Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 19064
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
Latex is okay, but... Come on. | Lasteks olur ama Hadi. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Okay, I gotta go. Okay, bye. | Peki, kapatmam lazım. Tamam, hoşça kal. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Are you still in bed? It's noon. | Hâlâ yatakta mısın? Öğlen oldu. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I don't wanna be a T.A. | Hoca asistanı olmak istemiyorum. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
They sing the theme to Miss America every time I walk in the room. | Sınıfa her girdiğimde Bayan Amerika'nın jenerik şarkısını söylüyorlar. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
You see? That makes me mad. | Bak, sinirlendim şimdi. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
You don't have to take that. Yeah, but they're right. | Çekmek zorunda değilsin. Evet ama haklılar. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I was in a beauty pageant, and I'm not a good T.A. | Güzellik yarışmasına katıldım ve iyi bir hoca asistanı da değilim. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I'm sorry, but can I say something? What? | Pardon ama bir şey söyleyebilir miyim? Ne? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
You have to stop apologizing for who you are and what you've done. | Nasıl biri olduğun ve yaptıkların için özür dilemeye bir son vermen gerekiyor. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
You're not the first to screw up on | Kendilerini keşfetme yolunda karşılarına... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
their way to figuring out who they are. | ...çıkan ilk hata yapan insan sen değilsin. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
You gotta own your mistakes and get some strength from them. | Hatalarını sahiplenmek ve onlardan güç almak zorundasın. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Yes, I was in a beauty pageant, and this is the dress I wore. | Evet, bir güzellik yarışmasındaydım ve giydiğim elbise de buydu. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Any questions? | Sorusu olan var mı? Aman Tanrım. Kullandığım tez bu! | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Good. Let's get started. Who wants to go first? | Güzel. Başlayalım o zaman. Kim başlamak istiyor? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Professor Cavallo. | Profesör Cavallo. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Miss Porter. What are you doing? | Bayan Porter. Ne yapıyorsunuz? Noel, orada kalmama gerek yoktu. Pekâlâ. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I'm... I'm the T.A. | Ben... hoca asistanıyım. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I'm the new professor. | Ben de yeni hoca. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Do you come to class like that, or is this in celebration of my first day? | Derse hep böyle mi gelirsiniz, yoksa ilk günüm şerefine mi böyle giyindiniz? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
* Living on the 13th floor * | * Yaşamak 13'üncü katta * | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
* Only makes me love you more * | Ders çalışmaya o kadar çok vakit ayırdım ki, hayatımı yaşamayı unuttum. * Daha çok sevmemi sağlıyor yalnızca * | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
* Caught in a revolving door * | * Kapıldım dönen kapılara * | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
* Spinnin' round * | * Dönüyorum hiç durmadan * | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
* Looking through a telescope * | * Bir teleskoptan bakıyorum * | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
* Counting every star I know * | * Bildiğim bütün yıldızları sayıyorum * | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
* Not that you're my only hope... * | * Tek umudum sen değilsin tabii ki * | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Meghan? Upstairs. | Meghan? Yukarıdayım. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
What are you doing? It's yours. | Ne yapıyorsun? Senindir. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Hey, you know, Halloween's over. | Hey, Cadılar Bayramı bitti. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
It's not a costume. | Bu bir kostüm değil. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Uh, I don't understand. It's my new look. Get used to it. | Anlamıyorum. Yeni tarzım. Alışsan iyi olur. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Mm hm. I like it. | Hoşuma gitti. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I know. Just don't steal it. | Biliyorum. Sakın çalma. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Uh, they're not admitting visitors yet. | Ziyaretçi kabul etmiyorlar daha. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
But he's awake. He is? | Ama uyandı. Öyle mi? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I hear you handled the situation pretty well. | Duyduğuma göre olayı çok iyi idare etmişsin. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
You may have been right. | Haklı olabilirsin. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Maybe I could have been more helpful. | Belki daha çok yardımcı olmalıydım. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
And I might have said | Ve benzen... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
that benzenes weren't going to be on the test. | ...teste olmayacak demiş olabilirim. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I'd better go. | Gitmeliyim. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
See you in class. | Derste görüşürüz. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
You know, I have a son your age. | Senin yaşında bir oğlum var. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
See, when I was a kid, my dad would get drunk, | Ben küçükken, babam sarhoş olur... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
and he'd just kind of disappear for days. | ...ve günlerce ortadan kaybolurdu. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
And then when he finally did show up, | Ve tekrar ortaya çıktığında... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
he'd just kinda pretend that we didn't exist. | ...sanki hiç yokmuşuz gibi davranırdı. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I think when you're a kid, you wanna fix things. | Sanırım çocukken, bazı şeyleri düzeltmek istersin. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
You wanna help. | Yardımcı olmak istersin. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
That's why I do want to become a doctor, so I can help. | Bu nedenle doktor olmak istiyorum, yardım edebilmek için. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
It's just funny how something good comes out of something so bad. | Böyle kötü bir şeyden bu kadar iyi bir şey çıkması çok ilginç. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
How's the nature show? | Doğa programı nasıl? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Oh, it's good. It looks good. | Gayet iyi. İyi görünüyor. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Yeah, I'm thinking maybe I could get a job as a zookeeper. | Evet, hayvanat bahçesi görevlisi olarak bir iş bulurum diyorum. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Well, Hodges let us back in. | Hodges bizi derse geri aldı. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
And, uh, I still need a lab partner. | Laboratuar partnerine ihtiyacım var. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I'll think about it. | Bir düşünürüm. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I don't know. I guess I'm thinking that I can do this now. | Bilemiyorum. Sanırım artık bunu becerebilirim diye düşünüyorum. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
That maybe it's not about the person who's the best student. | Belki önemli olan en başarılı öğrenci olmak değildir. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
That maybe... | Belki... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
That maybe it's about the person who cares the most. | ...belki olay en çok önem veren kişi olmaktır. Sadece bir gecelik. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Previously on Felicity. What is it you want from me? | Felicity'de daha önce... Felicity'de daha önce... Benden ne istiyorsun? Felicity'de daha önce... Felicity'de daha önce... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Your forgiveness. | Affetmeni. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I can't give you that now. I love you. | Seni şu anda affedemem. Seni seviyorum. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
What's up with your neck? Nothing. It's a rash. | Boynuna ne oldu? Hiç. Alerji. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
BS. That's a hickey. Richard, just leave her alone. | Hadi canım. Bal gibi morluk. Richard, Felicity'yi rahat bırak. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Hey... Wait a minute. | Hey... bir dakika. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Does Ben know? Will yust stop, Richard? | Ben biliyor mu? Lütfen susar mısın, Richard? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Poor guy. Actually, poor you. He's gonna kick your ass. | Zavallı çocuk. Aslında zavallı sen. Öğrenince canına okuyacak. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
My God, you are unbelievable. 1 | Tanrım, hayret bir şeysin. 1 | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Hey, missy, don't do the crime if you can't do the time. | Hey küçük hanım, eğer cezasını çekemeyeceksen, suçu işleme. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
What are you doing? Hang on! | Ne yapıyorsun? Dur, bekle. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
All right, don't look. I'm not. | Tamam, sakın bakma. Bakmıyorum. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
All right, open your eyes. | Tamam, aç gözlerini. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
My birthday's tomorrow. | Doğum günüm yarın. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Are you serious? Yeah, my birthday's tomorrow. | Ciddi misin? Evet, doğum günüm yarın. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
You don't think I know that? | Doğum gününün yarın olduğunu bilmediğimi mi sanıyorsun? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I just wanted you to have your present today. | Hediyeni bugün vermek istedim. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
What is it? Just open it. | Nedir? Açsana. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I'm sorry about the wrapping. That's all I had. | Paket kâğıdı için kusura bakma. Elimde sadece bu vardı. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
It's so big. | Ne kadar büyük. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Oh, my God. Yeah, it's a Flexible Flyer. | Aman Tanrım. Evet, bir kızak. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
They don't make 'em anymore, but it's got the original decals. | ...büyükanne ve babalarıyla bir ilişkileri olsun istiyorum. Artık üretmiyorlar. Orijinal çıkartması filan, her şeyi var. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
This is so cool. I love it so much! | Şahane bir şey. Bayıldım! | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I can't wait for it to snow. | Kar yağsın diye sabırsızlanıyorum. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
It did, actually, in Vermont. They got a foot of snow. | Aslında yağdı. Vermont'a 30 cm kar yağdı. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I was thinking we could go up for the weekend. | Oraya gidip, hafta sonu kalırız demiştim. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Don't you have class? I asked Trevor to take notes. | Dersin yok mu? Trevor'dan not tutmasını istedim. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I have to run this critique for Cavallo. | Cavallo için kritik bölümünü idare etmem lazım. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
It's a big deal because it's my first time. | "Bu kız 22'sinde Harvard Tıp Fakültesinden mezun olmuş. Ne yapıyorsun? İlk defa yapacağım için çok önemli. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
But I'll be done by noon. Okay, we'll go then. | Ama öğlene kadar bitmiş olur. Tamam, o zaman gideriz. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
This is so perfect. Yeah, it's cool. | Mükemmel. Evet, çok güzel. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Uh, phone's for you. Yeah, don't worry about knocking there. | Telefon sana. Evet, kapıyı çalmana gerek yok. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Who is it? She says it's important. | Kimmiş? Önemli olduğunu söyledi. Bilmiyorum. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
She got me out of bed, it's so important. I hope it's important. Hello? | Beni yataktan kaldıracak kadar önemliymiş. Umarım öyledir. Alo? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Yeah... | Evet, benim... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Rough night? | Zorlu bir gece miydi? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Um, Meghan and I were up till 3:00 trying to come up with a name for our company. | Meghan'la sabah 3'e kadar şirketimize bir isim bulmaya çalıştık. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |