Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 169816
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| You didn't look hard enough. | Demek ki ciddi bakmamışsın. İyi bakamamışsın demek ki. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Big swim you went for. | Çok uzaklara yüzmüş. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Oh, no, it's bad luck for you to see each other | Olamaz. Evlilik öncesi birbirinizi görmeniz... Olamaz, düğünden önce birbiriniz görmeniz... | The Romantics-1 | 2010 | |
| before the wedding. Weesie, shut up. | ...kötü şans getirir. Weesie kes sesini! ...kötü şans getirir. Weesie, sus. | The Romantics-1 | 2010 | |
| I'm gonna go get ready. | Gidip hazırlanayım. Hazırlanmaya gidiyorum. | The Romantics-1 | 2010 | |
| I am, too. OK. | Ben de. Tamam. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Lila? Honey? | Lila? Hayatım? Lila? Tatlım? | The Romantics-1 | 2010 | |
| Hey. | Selam. Selam. Selam. | The Romantics-1 | 2010 | |
| You good? Yeah. | Sen iyi misin? Evet. İyi misin? Evet. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Yeah. Got your lucky tie there? | Evet. Şanslı kravatını mı taktın? Evet. Uğurlu kravatını taktın mı? | The Romantics-1 | 2010 | |
| You having some trouble tying the knot there, buddy? | Bağlamakta sıkıntı mı yaşıyorsun dostum? Bağlamakta zorlanıyor musun, dostum? | The Romantics-1 | 2010 | |
| I'll be here all night. | Tüm gece burada olacağım. Bütün gece burada olacağım. | The Romantics-1 | 2010 | |
| You might wanna shave. Shit, I forgot to shave too. OK. | Tıraş olsan iyi edersin. Kahretmesin, tıraş olmayı unuttum. Tamam. Tıraş olman gerek. Siktir, tıraş olmayı unuttum. Tamam. | The Romantics-1 | 2010 | |
| What do you guys think of the hair? | Saçım nasıl olmuş? Saçım nasıl? | The Romantics-1 | 2010 | |
| There? | Bu tarafa mı, bu tarafa mı? Ya da... Bu tarafa mı? | The Romantics-1 | 2010 | |
| Or... Or there? | Yoksa... O tarafa mı? | The Romantics-1 | 2010 | |
| Choose a side. | Bir taraf seç. Seç birini. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Where have you been? I'm gonna need help with my zipper. | Neredeydiniz? Fermuarı çekmek için yardıma ihtiyacım var. | The Romantics-1 | 2010 | |
| How's my makeup? Revolting. | Makyajım nasıl? İğrenç. | The Romantics-1 | 2010 | |
| And the hair? Trashy. | Saçım? Rezalet. Saçım? Bok gibi. | The Romantics-1 | 2010 | |
| You've seen my dress? Tacky choice. | Elbisem? 3'üncü sınıf kalite. Elbisem nasıl? Beş para etmez. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Thank you. OK, perfect. | Teşekkür ederim. Tamam, harika. Sağ ol. Tamam, harika. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Minnow? Come on in! | Minnow? İçeri gir! | The Romantics-1 | 2010 | |
| Oh, shit. I left my bouquets downstairs. Could someone go get them? | Kahretmesin. Çiçekleri aşağıda bıraktım. Biri getirebilir mi? Kahretsin. Çiçekleri aşağıda bıraktım. Biriniz getirebilir mi? | The Romantics-1 | 2010 | |
| I will. Thank you. | Ben getiririm. Sağ ol. | The Romantics-1 | 2010 | |
| All right. Dress. | Pekâlâ. Elbise. | The Romantics-1 | 2010 | |
| I believe I need to get dressed. Yes, let's do that. | Sanırım giyinmeliyim. Evet, hadi yapalım. Sanırım giyinmem gerek. Evet, hadi. | The Romantics-1 | 2010 | |
| There you are. Thank goodness. | Geldin demek. Allah'a şükür. Tanrıya şükür geldin. | The Romantics-1 | 2010 | |
| I was starting to think you'd run off with those. | Onları alıp kaçtığını sanmıştım. Onları alıp kaçtığını düşünmeye başlamıştım. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Minnow? I'm sorry. | Minnow? Özür dilerim. | The Romantics-1 | 2010 | |
| It's fine. You were just in time. | Önemli değil. Tam zamanında geldin. Sorun yok. Tam zamanında geldin. | The Romantics-1 | 2010 | |
| No, not about the flowers. | Hayır, çiçekler değil. Hayır, çiçekler için değil. | The Romantics-1 | 2010 | |
| I saw Tom last night. | Dün gece Tom'u gördüm. | The Romantics-1 | 2010 | |
| That's nice. Did you two get a chance to catch up? | Güzel. Konuşabildiniz mi? Güzel. Konuştunuz mu? | The Romantics-1 | 2010 | |
| I found him when he was missing. | Onu kaybolduktan sonra buldum. Onu kaybolduğu zaman bulmuştum. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Guess those years as a Girl Scout paid off. | İzci kız olarak geçirdiğim zamanları mükafatı. İzcilik yapman işe yaramış demek. | The Romantics-1 | 2010 | |
| No, he wasn't lost. He was hiding. | Hayır, kaybolmamıştı. Saklanıyordu. Hayır, kayıp değildi. Saklanıyordu. | The Romantics-1 | 2010 | |
| I know all about his meltdown. | Tüm zayıf noktalarını biliyorum. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Honey, you look so beautiful. | Tatlım, çok güzel görünüyorsun. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Girls, it's time to process. Let's go. | Girls, hareket zamanı. Gidelim. Kızlar, başlıyoruz. Gidelim. | The Romantics-1 | 2010 | |
| What do you mean? | Ne demeye çalışıyorsun? Ne demek istiyorsun? | The Romantics-1 | 2010 | |
| I mean, Tom wasn't alone last night. He was with me. | Yani, Tom dün akşam yalnız değildi. Benimleydi. Yani, Tom dün akşam yalnız değildi. Benimle birlikteydi. | The Romantics-1 | 2010 | |
| We were together. | Birlikteydik. Beraberdik. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Why are you telling me this right now? This doesn't concern me. | Neden bunu şimdi söylüyorsun? Beni ilgilendirmiyor. Neden bana bunu söylüyorsun? Bu beni ilgilendirmez. | The Romantics-1 | 2010 | |
| It doesn't? Laura... | Öyle mi? Laura... | The Romantics-1 | 2010 | |
| Trip, why don't we go... | Trip, neden gidip... Trip, neden biz gidip... | The Romantics-1 | 2010 | |
| He's a groom. I'd be concerned | Damat o. Asıl, düğünü... O damat. Düğünden önce... | The Romantics-1 | 2010 | |
| if he wasn't a wreck the night before his wedding. | ...öncesinde bitap düşmemiş olsa endişelenirdim. ...yıkılmasaydı endişelenirdim. | The Romantics-1 | 2010 | |
| If he was in love with someone else, would that concern you? | Eğer başkasına aşık olsaydı, bu seni endişelendirmez miydi? | The Romantics-1 | 2010 | |
| Laura, this chapter is over. | Laura, bu dönem bitti. Laura, o sayfa kapandı. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Li. I love him. Yes. And I feel sorry for you. | Li. Ona aşığım. Evet. Senin adına üzülüyorum. | The Romantics-1 | 2010 | |
| You know I have tried to change these feelings. | Biliyorsun, hislerimi değiştirmeye çalıştım. Biliyorsun duygularımı değiştirmeye çalıştım. | The Romantics-1 | 2010 | |
| I've done everything. | Elimden gelen her şeyi yaptım. Her şeyi yaptım. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Other guys, other towns, other jobs. | Başka erkekler, başka şehirler, başka meslekler... Başka erkekler, başka şehirler, başka meslekler. | The Romantics-1 | 2010 | |
| And they say that it gets easier with time, but it doesn't. | Derler ki zamanla kolaylaşır, ama kolaylaşmadı. Zamanla geçer dediler, ama geçmedi. | The Romantics-1 | 2010 | |
| If anything, the more time passes, the more I miss him. | İlla ki bir şey olduysa, o da zamanla onu daha çok özlediğimdir. Zaman geçtikçe, onu daha çok özledim. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Unrequited love is the perfect romantic construct. | Karşılıksız aşk en romantik olandır. Karşılıksız aşk en romantik kurgudur. | The Romantics-1 | 2010 | |
| It allows two cowardly people to act out a fantasy of love | İki korkak insanın fantezi bir dünyada... İki korkak insanın hayal dünyasında... | The Romantics-1 | 2010 | |
| without having to face any real consequences. | ...gerçek sonuçlarla yüzleşmeden gerçekleştirdikleri bir şey. ...gerçek sonuçları görmezden gelerek yaşadıkları bir şeydir. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Li, you know he feels the same way. | Li, biliyorsun, o da aynı şekilde hissediyor. Li, o da aynı şekilde hissediyor. | The Romantics-1 | 2010 | |
| He always has, and you know that. | Her zaman da böyleydi ve bunu sen de biliyorsun. Her zaman öyleydi. Bunu sen de biliyorsun. | The Romantics-1 | 2010 | |
| You are my maid of honor! Yeah. | Sen benim baş nedimemsin! Evet. Sen benim nedimemsin! Evet. | The Romantics-1 | 2010 | |
| And I have done everything I possibly can to fulfill that obligation. | Ve bu görevin elimden geldiğince hakkını verdim, sorumluluklarımı yerine getirdim. Sorumluluklarımı yerine getirebilmek için elimden geldiğince çabaladım. | The Romantics-1 | 2010 | |
| I thought that I could get through this. I did. | Bununla başa çıkabilirim sandım. Çıktım da. Bunu halledebilirim sandım. Hallettim de. | The Romantics-1 | 2010 | |
| But I can't, and he can't, either. | Ama ben de o da, her ikimiz de çıkamadık. Ama o da, ben de, halledemedik. | The Romantics-1 | 2010 | |
| He doesn't want this, either. You remember sophomore year? | O da bunu istemiyor. 2'inci senemizi hatırlıyor musun? O da bunu istemiyor. Okuldaki 2. yılımızı hatırlıyor musun? | The Romantics-1 | 2010 | |
| The Lit Christmas party when you wore my dress? | Işıklı Noel Partisi, benim elbisemi giymiştin. Elbisemi giydiğin yılbaşı partisini? | The Romantics-1 | 2010 | |
| The red one I bought especially for the event? | Tam o gün için aldığım kırmızı elbise. Özellikle o gün için aldığım kırmızı elbiseyi? | The Romantics-1 | 2010 | |
| You took that, too, without asking. | Onu sen aldın, hem de sormadan. Onu sormadan almıştın. | The Romantics-1 | 2010 | |
| And then when I went to get ready for the event, | Ve ben hazırlanmak için gittiğimde... Hazırlanmak için gittiğimde, | The Romantics-1 | 2010 | |
| my dress was missing. You know what? | ...elbise kayıptı. Ne oldu peki? ...elbise ortalıkta yoktu. Ne biliyor musun? | The Romantics-1 | 2010 | |
| I picked that dress out. When we were on Chapel Street, | O elbiseyi ben seçmiştim. Chapel Caddesi'nde... O elbiseyi ben seçmiştim. Chapel Caddesi'ndeyken... | The Romantics-1 | 2010 | |
| we saw it in the window of Nelly's, and you remember I picked it out | ...Nelly'nin penceresinden ben görmüştüm ve hatırlarsan beğenmiştim. ...Nelly'nin vitrininde görmüştüm, hatırlarsan ben beğenmiştim... | The Romantics-1 | 2010 | |
| and then you went back and you bought it. I was the editor of Lit. | Sonra sen gidip onu satın aldın. Partinin düzenleyicisi bendim. ...sonra geri gelip sen onu satın aldın. Partiyi ben düzenliyordum. | The Romantics-1 | 2010 | |
| It was my night. It was my occasion. | Benim gecemdi. Benim olayımdı. O gece benim gecemdi. Benim olayımdı. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Or the time I got the apple tattoo and then a week later you got the same one? | Ya da elma dövmesi yaptırdığımdan bir hafta sonra senin de aynından yaptırman. Ya da elma dövmesi yaptırmam ve bir hafta sonra aynından senin de yaptırman? | The Romantics-1 | 2010 | |
| You saw me draw that in 19th Century Novel, OK? | Beni, 19'uncu YY Romancısı'nda onu çizerken görmüştün değil mi? Beni o dövmeyi çizerken gördün değil mi? | The Romantics-1 | 2010 | |
| And then, all of a sudden, you show up | Sonra, aniden ortaya çıktın... Sonra birden ortaya çıktın... | The Romantics-1 | 2010 | |
| and you have it branded on your tailbone. | ...ve o dövme sırtındaydı. ...ve sırtında o dövme vardı. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Freshmen, sophomore, every year of college, | 1'inci sene, 2'inci sene, üniversitenin her yılı, Birinci yıl, ikinci yıl, okuldaki her yıl, | The Romantics-1 | 2010 | |
| when I provided you months of meticulous notes | ...final önceleri sana çok düzenli... ...finallerden önce sana tonlarca ders notu vermemin... | The Romantics-1 | 2010 | |
| hours before the finals, you feel entitled to my things... | ...ders notları sağlarken, sen de benim eşyalarıma sahip olmuştun. ...karşılığında benim eşyalarımı kullanıyordun... | The Romantics-1 | 2010 | |
| Mine, mine! ...because you want them! | Benim, benim! Çünkü onları istiyordun! Benim, benim! ...çünkü onları istiyordun! | The Romantics-1 | 2010 | |
| Yeah. Fine, you win, Lila. | Tamam. Dediğin gibi olsun, sen kazandın Lila. Tamam, öyle olsun, sen kazandın, Lila. | The Romantics-1 | 2010 | |
| You provided me with the meticulous study notes. | Bana çok düzgün ders notları sağladın. Bana çok özenli ders notlarından verdin. | The Romantics-1 | 2010 | |
| But you know what? I inspired your best ideas. | Ama ne biliyor musun, sana en iyi fikirleri veren de bendim. Ama ne biliyor musun, sana en iyi fikirleri ben ilham verdim. | The Romantics-1 | 2010 | |
| And when you got together with Tom, senior spring, I was still dating him. | Son sınıfın bahar döneminde Tom'la birlikte olduğunuzda, hâlâ onunla çıkıyordum. Son sınıfın yazında, Tom ile birlikte olduğunuzda, hâlâ onunla beraberdim. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Why are you doing this to me right now? | Neden bunu şimdi yapıyorsun? Neden bunu bana şimdi yapıyorsun? | The Romantics-1 | 2010 | |
| Because you're about to marry a man, and I don't think you should. | Çünkü evlenmemen gereken bir adamla evlenmek üzeresin. Çünkü evlenmemeni düşündüğüm bir adamla evlenmek üzeresin. | The Romantics-1 | 2010 | |
| You just can't bear to see me happy, | Beni mutlu görmeye dayanamıyorsun, | The Romantics-1 | 2010 | |
| and so you have to trash it with your emotions. | ...ve bu yüzden duygularımı incitmeye çalışıyorsun. ...duygularınla bana zarar vermeye çalışıyorsun. | The Romantics-1 | 2010 | |
| No, Li. You deserve to be with someone who is in love with you, | Hayır Li. Tamamıyla seni seven biriyle birlikte... Hayır, Li. kesinlikle seni seven biriyle birlikte... | The Romantics-1 | 2010 | |
| totally and completely. | ...olmayı sonuna kadar hak ediyorsun. ...olmayı hak ediyorsun. | The Romantics-1 | 2010 | |
| How dare you try to pass this off as an act of friendship. | Ne cüretle bunu arkadaşlığın gereği olarak sunarsın?! Ne cüretle bunu arkadaşlık adına yaptığını söylersin. | The Romantics-1 | 2010 | |
| This is sabotage. No, this takes courage. | Bu köstek olmaktır! Hayır, bu cesaretli olmaktır! Buna sabotaj denir. Hayır, bu cesarettir. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Courage?! That's funny. | Cesaret? Komiksin! Cesaret mi?! Bak bu komikti. | The Romantics-1 | 2010 | |
| I am not trying to hurt you. Yes, you are. | Sana zarar vermeye çalışmıyorum. Bal gibi de çalışıyorsun. Sana zarar vermeye çalışmıyorum. Evet, çalışıyorsun. | The Romantics-1 | 2010 | |
| That is your intention. This has nothing to do with Tom. | Niyetin bu. Bunun Tom'la bir alakası yok. Niyetin öyle. Tom ile bir alakası yok. | The Romantics-1 | 2010 | |
| It's about me and you and your envy! | Sen, ben ve senin hırsınla alakalı tamamıyla. Ben, sen ve senin kıskançlığın ile alakalı! | The Romantics-1 | 2010 | |
| You can't do this. You can't! You can't bully me anymore. | Bunu yapamazsın. Olmaz. Artık bana zulmedemezsin. Bunu yapamazsın. Yapamazsın! Bana daha fazla zorbalık taslayamazsın. | The Romantics-1 | 2010 |