Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 172965
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
Yes, who's having scallops? | Kim istiridye söyledi? Evet, kim midye istemişti? Kim istiridye söyledi? | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
I am the scallops. | İstiridiye benim. Midyeler benim. İstiridiye benim. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
And the soup. | Çorba? Ve çorba. Çorba? | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Thank you. Lovely. | Sağ ol canım. Teşekkür ederim. Çok hoş. Sağ ol canım. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Enjoy your starters. | Afiyet olsun. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Soup of the day. Can't go wrong. | Günün çorbası, kötü gitmemeli. Günün çorbası. Doğru tercih! Günün çorbası, Kötü gidemez, | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Yeah. Yeah. | Evet, haklısın. Evet, evet. Evet,evet. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Yours looks more interesting, but... | Bakışların çok ilginç fakat... Seninki daha ilginç gözüküyor, ama... Bakışların çok ilginç fakat... | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Mmm. What's yours like? | Mmm. Ne düşünüyosun? Hım, seninki nasıl? Mmm. Ne düşünüyosun? | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Well, it tastes of tomatoes. | Şey, domates tadı var. Şey, domatese benziyor. Şey,domates tadı var. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Not a connoisseur, are you, with food? | Yemekler konusunda uzman değilsin. Yemek konusunda uzman değilsin değil mi? yemeklerde uzman değilsin? | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Look, the reason I was doing this trip | Bak, bu yolculuğu yapma sebebim... Bak, bu seyahati yapma sebebim Bak,bu yolculuğu yapma sebebim Mischa'yı | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
was to bring Mischa along. | ...Mischa'yı geri getirmek. Mischa'yı yanımda getirmekti. geri getirmek. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
She's passionate about food. She loves food. | Yemeklere ihtiraslı biridir. Yemekleri sever. Yemek konusunda hayli ilgilidir. Yemeklere bayılır. Yemeklere ihtiraslı biridir. Yemekleri sever. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
She's the food buff. | Tam bir gıda tutkunudur. Tam bir yemek delisi. Tam bir gıda tutkunudur. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
She's the food... she's a very confident foodie, | O iyi bir yemektir. Kendine güvenen bir yemektir... O midesine... midesine düşkünlükte bir numara, O iyi bir yemektir. Kendine güvenen bir yemektir, | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
and I thought she could help me, | ...ve onun bana yardım edebileceğini düşündüm. ve düşündüm ki bana yardım edebilirdi, ve onun bana yardım edebileceğini düşündüm. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
and I wanted to show Mischa the... | Ve Mischa'ya göstermek istedim... Ve ben de Mischa'ya kuzeyi... Ve Mischa'ya göstermek istedim... | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
you know, the North, | Kuzeyi bilirsin. bilirsin, göstermek istedim, Kuzeyi bilirsin. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
show her a piece of me. | Ona benden bir parça gösterecektim. Kendimden bir parça göstermek. ona benim bir parçamı göster. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
You're from Manchester. | Sen Manchesterlısın. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
You could take her round and show her the gun crime sites. | Onu suç mahallerine götürebilirdin. Onu yanına alıp suç bataklıklarını gösterebilirdin... Onu suç mahallerine götürebilirdin. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
I'm from the North. | Ben Kuzeyliyim. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
The North has an identity of itself. | Kuzeyin kendine has bir kimliği var. Kuzeyin kendine has bir karakteristiği var. Kuzeyin kendine ait bir kimliği var. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Yeah, not the same way that Wales does. | Galler gibi değil? Evet, Galler gibi değil. Galler gibi değil? | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
I think it does. | Bence öyle. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
I think the North had... | Bence Kuzey... | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
The North could be a different country. | Kuzey daha farklı bir ülke olabilirdi. Kuzey daha değişik bir ülke olabilirdi. Kuzey daha farklı bir ülke olabilirdi. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
It has as much of an identity as Wales. | Wales kadar fazla tanınmışlığı var. En az Galler kadar kendine has bir yanı var. Wales kadar fazla tanınmışlığı var. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Are you seriously saying that you think the North of England... | Ciddi ciddi, İngiltere'nin Kuzeyi'nin Galler'den... Şimdi sen şimdi, ciddi ciddi İngiltere'nin kuzeyinin Ciddi ciddi,İngiltere'nin Kuzeyi'nin Galler'den, | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
hang on... a stronger identity than Wales? | ...daha güçlü bir yeri olduğunu mu düşünüyorsun? bi' dakka... Galler'den daha özgün olduğunu mu söylüyorsun? daha güçlü bir yeri olduğunu mu düşünüyorsun? | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Yeah... yes. | Evet öyle. Hı hıh, evet... Evet öyle. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Industrial Revolution, | Sanayi Devrimi. Sanayi Devrimi, Sanayi Devrimi. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
the very first railway in the world in Manchester, | Dünyanın ilk raylı sistemi Manchester'da. İlk inşa edilen demiryolu Manchester'da, Dünyanın ilk raylı sistemi Manchester'da. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
which revolutionized the world | Muhtemelen Dünya'da son 200 yılın... Dünyayı değiştiren demiryolu Dünyada köklü değişiklikler yapan, | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
probably more than anything else in the last 200 years. | ...en önemli köklü değişikliklerini yapan... Belki de son 200 yıldaki her şeyden daha önemlidir. muhtemelen son 200 yılda ki her şeyden daha önemli. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Richard Burton. | ...Richard Burton. Richard Burton. Richard Burton. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Man from being ex prison admiral... | Hapishaneden bir amiral. Eski hükümlü Hapishane'den bir amiral. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
napkins like God. | Tanrı gibi peçeteler.. kağıttan kuleler gibidir tanrı. Tanrı gibi peçeteler.. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Anthony Hopkins. | Anthony Hopkins. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
[as Hopkins] I want a room with a view. | Manzaralı bir oda istiyorum. Manzarası olan bir oda istiyorum. Manzaralı bir oda istiyorum. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
I want to see a tree. | Çünkü ağaç görmek istiyorum. Ağaç görmeliyim.. Çünkü ağaç görmek istiyorum. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
I think anyone over 40 who amuses themself | Bence taklit yaparak kendisini eğlendiren... Bence 40 yaşını geçmiş ve taklit yaparak... Bence taklit yaparak kendilerini eğlendiren | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
by doing impressions | ...40 kişi aynada kendilerine... kendilerini eğlendiren herkesin 40 kişi aynada kendilerine | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
needs to take a long, hard look in the mirror. | ...zor bakıyor olsa gerek. aynaya yakından ve daha uzun süre bakmaları lazım. zor bakıyor olsa gerek. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Well, broadsheet journalists have described my impressions | Peki gazeteciler, benim taklitlerimi... Şey, ufak çaplı gazeteciler, benim yaptığım taklitleri... Peki gazeteciler,benim taklitlerimi | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
as stunningly accurate. | ...hayranlık verici olarak anlatırlar. Dört dörtlük olarak tanımladılar. hayranlık verici olarak anlatırlar. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Well, they're wrong. | Aslında yanılyorlar. Ee, şey, yanlışları var. Aslında yanılyolar. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
I've not heard your Michael Caine, | Senin Michael Caine'i duymadım. Michael Caine taklidini duymadım, Senin Michael Caine'i duymadım. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
but I assume it would be something along the lines of: | Fakat satırlar boyunca bir şey olacağını varsayıyorum: ama farz ediyorum ki şu sözleri söylemen bile yeterli olurdu: fakat satırlar boyunca bir şey olacağını varsayıyorum: | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
[as exaggerated Caine] My name's Michael Caine. | Benim adım Michael Caine. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
That is where you are so wrong, | Yanlış olduğun nokta burası. İşte yanlış olduğun nokta burası, Yanlış olduğun nokta burası. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
and you can look at my live video to prove... | Ve kanıt için videoma bakabilirsin. Benim canlı kayıtlarıma bakıyorsun kanıtlamak için... ve kanıt için videoma bakabilirsin. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
because that's the very thing I don't do. | Çünkü o çok şey. Yapmıyorum. Çünkü bu benim hiç yapmadığım bir şey. Çünkü o çok şey. Yapmıyorum. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
I say that he used to talk like that. | Ben sadece onun böyle konuştuğunu söylüyorum. Diyorum ki, o böyle konuşmaya alışmış. Ben sadece onun böyle konuştuğunu söylüyorum. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Do your Michael Caine. Okay. | Senin Michael Caine. Pekâlâ. Michael Caine'i taklit et. Tamam. Senin Michael Caine. Okay. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
[as Caine] I say Michael Caine used to talk like this | Michael Caine'in böyle konuştuğunu söylüyorum... Diyorum ki Michael Caine böyle konuşmaya alışmıştı. Michael Caine'in böyle konuştuğunu söylüyorum, | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
in the 1960s, right? | ...ama 1960'lerde tamam mı? 1960'larda, haksız mıyım? ama 1960'lerde tamam mı? | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
But that has changed, and I say that over the years... | Fakat o çok değişti. Yıllardır söylüyorum ki. Fakat durum değişti ve yıllardır diyorum ki... Fakat çok değişti, Yıllardır söylüyorum ki. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
[lowering pitch] Michael's voice... | Michael'in sesi... Michael'ın sesi... Michael'in sesi... | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
has come down... several octaves. | ...önemsizleşti. Birkaç şey daha var. birkaç oktav... düştü. önemsizleşti... bir kaç şey var. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
[gravelly voice] And all of the cigars | Ve bütün sigaralar... Ve tüm puro Ve bütün sigaralar.. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
and the brandy don't... let me finish... | ...ve konyak... Bitirmeme izin ver. Ve brendi... Bi' bitireyim... ve konyak... Bitirmeme izin ver. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
...can now be heard... Okay. | ...şuan duyabiliyorsun. Tamam. ...şimdi duyulabilir... Tamam. ...şuan duyuabiliyor... Tamam. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
I've not fucking finished. | Daha bitirmedim kahrolası. Daha bitmedi siktiğimin sözleri. Daha bitirmedim kahrolası. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
In the back of the voice, | Sesin arkasında... Sese geri dönecek olursak, Sesin arkasında... | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
...and the voice now... Okay. | ...ve sesi şimdi.. Tamam. ...ve şimdi ses... Tamam. ...ve sesi şimdi.. Tamam. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Will... I've still not finished. | Hâlâ bitirmedim. Hâlâ... Hâlâ bitirmedim. Hâlâ bitirmedim. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
'Cause you're panicking. You know I'm about to... | Çünkü panik yapıyorsun. Biliyorsun yaklaşık olarak... 'Çünkü panikledin Biliyorsun ki ben tam... Çünkü panik yapıyorsun. Biliyorsun yaklaşık olarak.. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
[as '60s Caine] Because you look like | Çünkü... Çünkü şey gibi Çünkü, | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
you're about to bloody talk! | ...kanlı bir tartışma çıkarmak üzeresin. saçma sapan konuşacak gibisin! Kanlı tartışma yapmak üzeresin. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Let me finish. | Bitirebilir miyim? Bitireyim bir! Bitirebilir miyim? | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
[as gravelly Caine] Right, so Michael Caine's voice now, | Tamam, yani Michael Caine'in sesi şimdi... Peki, yani Michael Caine'in şimdiki sesi, Tamam, yani Michael Caine'in sesi şimdi, | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
in the Batman movies and in Harry Brown... | ...Batman filmlerinde ve Harry Brown'da. Batman filmlerinde ve Harry Brown'da Batman filmlerinde ve Harry Brown'da... | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
I can't go fast, because Michael Caine... | Hızlı gidemem, çünkü Michael Caine... Acele edemem çünkü Michael Caine... Hızlı gidemem, çünkü Michael Caine... | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
talks... very... very... slowly. | ...çok, çok yavaş konuşur. de... çok... çok... yavaş... konuşuyor. çok...çok..yavaş...konuşur... | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Right, this is how Michael Caine speaks. | Tamam bu tıpkı Michael Caine'in konuştuğu gibi. Doğru, Michael Caine'in konuşma biçimi bu. Tamam bu tıp ki Michael Caine'in konuştuğu gibi. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
[as nasally Caine] Michael Caine speaks to his nose like that. | Michael Caine burnundan aynen böyle konuşur. Michael Caine burnundan konuşuyor böyle. Michael Caine burnuna aynen böyle konuşur. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
He gets very, very specific. It's very like that. | Çok çok özelleşir. Tıpkı böyle. Çok ama çok özgünleştiriyor. Adeta şöyle... Çok çok özelleşir. Tıpkı böyle. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
When it gets loudly, it gets very loud indeed! | Sesini yükselttiğinde, gerçekten sesini yükselttiğinde. Sesini yükseltince de gerçekten yüksek oluyor! Yüksek sesli olduğunda, gerçekten yüksek sesli olduğunda. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
It gets very specific. | Çok özel olur. Çok özgün. Çok özel olur. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
It's not quite nasal enough | Geniz sesi senin yaptığın gibi... Senin yaptığın Oldukça çok geniz sesi yok, | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
the way you're doing it, all right? | ...değildir, tamam mı? Yeterince burundan gelmiyor, haksız mıyım? senin yaptığın gibi anlaşıldı mı? | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
You're not doing it the way he speaks! | Onun konuştuğu gibi konuşmuyorsun sen. Onun gibi yapamıyorsun. Onun konuştuğu gibi konuşmuyorsun sen. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
You're not doing it with the kind of... | Onun gibi yapmıyorsun. Onunki gibi olmuyor... Onun gibi yapmıyorsun. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
[voice cracking] And you don't do the broken voice | Ve sen, kırık sesi çıkarmıyorsun. Ve o çatallı sesi yapamıyorsun. Ve sen, kırık sesi çıkarmıyorsun. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
when he gets very emotional, | O duygulandığı zaman. Hani onun duygusallaştığı zamanlardaki sesini, O duygulandığı zaman. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
when he gets very emotional indeed. | Gerçekten çok duygulandığında. gerçekten de çok ama çok duygusallaştığında. Gerçekten çok duygulandığında. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
She was only 16 years old. She was only 16... | O sadece 16 yaşındaydı... Sadece 16... Sadece 16 yaşındaydı... Yalnızca 16 yaşında. O sadece 16 yaşındaydı... Sadece 16... | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
You're only supposed to blow the bloody doors off! | Senden sadece lanet olası kapıyı kapatman istendi. Tek yapman ezip geçmek! Senden sadece lanet olası kapıyı kapatman istendi. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
[normal voice] That's Michael Caine. | İşte bu Michael Caine. İşte Michael Caine. İşte bu Michael Caine. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Excuse me. Sorry. | Affedersiniz! Pardon. Özür dilerim. Affedersin,üzgünüm. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Thank you very much. Was everything okay? | Çok teşekkür ederim. Her şey yolunda mı? Çok teşekkürler. Beğendiniz mi yemeği? Çok teşekkür ederim. Her şey yolunda mıydı? | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Oh, it was very nice indeed, yeah. | Tabii, hakikaten harikaydı. Oh, gerçekten de güzeldi, evet. Ah,tabi gerçekten harikaydı. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Quite tomato y. | Epeyce domates. Oldukça domates gibiydi. Oldukça domates. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
And soupy. Thank you. | Ve çorba.. Teşekkür ederim. Ve çorba gibi. Teşekkürler. Ve çorba.. Teşekkür ederim. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Hotter than I was expecting. | Umduğumdan daha sıcaktı. Tahmin ettiğimden daha acıydı. Umduğumdan daha sıcak. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
More heat in the chili sauce. | Kırmızı biber sosu daha acıydı. Biber sosu daha da acıydı. Kırmızı biber sosu daha acı. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
There was a lot of heat in my scallops. | Deniz kabuğum daha acıydı. Midyelerim ateş gibi acıydı. Deniz kabuğum daha acıydı. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
My scallops were hot. There's a joke there. | Benim deniz kabuklarım acıydı. Bu bir şaka olmalı. Midyelerim ateşliydiler. Bir de esprisi vardır bunun. Benim deniz kabuklarım acıydı. Bu bir şaka olmalı. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |