• tr flag Türkçe
    • en flag İngilizce

Ara

İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 172970

İngilizce Türkçe Film Adı Film Yılı Ayrıntılar
For work. I just told you. İş için Sadece söylemek istedim. İş için. Dedim ya sana. İş için Sadece söylemek istedim. The Trip-2 2010 info-icon
To do... what are you gonna write about? Ne yapmak için,ne hakkında yazcaksın? Yaz... Neye dair yazacaksın ki? Ne yapmak için,ne hakkında yazcaksın? The Trip-2 2010 info-icon
I'm gonna go do this really interesting piece Gerçekten çok ilginç şeyler yapacağım Çok ilginç bir konum var Gerçekten çok ilginç şeyler yapacağım The Trip-2 2010 info-icon
on prostitutes in Vegas, Vegas'taki fahişelerle ilgili, Vegas'taki fahişelere dair... Vegas'taki fahişelerle ilgili, The Trip-2 2010 info-icon
that kind of, like, good girls gone bad Vegas style story. iyi kızlar Vegas'a gider kötü olur tarzı hikayeler. Şey gibi, hani, iyi kızlar... Vegas'ta kötü yola sürüklenmeleri tarzında. iyi kızlar Vegas'a gider kötü olur tarzı hikayeler. The Trip-2 2010 info-icon
Well, what if you become a good girl gone bad? Peki sen de kötü bir kız olursan? Eh, sen de kötü yola düşen bir kız olursan ya? Peki sen de kötü bir kız olursan? The Trip-2 2010 info-icon
Oh, Jesus, Steve. Tanrım, Steve. Of, Tanrım, Steve. Yüce İsa, Steve. The Trip-2 2010 info-icon
What, do you think I'm gonna go to Las Vegas Ne düşünüyorsun? Las Vegas'a gidip... Ne düşünüyorsun sen? Las Vegas'a gidecek Ne düşünüyorsun? Las Vegas'a gidip. The Trip-2 2010 info-icon
and become a prostitute? ...bir fahişe olacağımı mı? ve fahişe olacağımı mı? bir fahişe olacağımı mı? The Trip-2 2010 info-icon
beep! bip! Beep! bip! The Trip-2 2010 info-icon
Hey, Joe, it's dad. Selam Joe, baban. Selam, Joe, benim baban. Selam Joe,baban. The Trip-2 2010 info-icon
Just wanted to have a chat, you know, see what's happening. Sadece neler olup bittiğini öğrenmek için konuşmak istedim. Sadece hoşbeş etmek istedim, bilirsin, ne var ne yok bilmek. sadece bir konuşmak istedim, neler olduğunu öğrenmek için. The Trip-2 2010 info-icon
So give me a call when you can, right? Müsait olduğunda beni ararsın. Peki, müsait olduğun zaman beni ara, tamam mı? Yani müsait olduğunda beni ara. The Trip-2 2010 info-icon
Love you. Bye. Seni seviyorum. Hoşça kal. Seviyorum seni. Hoşçakal. Seni seviyorum.Bye. The Trip-2 2010 info-icon
Are you all right? Yeah, fine. İyi misin? Evet,iyiyim. İyi misin? Evet, iyiyim. İyi misin? Evet,iyiyim. The Trip-2 2010 info-icon
Yeah? All good? Chloe okay? Herkes iyi mi? Chloe iyi mi? Her şey yolunda? Chloe iyi mi? Herkes iyi mi? Chloe iyi mi? The Trip-2 2010 info-icon
It's Steve Coogan. Hey. [laughs] Ben Steve Coogan. Selam. The Trip-2 2010 info-icon
Ha ha. Hey, Matt. How you doing? Ha ha.Selam Matt. Nasılsın? Ha ha. Hey, Matt. Nasıl gidiyor? Ha ha.Selam Matt. Nasılsın? The Trip-2 2010 info-icon
I'm doing good, man. How are you? İyiyim adamım. Sen nasılsın? İyidir. Sen nasılsın? İyiyim adamım. Sen nasılsın? The Trip-2 2010 info-icon
Good. Good. Yeah, great. İyi, iyi. Harika. İyi,iyi. Evet, harika. İyi,iyi. Harika. The Trip-2 2010 info-icon
Would you be up for a bit of... Telefonda biraz sevişmemiz mümkün mü? Acaba biraz şey için uygun musun... Telefonda birazcık The Trip-2 2010 info-icon
a bit of phone sex? biraz telefonda seks için? sevişebilir miyiz... The Trip-2 2010 info-icon
Ah, I might be. Hmm. Yeah. Ah, çok isterdim... Hmm. Evet. Ah, olabilir. Hmm. Evet. Ah, Çok isterdim... Hmm. Evet. The Trip-2 2010 info-icon
[as Hugh Grant] Could I... could I... could I... Lütfen, lütfen, lütfen. Acaba... Acaba... Acaba... Lütfen,lütfen,lütfen. The Trip-2 2010 info-icon
could I interest you in some rather salacious sort of... Acaba seni daha şehvetli bir biçimde uyarabilir miyim... could I interest you in some rather salacious sort of... The Trip-2 2010 info-icon
If I sort of do this Hugh Grant, might that sort of... Eğer Hugh Grant bunu sana müstehcen yapsaydı... Bir tür Hugh Grant gibi, bir tür... Eğer Hugh Grant bunu sana müstehcen yapsaydı, The Trip-2 2010 info-icon
[stammering] get you, as it were, going, if I... ...sana gerçekten yapsaydı... Sahip olmak sana, sanki, eğer ben... seni gerçekten... The Trip-2 2010 info-icon
He doesn't do it for me. Bunu benim için yapmaz! Bunu benim için yapmıyor! Bunu benim için yapmaz. The Trip-2 2010 info-icon
You know, it's like I keep telling you, Bilirsin, şey gibi. Sana söyleyip duruyorum. Bilirsin, şey gibi. Sana söyleyip duruyorum, Bu şeye benziyor, Sana söylemeye devam ediyorum, The Trip-2 2010 info-icon
it's like the tortoise and the hare, all right? Tıpkı tavşan ile kaplumbağa gibi, anladın mı? Tıpkı tavşan ile tosbağa gibi, anladın mı? bu bir kaplumbağa ve tavşana benziyor. The Trip-2 2010 info-icon
What, so I'm a tortoise? Öyleyse, kaplumbağa ben miyim? Ne, ben tosbağa mıyım? Yani,kaplumbağa ben miyim? The Trip-2 2010 info-icon
Speaking of boiled eggs, Rafadan yumurtaları tartışıyoruz. Rafadan yumurtaları tartışıyoruz, Haşlanmış yumurta konuşması, The Trip-2 2010 info-icon
I'm not wearing any pajama bottoms. Altımda donum yok. Üzerimde donum yok. Altıma hiç pijama giymiyorum. The Trip-2 2010 info-icon
Ah, you saucy boy. Ah, yaramaz çocuk. Ah, seni ahlaksız çocuk. Ah, yaramaz çocuk. The Trip-2 2010 info-icon
Don't say "ah." ''Ah'' deme. ''Ah" deme. ''Ah'' deme. The Trip-2 2010 info-icon
You should say "ooh." "Ooh" demen lazım. "ooh" demelisin. The Trip-2 2010 info-icon
Fwah. Fwah. Piuvv. Fwah. The Trip-2 2010 info-icon
Yeah, "fwah." Thank you. Evet, "fwah." Teşekkür ederim. Evet, "piuvv" Sağ olasın. Evet, "fwah." Teşekkür ederim. The Trip-2 2010 info-icon
Someone overheard Nick Stevens Birileri Nick Stevens'e kulak misafiri oldu Birisi Nick Stevens'a kulak misafiri oldu. Birileri Nick Stevens'e kulak misafiri oldu The Trip-2 2010 info-icon
at an Endeavor meeting, and someone brought my name up, Endeavor toplantısında, ve birileri benim adımı yetiştirmiş, Endeavor toplantısında, ve birisi benim adımı zikretti. Endeavor toplantısında, ve birileri benim adımı yetiştirmiş, The Trip-2 2010 info-icon
and he said, " I wish I'd gotten hold of Steve Coogan Ve o da ''Keşke Steve Coogan'u... Ve şöyle söyledi: "Steve Coogan'ı 35 yaşındayken ve o da ''Keşke Steve Coogan'u The Trip-2 2010 info-icon
when he was 35." ...35 yaşındayken tutsaydım." elime geçirecektim ki." 35 yaşındayken tutsaydım." The Trip-2 2010 info-icon
I mean, I was... [stammering] Yani... Yani... Ben... Demek istediğim.. The Trip-2 2010 info-icon
I thought, " Crikey, is that it? Is it game over?" Crikey bu o mu? Bu uyunun sonu mu? Düşündüm ki, "Hayret bir şey, hepsi bu mu? Oyun bitti mi yani?" Crikey bu o mu? Bu uyunun sonu mu? The Trip-2 2010 info-icon
I mean, I'm 41. Yani, 41 yaşındayım. 41 yaşındayım diyorum. Demek istediğim,41 yaşındayım. The Trip-2 2010 info-icon
You're not 41. 41 değilsin. 41 yaşında değilsin. 41 değilsin. The Trip-2 2010 info-icon
I'm not. No. I'm 44. Elbette değilim. 44'üm. Değilim. Evet. 44 Yaşındayım. Elbette değilim. 44'üm. The Trip-2 2010 info-icon
I've been 41 for three years. 3 yıl önce 41'di. Bu 41 yaşında oluşumun üçüncü senesi. 3 yıl önce 41'di. The Trip-2 2010 info-icon
I've been telling people I'm 41 for three years. İnsanlara 3 yıldır 41 olduğumu söylüyorum. İnsanlara 41 yaşında olduğumu söylüyorum hep. İnsanlara 3 yıldır 41 olduğumu söylüyorum. The Trip-2 2010 info-icon
You get yourself off to Noddington, Sen Noddington'a git. Sen Noddington'a git, Kendin Noddington'dan çıkar, The Trip-2 2010 info-icon
and I shall bed down here with a rock as my pillow, Ve ben de burada kıvrılayım bir kayayı başıma yastık. Ve ben de burada kıvrılayım bir kayayı başıma yastık, ve burada uyuyabilirim, taşı yastıpım yaparak, The Trip-2 2010 info-icon
the stars as my canopy, Yıldızları kubbe... Yıldızları kubbe, yıldızlar gölgem olur. The Trip-2 2010 info-icon
and this local barmaid as my duvet. Ve şu yerli barmaidi de nevresimim yapıp. Ve şu yerli barmaidi de nevresim yapıp. ve bu bayan da benim yorganım. The Trip-2 2010 info-icon
I like the way you laugh at that Gülüşünü seviyorum. Buna gülüş şeklin hoşuma gitti. Gülüşünü seviyorum. The Trip-2 2010 info-icon
like it's not a possibility. Sanki hiç mümkün değilmiş gibi. Sanki mümkün değilmiş gibi. sanki hiç mümkün değil gibi. The Trip-2 2010 info-icon
I know it's not gonna happen. Biliyorum olmayacak. Biliyorum, gerçek olamayacak. Biliyorum olmayacak. The Trip-2 2010 info-icon
What do you mean it's not gonna happen? Olmayacak da ne demek? Ne demek istiyorsun, gerçek olmayacak derken? Olmayacak da ne demek? The Trip-2 2010 info-icon
Well, I mean, it could. Şey yani olabilirdi.. Şey, yani, olabilirdi. Şey yani olabilirdi.. The Trip-2 2010 info-icon
I pulled you. Seni yönlendirdim. Çektim seni. The Trip-2 2010 info-icon
It's a good time for you, you know? Senin için uygun zaman, anlıyor musun? Senin için iyi bir zaman, biliyor musun? Senin için uygun zaman, anlıyor musun? The Trip-2 2010 info-icon
It's a good time to be Steve Coogan. Steve Coogan olmanın tam zamanı. Çok güzel bir şey Steve Coogan olmak. Uygun zaman Steve Coogan olmak için. The Trip-2 2010 info-icon
Okay, good. That all sounds great. Pekâlâ güzel. Kulağa hoş geliyor. Peki tamam. Her şey güzel görünüyor. Peki iyi. Kulağa hoş geliyor. The Trip-2 2010 info-icon
This is your year. I hope so. Bu senin yılın. Umarım öyledir. Bu senin yılın olacak. Ben de öyle umuyorum. Bu senin yılın. Öyle umarım. The Trip-2 2010 info-icon
I can't do anything when you're stuck over there, Orada öylece sıkışmışken hiçbir şey yapamamam. Sen orada saplanıp kalmışken ben bir şey yapamam, Orada öylece sıkışmışken Hiç bir şey yapamam, The Trip-2 2010 info-icon
all right? Anladın mı? Anlıyor musun? anladın mı? The Trip-2 2010 info-icon
So get your ass back here. Bu yüzden en yakın zamanda kendini buraya at. O yüzden, götünü kaldır ve gel buraya. Bu yüzden en yakın zamanda kıçını buraya at. The Trip-2 2010 info-icon
Okay, we'll do that. Thanks for the call then. Tamam atacağım. Aradağını için sağ ol. Teşekkürler, yapacağız. Aradığınız için teşekkürler. Tamam yapacağım. Aradağını için sağ ol. The Trip-2 2010 info-icon
Ciao. Okay, bye. Hoşça kal. Tamam, hoşça kal. Ciao. Tamam, hoşçakal. Bye. Tamam, bye. The Trip-2 2010 info-icon
It's incredible. İnanılmaz! İnanılmaz bir şey bu. İnanılmaz! The Trip-2 2010 info-icon
Everybody wants to work with you. Herkes seninle çalışmak istiyor. The Trip-2 2010 info-icon
I get a call from P.T. Anderson. I get a call from Wes Anderson. P.T. Anderson'dan bir çağrı aldım. Wes Anderson'dan bir çağrı aldım. P.T. Anderson aramış beni. Wes Anderson da aradı. P.T. Anderson'dan bir çağrı aldım. Wes Anderson'dan bir çağrı aldım. The Trip-2 2010 info-icon
Noah Baumbach, Todd Haynes, Alexander Payne, all of them. Noah Baumbach, Todd Haynes, Alexander Payne, hepsi. The Trip-2 2010 info-icon
They're all auteurs. Hepsi de yazar. Hepsi de auteur yönetmen. Hepsi yazarlar. The Trip-2 2010 info-icon
Yeah, and they're all geniuses, Evet, hepsi de dâhi. Evet, hepsi dahi, Evet, hepsi de dâhiler. The Trip-2 2010 info-icon
and they want to work with the genius. Ve bir dâhi ile çalışmak istiyorlar. Ve bir dahiyle çalışmak istiyorlar. ve bir dâhi ile çalışmak istiyorlar. The Trip-2 2010 info-icon
I want to do mainstream movies. Ben ana akım sinema yapmak istiyorum. I want to do mainstream movies. The Trip-2 2010 info-icon
Well, the Farrelly brothers want to work with you, okay? Pekâlâ, Farrelly kardeşler seninle çalışmak istiyor. Pekâla, Farrelly kardeşler seninle çalışmak istiyorlar, oldu mu? Şey,Farrelly kardeşler seninle çalışmak istiyor. The Trip-2 2010 info-icon
The Scotts, Tony and Ridley, The Scotts, Tony and Ridley... Scott'lar, Tony ve Ridley, The Scotts, Tony and Ridley, The Trip-2 2010 info-icon
they want to do a movie together. Birlikte film yapmak istiyorlar. The Trip-2 2010 info-icon
Never done that before. Bundan daha önce hiç yapılmamış. Daha önce hiç yapılmadı. Bundan önce hiç yapılmamış. The Trip-2 2010 info-icon
They want to do a thing with you where it's, like, the future, Seninle birlikte bir film yapmak istiyorlar, gelecekte geçiyor... Seninle birlikte bir film yapmak istiyorlar, gelecekte geçiyor Seninle geleceğe benzer fakat 500 yıl önce olan The Trip-2 2010 info-icon
but it's 500 years in the past, ...ama aslında 500 yıl geçmişte. ama aslında 500 yıl geçmişte, bir film çekmek istiyorlar. The Trip-2 2010 info-icon
and you're, like, some guy who's, like, Ve sen de şeye benziyorsun... Ve sen de şey gibisin, aa... şeye benziyorsun. savaştan gelmiş bir savaşçıya The Trip-2 2010 info-icon
a warrior that came... Şeyden gelen savaşçı... öyle bir şey. The Trip-2 2010 info-icon
I don't even know what it is, Ne olduğunu dahi bilmiyorum. Ne olduğunu bile bilmiyorum, Ne olduğunu dahi bilmiyorum, The Trip-2 2010 info-icon
but they want to do it with you, okay? Fakat bunu seninle yapmak istiyorlar, tamam mı? ama seni istiyorlar işte, anladın mı? fakat bunu seninle yapmak istiyorlar tamam mı? The Trip-2 2010 info-icon
It's incredible. Bu inanılmaz. İnanılmaz bir şey bu. Bu inanılmaz. The Trip-2 2010 info-icon
Coens, calling up. Coens, arıyor. Coen'ler arıyor. Coens, arıyor. The Trip-2 2010 info-icon
Wachowskis, both of them want to work with you. Wachowskis, ikisi de seninle çalışmak istiyorlar. Wachowski'ler, her ikisi de seninle çalışmak istiyor. Wachowskis, ikisi de seninle çalışmak istiyorlar. The Trip-2 2010 info-icon
All the brothers, my man. Bütün kardeşler adamım. Tüm kardeşler, be adamım. Bütün kardeşler adamım. The Trip-2 2010 info-icon
All the brothers want a piece of Coogs. Her kardeş Coogs'tan bir parça almak istiyor. Bütün kardeş Coogs'tan bir parça istiyorlar. The Trip-2 2010 info-icon
It's like... I can't believe it's happening. Tıpkı şey gibi... Bunun olduğuna inanamıyorum. Tıpkı şey... Bunun gerçekleştiğine inanamıyorum. Tıp kı şey gibi... Bunun olduğuna inanamıyorum. The Trip-2 2010 info-icon
Well, Steve, guess what. Steve tahmin et ne oldu? Eh, Steve, tahmin et bakalım ne oldu? Tahmin et ne Steve. The Trip-2 2010 info-icon
Wake up. Smell the coffee, all right? Uyan da kahvenin kokusunu al. Kalk da kahvenin kokusunu al. Uyan. kahveyi kokla tamam mı? The Trip-2 2010 info-icon
The dream is happening right now. Rüya şimdi gerçekleşiyor. Rüyaların gerçek oluyor. Rüya şimdi gerçekleşiyor. The Trip-2 2010 info-icon
You're living the dream, Steve. Rüyada yaşıyorsun, Steve. Rüyaların gerçek, Steve. Rüyada yaşıyorsun,Steve. The Trip-2 2010 info-icon
It's all a dream. Hepsi bir rüya. The Trip-2 2010 info-icon
Come back. Wait, come back. Geri gel, Bekle, geri gel. Geri gelsene. Bekle, geri gel. Geri gel, Bekle, geri gel. The Trip-2 2010 info-icon
Can't. I got a thing. But... Yapamam. Bir şey var. Ancak... Bekleyemem. İşim var. Ama... Yapamam. Bir şey var.. Ancak... The Trip-2 2010 info-icon
I don't think I'll talk to you later, but at some point, okay? Fakat bir noktada, seninle tekrar konuşacağımı sanmıyorum, anladın mı? Seninle tekrar konuşabileceğimi sanmıyorum, ama belki de olur, tamam mı? Fakat bir noktada,Seninle tekrar konuşacağımı sanmıyorum,anladın mı? The Trip-2 2010 info-icon
  • ««
  • «
  • …
  • 172965
  • 172966
  • 172967
  • 172968
  • 172969
  • 172970
  • 172971
  • 172972
  • 172973
  • 172974
  • …
  • »
  • »»
Kısıtlı Mod:   
  • Katkıda Bulun
  • Hakkımızda
  • Sorumluluk Reddi
  • İletişim