• tr flag Türkçe
    • en flag İngilizce

Ara

İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 172968

İngilizce Türkçe Film Adı Film Yılı Ayrıntılar
but there were more than talks about talks. ...fakat orada görüşmelerden çok daha fazlası yaşandı. Ama söylediklerimden çok daha fazlası oldu. fakat orada görüşmelerden çok daha fazlası vardı. The Trip-2 2010 info-icon
In fact, I'd go as far as to say there was an historic accord. Aslında, tarihi bir antlaşma olduğunu söylemek istiyorum. Aslında biraz daha ileri götürürsem işi, olayda tarihi bir ahenk bile olduğunu ileri sürebilirim. Aslında,tarihi bir antlaşma olduğunu söylemek istiyorum. The Trip-2 2010 info-icon
"What joy it was to be alive, "Hayatta olmak ne büyük sevinç... "Canlı olmanın nesi güzel olurdu ki "Hayatta olmak için ne büyük sevinç, The Trip-2 2010 info-icon
but to be young was very heaven." ...lâkin genç olmak daha mutluluk vericiydi." genç olmadıktan sonra." fakat genç olmak daha mutluluk vericiydi." The Trip-2 2010 info-icon
That's Wordsworth, I think, Bence değerli bir söz. Wordsworth'ten sanırım Bence değerli bir söz, The Trip-2 2010 info-icon
going on about the French Revolution. Fransız devrimi sırasında devam eden. Fransız Devrimi ile alakalı. Fransız devrimi sırasında devam eden. The Trip-2 2010 info-icon
That was when he was younger, Daha gençken... Genç olduğu zamanlardı, Daha gençken, The Trip-2 2010 info-icon
before he started going on about daffodils. ...nergislerle çalışmaya başlamadan önce. nergislere takmadan önceki zamanları. nergislerle çalışmaya başlamadan önce. The Trip-2 2010 info-icon
This is a wild and windy moor. Vahşi ve rüzgarlı bir kır. Vahşi ve rüzgarlı bir arazi bu. Vahşi ve rüzgarlı bir kır. The Trip-2 2010 info-icon
Misty moor, really, but, you know... Gerçekten sisli bir kır ama biliyor musun... Sisli Arazi, gerçekten, ama, bilirsin... Gerçekten sisli bir kır, ama biliyor musun... The Trip-2 2010 info-icon
Christy Moore. Christy Moore. Christy Moore. Christy Moore. The Trip-2 2010 info-icon
Bobby Moore. Dudley Moore. Bobby Moore. Dudley Moore. The Trip-2 2010 info-icon
Roger Moore. Kenneth Moore. Roger Moore. Kenneth Moore. The Trip-2 2010 info-icon
Dudley and Peter. Peter and Dudley. Dudley ve Peter. Peter ve Dudley. Dudley and Peter. Peter and Dudley. Dudley and Peter. Peter and Dudley. The Trip-2 2010 info-icon
Oh, God. Aman Tanrım! Tanrım! Aman Tanrım. The Trip-2 2010 info-icon
both: Out on the wild and windy moor Vahşi ve rüzgarlı kırın yokuşunda Vahşi ve rüzgarlı arsalarda Birlikte Vahşi ve rüzgarlı kırın dışında The Trip-2 2010 info-icon
We'd roll and fall in green Yeşilde yuvarlanıp otururduk. Yuvarlanıp yeşile bulanırdık Yeşilde yuvarlanıp otururduk. The Trip-2 2010 info-icon
You had a temper like my jealousy Benim kıskançlığım gibi öfken var. Kıskançlığım gibi bir huyun vardı Benim kıskançlığım gibi öfken var. The Trip-2 2010 info-icon
Too hard, too greedy Çok güç, çok aç gözlü. Çok zor, çok hırslı Çok güç,çok aç gözlü. The Trip-2 2010 info-icon
Hello. Alo. Merhaba. Selam. The Trip-2 2010 info-icon
Hi, it's me. Hi, how are you? Selam, benim. Nasılsın? Selam, benim. Hey, nasılsın? Selam,benim. Nasılsın? The Trip-2 2010 info-icon
I'm... we're just in the Trough of Bowland Eee ben, yani biz Bowland yalağındayız. Ben... Biz tam da Bowland vadisinden Şey ben,biz Bowland yalağındayız. The Trip-2 2010 info-icon
heading towards... Dümdüz gidiyoruz. yukarıya doğru yol alıyoruz. dümdüz gidiyoruz. The Trip-2 2010 info-icon
Cartmel. Cartmel. Cartmel. Cartmel. The Trip-2 2010 info-icon
Can you... can you talk to Joe? Joe ile konuşabilir misin? Acaba Acaba, Joe ile konuşur musun? Joe ile konuşabilir misin? The Trip-2 2010 info-icon
He's getting a bit out of hand. Kontrolden çıktı. İyice kontrolden çıkmaya başladı. Kontrolden çıkıyor The Trip-2 2010 info-icon
He was drinking last night. Dün gece içmiş. Dün gece içiyordu. Dün gece içiyordu. The Trip-2 2010 info-icon
Oh, Christ's sakes. Tanrım! Of, İsa aşkına. İsa Aşkı'na. The Trip-2 2010 info-icon
I've had one of his friend's parents call me Arkadaşlarından birinin ailesi beni arayıp... Arkadaşlarından birinin ailesi beni arayıp Arkadaşlarının ailelerinden birisi olacaktı ben de, The Trip-2 2010 info-icon
concerned about his behavior at their house, ...evlerindeki tavırlarlarından endişe ettiklerini söylediler. evlerindeki tutumundan endişelendiklerini söylediler. onların evdeki davranışlarından kaygılanırsan beni ara The Trip-2 2010 info-icon
and he's been really ill this morning, Gerçekten de bu sabah hasta oldu. Ve gerçekten de hastalandı bu sabah, gerçekten hasta oldu. bu sabah, The Trip-2 2010 info-icon
and he won't go to school. Okula gidemiyor. Okula gidemeyecek bu sabah. ve okula gidemiyor. The Trip-2 2010 info-icon
Oh, Christ's sakes. Tanrım! Oh, Tanrı aşkına! İsa Aşkı'na. The Trip-2 2010 info-icon
So I need you to talk to him, Bu yüzden senden onunla konuşmanı istiyorum, Bu yüzden seninle konuşmasını istedim Bu yüzden senden onunla konuşmanı istiyorum, The Trip-2 2010 info-icon
because he just doesn't listen to me at the moment. Çünkü şu an beni dinlemiyor. çünkü şu anda benim sözümü dinlemiyor. Çünkü şuan beni dinlemiyor. The Trip-2 2010 info-icon
Okay, I will do that today. Tamam, bugün halledeceğim. Tamam, bugün hallederim. Tamam,bunu bugün halledeceğim. The Trip-2 2010 info-icon
Can you do that today? Bugün halledebilir misin? Bugün yapabilir misin? The Trip-2 2010 info-icon
Yeah. Yes. I will do that today. Evet, evet. Bugün halledeceğim. Evet. Bugün bakarız. Evet,evet. Bugün yapacağım. The Trip-2 2010 info-icon
How's Mimi? Well, I've got to go. Mi Mi Nasıl? Şey, gitmem gerek.. Mimi nasıl? Şey, kapatmam lazım. Mi Mi Nasıl? Şey,gitmem gerek.. The Trip-2 2010 info-icon
Oh, okay. All right. Bye. Anlaşıldı tamam. Hoşça kal. Oh, peki tamam. Hoşça kal. Anlaşıldı tamam. Bye. The Trip-2 2010 info-icon
Bye. Thanks. Bye. Teşekkürler. The Trip-2 2010 info-icon
Well, it's none of my business, Pekâlâ, bu beni ilgilendirmez. Şey, üzerime vazife değil ama, Şey, bu benim işim değil, The Trip-2 2010 info-icon
but I thought she was very unreasonable. Ama düşündüm de o çok mantıksızdı.. bence fazlasıyla mantıksızdı. fakat düşündüm de o çok mantıksızdı.. The Trip-2 2010 info-icon
Catherine manages to put me on the back foot from "hello." Catherine benim arka planda tek bir aloyla sorunu halledeceğimi düşünür. Catherine bir ''Alo'' diyerek beni yola getireceğini düşünüyor. Catherine benim arka planda halletmemi ister. The Trip-2 2010 info-icon
It's extraordinary skill. Bu sıradışı bir yetenek. Olağanüstü bir yetenek. Bu sıradışı bir yetenek. The Trip-2 2010 info-icon
Do you like taster menus? Tadımlık menüleri seviyor musun? Çeşnişi menüleri seviyor musun? The Trip-2 2010 info-icon
I'm not sure. I do. Emin değilim. Ben severim. Emin değilim. Ben seviyorum. Emin değilim. Ben severim. The Trip-2 2010 info-icon
I think when they're good, they're really good. Bence iyi olduklarında, gerçekten iyiler. Bence güzel oldu mu tam güzel oluyorlar. Bence iyi olduklarında, gerçekten iyiler. The Trip-2 2010 info-icon
And when it's not done well, it's very frustrating. Ve çok iyi yapılmadıklarında, çok sinir bozucular. Ve iyi yapılmadı mı, oldukça sinir bozucudur. Ve çok iyi yapılmadıklarında, çok sinir bozucular. The Trip-2 2010 info-icon
There we have some little canapes to begin with Küçük kanepelerle başlıyoruz... İşte ufak kanepelerle başlayabiliriz Küçük kanepelerle başlıyoruz, The Trip-2 2010 info-icon
with a duet of tapioca based crackers, spiced popcorn, Tapiocalı Krakerler ve baharatlı mısır patlağı eşliğinde... Tapiocalı Krakerler ve baharatlı mısır patlağı eşliğinde tapyoka tabanlı bir düet kraker ile,baharatlı patlamış mısır The Trip-2 2010 info-icon
and the lollipops are made out of duck fat with peanuts. ve tereyağı ile yer fıstığından yapılmış çubuklu şekerlerle... ve tereyağı ile yer fıstığından yapılmış çubuklu şekerlerle. ve ördek yağıdnan yapılmış fıstıklı lolipoplar. The Trip-2 2010 info-icon
Check on two covers, lunch menu, please. İki kişiliik öğle yemeği menüsü lütfen. İki kapağı kontrol edin, öğle yemeği menüsü lütfen. The Trip-2 2010 info-icon
That's a big piece of popcorn, isn't it? Ne dersin hayli büyük bir patlamış mısır, değil mi? Bu gerçekten büyük bir parça patlamış mısır,öyle değil mi? The Trip-2 2010 info-icon
It's very nice. Çok güzel. Bayağı güzel. Çok güzel. The Trip-2 2010 info-icon
I like that as well. Ben de çok severim. Ben de sevdim. Ben de çok severim. The Trip-2 2010 info-icon
Enormous green quaver. Ne taze bir çıtırtı ama. Kocaman taze bir çıtırtı. Muazzem yeşil tril. The Trip-2 2010 info-icon
Duck fat lolly. Well, why not? Tereyağlı şekerleme. Eee, neden olmasın? Tereyağlı şekerleme. Eh, neden olmasın? Ördek yağlı lolipop. Şey,neden olmasın? The Trip-2 2010 info-icon
It's just like my comedy. Tıpkı benim komedime benziyor. Benim komedim gibi. Tıpkı benim komedime benziyor. The Trip-2 2010 info-icon
It's, like... it's familiar... Benziyor, benziyor... Tıpkı... Adeta... Benziyor,benziyor... The Trip-2 2010 info-icon
like, we all know what a lolly is... Lolipop'un ne olduğunu biliyor gibiyiz... Şey gibi, hepimiz şekerlemenin ne olduğunu biliriz... Lolipop'un ne olduğunu biliyor gibiyiz.. The Trip-2 2010 info-icon
but there's something very different about it. ...fakat onun hakkında bir şeyler farklı. Ama bunda çok daha farklı bir şey var. fakat onun hakkında bir şeyler farklı. The Trip-2 2010 info-icon
And like lollipops, Ve lolipoplar gibi. Lolipoplar gibi, Ve lolipoplar gibi. The Trip-2 2010 info-icon
it's something that we enjoyed a long time ago. Bu uzun zaman önce sevdiğimiz bir şeydi. Çok önceleri hoşlandığımız şeyler. Bu uzun zaman önce sevdiğimiz bir şeydi. The Trip-2 2010 info-icon
To begin with, we have a nice little appetizer. Başlamak için, ufak güzel bir mezemiz var. Başlamak için çok hoş, ufak bir aperatifimiz var. Başlamak için, ufak güzel bir mezemiz var. The Trip-2 2010 info-icon
We've got the liqueur made out of the mallow leaves Ebegümeci yaprağından yapılmış likörümüzde var. Ebegümeci yaprağından yapılmış likörümüz var Ebegümeci yaprağından yapılmış likörümüzde var. The Trip-2 2010 info-icon
topped with a fizz which is made out of ginger beer Zencefil birasından yapımış, soda ile kapanmış. Üzeri zencefilli biradan, viski ve baharattan Zencefil birasından yapımış,soda ile kapanmış. The Trip-2 2010 info-icon
with whiskey as well as chili. Kırmızı biber kadar da viski. Yapılmış köpükle süslenmiş. kırmızı biber kadar da viski. The Trip-2 2010 info-icon
That's nice. It's like... Harika. Şey gibi... Güzelmiş, tıpkı şey gibi Harika. Şey gibi... The Trip-2 2010 info-icon
Tastes of a childhood garden. Küçüklüğümdeki bahçelerdeki tad var. çocukluk günlerimizin tadı gibi. Küçüklüğümdeki bahçelerdeki tad var. The Trip-2 2010 info-icon
Well, it's got a bit of alcohol in it, so it tastes... Peki içinde birazcık alkol var. Eh, içinde biraz alkol var, haliyle... Peki içinde birazcık alkol var. The Trip-2 2010 info-icon
Was there a lot of alcohol in your garden as a child? Küçükken bahçenizde çok mu alkol vardı? Senin çocukluğunda alkolün yeri çok mu fazlaydı? Küçükken bahçenizde çok mu alkol vardı? The Trip-2 2010 info-icon
I'm sorry, Rob. Üzgünüm Rob. Özür dilerim, Rob. Üzgünüm Rob. The Trip-2 2010 info-icon
Everything's all right? Her şey yolunda mı? The Trip-2 2010 info-icon
It's lovely. Delicious. Her şey güzel. Lezzetli. Çok güzel. Leziz. Her şey güzel. Lezzetli. The Trip-2 2010 info-icon
Very different. Very interesting. Çok farlı. Çok ilginç. Çok değişik. İlginç. Çok farlı. Çok ilginç. The Trip-2 2010 info-icon
Yeah. Cheers. Evet. Şerefe. Evet.Şerefe. The Trip-2 2010 info-icon
It's got... it is a bit... Birazcık, birazcık. Sanki şey... Biraz... Birazcık,birazcık. The Trip-2 2010 info-icon
I mean... I have to... Yani... Yani... Demem odur ki... Demek istediğim.. The Trip-2 2010 info-icon
the consistency is a bit like... Birazcık tutarlı olmak zorundayım. kıvamı biraz şey gibi... Birazcık tutarlı olmak zorundayım. The Trip-2 2010 info-icon
is a bit like snot, but it tastes great. Sümüğe benziyor. Fakat tadı harika. biraz sümük gibi, ama tadı harika. sümüğe benziyor. fakat tadı harika. The Trip-2 2010 info-icon
They said it was delicious. Lezzetli olduğunu söylediler. The Trip-2 2010 info-icon
What can I say? Ne diyebilirim? Ne diyebilirim ki? Ne diyebilirim? The Trip-2 2010 info-icon
I can't get the image of snot out of my head now. Sümüğün görüntüsünü aklımdan çıkaramıyorum. Şimdi kafamdan sümük imajını nasıl silip atacağım ki! Sümüğün görüntüsünü aklımdan çıkaramıyorum. The Trip-2 2010 info-icon
Every time I look at that, I want to... Her zaman şuna bakıyorum, İstiyorum.. Ne zaman baksam ona, sanki... Her zaman şuna bakıyorum, İstiyorum.. The Trip-2 2010 info-icon
That was lovely. Really nice. Çok güzeldi. Gerçekten harikaydı. Çok hoştu. Gerçekten güzel. Çok güzeldi. Gerçekten harikaydı. The Trip-2 2010 info-icon
Very nice indeed, yeah. Evet gerçekten harikaydı. Evet, kesinlikle hoştu. Evet gerçekten harikaydı. The Trip-2 2010 info-icon
Thank you. Thank you. Teşekkür ederim. Teşekkür ederim. Teşekkürler. Teşekkürler. Teşekkür ederim. Teşekkür ederim. The Trip-2 2010 info-icon
I use my tweezers for this. Bunun için cımbızlarımı kullanıyorum. Ben bunun için cımbız kullanırım. Bunun için cımbızlarımı kullanıyorum. The Trip-2 2010 info-icon
There we are, gentlemen. Buradayız baylar. İşte geldi baylar... Buradayız baylar. The Trip-2 2010 info-icon
At the bottom of those little sacks, Şu küçük çuvalların altında. Bu ufak torbacıkların dibinde, Şu küçük çuvalların altında. The Trip-2 2010 info-icon
you've got some diced smoked hare Füme şeklinde doğranmış tavşanın var mı? Tütsülenmiş tavşan etleri var kuşbaşı dilimlenmiş halde. Füme doğranmış tavşanın var mı? The Trip-2 2010 info-icon
as well as shredded radishes Yanı sıra rendelenmiş turp... Ayrıca pek taze ördek dilimiyle kaplanmış yanı sıra rendelenmiş turp The Trip-2 2010 info-icon
covered with a very smooth duck foie gras mousse. ...pürüssüz bir kaz ciğeri mus ile kaplanmış. kıyılmış turplar da var. pürüssüz bir kaz ciğeri mus ile kaplanmış. The Trip-2 2010 info-icon
Thank you. Enjoy. Teşekkür ederim. Afiyet olsun. Teşekkürler. Afiyet olsun. Teşekkür ederim. Afiyet olsun. The Trip-2 2010 info-icon
Thank you very much. Çok teşekkürler. Çok teşekkür ederim. Çok teşekkürler. The Trip-2 2010 info-icon
Mmm. That's fantastic. Mmm. Bu harika. Mmm. Olağanüstü. Mmm. Bu harika. The Trip-2 2010 info-icon
So your next course is what we call the Humphrey's pool. Sıradaki tabak Humphrey'in tabağına ne ad vereceğiz. Pakala, bir sonraki servisimize Humphrey'in havuzu adını verdik. Sıradaki tabak Humphrey'in tabağına ne ad vereceğiz. The Trip-2 2010 info-icon
It's a shellfish broth made out of mussel, clams, cockles, Bu bir musse dışında kabuklu deniz suyu, istiridiye, horoz,... Deniz kabukluları suyuna çorba. Kendi sularında haşlanmış; Bu bir musse dışında kabuklu deniz suyu,istiridiye,horoz, The Trip-2 2010 info-icon
which are cooked in their own juices ...kendi suyunda pişmiş... Midye, deniz tarağı, ve istiridyeden yapılmıştır. kendi suyunda pişmiş, The Trip-2 2010 info-icon
  • ««
  • «
  • …
  • 172963
  • 172964
  • 172965
  • 172966
  • 172967
  • 172968
  • 172969
  • 172970
  • 172971
  • 172972
  • …
  • »
  • »»
Kısıtlı Mod:   
  • Katkıda Bulun
  • Hakkımızda
  • Sorumluluk Reddi
  • İletişim