Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 19806
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| Let's not talk about me leaving or you waiting for me. | Şuandan itibaren... | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| Let's just think about us. | ...sadece ikimizi düşünelim. | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| We're the only ones in this world. | Sanki dünyada sadece ikimiz varmışız gibi. | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| [ Making Enrique Korean to His Bones ] | "Kkae Geum'ı %100 Koreli Yapma Dersleri" | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| "The twilight is beautiful." | Günbatımı manzarası güzeldir. | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| "When hearts clash, they wear each other out." | Kalpler çarpıştığında birbirlerini yıpratırlar. | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| "Wear out?" | Yıpratmak? | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| Who sends mail in this technological era? | Yani şimdiki gibi dijital bir dünyada, elde yazılmış mektup göndertmek abartı değil mi? | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| I have an editor for spelling errors. | Ayrıca zaten yazım hatalarımızı düzeltmek için editörler var. | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| Are you done? Should I start correcting? | Bitti mi? Kontrol etmeye başlayayım mı? | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| What are you doing? Give me that. | Ne yapıyorsun? Çabuk geri ver! Çabuk! | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| I thought love was giving half of myself and filling the space with her half. | Aşkın, kendi benliğinin yarısından vazgeçip... | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| The woman thought her half was dark and shameful, and pushed love away. | O kadın kendi karanlık ve kasvetli yarısından utandığı için aşktan korkardı. | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| Love is a wind up clock. | Aşk, bir çalar saattir. | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| When it's shiny and new, it tells the exact time. | Yeni olduğunda tam zamanını gösterir. | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| But as time passes and you forget to wind it... | Zaman geçtiğinde ve yaylarını kurmayı unuttuğunda ise... | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| the clock breaks and stops. | ...saat bozulur ve durur. | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| That man wound the clock, so it won't stop for a long time. | O adam uzun süre geçse bile çalmaya devam etmesi için, | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| [ 1 year later ] | ~Bir Yıl Sonra~ | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| Did you have a good time? Yes. | İyi zaman geçirdiniz mi? Evet. | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| Did you end the year well? Yes. | Yılın son günleri iyi geçti mi? Evet. | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| What are you...? | Burada... | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| My webtoon publisher is across the street. | Buradaki yayın evi benim çizgi dizimi yayınlıyor. | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| I've been reading them. | Ben de okuyorum. | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| People say you tell the best love stories. | Oh Jin Rak'ın en iyi aşk hikâyelerini yazdığını duymuştum. | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| It's a secret I'm a loser in real life. | Gerçek hayattaki aşkta iyi olmadığım bir sır. | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| Don't say that online. | Sakın internette bunları söyleme. | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| It's been a year for Mr. Hong and his wife. | Bir yıl... Bay Hong ve eşinin birlikteliklerinin birinci yılı. | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| What should we do for the anniversary? | Yıl dönümleri için ne yapsak hoş olur? | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| Wow. It's a year already. | Haklısın. Bir yıl olmuş şimdiden. | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| Did you see the booth recently? | Son günlerde hiç güvenlik ofisinde bulundun mu? | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| Yeah. The hat mark is gone. | Evet. Şapkanın izi gitmiş. | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| There's a picture of them instead. | Yerine ikisinin de içinde bulunduğu bir resim asmışlar. | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| When time passes, that picture will leave its mark too. | Zaman geçtikçe o resim de iz bırakır mı? | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| A trace of not just one but two people. | Sadece birinin değil, ikisinin izleri. | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| Is Enrique really in Spain? | Enrique daha doğrusu Kkae Geum'ın İspanya'da olduğu doğru mu? | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| He bothers me online everyday. | Her gün her saat, internetten rahatsız edip duruyor beni. | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| How can he be so loud online? | İnternette bile nasıl bu kadar gürültücü olabilir? | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| Is he worse to you? | Senin için durum daha kötüdür? | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| What does he say? | Neler diyor? | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| He only talks about you. | Dedikleri sadece senin hakkında elbette. | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| "Is she doing well at work?" | Cidden işleri düzgün gidiyor mu? | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| "Is she writing her book?" | Masal kitabını yazıyor mu? | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| "You think she's skipping meals?" | Yemeklerini doğru düzgün yiyor mu? | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| "Is she still recycling?" | Geri dönüşümde hala iyi mi? | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| "Are guys flirting with her?" | Onun etrafında dolaşan bir adam var mı? | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| "Is she still pretty?" | Hala güzel mi? | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| Stuff like that. | Böyle sözler işte. | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| Do you like the ring? Yes, so pretty. | Nasıl, yüzüğü sevdin mi? Evet, çok güzel. | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| I should get you something nice. | Daha güzelini almalıydım. | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| Ajussi, why don't you take security deposits? Will you never take them? | Bu arada bayım, neden güvenlik depozitosu almıyorsunuz? | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| Our lease renewal is due. Shut up or be homeless. | Sözleşme uzatma zamanı gelecek ay. Birlikte evsiz kalmak istemiyorsan kapa çeneni. | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| It was my dream. | Benim hayalimdi. | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| My youth was hard. I was so poor and hungry... | Gençliğim zorluklarla geçti. | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| I thought if someone housed me, I'd pay back the same way. | Biri beni barındırırsa ben de gelecekte aynısını başkalarına yapacağım. | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| No one here is crazy but there's youth. | Buradaki hiç kimse deli olmasa da... | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| The deposit is like your start up money. | O depozito ücreti, başlangıç parası gibi olduğundan... | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| I can't deprive young ones of start up money. | ...başlangıç parası olmayan gençlerden bu parayı alamam. | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| But you have youth. So never be late with rent. | Demişken, genç olduğunuz için... | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| It can become a habit. | Jae Won, seni ilk gördüğüm anda... | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| Blaming the world is a habit. Giving up is a habit. | Dünyayı suçlamak da alışkanlık yapar. Vazgeçmek de alışkanlık yapar. | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| Okay? If you fall behind in your rent, you're gone. Ok? | Anladınız mı? Ardınızda kira borcu bırakırsanız, siz bittiniz. Bittiniz. | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| I made cake for you two. | İkiniz için bugün pasta yaptım. Güzel! | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| Looks delicious! | Çok lezzetli! | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| Thank you, Wata. | Teşekkürler Watanabe. | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| Did you call her? | Sen mi çağırdın? | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| You want to move into 403 where I used to live, right? | Benim yaşadığım daire 403'e taşınmak isteyen genç hanımsınız değil mi? | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| Is the heating central or individual? | Burada merkezi ısıtma mı yoksa bireysel ısıtma mı kullanıyorsunuz? | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| I saw a security office. How do we pay the fees? | Gelirken yolda güvenlik ofisi gördüm. Ücreti nasıl ödüyorsunuz? | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| I don't know, but there's no security deposit. | Diğer şeyleri bilmem ama burada güvelik depoziti yoktur. | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| I think this is my seat. | Burası benim yerim sanırım. | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| Are you dating? | İkiniz çıkıyor musunuz? | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| It's time for me to leave. | Benim için gitme zamanı. | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| Leave? Leave where? | Gitmek? Nereye gidiyorsun? | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| I'll learn another continent's cooking. | Diğer ülkelerin de yemeklerini öğreneceğim. | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| Where are you going? | Pekâlâ, bu sefer hangi ülkeye gidiyorsun? | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| I'm going to Africa. | Afrika'ya gideceğim. | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| Africa? | Afrika? | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| What do they have there? | O ülkede ne yemeği yapıyorlar ki? | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| We will miss you. Yes, we got close. | Seni özleyeceğiz. Evet, sana çok alışmıştık. | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| Watanabe's cooking is great. | Watanabe'nin yemekleri çok lezzetliydi. | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| This is a good luck charm. | Bu bir iyi şans perisi. | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| Thank you very much. | Çok minnettarım. | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| Do you know how much money I have in my account? | Şuanda banka hesabımda kaç para var biliyor musunuz? | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| You have an account? | Banka hesabın mı var? | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| 50 cents. | 5.800.000 Won. | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| I have 50 cents. | 5.800.000 Won param var. | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| I'm no longer in the negative. | Artık eksilerde yaşamayacağım. | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| I have 50 cents in my account. | Banka hesabımda 5.800.000 Won para var. | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| What's up with these poor people? | Bu fakirlerin neyi var böyle? | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| It's good. Mmm, it is. | Çok lezzetli. Evet öyle. | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| Thank you, Watanabe. | Watanabe çok teşekkürler. | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| Ajumma! Let me recap the Barcelona game today. | Ahjumma! Sana bugünkü Barselona maçını anlatacağım. | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| Barcelona scored during injury time. | Barselona artık uzatmaları oynuyordu. | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| They scored 30 seconds before the game ended. | Ama maçın bitmesine 30 saniye kala gol attılar. | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| I'm so excited. | Kalbim patlayacak gibi oldu. | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| You know what? I need injury time now too. | Ahjumma! Benim de şuanda uzatmalara ihtiyacım var. | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| Will you wait just a bit for me? | Birazcık daha beni bekleyebilirsin değil mi? | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| I got all the spelling right this time, didn't I? | Bu seferki Korece yazımda tek bir yanlış bile yok değil mi? | Flower Boy Next Door-1 | 2013 | |
| Go Dok Mi's World, Enrique | Go Dok Mi'nin dünyası, Kkae Geum. | Flower Boy Next Door-1 | 2013 |