Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 169052
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| I didn't realize you had a drinking problem. | Içki sorunun oldugunu bilmiyordum. İçki sorunun olduğunu bilmiyordum. İçki sorunun olduğunu bilmiyordum. | The Player-2 | 1992 | |
| I don't really, but that's where all the deals are being made these days. See ya. | Aslinda yok, ama bugünlerde anlasmalar oralarda yapiliyor. Görüsürüz. Aslında yok, ama bugünlerde anlaşmalar oralarda yapılıyor. Görüşürüz. Aslında yok, ama bugünlerde anlaşmalar oralarda yapılıyor. Görüşürüz. | The Player-2 | 1992 | |
| Good work. I think you sold Larry. | Iyi is. Sanirim Larry'ye sattin. İyi iş. Sanırım Larry'ye sattın. İyi iş. Sanırım Larry'ye sattın. | The Player-2 | 1992 | |
| Go home, put some champagne on ice. I'll give you an answer by tonight. | Evine git, buzlu bir sampanya iç. Bu aksam sana cevap veririm. Evine git, buzlu bir şampanya iç. Bu akşam sana cevap veririm. Evine git, buzlu bir şampanya iç. Bu akşam sana cevap veririm. | The Player-2 | 1992 | |
| You move in mysterious ways, but I like it. | Gizemli hareket ediyorsun, ama bunu sevdim. | The Player-2 | 1992 | |
| If I hadn't heard it myself, I never would've believed it. | Kendim duymasam, asla inanmazdim. Kendim duymasam, asla inanmazdım. Kendim duymasam, asla inanmazdım. | The Player-2 | 1992 | |
| Then I will let Levison have the brilliant idea... | Sonra ben Levison'a... | The Player-2 | 1992 | |
| And then I will step in and save the day. | Sonra ben devreye girecegim ve günü kurtaracagim. Sonra ben devreye gireceğim ve günü kurtaracağım. Sonra ben devreye gireceğim ve günü kurtaracağım. | The Player-2 | 1992 | |
| What the fuck kind of ending do you call that? It's depressing. | Bu ne biçim son? Çok sikici. Bu ne biçim son? Çok sıkıcı. Bu ne biçim son? Çok sıkıcı. | The Player-2 | 1992 | |
| Depressing? I don't think so. Yeah, but | Sikici? Ben öyle düsünmüyorum. Evet, ama Sıkıcı? Ben öyle düşünmüyorum. Evet, ama... Sıkıcı? Ben öyle düşünmüyorum. Evet, ama... | The Player-2 | 1992 | |
| Normally I'd agree with you, but this is an entirely different kind of deal. | Normalde sana katilirdim, ama bu tamamen farkli bir anlasma. Normalde sana katılırdım, ama bu tamamen farklı bir anlaşma. Normalde sana katılırdım, ama bu tamamen farklı bir anlaşma. | The Player-2 | 1992 | |
| It is a matter of taking the risk, rolling the dice. | Bu tamamen risk alma, zarlari atma meselesi. Bu tamamen risk alma, zarları atma meselesi. Bu tamamen risk alma, zarları atma meselesi. | The Player-2 | 1992 | |
| It's Oscar time. | Oscar zamani. Oscar zamanı. Oscar zamanı. | The Player-2 | 1992 | |
| If I'm going to be looking at jail cells and gas chambers, you need some sex. | Eger hapishane hücrelerine ve gaz odalarina bakacaksam, biraz seks gerekir. Eğer hapishane hücrelerine ve gaz odalarına bakacaksam, biraz seks gerekir. Eğer hapishane hücrelerine ve gaz odalarına bakacaksam, biraz seks gerekir. | The Player-2 | 1992 | |
| I don't want to dance at somebody else's wedding. | Ben baskasinin dügününde dans etmek istemem. Ben başkasının düğününde dans etmek istemem. Ben başkasının düğününde dans etmek istemem. | The Player-2 | 1992 | |
| If it's Griffin's project, it's Griffin's. | Griffin'in projesiyse, Griffin'indir. | The Player-2 | 1992 | |
| We should Bonnie, this will have to be my call. | Bence Bonnie, bu benim kararim olmali. Bence... Bonnie, bu benim kararım olmalı. Bence... Bonnie, bu benim kararım olmalı. | The Player-2 | 1992 | |
| It's fine with me. | Bana uyar. | The Player-2 | 1992 | |
| Griffin, I've got something else for you. New York tomorrow. | Griffin, Senin için baska bir seyim var. Yarin New York. Griffin, Senin için başka bir şeyim var. Yarın New York. Griffin, Senin için başka bir şeyim var. Yarın New York. | The Player-2 | 1992 | |
| Send Bonnie. She'll know if it's a movie. If it is, the bid's a million. | Bonnie'yi gönder. O bir film olup olmadigini anlar. Filmse, fiyat bir milyondur. Bonnie'yi gönder. O bir film olup olmadığını anlar. Filmse, fiyat bir milyondur. Bonnie'yi gönder. O bir film olup olmadığını anlar. Filmse, fiyat bir milyondur. | The Player-2 | 1992 | |
| It's Tom Wolfe. Why not you? | Tom Wolfe'un eseri. Neden sen gitmiyorsun? | The Player-2 | 1992 | |
| I'm a story editor. That's a vice president's job. | Ben bir hikaye editörüyüm. Bu baskan yardimcisinin görevidir. Ben bir hikaye editörüyüm. Bu başkan yardımcısının görevidir. Ben bir hikaye editörüyüm. Bu başkan yardımcısının görevidir. | The Player-2 | 1992 | |
| Congratulations. That was the most amazing piece I've ever heard. | Tebrikler. Bu duyugum en ilginç parçaydi. Tebrikler. Bu duyduğum en ilginç parçaydı. Tebrikler. Bu duyduğum en ilginç parçaydı. | The Player-2 | 1992 | |
| If you don't want the responsibility No, I'm going. | Sorumluluk istemiyorsan Hayir, gidiyorum. Sorumluluk istemiyorsan... Hayır, gidiyorum. Sorumluluk istemiyorsan... Hayır, gidiyorum. | The Player-2 | 1992 | |
| I really want to be one of your soldiers. | Gerçekten askerlerinden biri olmak isterim. | The Player-2 | 1992 | |
| I'm glad you're on the team. Bonnie will be gone. I'm here for you. | Takimda olduguna sevindim. Bonnie gitmis olacak. Ben senin için burdayim. Takımda olduğuna sevindim. Bonnie gitmiş olacak. Ben senin için burdayım. Takımda olduğuna sevindim. Bonnie gitmiş olacak. Ben senin için burdayım. | The Player-2 | 1992 | |
| May I have a word with you? I have a meeting. | Kisa birsey konusabilir miyiz? Bir toplantim var. Kısa bir şey konuşabilir miyiz? Bir toplantım var. Kısa bir şey konuşabilir miyiz? Bir toplantım var. | The Player-2 | 1992 | |
| I thought Larry had... | Bence Larry'nin... | The Player-2 | 1992 | |
| I'm not Oz, I can't do everything. | Ben Oz degilim, Herseyi yapamam. Ben Oz değilim, Her şeyi yapamam. Ben Oz değilim, Her şeyi yapamam. | The Player-2 | 1992 | |
| Why shouldn't I use Larry if I think he has what it takes to get a picture made? | Larry'nin yapabilecegini düsünüyorsam neden onu kullanamayayim? Larry'nin yapabileceğini düşünüyorsam neden onu kullanamayayım? Larry'nin yapabileceğini düşünüyorsam neden onu kullanamayayım? | The Player-2 | 1992 | |
| I'm not! You never used to bullshit me. | Saçmalamiyorum! Hiç bana saçmalamazdin. Saçmalamıyorum! Hiç bana saçmalamazdın. Saçmalamıyorum! Hiç bana saçmalamazdın. | The Player-2 | 1992 | |
| I know you. You've been stringing me along. | Seni tanirim. Benden kurtulmaya çalistin. Seni tanırım. Benden kurtulmaya çalıştın. Seni tanırım. Benden kurtulmaya çalıştın. | The Player-2 | 1992 | |
| Get rid of you? I'm trying to help you. | Senden kurtulmak mi? Sana yardim etmeye çalisiyorum. Senden kurtulmak mı? Sana yardım etmeye çalışıyorum. Senden kurtulmak mı? Sana yardım etmeye çalışıyorum. | The Player-2 | 1992 | |
| If you score in New York, Levison has to make you a vice president. | New York'ta sayi yaparsan, Levison seni baskan yardimcisi yapmak zorunda. New York'ta sayı yaparsan, Levison seni başkan yardımcısı yapmak zorunda. New York'ta sayı yaparsan, Levison seni başkan yardımcısı yapmak zorunda. | The Player-2 | 1992 | |
| That's what this is about? Not just this. It's a lot of things. | Bunun hakkinda miydi? Sadece bu degil. Daha çok sey var. Bunun hakkında mıydı? Sadece bu değil. Daha çok şey var. Bunun hakkında mıydı? Sadece bu değil. Daha çok şey var. | The Player-2 | 1992 | |
| It's the way you've been acting. Something is going on. | Davranislarin. Birseyler dönüyor. Davranışların. Bir şeyler dönüyor. Davranışların. Bir şeyler dönüyor. | The Player-2 | 1992 | |
| No bullshit. Is there someone else? | Saçmalama. Baska biri yok? Saçmalama. Başka biri yok? Saçmalama. Başka biri yok? | The Player-2 | 1992 | |
| It is a who's who of stars. | Burasi yildizlarla dolu. Burası yıldızlarla dolu. Burası yıldızlarla dolu. | The Player-2 | 1992 | |
| No I.D.s necessary, household names one and all. | Hiç isim gerekmiyor, herkesin adi belli. | The Player-2 | 1992 | |
| call for 'black and white only, please. ' | 'sadece siyah ve beyaz, lütfen.' yazsa da. | The Player-2 | 1992 | |
| Now they'll be able to say, 'Movies, now more than ever forever. ' | 'Filmler, simdi her zamankinden daha çok.' Simdi diyebilirler. | The Player-2 | 1992 | |
| It's wonderful to see so many familiar and friendly faces around. | Bu kadar çok tanidik ve dostça yüz görmek çok güzel. Bu kadar çok tanıdık ve dostça yüz görmek çok güzel. Bu kadar çok tanıdık ve dostça yüz görmek çok güzel. | The Player-2 | 1992 | |
| I'd like to introduce a man whose idea this all was. | Sizi bütün bunlarin ardindaki fikir babasiyla tanistirmak istiyorum. Sizi bütün bunların ardındaki fikir babasıyla tanıştırmak istiyorum. Sizi bütün bunların ardındaki fikir babasıyla tanıştırmak istiyorum. | The Player-2 | 1992 | |
| I'd like to extend my thanks... | Los Angeles Sehir Müzesi'nin ... Los Angeles Şehir Müzesi'nin... Los Angeles Şehir Müzesi'nin... | The Player-2 | 1992 | |
| I'm afraid a large majority of the press supports this attitude. | Basinin da büyük çogunlugu korkarim bu fikre katiliyor. Basının da büyük çoğunluğu korkarım bu fikre katılıyor. Basının da büyük çoğunluğu korkarım bu fikre katılıyor. | The Player-2 | 1992 | |
| I'll know all of your lines soon. | Bütün dediklerin yakinda ezbere bilirim. Bütün dediklerin yakında ezbere bilirim. Bütün dediklerin yakında ezbere bilirim. | The Player-2 | 1992 | |
| Well, are we having fun yet? I'm having a great time. | Sey, eglenmeye baslayalim mi? Ben çok iyi zaman geçiriyorum. Şey, eğlenmeye başlayalım mı? Ben çok iyi zaman geçiriyorum. Şey, eğlenmeye başlayalım mı? Ben çok iyi zaman geçiriyorum. | The Player-2 | 1992 | |
| 'Griffin Mill, the writer's enemy. I'll get back to you' | 'Griffin Mill, yazar düsmani. Sana geri dönecegim' 'Griffin Mill, yazar düşmanı. Sana geri döneceğim' 'Griffin Mill, yazar düşmanı. Sana geri döneceğim' | The Player-2 | 1992 | |
| Is this a friend of a friend? | Bu bir arkadasinin arkadasi mi? Bu bir arkadaşının arkadaşı mı? Bu bir arkadaşının arkadaşı mı? | The Player-2 | 1992 | |
| Isn't that right? Absolutely. Excuse us. | Dogru degil mi? Kesinlikle. Müsadenizle. Doğru değil mi? Kesinlikle. Müsaadenizle. Doğru değil mi? Kesinlikle. Müsaadenizle. | The Player-2 | 1992 | |
| That's what I call a real date. | Iste buna randevu derim. İşte buna randevu derim. İşte buna randevu derim. | The Player-2 | 1992 | |
| Should I come in? | Gireyim mi? | The Player-2 | 1992 | |
| Well Well? | Sey Sey? Şey... Şey? Şey... Şey? | The Player-2 | 1992 | |
| I've never been there. We'll go. | Hiç gitmedim. Gideriz. | The Player-2 | 1992 | |
| Is that the thing to do? That's a thing to do. | Bunu yapmamiz gerekli mi? Gerekli. Bunu yapmamız gerekli mi? Gerekli. Bunu yapmamız gerekli mi? Gerekli. | The Player-2 | 1992 | |
| Do I need a passport? Yes. | Pasaport gerekir mi? Evet. | The Player-2 | 1992 | |
| Mr. Mill, I'm Detective DeLongpre, Pasadena police. | Bay Mill, ben Dedektif DeLongpre, Pasadena polisi. Bay Mill, ben Dedektif De Longpre, Pasadena polisi. Bay Mill, ben Dedektif De Longpre, Pasadena polisi. | The Player-2 | 1992 | |
| Yes, I recognize you. | Evet, sizi tanidim. Evet, sizi tanıdım. Evet, sizi tanıdım. | The Player-2 | 1992 | |
| No, I didn't. I'm not supposed to have a good time when I'm on duty. | Hayir, geçirmedim. Is basidayken iyi vakit geçirmem. Hayır, geçirmedim. İs başındayken iyi vakit geçirmem. Hayır, geçirmedim. İs başındayken iyi vakit geçirmem. | The Player-2 | 1992 | |
| I want my baby. Where's her baby? | Bebegimi istiyorum. Bebegi nerde? Bebeğimi istiyorum. Bebeği nerde? Bebeğimi istiyorum. Bebeği nerde? | The Player-2 | 1992 | |
| He loved it. It was thrilling for me. Willa? | Çok sevmis. Bence ürkütücüyü. Willa? Çok sevmiş. Bence ürkütücüyü. Willa? Çok sevmiş. Bence ürkütücüyü. Willa? | The Player-2 | 1992 | |
| Did you see where the tampons went? I can't find them. | Tamponlarin nerde oldugunu biliyor musun? Bulamiyorum. Tamponların nerde olduğunu biliyor musun? Bulamıyorum. Tamponların nerde olduğunu biliyor musun? Bulamıyorum. | The Player-2 | 1992 | |
| I didn't take them. Did he take them? | Ben almadim. O mu aldi? Ben almadım. O mu aldı? Ben almadım. O mu aldı? | The Player-2 | 1992 | |
| I don't know. Who did? | Bilmem. Kim aldi? Bilmem. Kim aldı? Bilmem. Kim aldı? | The Player-2 | 1992 | |
| I was wearing a double breasted suit, I believe. | Takim elbise giyiyordum, sanirim. Takim elbise giyiyordum, sanırım. Takim elbise giyiyordum, sanırım. | The Player-2 | 1992 | |
| Just It's all right. | Sadece Tamam. | The Player-2 | 1992 | |
| I'll get it. No, that's what she's here for. | Getireyim. Hayir, onun orda durmasi lazim. Getireyim. Hayır, onun orda durması lazım. Getireyim. Hayır, onun orda durması lazım. | The Player-2 | 1992 | |
| I guess you have jumbo. I use jumbo. These aren't mine. | Bana olmaz. Ben büyük beden giyerim. Bunlar benim degil. Bana olmaz. Ben büyük beden giyerim. Bunlar benim değil. Bana olmaz. Ben büyük beden giyerim. Bunlar benim değil. | The Player-2 | 1992 | |
| No, I, I You're putting me in a terrible position here. | Hayir, Ben, ben Beni zor durumda birakiyorsunuz. Hayır, Ben, ben Beni zor durumda bırakıyorsunuz. Hayır, Ben, ben Beni zor durumda bırakıyorsunuz. | The Player-2 | 1992 | |
| I would hate to get the wrong person arrested. | Yanlis kisiyi tutuklattirmak istemem. Yanlış kişiyi tutuklattırmak istemem. Yanlış kişiyi tutuklattırmak istemem. | The Player-2 | 1992 | |
| In L.A. they kick your ass and then they arrest you. We don't do that here. | Los Angeles'ta önce kiçinizi tekmelerler, sonra tutuklarlar. Biz öyle yapmayiz Los Angeles'ta önce kikinizi tekmelerler, sonra tutuklarlar. Biz öyle yapmayız Los Angeles'ta önce kikinizi tekmelerler, sonra tutuklarlar. Biz öyle yapmayız | The Player-2 | 1992 | |
| Do you have a witness? I can't answer that. | Taniginiz var mi? Buna cevap veremem. Tanığınız var mı? Buna cevap veremem. Tanığınız var mı? Buna cevap veremem. | The Player-2 | 1992 | |
| Is he a black woman? Don't give me turkey. | Zenci bir kadin mi? Ciddi olamazsiniz. Zenci bir kadın mi? Ciddi olamazsınız. Zenci bir kadın mi? Ciddi olamazsınız. | The Player-2 | 1992 | |
| Actually I was drawing the comparison not based on race or gender. | Benzerligi irk ve cinsiyete göre kurmamistim. Benzerliği ırk ve cinsiyete göre kurmamıştım. Benzerliği ırk ve cinsiyete göre kurmamıştım. | The Player-2 | 1992 | |
| G U D M U N D S D O T T I R. That really helps. | G U D M U N D S D O T T l R. Bu gerçekten isime yaradi. G U D M U N D S D O T T l R. Bu gerçekten işime yaradı. G U D M U N D S D O T T l R. Bu gerçekten işime yaradı. | The Player-2 | 1992 | |
| Did you go out with June Gudmundsdottir. | June ile çikiyor musunuz Gudmundsdottir. June ile çıkıyor musunuz... Gudmundsdottir. June ile çıkıyor musunuz... Gudmundsdottir. | The Player-2 | 1992 | |
| Yeah, her, last night? Yes, I did. | Evet, o, geçen gece? Evet, çiktim. Evet, o, geçen gece? Evet, çıktım. Evet, o, geçen gece? Evet, çıktım. | The Player-2 | 1992 | |
| No. I spoke to her for the first time the night Kahane was killed. | Hayir. Kahane'nin öldürüldügü gece ilk defa konustuk. Hayır. Kahane'nin öldürüldüğü gece ilk defa konuştuk. Hayır. Kahane'nin öldürüldüğü gece ilk defa konuştuk. | The Player-2 | 1992 | |
| Wow. So you didn't know her before. No, I didn't. | Oooo. Yani onu önceden tanimiyordun. Hayir, tanimiyordum. Oooo. Yani onu önceden tanımıyordun. Hayır, tanımıyordum. Oooo. Yani onu önceden tanımıyordun. Hayır, tanımıyordum. | The Player-2 | 1992 | |
| What kind of question is that? I think it's pretty direct. | Ne biçim soru bu? Bence gayet dolaysiz. Ne biçim soru bu? Bence gayet dolaysız. Ne biçim soru bu? Bence gayet dolaysız. | The Player-2 | 1992 | |
| I wouldn't answer that without a lawyer in the room... | Avukatim olmadan bu soruya cevap vermem... Avukatım olmadan bu soruya cevap vermem... Avukatım olmadan bu soruya cevap vermem... | The Player-2 | 1992 | |
| and then I probably wouldn't even answer that question. | olsa da belki cevap vermem. | The Player-2 | 1992 | |
| Did Mr. Mill fuck June 'Hutmahuter'? I didn't see him. | Bay Mill June 'Hutmahuter'i becerdi mi? Görmedim. | The Player-2 | 1992 | |
| I'm not implying anything. I asked you a direct question. Did you fuck her? | Birsey ima etmiyorum. Size dolaysiz bir soru sordum. Onu becerdiniz mi? Bir şey ima etmiyorum. Size dolaysız bir soru sordum. Onu becerdiniz mi? Bir şey ima etmiyorum. Size dolaysız bir soru sordum. Onu becerdiniz mi? | The Player-2 | 1992 | |
| I said I wouldn't answer without a lawyer. | Avukatim olmadan cevaplamam dedim. Avukatım olmadan cevaplamam dedim. Avukatım olmadan cevaplamam dedim. | The Player-2 | 1992 | |
| Excuse me. But I think it's soon for her to be gallivanting with you. | Afedersin. Seninle gezip tozmak onun için biraz erken degil mi. Afedersin. Seninle gezip tozmak onun için biraz erken değil mi? Afedersin. Seninle gezip tozmak onun için biraz erken değil mi? | The Player-2 | 1992 | |
| I'm there for her as a friend. | Ben arkadasi olarak yanindayim. Ben arkadaşı olarak yanındayım. Ben arkadaşı olarak yanındayım. | The Player-2 | 1992 | |
| Why don't you call her? I'm sure she'd be happy to pick over this horror... | Neden onu aramiyorsunuz? Bu dehsetin üstesinden gelip size nasil arkadas... Neden onu aramıyorsunuz? Bu dehşetin üstesinden gelip size nasıl arkadaş... Neden onu aramıyorsunuz? Bu dehşetin üstesinden gelip size nasıl arkadaş... | The Player-2 | 1992 | |
| What is this, fucking Iran? Since when does the State... | Bu ne ya, Iran mi? Ne zamandan beri devlet bize ne kadar... Bu ne ya, İran mı? Ne zamandan beri devlet bize ne kadar... Bu ne ya, İran mı? Ne zamandan beri devlet bize ne kadar... | The Player-2 | 1992 | |
| What the fuck are you laughing at? It's just | Neye gülüyorsun sen? Sadece Neye gülüyorsun sen? Sadece... Neye gülüyorsun sen? Sadece... | The Player-2 | 1992 | |
| I'd like to talk to my lawyer. | avukatimla konusmak istiyorum. avukatımla konuşmak istiyorum. avukatımla konuşmak istiyorum. | The Player-2 | 1992 | |
| It's time to get a good lawyer. | Iyi bir avukat bulma zamani geldi. İyi bir avukat bulma zamanı geldi. İyi bir avukat bulma zamanı geldi. | The Player-2 | 1992 | |
| I had a drink with the guy, Walter. That's all. | Adamla bir içki içtim, Walter. Hepsi bu. | The Player-2 | 1992 | |
| If you went to Pasadena with intent to kill, you could go to the gas chamber. | Eger Pasadena'ya öldürme niyetiyle gitseydin, gaz odasini boylamistin. Eğer Pasadena'ya öldürme niyetiyle gitseydin, gaz odasını boylamıştın. Eğer Pasadena'ya öldürme niyetiyle gitseydin, gaz odasını boylamıştın. | The Player-2 | 1992 | |
| I went to Pasadena with the intent to hire. | Pasadena'ya is vermek niyetiyle gittim. | The Player-2 | 1992 | |
| I'm going to Puerto Vallarta. | Puerto Vallarta'ya gidiyorum. | The Player-2 | 1992 | |
| It's a risk. Why? | Bu bir risk. Neden? | The Player-2 | 1992 | |
| That's what Walter thinks. You know something I don't know? | Walter böyle düsünüyor. Benim bilmedigim birsey mi biliyorsun? Walter böyle düşünüyor. Benim bilmediğim bir şey mi biliyorsun? Walter böyle düşünüyor. Benim bilmediğim bir şey mi biliyorsun? | The Player-2 | 1992 | |
| You're pretty smooth. I sleep at night. | Cildin düzgünmüs. Geceleri uyurum. Cildin düzgünmüş. Geceleri uyurum. Cildin düzgünmüş. Geceleri uyurum. | The Player-2 | 1992 | |
| Hey, I got the Tom Wolfe book. | Hey, Tom Wolfe'un kitabini kaptim. Hey, Tom Wolfe'un kitabini kaptım. Hey, Tom Wolfe'un kitabini kaptım. | The Player-2 | 1992 |