Türkçe
İngilizceAra
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 181399
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| Look, Button, there's more to it than just sittin' there. | Dinle, Ufaklik, olay oturmakla bitmiyor. | Will Penny-1 | 1967 |  |
| Sit up straight, hang on with your legs. | Dik dur, bacaklarinla tutun. | Will Penny-1 | 1967 | |
| If they find out about you and your ma down at the Flatiron... | Sen ve annenin Flatiron'da oldugunuzu ögrenirlerse... | Will Penny-1 | 1967 | |
| If you told 'em, would there be shootin'? | Onlara söylerseniz çatisma olur mu? | Will Penny-1 | 1967 | |
| Might be. Maybe you oughta tell 'em. | Belki. Belki de onlara söylemelisiniz. | Will Penny-1 | 1967 | |
| You want to see some shootin'? Never seen any. | Çatisma mi görmek istiyorsun? Hiç görmedim. | Will Penny-1 | 1967 | |
| I don't think you'd like it much. | Hoslanacagini sanmam. | Will Penny-1 | 1967 | |
| How many people have you shot? | Kaç kisi vurdunuz? | Will Penny-1 | 1967 | |
| Don't think that's anything to brag on to a nice boy like you. | Senin gibi iyi bir çocugun önünde bununla övünülmez. | Will Penny-1 | 1967 | |
| Come on, sit down and rest a spell. | Haydi, otur ve biraz dinlen. | Will Penny-1 | 1967 | |
| I ain't so nice. You can tell me. | O kadar iyi degilim. Anlatabilirsiniz. | Will Penny-1 | 1967 | |
| Well, I guess there was a few times. | Sanirim birkaç kez oldu. | Will Penny-1 | 1967 | |
| How did it feel? Bad. | Ne hissettiniz? Çok kötü. | Will Penny-1 | 1967 | |
| Bad scared before, bad sorry after. | Önce çok korkuyordum, sonra çok pisman oldum. | Will Penny-1 | 1967 | |
| Ever shoot a red lndian? | Hiç kizilderili vurdunuz mu? | Will Penny-1 | 1967 | |
| Yeah, once. Didn't like that much neither. | Evet, bir kez. Ondan da pek hoslanmadim. | Will Penny-1 | 1967 | |
| How come lndians are all red and sunburned? | Neden kizilderililer kirmizi ve güneste yanmislar? | Will Penny-1 | 1967 | |
| That ain't sunburn. They come that way. | Günes yanigi degil. Öyle doguyorlar. | Will Penny-1 | 1967 | |
| lndians don't get sunburn much. How come? | Kizilderililer güneste pek yanmaz. Niye? | Will Penny-1 | 1967 | |
| They're smart. You've seen them sunflowers that grow in the spring? | Zekiler. Baharda yetisen ayçiçeklerini gördün mü? | Will Penny-1 | 1967 | |
| Yeah. lndians take the seeds, | Evet. Kizilderililer çekirdekleri alirlar, | Will Penny-1 | 1967 | |
| grind them up into a butter and spread it over themselves to keep the sun out. | ögütüp yag yapar ve üzerlerine sürüp günesi uzak tutarlar. | Will Penny-1 | 1967 | |
| Aw, no! Straight up truth. | Hadi be! Bu dogru. | Will Penny-1 | 1967 | |
| They make do with what nature gives. How do you know all this? | Doganin verdiklerini kullanirlar. Bunlari nereden biliyorsunuz? | Will Penny-1 | 1967 | |
| Even a blind hog roots up an acorn now and then. | Kör bir domuz bile arada bir mese palamudu bulur. | Will Penny-1 | 1967 | |
| Will you keep telling me all these things you know? | Bildiginiz seyleri bana anlatmaya devam edecek misiniz? | Will Penny-1 | 1967 | |
| Why, sure, Button. | Tabii ki, Ufaklik. | Will Penny-1 | 1967 | |
| I'll have you a regular scout in no time at all. Come on. | Seni kisa sürede siradan bir izci yapabilirim. Gel. | Will Penny-1 | 1967 | |
| "Here comes the band. Shall we call Mama and Sandy to see it? | "Iste bando geliyor. Annem ve Sandy'yi çagirayim da görsünler mi?" | Will Penny-1 | 1967 | |
| "Let us stand still and hear the men play as they pass. | "Kimildamadan duralim ve geçerken adamlari dinleyelim." | Will Penny-1 | 1967 | |
| "l hope they will stop here and play for us. | "Umarim burada durup bizim için çalarlar." | Will Penny-1 | 1967 | |
| "See the large man in front of the band, with his big hat. | "Bandonun önündeki büyük sapkali, iri adami görüyor musun?" | Will Penny-1 | 1967 | |
| "What has he in his hand?" | "Elindeki ne?" | Will Penny-1 | 1967 | |
| Cold on the outside and warm on the inside. | Disarisi soguk ve içerisi sicak. | Will Penny-1 | 1967 | |
| That's the way I hope it works. | Öyle olmasini umuyorum. | Will Penny-1 | 1967 | |
| I'm almost finished, Ma. | Neredeyse bitirdim anne. | Will Penny-1 | 1967 | |
| Why not finish tomorrow? And then tell me what you've read. | Yarin bitirsene? Sonra okuduklarini anlat bana. | Will Penny-1 | 1967 | |
| How much has gone from here...to here... | Buradan oraya kadar ne kadar gitti... | Will Penny-1 | 1967 | |
| Right now, jump into bed. | Pekala, yataga zipla. | Will Penny-1 | 1967 | |
| Aw, Ma! Hurry up. | Off, Anne! Çabuk. | Will Penny-1 | 1967 | |
| Night, Will. Goodnight, Button. | Iyi geceler, Will. Iyi geceler, Ufaklik. | Will Penny-1 | 1967 | |
| He reads real good. | Çok iyi okuyor. | Will Penny-1 | 1967 | |
| That oughta do her. When the snow comes hard, | Bu isinizi görür. Kar bastirdigi zaman, | Will Penny-1 | 1967 | |
| she'll seal up even tighter. | daha siki kapanacak. | Will Penny-1 | 1967 | |
| You seem well recovered, Mr Penny. | Kendinizi toparlamis gibisiniz Bay Penny. | Will Penny-1 | 1967 | |
| Feelin' real good now. | Kendimi iyi hissediyorum. | Will Penny-1 | 1967 | |
| Mr Penny... It's time for a bath. Bath! | Bay Penny... Banyo vakti. Banyo mu? | Will Penny-1 | 1967 | |
| Yes, Mr Penny. | Evet, Bay Penny. | Will Penny-1 | 1967 | |
| A bath. What for? I took a bath. | Banyo. Niye ki? Banyo yaptim. | Will Penny-1 | 1967 | |
| When? Well, back there in Alfred. | Ne zaman? Sey, Alfred'deyken. | Will Penny-1 | 1967 | |
| At that hotel. It was real hot, too. | Otelde. Çok da sicakti. | Will Penny-1 | 1967 | |
| That seems like a long time ago. | Uzun zaman önce gibi geliyor bana. | Will Penny-1 | 1967 | |
| It's about time for another. | Tekrar banyo vakti geldi. | Will Penny-1 | 1967 | |
| So soon? | Bu kadar kisa sürede mi? | Will Penny-1 | 1967 | |
| Mr Penny. How often do you bathe? What? What? | Hangi siklikta banyo yaparsiniz? Ne? Ne? | Will Penny-1 | 1967 | |
| I said, how often do you bathe? | Dedim ki hangi siklikta banyo yaparsiniz? | Will Penny-1 | 1967 | |
| Eight or nine times, it...depends. | Sekiz ya da dokuz kez, ...duruma bagli. | Will Penny-1 | 1967 | |
| On what? On the weather. | Ne durumu? Hava durumuna. | Will Penny-1 | 1967 | |
| Eight or nine times a month? | Ayda sekiz, dokuz kez mi? | Will Penny-1 | 1967 | |
| Eight or nine times a month? A year! | Ayda sekiz, dokuz kez mi? Yilda! | Will Penny-1 | 1967 | |
| A year? Well, sure. | Yilda mi? Tabii ki. | Will Penny-1 | 1967 | |
| You have a real good one when you finish the shove up north, | Sürüyü kuzeye götürme isi bitince iyi bir banyo yapilir, | Will Penny-1 | 1967 | |
| Iike at the hotel in Alfred, then one or two in the winter. | Alfred'deki oteldeki gibi, sonra kisin bir, iki kez daha. | Will Penny-1 | 1967 | |
| Hope you don't catch your death. And a couple in the spring. | Üsütüp ölmemeyi umarak. Baharda birkaç kez daha. | Will Penny-1 | 1967 | |
| And one more good one before you start the shove up again. | Tekrar sürüyü gütmeye baslamadan güzel bir banyo daha. | Will Penny-1 | 1967 | |
| The rest depends on what kind of water you hit on the drive. | Gerisi yolculuk sirasinda ne tür suya rastladiginiza bagli. | Will Penny-1 | 1967 | |
| What's wrong with that? That's as much as anybody. | Bunun nesi var? Herkesinki kadar. | Will Penny-1 | 1967 | |
| Not quite anybody, Mr Penny. | Herkes degil Bay Penny. | Will Penny-1 | 1967 | |
| Now, I think that'll do. | Bence bu yeter. | Will Penny-1 | 1967 | |
| That's hot. | Sicak. | Will Penny-1 | 1967 | |
| Those clothes could use a wash. May I have them, please? | Giysilerin yikanmasi gerekiyor. Alabilir miyim, lütfen? | Will Penny-1 | 1967 | |
| What am I gonna wear till they're dry? | Kuruyana kadar ne giyecegim? | Will Penny-1 | 1967 | |
| I have some of my husband's. | Kocaminkileri. | Will Penny-1 | 1967 | |
| You could give them to me in here. | Onlari buradan verebilirsiniz. | Will Penny-1 | 1967 | |
| What are you fixin' to do in Oregon? | Oregon'da ne yapacaksiniz? | Will Penny-1 | 1967 | |
| Farm. We're farmers, Mr Penny. | Çiftçilik. Biz çiftçiyiz Bay Penny. | Will Penny-1 | 1967 | |
| I hear that's mighty good cow country. | Çok iyi bir sigir bölgesi oldugunu duydum. | Will Penny-1 | 1967 | |
| We're not cowboys, we're farmers. | Kovboy degiliz, çiftçiyiz. | Will Penny-1 | 1967 | |
| Good thing, too, I reckon. | Iyi bir seydir herhalde. | Will Penny-1 | 1967 | |
| What's that supposed to mean? | Bu ne demek simdi? | Will Penny-1 | 1967 | |
| Them horses you got, neither one's good for much except ridin' to church. | Atlariniz kiliseye gitmek disinda hiçbir ise yaramaz. | Will Penny-1 | 1967 | |
| Jim is a perfectly good horse, and so is Daisy. | Jim çok iyi bir at, Daisy de öyle. | Will Penny-1 | 1967 | |
| Neither one has kicked or bucked since the day we got them. | Aldigimizdan beri ne tekmelediler ne de birini düsürdüler. | Will Penny-1 | 1967 | |
| I surely believe that. | Buna inanirim iste. | Will Penny-1 | 1967 | |
| Plain truth is, I'm gonna have hell if I don't get a decent cow horse. | Isin dogrusu iyi bir sigir ati bulamazsam canima okurlar. | Will Penny-1 | 1967 | |
| Well, get one. Where? | Bir tane alin. Nereden? | Will Penny-1 | 1967 | |
| At Flatiron, Alex'll ask what happened to the string he gave me. | Flatiron'da, Alex bana verdigi sürüye ne oldugunu soracak. | Will Penny-1 | 1967 | |
| Well, tell him! It wasn't your fault. | Anlatin! Sizin suçunuz degildi. | Will Penny-1 | 1967 | |
| I know that, Missus Allen. | Biliyorum, Bayan Allen. | Will Penny-1 | 1967 | |
| Well, then? | O halde? | Will Penny-1 | 1967 | |
| He's gonna have every hand in the place out lookin' for them rawhiders. | Çiftlikteki tüm adamlarla, o dericilerin pesine düseceklerdir. | Will Penny-1 | 1967 | |
| I hope they do, Mr Penny. | Umarim düserler Bay Penny. | Will Penny-1 | 1967 | |
| You hope they do? Well, ma'am, you don't know nothin'. | Umar misiniz? Hanimefendi, siz hiçbir sey bilmiyorsunuz. | Will Penny-1 | 1967 | |
| First thing, they'll be here lookin' for them horses. Then what? | Önce o atlari aramak için buraya gelirler. Ya sonra? | Will Penny-1 | 1967 | |
| Does that mean that you won't tell them about Horace and me? | Yani onlara, ben ve Horace'tan söz etmeyecek misiniz? | Will Penny-1 | 1967 | |
| No, I ain't gonna tell 'em. | Hayir, onlara söylemeyecegim. | Will Penny-1 | 1967 | |
| No, I ain't gonna tell 'em! | Hayir, onlara söylemeyecegim! | Will Penny-1 | 1967 | |
| It's plain you'll be staying. | Kalmanizda bir sakinca yok. | Will Penny-1 | 1967 | |
| Cold weather like this, I miss it some. | Böyle soguk havalari özlemisim. | Will Penny-1 | 1967 | |
| You come all the way from Ohio alone? | Ohio'dan buraya yalniz mi geldiniz? | Will Penny-1 | 1967 | |
