Search
English Turkish Sentence Translations Page 20683
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| About the vibrations, the composition. | Neyden kurtardınız? | Fringe-1 | 2008 | |
| In not having these answers. | Hayır, böyle iyiyim. Sağ olun. | Fringe-1 | 2008 | |
| Joe! | İstediğini alabilirsin. | Fringe-1 | 2008 | |
| Put a comb through your hair, | Stateside Dinner'da köfte ekmeğe ne dersin? | Fringe-1 | 2008 | |
| of his appearance. 1 | Bunu daha önce de konuşmuştuk. | Fringe-1 | 2008 | |
| Meager. | Bilmiyorum. | Fringe-1 | 2008 | |
| It's Mee gar. | Bilmiyorum. | Fringe-1 | 2008 | |
| What are you stalking this girl? | Ben sadece çıkar ilişkisini görüyorum. Ben sadece çıkar ilişkisini görüyorum. | Fringe-1 | 2008 | |
| Bu bilgiyi paylaşılmayacağına dair kesin emirler aldım. | Fringe-1 | 2008 | ||
| Get on it... Or get another gig. | ...Graniteville yolunda terk edilmiş olarak bulundu. | Fringe-1 | 2008 | |
| Alışveriş için son 1 yılda 8 kez Budapeşte'ye gidip gelmiş. | Fringe-1 | 2008 | ||
| Hi, how are you today? | Bu saatte anca mı gidiyorsun yani? Yürüyüşe çıkmıştım. Migrenim tuttu da. | Fringe-1 | 2008 | |
| Great. | Buradan gitmeliyiz. | Fringe-1 | 2008 | |
| Oh, I'm so... | Yardım edeyim. Peter, yok bir şeyim. | Fringe-1 | 2008 | |
| Your brownie patch. | ...sıcak hava dalgasıyla beraber... ...sıcak hava dalgasıyla beraber... | Fringe-1 | 2008 | |
| No, I... | Kusura bakma ama... | Fringe-1 | 2008 | |
| It's kitschy, right? | İkinci yarısı ise görev yaptığı nükleer denizaltı USS Gloucester'da bulunan... | Fringe-1 | 2008 | |
| We still on for drinks tonight? | Haydi gidelim! Haydi gidelim! | Fringe-1 | 2008 | |
| No, no, no, no. | Ancak, kısıtlı yumurtaları olan dişiler... | Fringe-1 | 2008 | |
| Lauren ve Craig gelecek. Craig'i hatırlıyor musun? Güney Afrikalı. | Fringe-1 | 2008 | ||
| Saklayacağım. | Fringe-1 | 2008 | ||
| Massive Dynamic. Bir şirket için çok masum bir isim, öyle değil mi? | Fringe-1 | 2008 | ||
| Stop it! | Olivia, o sadece bir kabustu. | Fringe-1 | 2008 | |
| Stop it! | Hayır, olamaz. | Fringe-1 | 2008 | |
| I'm telling you because you knew about John | Yaşam belirtisi yoksa uçağı kim uçuruyordu? Nerden biliyorsun? Yine bir faks mı geldi? | Fringe-1 | 2008 | |
| Obviously. | Su yoluyla bulaşır. Bay Şeyi bağlayabilir miyiz... | Fringe-1 | 2008 | |
| Who betrays you... | ...sorumlulukların getirdiği ve işimizin doğasında olan yükleri... | Fringe-1 | 2008 | |
| And you're wondering if that's grounds | Orada yaşayan tek şeyler, fareler, böcekler ve... | Fringe-1 | 2008 | |
| She'll tell us when she gets here. | Sayacağım ajanlar göreve benimle gelecek. | Fringe-1 | 2008 | |
| How are you feeling? | Şunda anlaşalım. Ben hiçbir şey kabul etmedim. | Fringe-1 | 2008 | |
| Never been better. | Ben numune toplayayım... | Fringe-1 | 2008 | |
| Oh? You look quite the opposite. | Sana ne yapacaklarını... | Fringe-1 | 2008 | |
| Sleeping last night. | Gerçekten mi? | Fringe-1 | 2008 | |
| Oh, I had trouble sleeping myself. | Ona oksijen vermeliyiz. Belki de biraz daha fazla iyot arıtımı gerek. | Fringe-1 | 2008 | |
| We don't have to talk about this. | Olivia Dunham diğer tarafta geçirdiği zamanı hatırlamaya başladı. | Fringe-1 | 2008 | |
| You're doing fine, Walter. | Greg'e zarar verebilecek... | Fringe-1 | 2008 | |
| Ah, visiting hours. | Bu nasıl bir terörizmdir böyle? | Fringe-1 | 2008 | |
| As a result, an elevator on the 26th floor | Farklı. | Fringe-1 | 2008 | |
| That's what's strange. | Walter. Ve nemli! | Fringe-1 | 2008 | |
| Reported as human error. | Sen kal, Ajan Dunham'a yardım et ama ben... | Fringe-1 | 2008 | |
| Intelligence chatter speculated | Biraz müsaade eder misiniz? Elbette. | Fringe-1 | 2008 | |
| Of a new weapon technology. | Çok hoş, Walter. Kan örnekleri hazır. | Fringe-1 | 2008 | |
| Of immense power | ...ölmüş görünüyor. | Fringe-1 | 2008 | |
| I've made arrangements for you | Sirke gitmeyi bekliyordu. | Fringe-1 | 2008 | |
| To be received at the building. | Bunu başarabilirim. | Fringe-1 | 2008 | |
| And who's behind it. | Loeb'ü gördüğümde, bir şey dedi. | Fringe-1 | 2008 | |
| This is my team, | ...yardımcı olacaksa onu almalıyız. | Fringe-1 | 2008 | |
| So you've been briefed on what's happened? | Ne demek olduğunu biliyor musunuz? "Benim yıldızım." | Fringe-1 | 2008 | |
| Mm hmm. | Ben de Alman yetkililerinden bir kaynağı aradım... | Fringe-1 | 2008 | |
| But for some reason, the motor just kept going. | 13 yaşındayken tek yediği kahveli yoğurttu. | Fringe-1 | 2008 | |
| Impossible? | Ne? Ayrıca bir laboratuara da ihtiyacım olacak, haliyle. | Fringe-1 | 2008 | |
| So how could an elevator drive itself? | Eskiden Cleveland'da tanıdığım bir kadını hatırlattı. Anton burada sizin kadar uzun süredir mi çalışıyordu? | Fringe-1 | 2008 | |
| This woman displays | ...hepsini öldürebildiğini açıklamaz. | Fringe-1 | 2008 | |
| May I? | ...neden Rusk ile iletişim kurdu? Nedir onu özel kılan? | Fringe-1 | 2008 | |
| How are you doing that? | Sanki aniden üçüncü bir gözüm ortaya çıkmış gibi. | Fringe-1 | 2008 | |
| This entire space is charged | Bütün bu bölge elektromanyetik bir alanla çevrilmiş. Bilmiyorum Olivia. | Fringe-1 | 2008 | |
| I need to examine the victims' belongings. | Geldiğinden beri rahat olamadı. | Fringe-1 | 2008 | |
| I've worked on a project where I've seen this before. | Babanın tarifinden yola çıkarak kadını tespit ettim. | Fringe-1 | 2008 | |
| Well, I¡¯m sure it had something | Bunu sana getirdim. Tamam, Greg Wiles'ın arkadaşı, Luke Dempsey ile konuşmaya gidiyorum. | Fringe-1 | 2008 | |
| It always did back then. | ...vücudunun iriliği kadar şansı kalmış bir adamın şansı gibi bir şans. | Fringe-1 | 2008 | |
| Driven by electrical impulses. | Dışarı çık. | Fringe-1 | 2008 | |
| like a fingerprint, | Seninle burada 5'de buluşurum. | Fringe-1 | 2008 | |
| and make it strong enough for the birds to detect. | Peter, benim. | Fringe-1 | 2008 | |
| But the side effects negated our plans. | Yeterince uzun değil ama. | Fringe-1 | 2008 | |
| So you're saying these people | Ya da Ajan Loeb’a olanlar. ...birer anı olacak. | Fringe-1 | 2008 | |
| Did you just make that thing come back to life? | Omuriliğimden sıvı aldılar. | Fringe-1 | 2008 | |
| No, not in this particular instance. | Bunu ayrıca rüya günlüğü olarak da kullanıyormuş. | Fringe-1 | 2008 | |
| who is responsible for the deaths in the elevator. | ...şu adam, Hicks ile birlikte gördüm. | Fringe-1 | 2008 | |
| So you don't think it was a weapon | Karısını demir levye ile ölesiye dövmüş. | Fringe-1 | 2008 | |
| when the building's elevator system | Bunun bir mutant olması mı? | Fringe-1 | 2008 | |
| Investigators are now looking into possible answers | Ona öyle bakmana katlanamıyorum. | Fringe-1 | 2008 | |
| Where have you been? | Yine mi gördün? | Fringe-1 | 2008 | |
| What did I... what did I say? | Katı madde olarak algıladığımız şey çoğu zaman boş uzaydır. | Fringe-1 | 2008 | |
| I said you had to stay on the damn grid | Bu asalak düşündüğümden hızlı yayılıyor. | Fringe-1 | 2008 | |
| What? What is that? | Selam. İyi haber; birini bulduk. | Fringe-1 | 2008 | |
| It's not your uniform anymore. | Bu üniforma artık sana ait değil. | Fringe-1 | 2008 | |
| Take it off and leave it there. | Bu yüzden onun burada olmasına izin verdiler. | Fringe-1 | 2008 | |
| No, but... but please. | Yetkililer Roosevelt Sokağı İstasyonu lavabosunda birkaç kanlı kâğıt havlu... | Fringe-1 | 2008 | |
| Yeah, and I take care of my family. | Tabii halüsinojen kullanmıyorsan. Uçmuş vaziyette misin, Ajan Dunham? | Fringe-1 | 2008 | |
| is to employ smart, reliable, capable people. | Hayır, Peter haklı. Göz bebeklerin büyümüş. | Fringe-1 | 2008 | |
| You're fired. Go. | Size haberlerim var, Ajan Dunham. | Fringe-1 | 2008 | |
| Mr. Boyn... | Tabii halüsinojen kullanmıyorsan. Uçmuş vaziyette misin, Ajan Dunham? | Fringe-1 | 2008 | |
| I thought you left hours ago. | Ama benim kastettiğim denklemdi. | Fringe-1 | 2008 | |
| A person who has somehow developed the ability | Hayır, termal kameraların ayarlanması zaman alıyor. | Fringe-1 | 2008 | |
| and I suppose the good doctor | Bunlar nasıl başıma geldi? Ajan Dunham. | Fringe-1 | 2008 | |
| He thinks this person was altered in some way. | Adı Mack. | Fringe-1 | 2008 | |
| What? | Marilyn? | Fringe-1 | 2008 | |
| off the grid operations that solicited clients | Tam orada. | Fringe-1 | 2008 | |
| by making the same kinds of claims | Evde sizden başkası var mı? | Fringe-1 | 2008 | |
| or hair growth. | Bana neler oluyor? İkisinde de var. İkisi de araştırma içindi. | Fringe-1 | 2008 | |
| Have you ever heard of a man named Jacob Fischer? | Kalan kumaş parçası çok şey anlatıyor. | Fringe-1 | 2008 | |
| but it's not easy stuff to look at. | Daha etkileyici olanı buz küpünün bir kor olduğunu söyledim. | Fringe-1 | 2008 | |
| Bu da onu mükemmel bir alfa test deneği yapar. | Fringe-1 | 2008 | ||
| Hey, Liv. | Elbette senin. | Fringe-1 | 2008 | |
| It's okay. It's okay. | Farklı görünmüyor muydu? Ne bileyim... | Fringe-1 | 2008 | |
| You know that. | Tanrım. Hayır, söylemedi. Tek kelime bile. Onları avutabileceğimi sandım. | Fringe-1 | 2008 | |
| I did. Always. | ...sen çok iyi olurdun gibi görünüyor. | Fringe-1 | 2008 | |
| before Fischer can use him. | ...ve bilinçaltını onlardan temizleyebiliriz. | Fringe-1 | 2008 | |
| I will prove it, Liv. | ...acıktığımda doyuracak ve ara sıra dansa kaldıracak biri vardır. | Fringe-1 | 2008 | |
| You're just gonna have to wait. | Walter, eğer ne aradığımızı söylersen sana daha çok yardımımız dokunabilir. Sadece küçük bir değişiklik yapmam gerekti. | Fringe-1 | 2008 |