Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 151048
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| I don't know myself at all. | Kim olduğumu bilemiyorum. | Solaris-9 | 1972 | |
| When I close my eyes, I can't recall my face. And you? | Gözlerimi kapadığımda kendi yüzümü hatırlayamıyorum. Ya sen? | Solaris-9 | 1972 | |
| Do you know yourself? Like all humans. | Kendini tanıyor musun? Tüm insanlar gibi. | Solaris-9 | 1972 | |
| That woman in the white coat hated me. | Şu beyaz paltolu kadın benden nefret ediyor. | Solaris-9 | 1972 | |
| Don't make things up. She died before you and I met. | Uydurma. Biz tanışmadan önce öldü o. | Solaris-9 | 1972 | |
| I don't understand why you're deceiving me. | Beni neden neden aldattığını anlamıyorum. | Solaris-9 | 1972 | |
| We drank tea and she kicked me out. | Birlikte çay içtik ve o beni kovdu. | Solaris-9 | 1972 | |
| Naturally, I stood up and left. I remember perfectly. | Doğal olarak kalkıp gittim. Bunu çok iyi hatırlıyorum. | Solaris-9 | 1972 | |
| After that, I went away, | Sonra ben uzaklara gittim | Solaris-9 | 1972 | |
| and we never saw each other again. | ve birbirimizi bir daha hiç görmedik. | Solaris-9 | 1972 | |
| Where did you go? | Nereye gitmiştin? | Solaris-9 | 1972 | |
| To a different city. | Başka bir şehre. | Solaris-9 | 1972 | |
| Why did you leave without me? | Neden bensiz ayrıldın? | Solaris-9 | 1972 | |
| You didn't want to come. | Sen gelmek istemedin. | Solaris-9 | 1972 | |
| That I remember. | Öyle hatırlıyorum. | Solaris-9 | 1972 | |
| Forgive me. I thought you were already awake. | Beni affet. Uyanıksın sanmıştım. | Solaris-9 | 1972 | |
| The regeneration is slowing down. | Yeniden doğuş yavaşladı. | Solaris-9 | 1972 | |
| For two or three hours we can be free of them. | İki üç saatliğine konuklarımızdan kurtulabiliriz. | Solaris-9 | 1972 | |
| You came in the middle of the night to tell me that? | Gecenin bir yarısı bunu söylemek için mi geldin? | Solaris-9 | 1972 | |
| I'll tell you why I came. | Ne için geldiğimi söyleyeyim. | Solaris-9 | 1972 | |
| Sartorius and I were thinking: | Sartorius ve ben şöyle düşündük: | Solaris-9 | 1972 | |
| If the Ocean derives guests from us while we dream, | Eğer Okyanus konuklarımızı bizden rüya gördüğümüz sırada türetiyorsa | Solaris-9 | 1972 | |
| maybe it makes sense to transmit our waking thoughts to it. | belki uyanıkkenki düşüncelerimizi kullanmamız daha mantıklı sonuçlar doğurabilir. | Solaris-9 | 1972 | |
| How? With beams of radiation. | Nasıl? Radyasyon ışınlarıyla. | Solaris-9 | 1972 | |
| Perhaps it will understand and spare us from all these apparitions. | Belki (Okyanus) bizi anlar ve o can sıkıcı hayaletlerden kurtarır. | Solaris-9 | 1972 | |
| Again these ridiculous X ray sermons about the greatness of science? | Yine mi bilimin yüceliği hakkındaki şu gülünç x ışını vaazları? | Solaris-9 | 1972 | |
| We'll modulate the beam with the brain waves of one of us. | Işınları içimizden birinin beyin dalgalarına göre ayarlayacağız. | Solaris-9 | 1972 | |
| And "one of us" means me, of course. | Ve tabi o "içimizden biri" ben olacağım. | Solaris-9 | 1972 | |
| An encephalogram! A transcription of all my thoughts! | Bir ensefalogram! Tüm düşüncelerimin bir yazılı dökümü! | Solaris-9 | 1972 | |
| What if I suddenly want her to die? To disappear! | Ya aniden onun ölmesini dilersem? Yok olmasını! | Solaris-9 | 1972 | |
| Entrust everything to that... that mass of jelly? | Herşeyi emanet etmek istersem şu... jöle kütlesine? | Solaris-9 | 1972 | |
| It's already invaded my soul. | O ruhumu zaten istila etti. | Solaris-9 | 1972 | |
| Kris, we're running out of time. | Kris, zaman kaybediyoruz. | Solaris-9 | 1972 | |
| Sartorius has proposed another project: the annihilator. | Sartorius başka bir proje daha öne sürüyor: İmha Edici. | Solaris-9 | 1972 | |
| Self destruction of the neutrino systems. | Nötrino sistemlerinin kendi kendilerini yok etmesi. | Solaris-9 | 1972 | |
| I convinced him to start with the encephalogram. | Onu ensefalogram ile başlamaya ikna ettim. | Solaris-9 | 1972 | |
| But forget about this for now. | Ama şimdilik bunu unutalım. | Solaris-9 | 1972 | |
| Tomorrow's my birthday. Consider yourself invited. | Yarın doğum günüm. Kendini davet edilmiş say. | Solaris-9 | 1972 | |
| Liar! You just want to make up with us. Yes, I do. | Yalancı! Sadece aramızı düzeltmeye çalışıyorsun. Evet | Solaris-9 | 1972 | |
| Don't shout. She sleeping. | Bağırma. O uyuyor. | Solaris-9 | 1972 | |
| She's already learned how to sleep? | Şimdiden nasıl uyunduğunu öğrendi ha? | Solaris-9 | 1972 | |
| This will all end badly. | Bunun sonu kötüye varacak. | Solaris-9 | 1972 | |
| Well, what do you propose I do? Nothing. | Ne yapmamı öneriyorsun? Hiçbir şey. | Solaris-9 | 1972 | |
| So you'll come? Tomorrow, in the library. | Gelecek misin? Yarın, kütüphanede. | Solaris-9 | 1972 | |
| We'll set the table. | Masayı hazırlayacağız. | Solaris-9 | 1972 | |
| At least there are no windows in there. | En azından orada hiç pencere yok. | Solaris-9 | 1972 | |
| In the meantime, let's go. | Bu arada, gel gidelim. | Solaris-9 | 1972 | |
| Sartorius is waiting. | Sartorius bekliyor. | Solaris-9 | 1972 | |
| Will she follow me? | Beni takip eder mi? | Solaris-9 | 1972 | |
| Don't lock the door. | Kapıyı kilitleme. | Solaris-9 | 1972 | |
| What door? | Ne kapısı? | Solaris-9 | 1972 | |
| It's just an apparition. | O sadece bir hayalet. | Solaris-9 | 1972 | |
| Wait. I'll be right back. | Bekle. Geri döneceğim. | Solaris-9 | 1972 | |
| Why aren't you asleep? | Neden uyumuyorsun? | Solaris-9 | 1972 | |
| You don't love me. Stop it, Hari. | Sen beni sevmiyorsun. Kes şunu, Hari. | Solaris-9 | 1972 | |
| We have to talk. About what? | Konuşmamız gerek. Ne hakkında? | Solaris-9 | 1972 | |
| You understand that I don't know where I came from. | Nereden geldiğimi bilmediğimi biliyorsun. | Solaris-9 | 1972 | |
| Maybe you know? What's with you? | Belki sen biliyorsun. Neyin var senin? | Solaris-9 | 1972 | |
| Stop. Don't interrupt. | Dur. Sözümü kesme. | Solaris-9 | 1972 | |
| If you know, | Eğer biliyor da, | Solaris-9 | 1972 | |
| but you can't tell me now, | şu an bana söyleyemiyorsan, | Solaris-9 | 1972 | |
| perhaps one day you will. | belki de bir söyleyebilirsin. | Solaris-9 | 1972 | |
| I don't understand a thing, honestly. | Gerçekten bir şey anlamıyorum. | Solaris-9 | 1972 | |
| You don't want to tell me. | Bana söylemek istemiyorsun. | Solaris-9 | 1972 | |
| Then I'll tell you. | O zaman ben sana söyleyeyim. | Solaris-9 | 1972 | |
| I'm not Hari. | Ben Hari değilim. | Solaris-9 | 1972 | |
| Hari is dead. | Hari öldü. | Solaris-9 | 1972 | |
| She poisoned herself. | Kendini zehirledi. | Solaris-9 | 1972 | |
| I'm somebody else. | Ben bir başkasıyım. | Solaris-9 | 1972 | |
| Sartorius just told me. Last night. | Sartorius anlattı. Dün gece mi? | Solaris-9 | 1972 | |
| It would have been better if you had told me yourself. | Bana sen söyleseydin daha iyi olurdu. | Solaris-9 | 1972 | |
| My God, what's the difference? | Tanrım, ne fark eder ki? | Solaris-9 | 1972 | |
| How have you lived all this time? | Bütün bu zaman boyunca nasıl yaşadın? | Solaris-9 | 1972 | |
| Were you in love with anyone? | Birine aşık oldun mu? | Solaris-9 | 1972 | |
| Yes, but not all the time. | Evet, ama sürekli değil. | Solaris-9 | 1972 | |
| Only when I felt unhappy. | Sadece mutsuz hissettiğimde. | Solaris-9 | 1972 | |
| You know, it feels like somebody is tricking us. | Bilirsin, sanki birisi bizimle oyun oynuyor. | Solaris-9 | 1972 | |
| And the longer this fog lasts, the worse it will be for you in the end. | Ve bu sis ne kadar uzun sürerse sonuç senin için o kadar kötü olacak. | Solaris-9 | 1972 | |
| Particularly for you, Kris. | Özellikle senin için, Kris. | Solaris-9 | 1972 | |
| And her, the other one, what happened to her? | Ve o, diğeri, ona ne oldu? | Solaris-9 | 1972 | |
| Towards the end, we argued a lot. | Sona doğru, daha fazla tartıştık. | Solaris-9 | 1972 | |
| I gathered my things and left. | Eşyamı toplayıp ayrıldım. | Solaris-9 | 1972 | |
| She made me understand without saying it directly, | Beni açıkça konuşmadığımız halde anladı, ama biriyle | Solaris-9 | 1972 | |
| but when you live with someone for a long time, such things aren't necessary. | uzun süre birlikte yaşadığında, böyle şeyleri konuşmaya gerek kalmaz. | Solaris-9 | 1972 | |
| I was sure they were just words, | Çok cidi bir durum olmadığına emindim, | Solaris-9 | 1972 | |
| but then I remembered that I'd left | ama sonra labaratuar örneklerini | Solaris-9 | 1972 | |
| the laboratory specimens in the refrigerator. | buzdolabında bıraktığımı hatırladım. | Solaris-9 | 1972 | |
| I had brought them from the laboratory and explained how they worked. | Onları labaratuardan getirmiş ve ne işe yaradıklarını anlatmıştım. | Solaris-9 | 1972 | |
| I got scared. | Korkmaya başladım. | Solaris-9 | 1972 | |
| I wanted to go to her. | Ona gitmeyi istedim. | Solaris-9 | 1972 | |
| But then I thought it would look like I had taken her words seriously. | Ama sonra onun sözlerini çok fazla ciddiye aldığımı düşündüm. | Solaris-9 | 1972 | |
| After three days, I couldn't take it anymore and I went to see her. | Üç günün sonunda, dayanamadım ve onu görmeye gittim. | Solaris-9 | 1972 | |
| When I got there, she was already dead. | Vardığımda, çoktan ölmüştü. | Solaris-9 | 1972 | |
| There was a needle mark on her arm. | Kolunda bir iğne izi vardı. | Solaris-9 | 1972 | |
| Why did she do it? | Neden öldürdü kendini? | Solaris-9 | 1972 | |
| She probably sensed that I didn't really love her. | Muhtemelen onu gerçekten sevmediğimi düşündü. | Solaris-9 | 1972 | |
| But now I do. | Ama şimdi seviyorum. | Solaris-9 | 1972 | |
| Kris. What? | Kris. Ne? | Solaris-9 | 1972 | |
| It's not sleep. It's somehow around me. | Bu uyku değil. Her nasılsa etrafımda. | Solaris-9 | 1972 | |
| It's as if it weren't just inside of me, but much farther away. | Sanki (kaynağı) tam olarak içimde değil de çok uzakta bir yerdeymiş gibi. | Solaris-9 | 1972 |