Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 20124
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| You were seized by a jealous rage. | Kıskançlık krizine tutuldunuz. | Forever-1 | 2014 | |
| No one's accusing you of murder. | Sizi cinayetle suçlayan yok. | Forever-1 | 2014 | |
| Belinda's death was an accident. | Belinda'nın ölümü bir kazaydı. Hasarları düşüşten kaynaklı olabilir. | Forever-1 | 2014 | |
| I was drunk when I showed up. | İçeri girdiğimde sarhoştum. | Forever-1 | 2014 | |
| Get... off! | Def ol! | Forever-1 | 2014 | |
| Belinda slipped and hit her head. | Belinda kayıp kafasını vurdu. | Forever-1 | 2014 | |
| I tried to help her, but... | Yardım etmeye çalıştım ama... Arka bahçeye gömdünüz. | Forever-1 | 2014 | |
| Tell me... | Söylesenize... | Forever-1 | 2014 | |
| What happened to the nurse that was taking care of Belinda? | Belinda'yla ilgilenen hemşireye ne oldu? | Forever-1 | 2014 | |
| Who? | Kiminle? Tanımıyordum. | Forever-1 | 2014 | |
| 30 something. | Otuzlarındaydı. Koyu saçlı, tıfıl. ...beyefendi sakinleştikten sonra tekrar gel. | Forever-1 | 2014 | |
| As soon as they were gone, I went in | Onlar gider gitmez içeri girip Belinda'yla çıktım. | Forever-1 | 2014 | |
| And the nurse, she... she never returned? | Hemşire bir daha dönmedi mi? | Forever-1 | 2014 | |
| No. | Dönmedi. Ama ev sahibesi geldi. | Forever-1 | 2014 | |
| She was the only other person that lived out that way. | O bölgede yaşayan tek insan oydu. | Forever-1 | 2014 | |
| She knocked, | Kapıyı çaldı, ben de gitmesini bekledim. | Forever-1 | 2014 | |
| And then I... | Sonra Belinda'yı gömdüm. | Forever-1 | 2014 | |
| That doesn't make any sense. | Çok mantıksız. Doğru söylüyorum. | Forever-1 | 2014 | |
| No, no, you said that the nurse left with a man. | Hayır, hemşirenin bir adamla gittiğini söylediniz. | Forever-1 | 2014 | |
| How long after did the landlady knock? | Ne kadar sonra ev sahibesi geldi? | Forever-1 | 2014 | |
| A couple minutes. | Birkaç dakika. Taş çatlasa beş. | Forever-1 | 2014 | |
| She lived on a dead end road, | Çıkmaz bir yolda yaşıyordu, kilometrelerce başka mülk yoktu. | Forever-1 | 2014 | |
| Why would the landlady knock? | Ev sahibesi niçin kapıyı çalsın? | Forever-1 | 2014 | |
| Surely, she would have seen her driving the other direction, | Elbette diğer yöne gittiklerini görmüştü ama... | Forever-1 | 2014 | |
| She never made it down the road. | ...yoldan inememiş olabilir. | Forever-1 | 2014 | |
| According to the sheriff, | Şerife göre, Abraham'ın annesi bir adamla gitmiş. | Forever-1 | 2014 | |
| And then... I heard. | Sonra da... Duydum. | Forever-1 | 2014 | |
| We need a map. | Harita gerek. | Forever-1 | 2014 | |
| her car would have had to go off the road somewhere... | ...arabası bir yerde yoldan çıkmıştır. Burada. | Forever-1 | 2014 | |
| Oh, no. | Olamaz. Ne oldu? | Forever-1 | 2014 | |
| Hang on a second. Henry. | Bir saniye. Henry. | Forever-1 | 2014 | |
| Instead of just thinking about me | Kendimi ve gelecekteki kalp kırıklıklarını düşünmek yerine... | Forever-1 | 2014 | |
| I realize that you're here... now. | ...şu an burada olduğunun farkındayım. | Forever-1 | 2014 | |
| Yes. | Evet, şu an buradayım. | Forever-1 | 2014 | |
| Wait. | Bekle, bir saniye karışmayalım. | Forever-1 | 2014 | |
| I don't know what the future holds. | Gelecek ne getirecek bilemem ama yaşadığım sürece... | Forever-1 | 2014 | |
| I will always love you... | ...seni seveceğim. Sonsuza dek. | Forever-1 | 2014 | |
| Henry. | Henry, istemiyorsan şimdi yapmak zorunda değiliz. | Forever-1 | 2014 | |
| Remains of a Jane Doe, age 65 to 75. | İsimsiz kadından kalanlar. 65 75 yaşlarında. | Forever-1 | 2014 | |
| Fractured sternum. | Kırık göğüs kemiği. Cinayet silahı. | Forever-1 | 2014 | |
| Impact to the steering column, | Baş sütuna alına darbe, iç kanamaya yol açıyor. | Forever-1 | 2014 | |
| The cut to her lingual bone suggests | Dil kemiğindeki kesik, ön cama fırladığında... | Forever-1 | 2014 | |
| when she was thrown through the windshield, | ...boğazının kesildiğini ve büyük kan kaybını gösteriyor. | Forever-1 | 2014 | |
| You, uh, disagree with my assessment? | Değerlendirmeme itirazın mı var? | Forever-1 | 2014 | |
| I'm sorry, but, uh, with all due respect, | Özür dilerim ama tüm saygımla... | Forever-1 | 2014 | |
| it appears that the victim's ribcage is broken, | ...kurbanın kaburgasının küçük ve yumuşak bir şey tarafından kırıldığı görülüyor. | Forever-1 | 2014 | |
| A hand, maybe. | El olabilir. Ne diyorsun? | Forever-1 | 2014 | |
| Well, the sheriff did say | Şerif arabada, Abraham'ın annesinin yanında birinin olduğunu söylemişti. | Forever-1 | 2014 | |
| The break is consistent with chest compressions. | Kırık, göğüs baskısına uyuyor. | Forever-1 | 2014 | |
| He kidnapped her, forced her off the road. | Onu kaçırdı, yoldan çıkardı. Niye kurtarsın ki? | Forever-1 | 2014 | |
| Because the cut to her throat was not made by the windshield. | Çünkü boğazındaki kesiğin sebebi ön cam değildi. | Forever-1 | 2014 | |
| Look at the hyoid under magnification. | Hiyoid kemiğine büyüteçle bak. | Forever-1 | 2014 | |
| I'm sorry, Henry, but the cut was made by... | Üzgünüm Henry ama kesiğin sebebi... Bıçak. | Forever-1 | 2014 | |
| Very good, Lucas. | Aferin Lucas. | Forever-1 | 2014 | |
| Well, I learned from the best. | En iyisinden öğrendim. | Forever-1 | 2014 | |
| Which is why it's my professional opinion | Bu yüzden profesyonel görüşüm, kesiğe bakılırsa... | Forever-1 | 2014 | |
| Abe's mother slit her own throat. | ...Abe'in annesinin kendi boğazını kestiğidir. | Forever-1 | 2014 | |
| Are you saying that she crashed, was ejected from the car, | Çarpıştığı, arabadan çıkartıldığı... | Forever-1 | 2014 | |
| resuscitated, only to then take her own life? | ...ve kendi canını alması için diriltildiğini mi söylüyorsun? | Forever-1 | 2014 | |
| Why would somebody do that? | Biri neden böyle yapsın? | Forever-1 | 2014 | |
| To get away from someone. | Birinden kaçmak için. | Forever-1 | 2014 | |
| The man who showed up to Abigail's cottage | Abigail'in kulübesine gelip onu kaçıran adam... | Forever-1 | 2014 | |
| It wasn't the judge, who confessed to the hit and run, | ...vur kaçı itiraf eden hakim de Belinda'yı öldürdüğünü itiraf eden şerif de değildi. | Forever-1 | 2014 | |
| We've run out of suspects, Abe. | Şüphelilerimiz bitti Abe. O gecede rol alan başka kim var? | Forever-1 | 2014 | |
| Other than the man that Teddy ran down out on the road? | Çarpışan Teddy'den başka. | Forever-1 | 2014 | |
| The motorcyclist? | Motorcu mu? Evet, ortak payda o. | Forever-1 | 2014 | |
| He's the one that ties everyone together. | Herkesi bir araya getiren o. | Forever-1 | 2014 | |
| Everything that happened on the night of April 7, 1985, | 7 Nisan 1985 gecesi olan her şey, ona dayalıydı. | Forever-1 | 2014 | |
| "Ruptured spleen, fractured skull, | "Kopuk dalak, kırık kafatası, iç kanama..." Bunlar annenin notları. | Forever-1 | 2014 | |
| She was a damn fine nurse, | Feci hemşireymiş ama bu adamı hiçbir şey kurtaramazmış. | Forever-1 | 2014 | |
| So, where's his death certificate? | Ölüm belgesi nerede peki? Kaybolmuş olabilir. | Forever-1 | 2014 | |
| On Abigail's watch? Not likely. | Abigail'in nöbetinde mi? Hiç sanmam. | Forever-1 | 2014 | |
| She approximated the unknown patient to be in his 30s. | İsimsiz hastanın yaklaşık otuzlarında olduğunu belirtmiş. | Forever-1 | 2014 | |
| Described the John Doe as having dark hair. | İsimsiz adamın koyu saçlı olduğunu söylemiş. | Forever-1 | 2014 | |
| What is it, Henry? | Ne oldu Henry? | Forever-1 | 2014 | |
| I need a moment alone, Abe. | Biraz yalnız kalmalıyım Abe. | Forever-1 | 2014 | |
| What's wrong, pops? | Ne oldu baba? Müsaade et! | Forever-1 | 2014 | |
| Hello, Henry. | Alo Henry. | Forever-1 | 2014 | |
| I suppose this means you've finally figured it out. | Bu, nihayet çözdüğün anlamına geliyor sanırım. | Forever-1 | 2014 | |
| You killed Abigail, you son of a bitch. | Abigail'i sen öldürdün şerefsizin evladı. | Forever-1 | 2014 | |
| If you want to know what really happened that night, | O gece olanları öğrenmek istiyorsan baştan başlayayım. | Forever-1 | 2014 | |
| As you know, I was struck while riding a motorcycle. | Bildiğin üzere, motosiklet sürerken kaza geçirdim. | Forever-1 | 2014 | |
| Fate intervened. | Kader araya girdi. | Forever-1 | 2014 | |
| A very kind and skilled nurse saved my life. | Oldukça nazik ve yetenekli bir hemşire hayatımı kurtardı. | Forever-1 | 2014 | |
| We're going to fix you up, you hear? | Seni iyileştireceğiz, duydun mu? | Forever-1 | 2014 | |
| When she came to check on me later, | Daha sonra bana bakmaya geldiğinde... | Forever-1 | 2014 | |
| I made a very strange request. | ...çok garip bir ricada bulundum. | Forever-1 | 2014 | |
| No, you don't understand. | Hayır, anlamıyorsunuz. İyileşeceksiniz. | Forever-1 | 2014 | |
| When I told her my story... that I was an immortal... | Ona hikâyemi, ölümsüz olduğumu... | Forever-1 | 2014 | |
| And would come back to life without a scratch on my body, | ...hayata tek sıyrıksız döneceğimi anlattığımda... | Forever-1 | 2014 | |
| the nurse did a very strange thing. | ...hemşire çok garip bir şey yaptı. | Forever-1 | 2014 | |
| She believed you. | Sana inandı. | Forever-1 | 2014 | |
| Because she'd already heard it from you. | Bunu senden duymuştu zaten. | Forever-1 | 2014 | |
| Nurse Blake. Mind helping me? | Hemşire Blake, yardım eder misiniz? | Forever-1 | 2014 | |
| That's when I knew what I had to do to find you, Henry. | Seni bulmak için ne yapmam gerektiğini anlamıştım Henry. | Forever-1 | 2014 | |
| When she saw that I was gone, she understood. | Benim yok olduğumu gördüğünde anladı. | Forever-1 | 2014 | |
| She didn't want me to find you. | Seni bulmamı istemedi. | Forever-1 | 2014 | |
| Abigail thought that I meant you harm. | Abigail seni inciteceğimi sandı. | Forever-1 | 2014 | |
| Who is he? | Kim o? Ne dediğini bilmiyorum. | Forever-1 | 2014 | |
| I'm not the first immortal that you've met. | Tanıştığın ilk ölümsüz ben değilim. Adını istiyorum. | Forever-1 | 2014 |