Search
English Turkish Sentence Translations Page 22163
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| When all his friends are gone how can I say 'NO', as if he'll listen | Bütün arkadaşları giderken nasıl "HAYIR" diyebilirdim ki ben. | Gilane-1 | 2005 | |
| The moment he is back, I'll arrange his wedding | Geldiği gün, düğününü yapacağım. | Gilane-1 | 2005 | |
| What's going on there? Is it an accident? | Ne var orada? Kaza mı olmuş? | Gilane-1 | 2005 | |
| They're travellers. | Yolcu onlar. | Gilane-1 | 2005 | |
| You should thank God we're safe. | Allah'a şükredin ki bir şeyiniz yok. | Gilane-1 | 2005 | |
| Everything we had was destroyed. | Her şeyimiz mahvoldu. | Gilane-1 | 2005 | |
| What are we to do? | Şimdi ne yapacağız? | Gilane-1 | 2005 | |
| You've been always buying things. | Her zaman böyle şeyler alabilirsiniz. | Gilane-1 | 2005 | |
| Dowry, dowry! | Çeyiz, çeyiz! | Gilane-1 | 2005 | |
| What's going on here? Amissile has hit their neighborhood. | Ne oluyor burada? Mahallelerine bir füze düşmüş. | Gilane-1 | 2005 | |
| Where're they from? They've run away from Tehran. | Nereden geliyorlar? Tahran'dan kaçıp gelmişler. | Gilane-1 | 2005 | |
| I've been asked for an empty room all the day. | Bütün gün boş bir oda sorup durdum. | Gilane-1 | 2005 | |
| My brother has rented. His three rooms to four families. | Kardeşim kiraladı. Dört aile için üç oda. | Gilane-1 | 2005 | |
| Now is the time to buy a house in Tehran. | Artık Tahran'da bir ev alma vakti geldi. | Gilane-1 | 2005 | |
| They come from different cities. | Farklı şehirlerden geliyorlar. | Gilane-1 | 2005 | |
| I spent six months in line, waiting to buy a fridge. | Altı ay sıra bekledim bir buzdolabı alabilmek için. | Gilane-1 | 2005 | |
| Ask him where has been attacked. | Sorsana nerede saldırı olmuş. | Gilane-1 | 2005 | |
| Ask him please. | Sor lütfen. | Gilane-1 | 2005 | |
| They say only the windows were broken Only the windows! | Diyor ki, sadece pencereler kırılmış yalnızca pencereler. | Gilane-1 | 2005 | |
| They'll steal our life. | Hayatımızı çaldılar. | Gilane-1 | 2005 | |
| What a damn life! | Kahrolası yaşam! | Gilane-1 | 2005 | |
| Get on everybvody. | Herkes binsin. | Gilane-1 | 2005 | |
| You'll be safe when you go back. | Geri döndüğünüzde güvende olcaksınız. | Gilane-1 | 2005 | |
| They won't hit one place twice. | Bir yeri iki kez bombalamazlar. | Gilane-1 | 2005 | |
| I must've been mad to have listened to you. | Seni dinlediğim için kızıyorum kendime. | Gilane-1 | 2005 | |
| People are running away from Tehran We're heading there. | Herkes Tahran'dan kaçarken biz oraya gidiyoruz. | Gilane-1 | 2005 | |
| It's Ismael's fault | Bu Ismael'in hatası. | Gilane-1 | 2005 | |
| Had he been stronger' noboody would've given you to a stranger. | Güçlü olmuş olsaydı, yabancıya vermezdi kimse seni. | Gilane-1 | 2005 | |
| He didn't force me' did he? | Zorlamadı ki beni, öyle değil mi? | Gilane-1 | 2005 | |
| He kept whispering non stop under your ears and you fell for him. | Durmadan fısıldadı durdu kulağının dibinde, sen de böylece abayı yaktın. | Gilane-1 | 2005 | |
| I said come here you'll catch a cold. | Buraya gel dedim. Soğuk kapacaksın. | Gilane-1 | 2005 | |
| Now she's become a city girl. | Artık şehir kızı oldu. | Gilane-1 | 2005 | |
| I'll do this and that for her in Tehran. | Tahran'da bütün bunları onun için yapacağım. | Gilane-1 | 2005 | |
| Did he? How nice of him! | Öyle mi? Ne mutlu ona. | Gilane-1 | 2005 | |
| Take your hand away. | Ellerini kaldır. | Gilane-1 | 2005 | |
| He hasn't done his military service He knew he wouldn't be given a job. | Askerliğini yapmadı. İş bulamayacağını biliyordu. | Gilane-1 | 2005 | |
| Why did he take you there? | Seni neden götürdü oraya? | Gilane-1 | 2005 | |
| We weren't left hungry. No, but you think I don't know? Come on. | Biz aç kalmadık. Ama sen ne düşündün bilemem? Hadi yürü. | Gilane-1 | 2005 | |
| You and your ideas! | Senin şu fikirlerin yok mu. | Gilane-1 | 2005 | |
| He should come and work at our restaurant. So your brother won't be alone. | Gelip bizim restoranda çalışması lazımdı. Böylece kardeşin de yalnız kalmazdı. | Gilane-1 | 2005 | |
| Mother, how many people will drive in that dirt road? | Anne, bu pis yolda kaç insan araba kullanır ki? | Gilane-1 | 2005 | |
| I say they will, and you say they won't. | Ben kullanırlar diyorum, sen ise kullanmazlar diyorsun. | Gilane-1 | 2005 | |
| A cup of tea, it'll clear your voice. | Bir bardak çay iç, sesine iyi gelir. | Gilane-1 | 2005 | |
| How long have you got left? | Ne kadar süren kaldı? | Gilane-1 | 2005 | |
| If I stay alive, 4 months. Let me tell you a story so you won't doze off. | Hayatta kalabilirsem 4 ay. Sana bir hikâye anlatayım da uykun gelmesin. | Gilane-1 | 2005 | |
| Last year we had the Tehran militia next to our platoon. | Geçen yıl Tahran'da bizim müfrezenin yakınında milis güçleri vardı. | Gilane-1 | 2005 | |
| There was an Abbas Mohseni from the Shush Sq. In Tehran. | Aramızda, Tahran'daki Shush mangasından Abbas Mohseni diye birisi vardı. | Gilane-1 | 2005 | |
| He was so cool. | Havalı biriydi. | Gilane-1 | 2005 | |
| On the night of the Feast he stopped the convoys. | Bir bayram gecesi konvoyları durdurdu. | Gilane-1 | 2005 | |
| Pretending giving water to the soldiers. And he stole their red lamps. | Askerlere su verirmiş gibi yaparak onların kırmızı lambalarını çaldı. | Gilane-1 | 2005 | |
| In the evening we saw these illuminations... right in the middle of the front. | Bir akşam vakti biz bu aydınlatmaları cephenin tam ortasında gördük. | Gilane-1 | 2005 | |
| And then they asked me to sing. | Sonra benden şarkı söylememi istediler. | Gilane-1 | 2005 | |
| Hey. You're getting on my nerves. | Yetti ama. Sinirlerimi bozuyorsun. | Gilane-1 | 2005 | |
| Reza, dear go and sit down please. | Reza, adamım git ve otur lütfen. | Gilane-1 | 2005 | |
| I'll be with you soon. | Birazdan yanına geleceğim. | Gilane-1 | 2005 | |
| My wife needs to go to the bathroom. | Karımın tuvalete gitmesi lazım. | Gilane-1 | 2005 | |
| But we just stopped. | Daha yeni durduk. | Gilane-1 | 2005 | |
| She's ill, she can't hold it. | O hasta, tutamıyor. | Gilane-1 | 2005 | |
| Sir, stop somewhere with a telephone booth. | Bayım, telefon kulübesi olan bir yerde durabilir misiniz? | Gilane-1 | 2005 | |
| Give me a break, I thought I'd go to Tehran and earn something on the way back. | Üsteleme. Tahran'a varayım hele. Sonra da paramı alıp geri döneceğim. | Gilane-1 | 2005 | |
| I beg you stop. My wife doesn't feel well. | Yalvarırım dur. Karım kendini iyi hissetmiyor. | Gilane-1 | 2005 | |
| You should've rented an ambulance. | Ambulans kiralamalıydın. | Gilane-1 | 2005 | |
| Who can find an ambulance under these circumstances? | Ambulansı kim kaybetmiş de ben bulayım? | Gilane-1 | 2005 | |
| Tell her a joke, she'll forget. Nonsense! | Ona bir şaka yap, unutsun. Saçmalık. | Gilane-1 | 2005 | |
| Don't you hear him say stop? | Sana dur diyor, duymuyor musun? | Gilane-1 | 2005 | |
| Can't you see he's been hit by shrapnels? | Ona şarapnel parçası isabet etti, görmüyor musun? | Gilane-1 | 2005 | |
| Can't you see the enemy line? | Düşman hattını görmüyor musun? | Gilane-1 | 2005 | |
| I say stop, you spy! | Dur diyorum, seni ajan! | Gilane-1 | 2005 | |
| Reza, we aren't at the front now. This is a bus | Reza, cephede değiliz şu anda. Otobüsteyiz. | Gilane-1 | 2005 | |
| they are attacking. | Saldırıyorlar. | Gilane-1 | 2005 | |
| Bring him some water. | Su getirin ona. | Gilane-1 | 2005 | |
| Mehdi is fallen. | Mehdi ölüyor. | Gilane-1 | 2005 | |
| Give me your ring. | Bana yüzüğünü ver. | Gilane-1 | 2005 | |
| He's been hit by shrapnels. Take him back. | Şarapnel parçası geldi ona. Onu geri götürün. | Gilane-1 | 2005 | |
| I tell you stop, you spy. | Ajan! Sana dur diyorum. | Gilane-1 | 2005 | |
| Have a sip, it'll calm you down. | Al bir yudum. Sakinleştirir seni. | Gilane-1 | 2005 | |
| Stop crying. It's your fate. | Ağlamayı bırak. Senin kaderin bu. | Gilane-1 | 2005 | |
| Don't cry on your wedding night it's a bad omen. | Düğün gecende ağlama sakın. Hayra alamet değil. | Gilane-1 | 2005 | |
| What's my fault when they're afraid? | Korkuyorlarsa benim suçum ne? | Gilane-1 | 2005 | |
| It's all his mother's fault. | Bütün kabahatler anasında. | Gilane-1 | 2005 | |
| Shut up! She might have had a heart attacked. | Kapa çeneni! Kalp krizi geçirmiştir belki de. | Gilane-1 | 2005 | |
| It's your wedding. | Bu senin düğünün. | Gilane-1 | 2005 | |
| You haven't paid for the other blanket. I'll be back soon. | Diğer battaniyelrin parasını ödemedin. Geri geleceğim. | Gilane-1 | 2005 | |
| I'll make a big party in my city instead. | Şehrimde büyük parti yapacağım bunun yerine. | Gilane-1 | 2005 | |
| I wanted to be in my own home on my first night. | İlk gecemde kendi evimde olmak istiyordum. | Gilane-1 | 2005 | |
| My mother's house is like your own. | Annemin evi senin evin gibidir. | Gilane-1 | 2005 | |
| Maybe tomorrow the attacks will stop and we'll go back. | Belki yarın saldırılar durur biz de geri döneriz. | Gilane-1 | 2005 | |
| My poor mother had never experienced a missile attack | Zavallı annem hiç füze saldırısı yaşamadı. | Gilane-1 | 2005 | |
| Aren't we humans to have experienced so many attacks? | Biz insan değil miyiz, bu kadar saldırı yaşadık? | Gilane-1 | 2005 | |
| What could I do? You saw she was dying. | Elimden ne gelir? Ölüyordu, gördünüz. | Gilane-1 | 2005 | |
| Your mother got scared, and you cancelled everything. | Annen korktu ve sen her şeyi iptal ettin. | Gilane-1 | 2005 | |
| Stop the mess. | Karmaşayı kesin. | Gilane-1 | 2005 | |
| Mr. Groom, why don't you call it a night? The sun is up. Come on. Get going. | Damat bey, neden bir gecelik almıyorsun? Güneş doğacak. Hadisene. | Gilane-1 | 2005 | |
| Stop it, all of you! | Hepiniz, kesin artık. | Gilane-1 | 2005 | |
| You'll cause trouble. | Başımızı belaya sokacaksınız. | Gilane-1 | 2005 | |
| The patrols may come. | Devriyeler gelebilir. | Gilane-1 | 2005 | |
| Stop dancing. Stop it! | Durun! Dans etmeyin. | Gilane-1 | 2005 | |
| Did you talk to him? | Konuştun mu onunla? | Gilane-1 | 2005 | |
| Look! What Saddam has done in Halabcheh. | Bakın. Saddam Halabcheh'te ne yapmış. | Gilane-1 | 2005 | |
| The pig doesn't even care for his own people. | Domuz kendi insanlarını bile umursamıyor. | Gilane-1 | 2005 |