Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 158241
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| So wwhat are wwe gonna do? | Ne yapacağız peki? Gözetleyeceğiz, bekleyeceğiz. | Taken-17 | 2002 | |
| And wwe figure out a wway to take her that wwill wwork. | Ve onu almanın bir yolunu arayacağız. | Taken-17 | 2002 | |
| W atch and wwait. | Gözleyip bekleyeceğiz. Aynı babam gibi konuştun. | Taken-17 | 2002 | |
| I have a theory about wwho she is. | Onun kim olduğu hakkında bir teorim var. Duymak ister misin? | Taken-17 | 2002 | |
| The limbic brain is still dowwn there. | Karakterimiz hala beynimizde... | Taken-17 | 2002 | |
| But it's wway... | Ama çok... | Taken-17 | 2002 | |
| Dowwn... | Derinlere gömülü. | Taken-17 | 2002 | |
| W hy wwe don't run through the streets killing people... | Neden sokakta rasgele insanları öldürmüyoruz? En azından çoğumuz. | Taken-17 | 2002 | |
| Lmagine their abilities | Onların yeteneklerinin, bizim güçlü duygularımızla birleştiğini düşün. | Taken-17 | 2002 | |
| wwe'll become more caring and compassionate | ...onlara karşı tavırlarımız değişecek, daha ihtimamlı ve iyi kalpli olacağız. | Taken-17 | 2002 | |
| W hat's the matter wwith them? | Onlara ne oluyor? | Taken-17 | 2002 | |
| I remember the frsst time that I ever saw dolphins. | Yunusları ilk gördüğüm zamanı hatırlıyorum. Üç yaşımdaydım. | Taken-17 | 2002 | |
| It was the frsst time in my life | Hayatımda ilk defa bu kadar güzel bir şey gördüğümün farkındaydım... | Taken-17 | 2002 | |
| and it was the frsst time I had the feeling | ...aynı zamanda bende diğer insanlardan farklı bir şeyler olduğunu da ilk o zaman hissetmiştim. | Taken-17 | 2002 | |
| ERIC: They're breeding him with a girl who's... | Onu çeyrek uzaylı bir kızla çiftleştiriyorlar. | Taken-18 | 2002 | |
| One of the most memorable nights of your life, and you don't remember... | Hayatındaki en önemli gecelerden birini hatırlamıyorsun. | Taken-18 | 2002 | |
| Anyway, we're coming down Highway 89 from Tahoe City... | Neyse, 89 nolu otobandan Tahoe City'e doğru geliyorduk | Taken-18 | 2002 | |
| we got this glowing behind the trees, and we have no idea what it is... | Ağaçların arkasında bir şey parlıyordu. Ne olduğunu bilmiyorduk | Taken-18 | 2002 | |
| but here's the funny thing, see... with this light coming at us, | Ama ilginç olan, bu ışık üzerimize geliyordu ama ben umursamıyordum, çünkü her şeyin yoluna gireceğini biliyordum. | Taken-18 | 2002 | |
| This is the truth of it, and there can be no doubt... | İşin gerçeği bu. Hiç şüphe yok, karım Patricia ve ben uzaylılar tarafından alındık. | Taken-18 | 2002 | |
| ALLIE: If a dream is just a dream, | Eğer rüyalarımız, sadece uyurken beynimizde olup biten şeylerse sorun yok. | Taken-18 | 2002 | |
| It's yourss to take with you into the morning, | Onu sabaha kadar içinizde taşırsınız, günün ilk ışıklarıyla yok olur. | Taken-18 | 2002 | |
| But when the dreams start to come while you're awake, | Ama rüyalar siz uyanıkken, ışıkla geliyorsa sorun var demektir. | Taken-18 | 2002 | |
| When the dreams become real, | Rüyalarınız gerçek olmaya başladığında tek teselliniz bu konuda yalnız olmadığınızı anlamaktır. | Taken-18 | 2002 | |
| L... I could use some help with that. | Bu konuda bana yardım edebilirsin. | Taken-18 | 2002 | |
| W hen you play a song, when you're right in the middle, | Bir şarkıyı çalarken, tam ortasına geldiğinde, sonunu düşünüyor musun? | Taken-18 | 2002 | |
| As long as I can remember, people have liked to talk to me. | Kendimi bildim bileli insanlar benimle konuşmayı seviyor. | Taken-18 | 2002 | |
| You know, kind of how somebody says something to you. | Biri size bir şey söylediği zaman, anlamı olması gerekmez. Sadece size bir kapı açar... | Taken-18 | 2002 | |
| ERIC: She can block a shot on goal, but other than that, | Tamam, golü kurtarıyor ama onun dışında, ondan bekleyeceğimiz türden başka bir gösteri yapmıyor. | Taken-18 | 2002 | |
| W e still can't pick her up. | Onu hala alamıyoruz. Tıpkı Lisa'da yaptıkları gibi onu geri alıyorlar. | Taken-18 | 2002 | |
| W anna see what we can do? Step this way. | Ne yapabileceğimizi görmek ister misin? Şöyle gel. | Taken-18 | 2002 | |
| Microwave radiation... that part of the light spectrum, | Mikrodalga radyasyonu, fırın kasasında 12.5 cm'lik bir yerden çıkıyor. | Taken-18 | 2002 | |
| W e block that wavelength, and the hamster's on easy street. | O dalga boyunu engellediğimiz zaman Hamster rahatça geziyor. Ama dalga boyunu açarsak... | Taken-18 | 2002 | |
| W e find these numbers everywhere... shells, nebulae, | Bu numaralar her yerde karşımıza çıkıyor. Nebula'da, çam ağacının gövdesinde, arı kovanlarında, DNA'da. | Taken-18 | 2002 | |
| Add the number of confirmed sightings in New Mexico last year... 1,597. | Geçen yıl New Mexico'da görülen UFO sayısına ekle, 1,597. Üç parmakları, bir başparmakları var. | Taken-18 | 2002 | |
| W AKEMAN: This is Peter Miller. | Bu Peter Miller. Bay Miller tam 13 kez alınmış. Korkma. Onu da odanın içinde patlatmayacağım. | Taken-18 | 2002 | |
| W e're monitoring it. | Onu izliyoruz. | Taken-18 | 2002 | |
| W e block those frequencies, | Bu frekansları bloke ettiğimizde, tıpkı hamster'a bir şey olmaması gibi, cihaz bilgi gönderemiyor. | Taken-18 | 2002 | |
| W ill this work on the girl? | Bu kızda da işe yarayacak mı? | Taken-18 | 2002 | |
| W e're sure she hasn't demonstrated at all yet, right? | Henüz herhangi bir şekilde kendini göstermediğine eminiz değil mi? | Taken-18 | 2002 | |
| W OMAN: You're reaching there. | Müthiş tespit. | Taken-18 | 2002 | |
| The idea of group is to listen. W e're not judging each other. | Bu grubun amacı birbirimizi dinlemek, yargılamak değil. Bence sen uçuyorsun Ray. | Taken-18 | 2002 | |
| W OMAN: W here do you get your information, Ray? | İstihbaratı nereden alıyorsun Ray? | Taken-18 | 2002 | |
| W e're to believe your story about seeing your dead son on a spaceship, | Biz senin ölmüş oğlunu uzay gemisinde gördüğüne inanıyoruz ama ben Superior gölüne gidemiyorum? | Taken-18 | 2002 | |
| W e lost our son Luke in the Gulf W ar, Desert Storm. | Çöl fırtınası operasyonunda oğlumuz Luke'u kaybettik. Burası berbat. Bir önerim var. | Taken-18 | 2002 | |
| At first, I'd just sit and talk with my son... | Önceleri oğlumla konuşuyordum. Askerler nasıl, üs rahat mı falan gibisinden şeyler. | Taken-18 | 2002 | |
| W OMAN: That's why the two of you separated, isn't it? | Karınla bu yüzden ayrıldınız değil mi? Bu sadece bahaneydi. | Taken-18 | 2002 | |
| W hy don't you believe my experience? | Benim yaşadıklarıma neden inanmıyorsun? Seni de aldılar, nasıl olduğunu biliyorsun. | Taken-18 | 2002 | |
| if you're not comfortable with that, then... | Ama eğer sen rahatsız olacaksan... Rahatsız olurum. | Taken-18 | 2002 | |
| I've... had experiences myself. | Ben de bazı tecrübeler yaşadım. | Taken-18 | 2002 | |
| I didn't really knowwhat was going on until I'd grown up, but... | Büyüyene kadar olanların farkında değildim... | Taken-18 | 2002 | |
| Did... did you like your abductions? | Kaçırılmak hoşuna gidiyor muydu? Hoşlanmak mı? | Taken-18 | 2002 | |
| W e've been chosen for something. | Bizi bir şey için seçmişler. Bu iş ortaya çıktığı zaman ilk görenler bizler olacağız. | Taken-18 | 2002 | |
| L... I should get going. | Ben artık gideyim. Kızım yakında futbol idmanından döner. | Taken-18 | 2002 | |
| You think it goes back that far? W hy not? | Sence o kadar eskiye mi dayanıyor. Neden olmasın? Bu işe karışmayan herkes teğmen Wylie gibi olacak. | Taken-18 | 2002 | |
| W ell, it just got a whole lot weirder. | Şimdi daha da garipleşti. | Taken-18 | 2002 | |
| W e call these "screen memories." | Bunlara "Anı Pencereleri" diyoruz. Anılarımızdaki görüntüleri alıp bize gerçekmiş gibi gösteriyorlar. | Taken-18 | 2002 | |
| W hy, it's... truly remarkable. | Bu gerçekten inanılmaz. | Taken-18 | 2002 | |
| W ith this new information, I might take you in a completely different direction. | Bu yeni bilgiler ile belki tamamen farklı bir yöne gidebiliriz. | Taken-18 | 2002 | |
| Anytime. How about now?? | Ne zaman istersen. Şimdi olmasına ne dersin? | Taken-18 | 2002 | |
| W e... do seem to have a lot in common. | Çok ortak yanımız var gibi. | Taken-18 | 2002 | |
| W here's your mum now?? | Annen şimdi nerede? Detroit'te. | Taken-18 | 2002 | |
| W as he a doctor? He was a patient. | Baban doktor muydu? Hastaydı. | Taken-18 | 2002 | |
| How about you? W hat does your dad do? | Ya sen? Senin baban ne iş yapıyor? Babam ben sekiz yaşımdayken öldü. | Taken-18 | 2002 | |
| My real dad... you use a computer? | Gerçek babam... Bilgisayar kullanıyor musun? Elbette. | Taken-18 | 2002 | |
| You're reading Sarah, Plain and Tall? | Sarah'nın Plain And Tall'unu mu okuyorsun? | Taken-18 | 2002 | |
| This is the "big ideas" year in science... electricity, magnetism. | Bilimdeki önemli gelişmelerin olduğu yıllar. Elektrik, mıknatıs. | Taken-18 | 2002 | |
| W e read Sarah, Plain and Tall last year. | Sarah'nın Plain and Tall'unu geçen yıl okuduk. Bu sene Mavi yunuslar adası var. | Taken-18 | 2002 | |
| I never thought about it like that... | Hiç bu şekilde düşünmemiştim. | Taken-18 | 2002 | |
| You're cute. W here's Lisa? | Çok tatlısın. Lisa nerede? | Taken-18 | 2002 | |
| She, uh... Lisa's getting garlic. | O... Lisa sarımsak almaya gitti. | Taken-18 | 2002 | |
| Hey, girls. Howwas soccer practice? | Kızlar, futbol idmanı nasıldı? | Taken-18 | 2002 | |
| W ho are you? | Sen kimsin? | Taken-18 | 2002 | |
| W e've been trying to figure that out all day. | Biz de bütün gün boyunca bunu bulmaya çalıştık. | Taken-18 | 2002 | |
| Oh, another day tripper? It's... a long story. | Gene bir günlüklerden mi? Uzun hikâye. Yerimiz...Aman tanrım! | Taken-18 | 2002 | |
| W ill you take a picture of his face once you've covered up the lie? | Yalanı örtbas ettikten sonra, şu adamın suratının resmini çeker misin? | Taken-18 | 2002 | |
| W ithout question. Good bye, sweetheart. | Kesinlikle. Hoşça kal canım. Hoşça kal. Başkan Reagan'ın Stratejik savunma inisiyatifi (S.D.I.) programını hatırlıyor musunuz? | Taken-18 | 2002 | |
| W hat happened? | Ne oldu? Başka şeylerle daha fazla ilgilenmeye başladım. | Taken-18 | 2002 | |
| W hat am I gonna do, brand my own child with a scarlet "L"? | Ne yani çocuğumu kırmızı Z harfi ile mi damgalayacağım. | Taken-18 | 2002 | |
| ALLIE: I grew up, just my mum and me. | Ben büyürken sadece annem vardı. Babamın kim olduğunu ve nereye gittiğini hiç düşünmedim. | Taken-18 | 2002 | |
| I guess I knew there was something missing, | Sanırım bir şeyin eksik olduğunu biliyordum. Ama çocukken hayatınız basittir. | Taken-18 | 2002 | |
| Allie? Hi, Mr W atson. | Allie? Selam Bay Watson. | Taken-18 | 2002 | |
| W hy did you say that? | Neden böyle söyledin? | Taken-18 | 2002 | |
| I think, when you're older, what gets hard is that you forget | Sanırım büyüdüğün zaman zorlaşan şey, başına gelenleri kabullenmek oluyor. | Taken-18 | 2002 | |
| And sometimes, the things that do come | Ve bazen de insanların başına kaldırabileceklerinden daha fazlası geliyor. | Taken-18 | 2002 | |
| Allie and I are very... close. | Allie ve ben çok yakınızdır. | Taken-18 | 2002 | |
| W hat do you tell her? | Ne cevap veriyorsun. | Taken-18 | 2002 | |
| I I knew... I mean, I didn't know you, | Biliyordum...Yani seni tanımıyordum ama onun...Kahretsin. | Taken-18 | 2002 | |
| W hat are they doing? | Ne yapıyorlar? | Taken-18 | 2002 | |
| W hat do they want out of all this? | Amaçları ne? | Taken-18 | 2002 | |
| W AKEMAN: They wanna make us better to enable us to move | Merdivende bir basamak daha yukarı çıkalım diye bizi geliştirmeye mi çalışıyorlar? | Taken-18 | 2002 | |
| Now imagine this... while they're doing this research, this cataloguing, | Şöyle düşün, bu araştırmayı, listelemeyi yaparken kazayla bir şey keşfediyorlar... | Taken-18 | 2002 | |
| And that's what Allie is... the result of this insight. | Hala onun nerede olduğunu ve ne yaptığını bilecek hislerim mevcut. | Taken-18 | 2002 | |
| to see through their eyes, just... catch a glimpse. | Onların gözlerinden görmek, anlamak istedim. | Taken-18 | 2002 | |
| I feel kind of... I've never said this to anyone... | Sanki...Bunu kimseye söylemedim. | Taken-18 | 2002 | |
| W e are so close, Mary. W e'll have the girl. | Çok yaklaştık Mary. Kızı alacağız. Ve onun aracılığı ile onlarla konuşabileceğiz. | Taken-18 | 2002 | |
| W hat I never knew, what I had no idea about, | Hiç aklıma gelmeyen ise, bunu başardığım zaman yanımda bunu paylaşacak birinin olacağıydı. | Taken-18 | 2002 | |
| W ell, that is quite a surprise. Thank you very much. | Bu sürpriz oldu, çok sağ ol. | Taken-18 | 2002 | |
| There's a newwrinkle. Allie's dad just showed up. | Yeni bir engel var. Allie'nin babası ortaya çıktı. | Taken-18 | 2002 | |
| W ell, that's interesting. | Bu ilginç. | Taken-18 | 2002 |