• tr flag Türkçe
    • en flag İngilizce

Ara

İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 19063

İngilizce Türkçe Film Adı Film Yılı Ayrıntılar
What? That's him. Ne oldu? Bu o. Felicity-1 1998 info-icon
Who? That's him. Lionel Richie. Kim? Bu o. Lionel Richie. Felicity-1 1998 info-icon
Okay, just be cool. Act like we're equals. Pekâlâ, soğukkanlılığını koru. Eşitmişiz gibi davran. Lauren, Ben. Felicity-1 1998 info-icon
Excuse me. I hate to bother you, Mr. Richie, Pardon, işinizi görürken sizi rahatsız... Felicity-1 1998 info-icon
while you're about to take care of business, but ...etmek istemezdim, Bay Richie, ama... Felicity-1 1998 info-icon
I am your biggest fan. ...büyük hayranınızım. Felicity-1 1998 info-icon
Um... Thank you so much. Çok teşekkür ederim. Felicity-1 1998 info-icon
We came from the Big Apple to see your concert, but it was sold out. Konserinizi izlemek için Big Apple'dan geldik ama hiç bilet kalmamıştı. Felicity-1 1998 info-icon
Noel couldn't believe it was sold out, but I said, Seni buraya yatırdığım için çok üzgünüm ama ne yapacağımı bilememiştim. Noel bilet kalmadığına inanamadı ama ben dedim ki... ...senin yanında olmak hoşuma gidiyor ve seni zorlamaya çalışmıyorum ama... Felicity-1 1998 info-icon
"Of course it's sold out. It's Lionel Richie. ..."tabii ki bilet kalmaz. Lionel Richie'den bahsediyoruz." Felicity-1 1998 info-icon
Everyone knows Lionel, because Lionel loves love." "Herkes Lionel'ı bilir, çünkü Lionel aşkı sever." Felicity-1 1998 info-icon
Can you autograph my chest? Göğsüme imza atar mısınız? Felicity-1 1998 info-icon
Could we do that on a piece of paper? Oh! Get me some paper! Kâğıt üstüne atabilir miyim? Çabuk kâğıt ver! Felicity-1 1998 info-icon
Yeah, so, um... Evet... Felicity-1 1998 info-icon
Can I ask you something? ...size bir şey sorabilir miyim? Felicity-1 1998 info-icon
Sure. I mean, you're so smart Elbette. Çok zekisiniz... Felicity-1 1998 info-icon
and know so much about the ways ...ve aşk ve tavanda dans etmek hakkında... Felicity-1 1998 info-icon
of love and dancing on the ceiling, ...o kadar çok şey biliyorsunuz ki... Felicity-1 1998 info-icon
and so I was wondering if I could ask you for some advice. ...bu yüzden sizden tavsiyede bulunmanızı isteyebilir miyim? Felicity-1 1998 info-icon
Like when Lionel and his lady fight, what does Lionel do? Mesele Lionel ve hanımı kavga ettiğinde, Lionel ne yapar? Felicity-1 1998 info-icon
Well, my theory is that... Should I be writing this down? Evet, teorim şöyle Söyleyeceklerinizi yazmalı mıyım? Felicity-1 1998 info-icon
Yeah? Do you have a pen? No. Give me a pen. I don't have a pen. Tamam. Kalemin var mı? Yok. Kalem ver bana. Kalemim yok. Felicity-1 1998 info-icon
Give me your pen! Guys, guys. Sana kalemini ver dedim! Beyler, beyler. Felicity-1 1998 info-icon
You have a pen! Kalemin varmış! Ama... ben hiç popüler değildim. Felicity-1 1998 info-icon
No matter what it is, no matter how angry you get, Ne olursa olsun, ne kadar kızarsan kız... Felicity-1 1998 info-icon
you just tell her, "Honey, you're right." ...ona sadece "Tatlım, haklısın" de. Felicity-1 1998 info-icon
That works? Every time. İşe yarıyor mu? Her zaman. Eğer Benjamin'i kovmamı istiyorsan, söylemen yeterli. Felicity-1 1998 info-icon
Um, did you want me to... Hâlâ istiyor musun Felicity-1 1998 info-icon
To Javier. Um, with a "J." Javier'e. "J" harfiyle. Felicity-1 1998 info-icon
Javier with a "J." Yes. "J" harfli Javier. Evet. Felicity-1 1998 info-icon
Thank you so much. Thank you for everything. Çok teşekkür ederim. Her şey için çok teşekkür ederim. Felicity-1 1998 info-icon
Hi. What'd you get? Uh, nothing. Selam. Ne geldi? Hiç. Felicity-1 1998 info-icon
They're... They're sock shirts. Çorap bluz. Felicity-1 1998 info-icon
Okay? But I ordered them before last night. Tamam mı? Ama dün geceden önce ısmarlamıştım. Felicity-1 1998 info-icon
And I think they're great. Bence harikalar. Felicity-1 1998 info-icon
Okay, clearly, you're not hearing me. Pekâlâ, belli ki beni anlamıyorsun. Haberin olsun: Kız aptalın teki. Haberin olsun: Yapacağım. Felicity-1 1998 info-icon
It's clothin. It's nothing personal. Kıyafet bunlar. Şahsi bir şey değil ki. Felicity-1 1998 info-icon
It is personal. To me. It's part of my look. Şahsi. Benim için. Tarzımın bir parçası. Felicity-1 1998 info-icon
If you sell it to everyone else, I'll look like everyone else. Eğer herkese satarsan, ben de herkes gibi görünürüm. Felicity-1 1998 info-icon
Let's be honest. You already do. What? Dürüst olalım. Zaten öylesin. Ne? Felicity-1 1998 info-icon
The sock shirt's great, but your whole look? Come on. Çorap bluz tamam ama tarzın? Hadi. Felicity-1 1998 info-icon
It's not like you're breaking new ground. Yeni bir çığır açmış filan değilsin. Felicity-1 1998 info-icon
What do you know about fashion? You wear tube socks. Sen modadan ne anlarsın ki? Dize kadar çorap giyiyorsun. Felicity-1 1998 info-icon
So do you! As sleeves. That's what I think is fantastic. Sen de! Ama bluz kolu olarak. Harika bulduğum da o. Felicity-1 1998 info-icon
Don't you want to see the shirts? Bluzları görmek istemez misin? Felicity-1 1998 info-icon
All right. Let's start with... Let's start with this one. Pekâlâ. Bununla... Bununla başlayalım. ...bence söyleyebileceğim her şeyi söyledim zaten. Felicity-1 1998 info-icon
I'll go ahead and start. What I like about this drawing Ben başlıyorum. Bu resimde beğendiğim... Felicity-1 1998 info-icon
is how the artist uses black and white to explore light. ...sanatçının ışığı keşfetmek için siyahla beyazı kullanması. Felicity-1 1998 info-icon
Like, right here. Şuradaki gibi. Yerine birini arıyorum. Çok üzgünüm. Felicity-1 1998 info-icon
It really looks like light reflecting off glass. Işık camın üzerinde yansıyor gibi görünüyor. Felicity-1 1998 info-icon
Whose is this? Kimin resmi? Felicity-1 1998 info-icon
It's really good, Max. I was inspired by you. It's a tiara. Gerçekten çok iyi, Max. Senden ilham aldım. Taç resmi. Felicity-1 1998 info-icon
Why don't we come back to this one? Tekrar resme dönelim. Felicity-1 1998 info-icon
Don't you want to know what about you inspired me? Neyinden ilham aldığımı öğrenmek istemez misin? Felicity-1 1998 info-icon
The packaging and objectification of the feminine form. Kadın formunun teşhir edilmesi ve nesneleştirilmesi. Felicity-1 1998 info-icon
Do you get a scholarship for that? No, I personally did not. Bu durumda... Bunun için burs aldın mı? Hayır, şahsen almadım. Felicity-1 1998 info-icon
Well, you got a T.A. position. Hiç değilse hoca asistanı görevine sahip oldun. Felicity-1 1998 info-icon
I am here because I'm an art major, not because I won a prize. Sanat okuduğum için buradayım, ödül kazandığım için değil. Felicity-1 1998 info-icon
Miss Porter? Yes. Felicity. Bayan Porter? Evet, Felicity. Felicity-1 1998 info-icon
Not to judge you for entering a beauty pageant, Güzellik yarışmasına katılmanızı yargılamıyorum... Felicity-1 1998 info-icon
but I have to say that we, as artists, will be fighting the ...ama şunu söylemeliyim ki, sanatçı olarak, her fırsatta... Felicity-1 1998 info-icon
pressures of commercial and material concerns at every turn, ...ticari ve maddi baskılara karşı mücadele edeceğiz... Felicity-1 1998 info-icon
and you traded on your looks. ...dış görüntünüzü sundunuz. Felicity-1 1998 info-icon
You already sold out. Kendinizi sattınız. Felicity-1 1998 info-icon
It's not a lesson I want to pay to learn in this or any class. Bu veya başka bir sınıfta para ödeyerek öğrenmek istediğim bir ders değil bu. Felicity-1 1998 info-icon
I already kicked you out of this class. Don't make me do it again. Sizi zaten sınıftan bir kere kovdum. Bir daha yaptırtmayın bana. Felicity-1 1998 info-icon
I just thought you should know what happened. Neler olduğunu bilmeniz gerekiyor bence. Felicity-1 1998 info-icon
Trevor O'Donnell is in a coma. Trevor O'Donnell komada. Esaslı bir evin var, Walter. Çok güzel. Felicity-1 1998 info-icon
He got alcohol poisoning. Alkol zehirlenmesi. Felicity-1 1998 info-icon
After you kicked us out, we went drinking. Siz bizi kovduktan sonra, içmeye gittik. Felicity-1 1998 info-icon
We came to you for help. Yardım etmenizi istedik. Felicity-1 1998 info-icon
That's your job, isn't it? To help your students? İşiniz öğrencilerinize yardım etmek değil mi? Felicity-1 1998 info-icon
No, my job is to teach chemistry. Hayır, benim işim kimya öğretmek. Felicity-1 1998 info-icon
All we asked was that you be fair, let us retake the test. Tek istediğimiz adil davranmanız ve testi bir daha almamıza izin vermenizdi. Felicity-1 1998 info-icon
If coming is your attempt to get back... Eğer buraya gelmenizin sebebi tekrar sınıfıma Felicity-1 1998 info-icon
I don't care about this stupid class. He's in a coma. Bu aptal ders umurumda değil. Trevor komada. Felicity-1 1998 info-icon
Would it have been that big of a deal for you to admit that you were wrong? Hatalı olduğunuzu kabul etmeniz bu kadar zor bir şey mi? Felicity-1 1998 info-icon
A paper towel autographed by Lionel Richie. That's not bad. Lionel Richie tarafından imzalanmış bir kâğıt havlu. Hiç fena değil. Felicity-1 1998 info-icon
Look, why don't you just call Samuel? You'll feel a lot better. Bak, neden Samuel'ı sen aramıyorsun? Kendini çok daha iyi hissedersin. Felicity-1 1998 info-icon
Maybe you're right. Why am I holding out? I love the guy. Belki de haklısın. Neden direniyorum ki? Adamı seviyorum. Felicity-1 1998 info-icon
I don't know how you do it. What? Nasıl yaptığını anlamıyorum. Neyi? Felicity-1 1998 info-icon
Live without being with the one you love. Sevdiğin kişiyle birlikte olmadan yaşamayı. Felicity-1 1998 info-icon
It's him! Arayan Samuel! Felicity-1 1998 info-icon
He says he's sorry. Üzgün olduğunu söylüyor. Felicity-1 1998 info-icon
Oh, I miss you so much, too! Ben de seni çok özledim! Felicity-1 1998 info-icon
Oh, the last two days have been terrible! Son iki gün çok kötüydü. Felicity-1 1998 info-icon
Oh, we went to Atlantic City, and we met Lionel Richie. Atlantic City'ye gittik ve Lionel Richie'yle tanıştık. Felicity-1 1998 info-icon
Yes, of course I'm serious. Evet, tabii ki ciddiyim. Felicity-1 1998 info-icon
Yeah, I got his autograph and everything. Evet, imzasını filan aldım. Felicity-1 1998 info-icon
Why would I lie about that? Neden yalan söyleyeyim ki? Felicity-1 1998 info-icon
I met Lionel Richie. Lionel Richie'yle tanıştım. Felicity-1 1998 info-icon
In the men's room at the casino. Kumarhanenin erkekler tuvaletinde. Ne zaman perçin çekici, ne zaman balyoz kullanacağını yani. Felicity-1 1998 info-icon
Here we go again. Şimdi yine başladık. Felicity-1 1998 info-icon
Okay, you know what? You know what? Pekâlâ, bak ne diyeceğim? Felicity-1 1998 info-icon
Honey, you are right. Tatlım, haklısın. Felicity-1 1998 info-icon
Oh, that is so sweet. Ne kadar tatlı. Felicity-1 1998 info-icon
Oh, you're so bad. Oh! Ne kötüsün. Felicity-1 1998 info-icon
No, I... No. Evet. Kim oynayamaz ki? Hayır, ben Hayır. Felicity-1 1998 info-icon
I'm allergic to leather. Javier, come on. Deriye alerjim var. Javier, hadi. Felicity-1 1998 info-icon
Let me call you back. Okay, I'll rush... Sonra arayacağım. Pekâlâ, aceleyle Felicity-1 1998 info-icon
  • ««
  • «
  • …
  • 19058
  • 19059
  • 19060
  • 19061
  • 19062
  • 19063
  • 19064
  • 19065
  • 19066
  • 19067
  • …
  • »
  • »»
Kısıtlı Mod:   
  • Katkıda Bulun
  • Hakkımızda
  • Sorumluluk Reddi
  • İletişim