeklik gösterisi var. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
So how does this work? | Ee nasıl olacak? | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
Am I supposed to tell you about my childhood? | Sana çocukluğumu falan mı anlatmam gerekiyor? | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
I probably know more about your childhood than you do. | Muhtemelen çocukluğun hakkında senden fazla şey biliyorumdur. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
It's the time. | Sorun zaman. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
Sixteen months, you can get used to anything. | On altı ay, her şeye alışabilirsin. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
...lose track. | ...kontrolünü kaybediyorsun. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
I know I fucked up. | Kafayı sıyırdığımı biliyorum. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
From now on... | Bu andan itibaren... | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
...I'm not gonna lose track again. | ...kontrolümü bir daha kaybetmeyeceğim. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
Prescription... | Reçete... | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
...Earth Room. | ...Dünya Odası. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
And get a haircut, Mace. Yeah. | Ve saçlarını kestir, Mace. Evet. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
Bring back the waves. | Dalgaları getir tekrar. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
Dr. Searle's prescription specifies a peaceful module. | Dr. Searle huzurlu bir ortam olmasını istedi. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
The waves make me feel peaceful. | Dalgalar kendimi huzurlu hissetmemi sağlıyor. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
Mace, I'm sorry. I should have let you go first. | Mace, üzgünüm. Önce senin yapmana izin vermeliydim. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
Capa. It's me. I'm the one apologizing, all right? | Capa. Suç bende. Özür dileyen benim, tamam mı? | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
Was that the apology? Yeah. | Bu özür müydü? Evet. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
Consider it accepted. Okay. | Kabul ettim say. Tamam. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
It was a sequence of contact reports on the top left shield quadrant... | Kalkanın üst sol kadranında bir dizi çarpışma raporlandı... | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
...which, by 1700, had turned into a minor asteroid storm. | ...saat 1700 civarında bunun küçük bir asteroit yağmuru olduğu ortaya çıktı. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
None bigger than a raindrop... | Hiç biri yağmur damlasından büyük değildi... | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
...but we had 19 punctures... | ...ama gemide 19 tane küçük delik açıldı... | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
...and a secondary contact to the engine compartment. | ...ve ikinci bir çarpışma motor bölümünde oldu. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |
Took three alpha shifts to patch it up. | Bunu onarmak üç uzay vardiyası sürdü. | Sunshine-1 | 2007 | ![]() |