Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 156658
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| He's got the hots for you! | Senden hoşlandı. | Summer-5 | 1986 | |
| Stop undressing me! | Beni utandırmaktan vazgeç! | Summer-5 | 1986 | |
| He's your type. | Tam senin tipin. | Summer-5 | 1986 | |
| No, he's your type. | Hayır, senin tipin! | Summer-5 | 1986 | |
| You're his type, anyway. | En azından sen onun tipisin. | Summer-5 | 1986 | |
| You've got nerve! Cut it out! | Sinirleniyorum. Kes şunu! | Summer-5 | 1986 | |
| You from here? Yes. | Buralardan mısın? Evet. | Summer-5 | 1986 | |
| Edouard. | Edouard. | Summer-5 | 1986 | |
| This is Delphine, and I'm Fran�oise. | Bu Delphine, ben de Françoise. | Summer-5 | 1986 | |
| With your family? | Ailenizle mi? | Summer-5 | 1986 | |
| I'm going to Ireland tomorrow. | Yarın İrlanda'ya gidiyorum. | Summer-5 | 1986 | |
| That's funny, I almost went to Ireland. | Çok ilginç, ben de az kalsın İrlanda'ya gidiyordum. | Summer-5 | 1986 | |
| I almost went, but in the end, well... | Neredeyse, ama sonunda... | Summer-5 | 1986 | |
| I preferred Cherbourg. | ...Cherbourg'u tercih ettim. | Summer-5 | 1986 | |
| You a sailor? Yes. My ship's over there. | Denizci misin? Evet, gemim şurada. | Summer-5 | 1986 | |
| You all alone? Yep, all alone. | Yalnız mısın? Evet, yapayalnız. | Summer-5 | 1986 | |
| Busy tonight? How about you? | Akşam işin var mı? Ya sizin? | Summer-5 | 1986 | |
| Dining with the family. | Aile yemeği. | Summer-5 | 1986 | |
| Can we meet later? | Sonra buluşabilir miyiz? | Summer-5 | 1986 | |
| Around 10 or 11? | 10 11 civarı. | Summer-5 | 1986 | |
| We can't ditch the family. | Ailemizi ekemeyiz. | Summer-5 | 1986 | |
| Sure we can. | Tabi ki ekebiliriz. | Summer-5 | 1986 | |
| No, we can't! | Hayır, olmaz! | Summer-5 | 1986 | |
| Why not? | Ayarlayabiliriz. Neden olmasın? | Summer-5 | 1986 | |
| We promised and we must stick to it. | Söz verdik ve tutmalıyız. | Summer-5 | 1986 | |
| It can be arranged. | Ayarlayabiliriz. | Summer-5 | 1986 | |
| Maybe we can meet after dinner, huh? | Belki yemekten sonra buluşabiliriz. | Summer-5 | 1986 | |
| For ice cream at the bowling alley? | Dondurma yer, bowling oynarız. | Summer-5 | 1986 | |
| We have to go. Bye! | Gitmeliyiz. Hoşça kal. | Summer-5 | 1986 | |
| I'm off tomorrow. | Yarın gidiyorum. | Summer-5 | 1986 | |
| Well, see you around. | Görüşürüz, öyleyse. | Summer-5 | 1986 | |
| Why'd you leave? | Neden uzaklaştın? | Summer-5 | 1986 | |
| I don't know. I got suspicious. | Bilmiyorum. Huylandım. | Summer-5 | 1986 | |
| Didn't like him? He's sort of a hustler, really. | Ondan hoşlanmadın mı? Biraz üçkağıtçı bir tip. | Summer-5 | 1986 | |
| At this rate you'll meet no one. Sure, but... | Bu gidişle kimseyi bulamayacaksın. Doğru ama... | Summer-5 | 1986 | |
| A guy who's leaving the next day... he seems weird. | ...adam yarın gidiyor. Biraz tuhaf görünüyordu. | Summer-5 | 1986 | |
| I don't know. In your place I'd have said yes. | Bilmiyorum. Ben senin yerinde olsam kabul ederdim. | Summer-5 | 1986 | |
| But we're different, Fran�oise. You said it! | Ama biz farklıyız, Françoise. Doğru dedin! | Summer-5 | 1986 | |
| Here are the pork chops. | İşte domuz pirzolaları. | Summer-5 | 1986 | |
| Rare, | Az pişmiş... | Summer-5 | 1986 | |
| very rare, however you like them. Help yourselves. | ...az pişmiş ama beğeneceksiniz. Afiyet olsun. | Summer-5 | 1986 | |
| Don't like it? No, I don't. | Sevmez misin? Hayır, sevmem. | Summer-5 | 1986 | |
| Doesn't matter. No problem. | Fark etmez. Önemli değil. | Summer-5 | 1986 | |
| Doesn't matter! Something else? | Hiç önemli değil. Başka bir şey? | Summer-5 | 1986 | |
| No, I'm OK with my salad. | Hayır, salatayla idare ederim. | Summer-5 | 1986 | |
| Make her an egg. | Ona bir yumurta yap. | Summer-5 | 1986 | |
| I'll add a tomato to what I have. | Tabağıma bir domates alacağım. | Summer-5 | 1986 | |
| A tomato! You should have told us. | Domates mi? Bize söylemeliydin. | Summer-5 | 1986 | |
| We'd have made something else. | Başka bir şey yapardık. | Summer-5 | 1986 | |
| She likes vegetables. | O sebze seviyor. | Summer-5 | 1986 | |
| You eat eggs, don't you? | Yumurta yiyorsun, değil mi? | Summer-5 | 1986 | |
| You never eat meat? No, never. | Hiç mi et yemiyorsun? Hayır, asla. | Summer-5 | 1986 | |
| You eat fish? | Balık yer misin? | Summer-5 | 1986 | |
| Not much fish, either. | Fazla balık da yemem. | Summer-5 | 1986 | |
| I eat it sometimes, when there's nothing else. | Bazen, başka bir şey yoksa, mecburen yerim. | Summer-5 | 1986 | |
| A little protein's all right when I eat with other people. | Başkalarıyla yemek yerken biraz protein iyi geliyor. | Summer-5 | 1986 | |
| And your health? No problems? Everything OK? | Ya sağlığın? Sorun yok mu? Her şey yolunda mı? | Summer-5 | 1986 | |
| Sure, I'm fine. | Tabi ki, çok sağlıklıyım. | Summer-5 | 1986 | |
| At home I eat grain products, I eat... | Evde, tahıl ürünleri yiyorum. Ben... | Summer-5 | 1986 | |
| I cook things. | ...bu tür şeyler pişiriyorum. | Summer-5 | 1986 | |
| Dairy foods? Dairy, yes. | Süt ürünleri? Süt, evet. | Summer-5 | 1986 | |
| Milk, almonds, stuff like that. | Süt, badem, bu tür şeyler. | Summer-5 | 1986 | |
| We don't need meat. | Ete ihtiyacımız yok. | Summer-5 | 1986 | |
| Must be a problem when you're at other people's. | Başkalarıyla yemek yerken problem oluyordur. | Summer-5 | 1986 | |
| Like here. | Şimdiki gibi. | Summer-5 | 1986 | |
| We can buy her what she likes. | Ona, sevdiği şeylerden alabiliriz. | Summer-5 | 1986 | |
| Don't buy anything special for me. It's OK. | Benim için özel bir şey almayın. Sorun değil. | Summer-5 | 1986 | |
| This is fine. Shellfish? | Bu iyi. Kabuklu deniz ürünleri? | Summer-5 | 1986 | |
| That's out too. | Onlar da yok. | Summer-5 | 1986 | |
| Lobster? Crabs? | Istakoz? Yengeç? | Summer-5 | 1986 | |
| They're animals. | Onlar hayvan. | Summer-5 | 1986 | |
| So it's anything animal that... | Yani hayvansal olan her şey... | Summer-5 | 1986 | |
| I don't know, they're animals, and... | Bilmiyorum, onlar hayvan ve... | Summer-5 | 1986 | |
| I don't think we should. | ...bence yememeliyiz. | Summer-5 | 1986 | |
| It's especially red blooded animals. | Özellikle de kırmızı kanlı hayvanları. | Summer-5 | 1986 | |
| So when a pork chop is put in front of you, | Yani, senin önüne domuz pirzolası konduğunda... | Summer-5 | 1986 | |
| what you see is the animal, that it? | ...gördüğün şey bir hayvan, öyle mi? | Summer-5 | 1986 | |
| But you like green vegetables. | Ama yeşil sebzeleri seviyorsun. | Summer-5 | 1986 | |
| When you pick a lettuce in the garden, | Bahçeden bir salatalık kopardığında... | Summer-5 | 1986 | |
| it's alive, but then what? It wilts, so it's dead. | ...o da canlı, öyle değil mi? Soluyor, yani ölüyor. | Summer-5 | 1986 | |
| To me, a lettuce | Bana göre, salatalık... | Summer-5 | 1986 | |
| is very far removed, it's much more remote from me | ...etten, hayvandan çok daha... | Summer-5 | 1986 | |
| than meat, than an animal. | ...az canlı görünüyor. | Summer-5 | 1986 | |
| A lettuce is a friend, | Salatalık çok daha iyi... | Summer-5 | 1986 | |
| it's lighter, it's... | ...daha hafif, daha... | Summer-5 | 1986 | |
| Vegetables are airier. I don't know, they have... | Sebzeler daha natürel. Bilmiyorum, onların... | Summer-5 | 1986 | |
| No blood. | Kanları yok. | Summer-5 | 1986 | |
| No beating heart. | Atan bir kalpleri. | Summer-5 | 1986 | |
| Maybe I'm not aware of things, | Belki bazı şeylerin farkında olmayabilirim... | Summer-5 | 1986 | |
| but at my present stage, the way I am now, | ...ama şu an içinde olduğum durumda, böyleyim... | Summer-5 | 1986 | |
| maybe I'm wrong. | ...belki de yanılıyorum. | Summer-5 | 1986 | |
| It's an instinctive thing. | Bu içgüdüsel bir şey. | Summer-5 | 1986 | |
| That's how I feed myself. | Ben böyle besleniyorum. | Summer-5 | 1986 | |
| I felt that way at the butcher's. | ...kasap dükkanında aynen böyle hissederdim. | Summer-5 | 1986 | |
| Now I buy meat in supermarkets and I don't feel that way at all. | Ama artık süpermarketlerden et alıyorum ve aynı şeyi hissetmiyorum. | Summer-5 | 1986 | |
| That proves it's a question of awareness. | Bu da bir farkındalık problemi olduğunu kanıtlıyor. | Summer-5 | 1986 | |
| I think that's wrong. | Bence yanlış. | Summer-5 | 1986 | |
| You eat meat because you don't care what you're doing | Et yiyorsun çünkü ne yediğinin, ya da hayvanın nasıl öldüğünün... | Summer-5 | 1986 | |
| or how an animal is killed, | ...farkında değilsin... | Summer-5 | 1986 | |
| that's wrong! | ...bu da yanlış. | Summer-5 | 1986 |