Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 151017
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| We heard you on the radio. | Seni radyodan duyduk. Babamla konuşayım biraz. | Sof Shavua B'Tel Aviv-1 | 2008 | |
| Your father is a little tired. | Baban birazcık yorgun. Uyuyor. | Sof Shavua B'Tel Aviv-1 | 2008 | |
| Mother, let me talk to Father. | Anne, telefonu ona ver de konuşayım. | Sof Shavua B'Tel Aviv-1 | 2008 | |
| Father. | Baba. Efendim? | Sof Shavua B'Tel Aviv-1 | 2008 | |
| I saw Salah today. | Bugün Salah'ı gördüm. Biliyorum. | Sof Shavua B'Tel Aviv-1 | 2008 | |
| Nazareth beat Maccabi Tel Aviv, | Nazaret, Maccabi Tel Aviv'i yendi ve yarıfinale yükseldi. Duymadın mı? | Sof Shavua B'Tel Aviv-1 | 2008 | |
| Of course I did. | Duydum tabii ki. | Sof Shavua B'Tel Aviv-1 | 2008 | |
| I heard you, son. | Seni duydum, oğlum. | Sof Shavua B'Tel Aviv-1 | 2008 | |
| How will this end, Father? | Sonumuz nasıl olacak, baba? Eve dön. Allah seni korusun. Evine geri dön. | Sof Shavua B'Tel Aviv-1 | 2008 | |
| Don't worry. | Meraklanma. Yakında döneceğim Allah'ın izniyle. Her şey yoluna girecek. | Sof Shavua B'Tel Aviv-1 | 2008 | |
| take care of yourself. | ...kendine çok iyi bak. | Sof Shavua B'Tel Aviv-1 | 2008 | |
| It's cold. | Su soğuk. | Sof Shavua B'Tel Aviv-1 | 2008 | |
| Who was that? | Kiminle konuştun? | Sof Shavua B'Tel Aviv-1 | 2008 | |
| He'll be okay. | İyi olacak. İnşallah iyi olacak. | Sof Shavua B'Tel Aviv-1 | 2008 | |
| So why are you sad? | O zaman neden üzgünsün? | Sof Shavua B'Tel Aviv-1 | 2008 | |
| You're my friend, aren't you? | Benim arkadaşımsın, değil mi? | Sof Shavua B'Tel Aviv-1 | 2008 | |
| I'm your friend. | Öyleyim. | Sof Shavua B'Tel Aviv-1 | 2008 | |
| It's Abed. You ready? | Ben, Abed. Hazır mısın? | Sof Shavua B'Tel Aviv-1 | 2008 | |
| In an hour at precisely 8:00, the entrance to the market. | Saatin 8 olmasına bir saat kaldı. Pazara gireceksin. | Sof Shavua B'Tel Aviv-1 | 2008 | |
| 8:00? | 8 mi? | Sof Shavua B'Tel Aviv-1 | 2008 | |
| No screw ups. You remember last year? | Aklından bile geçirme. Geçen yılı hatırlamıyor musun? | Sof Shavua B'Tel Aviv-1 | 2008 | |
| This time it won't pass. | Bu sefer geçemeyeceksin. | Sof Shavua B'Tel Aviv-1 | 2008 | |
| Tarek, don't change your mind. | Tarek, fikrini değiştirme. İki gün önceki konuşmamızı hatırla, sen bizimsin. | Sof Shavua B'Tel Aviv-1 | 2008 | |
| I'm not for you or anyone. | Ben kimsenin değilim! Saat 8'de, pazara girilecek. | Sof Shavua B'Tel Aviv-1 | 2008 | |
| Good morning, Maradona. | Günün aydın olsun, Maradona. | Sof Shavua B'Tel Aviv-1 | 2008 | |
| Shalom. | Selamün aleyküm. | Sof Shavua B'Tel Aviv-1 | 2008 | |
| Have a good time, Maradona. | İyi eğlenceler, Maradona. | Sof Shavua B'Tel Aviv-1 | 2008 | |
| He's on his way to the market. I'm following. | Pazara doğru gidiyor. Takipteyim. | Sof Shavua B'Tel Aviv-1 | 2008 | |
| Tarek, I've been waiting a long time. | Tarek, ne zamandır seni bekliyorum. | Sof Shavua B'Tel Aviv-1 | 2008 | |
| Mr. Katz, | Bay Katz, lütfen uzaklaşın buradan. Uzaklaşmamı mı istiyorsun? | Sof Shavua B'Tel Aviv-1 | 2008 | |
| I've been shopping here for 40 years. You go away. | Ben, kırk yıldır bu pazardayım. Sen uzaklaş. Yapamam. Yaparsın. | Sof Shavua B'Tel Aviv-1 | 2008 | |
| The suspect is wearing a brown jacket... the third stall on the right. | Şüphelinin üstünde kahverengi bir ceket var. Sağdan üçüncü tezgâhın orada durmakta. | Sof Shavua B'Tel Aviv-1 | 2008 | |
| Mr. Katz, please leave. | Bay Katz, lütfen gidin buradan. Neden bunu yapıyorsun? | Sof Shavua B'Tel Aviv-1 | 2008 | |
| Go away. I'm not going anywhere. | Gidin! Hiçbir yere gitmiyorum. | Sof Shavua B'Tel Aviv-1 | 2008 | |
| I'm with you now wherever you go. | Şimdi sen neredeysen, ben de oradayım. Katz... Ne yapacaksın? Öldürecek misin beni? | Sof Shavua B'Tel Aviv-1 | 2008 | |
| You're not going to kill me, I know. No. | Beni öldürmeyeceksin, biliyorum. Hayır. Buradaki tüm insanları mı öldürmek istiyorsun? | Sof Shavua B'Tel Aviv-1 | 2008 | |
| No. | Hayır. Kimi öldürmek istiyorsun? Bunu ne için yapıyorsun? | Sof Shavua B'Tel Aviv-1 | 2008 | |
| It won't help him. It will kill him too. | Bu, ona yardım edemez. Bu yaptığın, onu da öldürür. | Sof Shavua B'Tel Aviv-1 | 2008 | |
| Look at me. Look at me. | Bana bak. Bana bir bak. Hayattasın. İyisin. Canlısın. | Sof Shavua B'Tel Aviv-1 | 2008 | |
| I'm not alive. I'm dead. | Ben hayatta değilim. Öldüm. | Sof Shavua B'Tel Aviv-1 | 2008 | |
| Yakir would do the same for you. | Yakir de senin için aynısını yaptı. | Sof Shavua B'Tel Aviv-1 | 2008 | |
| Tarek, when good people die | Tarek, iyi insanlar öldüğünde, etrafındaki insanlar da ölmüş olur. | Sof Shavua B'Tel Aviv-1 | 2008 | |
| The suspect has something under his shirt. Permission to open fire? | Şüphelinin gömleğinin altında bir şey var. Ateş açma izni istiyorum? Tekrarlıyorum. | Sof Shavua B'Tel Aviv-1 | 2008 | |
| Why are you doing this? It won't help him. It'll just kill him. | Bunu neden yapıyorsun? Ona bu şekilde yardım edemezsin. Onu sadece öldürmüş olursun. | Sof Shavua B'Tel Aviv-1 | 2008 | |
| Look, we'll get out of this. Your father will too. Trust me. | Bak, bu işten kurtulacağız. Baban da aynı şekilde. Güven bana. | Sof Shavua B'Tel Aviv-1 | 2008 | |
| You know, I had a neighbor in Romania... Mrs. Popescu. | Biliyorsun, Madam Popescu Romanya'da kapı komşumdu. | Sof Shavua B'Tel Aviv-1 | 2008 | |
| They said she never got out of bed in 60 years. | Altmış yıl yataktan kalkamadığını söylediler. | Sof Shavua B'Tel Aviv-1 | 2008 | |
| 66. What? | Altmış altı. Ne? Altmış altı yıl. Evet, evet. | Sof Shavua B'Tel Aviv-1 | 2008 | |
| He's moving his hand to his sleeve. | Elini gömleğinin koluna götürüyor. | Sof Shavua B'Tel Aviv-1 | 2008 | |
| Asking again, permission to fire? | Tekrarlıyorum, ateş izni istiyorum? | Sof Shavua B'Tel Aviv-1 | 2008 | |
| Come on, kid. Let's go home. Permission to fire. | Haydi, evlât. Eve gidelim. İzin verildi. | Sof Shavua B'Tel Aviv-1 | 2008 | |
| What's this? Don't shoot. Don't shoot. | Bu da ne? Ateş etmeyin, ateş etmeyin! | Sof Shavua B'Tel Aviv-1 | 2008 | |
| Don't shoot. Don't shoot. Don't shoot. | Ateş etmeyin. Kesin ateşi! | Sof Shavua B'Tel Aviv-1 | 2008 | |
| A suicide bomber at the entrance to the Carmel market. | İntihar bombacısı Carmel pazarına giriş yaptı. | Sof Shavua B'Tel Aviv-1 | 2008 | |
| With us is Chief Inspector Shmulik Dotan, Central District commissioner. | Yanımda Başkomiser Shmulik Dotan var. Kendisi Merkez İlçe komite üyesi. | Sof Shavua B'Tel Aviv-1 | 2008 | |
| Chief Inspector Dotan, we were very lucky today, | Başkomiser Dotan, bugün çok şanslıydık, tabii buna şans denirse. | Sof Shavua B'Tel Aviv-1 | 2008 | |
| We're still investigating the incident. | Bu olayı hâlâ araştırmaktayız. En yakın zamanda sonuçlara ulaşacağız. | Sof Shavua B'Tel Aviv-1 | 2008 | |
| Meanwhile, what we do know... | Bu arada şu ana kadar öğrendiğimiz, sabah 8'de... | Sof Shavua B'Tel Aviv-1 | 2008 | |
| Apparently one of the bullets blew up the belt he was wearing. | Anlaşılan, kurşunlardan bir tanesi taktığı kemeri patlatmış. | Sof Shavua B'Tel Aviv-1 | 2008 | |
| For reasons we don't know yet, | Henüz bilinmeyen nedenlerden ötürü normalde sıklıkla... | Sof Shavua B'Tel Aviv-1 | 2008 | |
| there were no shrapnel injuries, as we usually see, | ...görülen şarapnel yaralarına rastlamadık, sadece şoka ve travmaya girmiş kurbanlar vardı. | Sof Shavua B'Tel Aviv-1 | 2008 | |
| THE SILENCE | SESSİZLİK | Sokout-1 | 1998 | |
| O, my God, | Rabbim... | Sokout-1 | 1998 | |
| while this bee is going home, | ...bu arı evine dönerken... | Sokout-1 | 1998 | |
| may nothing happen to it. | ...onu kötülüklerden koru. | Sokout-1 | 1998 | |
| Don't let it get lost. | Yolunu kaybetmesine izin verme. | Sokout-1 | 1998 | |
| Khorshid, dear! Yes? | Hurşid, tatlım! Evet? | Sokout-1 | 1998 | |
| The landlord just came by. | Biraz önce gelen ev sahibiydi. | Sokout-1 | 1998 | |
| He says we have to pay the rent | Kirayı ödememiz gerektiğini söyledi... | Sokout-1 | 1998 | |
| or he'll throw our things in the street. | ...yoksa eşyalarımızı sokağa atacakmış. | Sokout-1 | 1998 | |
| How many days | Ay sonuna... | Sokout-1 | 1998 | |
| till the end of the month? | ...kaç gün kaldı? | Sokout-1 | 1998 | |
| Come buy some bread. | Buyrun, ekmekler. | Sokout-1 | 1998 | |
| Buy my bread. | Benimkilerden alın. | Sokout-1 | 1998 | |
| It's cheap. | Ucuz ekmekler. | Sokout-1 | 1998 | |
| It's not expensive. | Pahalı değiller. | Sokout-1 | 1998 | |
| I have warm bread. | Sıcak ekmeklerim var. | Sokout-1 | 1998 | |
| 80 soum. | 80 soum. | Sokout-1 | 1998 | |
| How much is yours? | Seninkiler ne kadar? | Sokout-1 | 1998 | |
| How much is it? | Bu ne kadar? | Sokout-1 | 1998 | |
| It's dry. | Bu bayat. | Sokout-1 | 1998 | |
| How much is yours? 70 soum. | Seninkiler ne kadar? 70 soum. | Sokout-1 | 1998 | |
| It's too soft. | Bunlar çok taze. | Sokout-1 | 1998 | |
| Buy my fresh bread. | Taze ekmeklerimden alın. | Sokout-1 | 1998 | |
| It's very cheap. | Bunlar çok ucuz. | Sokout-1 | 1998 | |
| 120, but 100 to you. | 120, ama sana 100'e olur. | Sokout-1 | 1998 | |
| Mother, she has a pretty voice. | Anne, onun hoş bir sesi var. | Sokout-1 | 1998 | |
| My bread is good. | Benim ekmeğim iyidir. | Sokout-1 | 1998 | |
| The girl with the pretty voice has good bread. | Sesi güzel olan kızın, ekmeği de güzel. | Sokout-1 | 1998 | |
| Madam, my bread is good. | Hanımefendi, benim ekmeğim iyidir. | Sokout-1 | 1998 | |
| See for yourself. Her bread's good. | Kendiniz bakın. Onun ekmeği iyi. | Sokout-1 | 1998 | |
| Come back and buy my bread. | Gitmeyin, ekmeklerimden alın. | Sokout-1 | 1998 | |
| Mother, her bread's dry, but she had a pretty voice. | Anne, onun ekmekleri bayattı, ama güzel bir sesi vardı. | Sokout-1 | 1998 | |
| Buy my pomegranates. | Narlarımdan alın. | Sokout-1 | 1998 | |
| Buy my apples. | Elmalarımdan alın. | Sokout-1 | 1998 | |
| Mother, they're too sharp. | Anne, bunlar çok ekşi. | Sokout-1 | 1998 | |
| You're Saadat! | Sen Saadetsin! | Sokout-1 | 1998 | |
| Your skin is peachy. | Cildin şeftali gibi. | Sokout-1 | 1998 | |
| Hello, ma'am. Hello, Saadat. | Selam hanımefendi. Selam Saadet. | Sokout-1 | 1998 | |
| If I buy your cherries, | Eğer kirazlarından alırsam... | Sokout-1 | 1998 |