Search
English Turkish Sentence Translations Page 20679
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Lose control. | Kim olduklarını bilmiyorum. ...kontrolümü kaybetmem. | Fringe-1 | 2008 | |
| I was starting to develop an inferiority complex. | Sadece dünyayı daha güvenli bir hale getirmek istiyordum. Pekâlâ. Kaburgasının arasından kalbine. | Fringe-1 | 2008 | |
| I can't believe that i'm about to propose this. | Çünkü saklayacaklarıma yetecek büyüklükteki kasalar bir tek orada var. | Fringe-1 | 2008 | |
| We've actually figured out a way | Teşekkürler. | Fringe-1 | 2008 | |
| I have reservations | Ajan Dunham? Araştırmalarımıza göre... | Fringe-1 | 2008 | |
| Agent dunham... | Hayır, dur! | Fringe-1 | 2008 | |
| Do you mind if i ask you a personal question | 4'lüden tek hayatta kalan o. Kimliğini tespit edip onu bulmalıyız. | Fringe-1 | 2008 | |
| Were you safe? | Bu bir panzehir. | Fringe-1 | 2008 | |
| Agent dunham? | Artık gitsem iyi olacak. Broyles'a ulaşmalıyım. | Fringe-1 | 2008 | |
| I hope the ride was comfortable. | Onu dinlemeye zaman ayırmıyorlar. | Fringe-1 | 2008 | |
| Despite the obvious intellectual understanding of their safety, | Bayan Sharp sizinle görüşecek. | Fringe-1 | 2008 | |
| My hands still get sweaty on takeoff. | Bu olabilir. | Fringe-1 | 2008 | |
| You know, i've been thinking of you. | Son zamanlarda annenle konuştun mu? | Fringe-1 | 2008 | |
| I know that bridge. | Yerde kal. | Fringe-1 | 2008 | |
| What's in stoughton? | Zindanda. Kırmızı bir kalede, bir zindanda. | Fringe-1 | 2008 | |
| This would be one of the last images she saw? | Pek fazla seçeneğin olduğunu zannetmiyorum, Olivia. | Fringe-1 | 2008 | |
| Okay, match the angles. | Radyasyon yok, bu demek oluyor ki organizma burada... | Fringe-1 | 2008 | |
| The 1600 block of bond street. | Oradalar. | Fringe-1 | 2008 | |
| I want satellite images of that area | O boşuna ölüp gitmedi. Hep hatırlanacak. | Fringe-1 | 2008 | |
| Okay. | Dunham'ın arabasındaki GPS'ten yerini bulun. | Fringe-1 | 2008 | |
| You got it. | Peki. | Fringe-1 | 2008 | |
| That's just not gonna happen. | Teşekkürler. | Fringe-1 | 2008 | |
| Is there anyone else here? | Evet Ajan Broyles? | Fringe-1 | 2008 | |
| Freeze! | Kanındaki asalak kan akışını engelliyor. | Fringe-1 | 2008 | |
| Hey, hey! Back off! | Zar zor. | Fringe-1 | 2008 | |
| Just making popcorn. | Senin de uykuya ihtiyacın var gibi görünüyor. | Fringe-1 | 2008 | |
| Walter, i'm with a woman in her mid 20s. | Çünkü her şeyi bilmiyorum. Sen beni... | Fringe-1 | 2008 | |
| Due to an overdose of anesthesia. | Onu etkileyen açık laboratuar malzemelerinin oluşturduğu kimyasal reaksiyon... | Fringe-1 | 2008 | |
| Unfortunately, i don't have a defibrillator! | Ben kimseyi öldürmedim. | Fringe-1 | 2008 | |
| I'd ask you what you wanted the camera for, | John'u buraya getirmeleri için Ulusal Güvenlik'ten izin alacağım. | Fringe-1 | 2008 | |
| Here, at massive dynamic. | 10 dakika uzaktayım. Güneyden geliyorum. | Fringe-1 | 2008 | |
| Overseas, we have responsibilities | Soruş tarzı sanki bir şeyler biliyormuş gibiydi. | Fringe-1 | 2008 | |
| The right to direct private armies, | Teşekkürler. Biz, öyle yapacağız. | Fringe-1 | 2008 | |
| About the details of your investigation? | ...hâlâ hafızasındadır. Yani benim hafızamda. | Fringe-1 | 2008 | |
| "I waive my constitutional right | Ama sana söylüyorum Kendine zarar vereceksin. | Fringe-1 | 2008 | |
| I, however, will. | Seni bırakacaktık. | Fringe-1 | 2008 | |
| Well, of course you will. What have you got to lose? | Sanırım yaptım. | Fringe-1 | 2008 | |
| Then you know the truth about peter's medical history. | Çünkü seni bu kadar iyi yapan bu memnuniyetsizliğin. | Fringe-1 | 2008 | |
| I've been meaning to ask you to | Büyüyorsun. | Fringe-1 | 2008 | |
| forgive me, father, for i have sinned. | Siz ikiniz çok iyi çalışıyorsunuz ve ben bunu sevmiyorum. | Fringe-1 | 2008 | |
| do you believe that god can speak to you, father? | Şüpheli bir şey görürseniz lütfen Şerif Golightly'yle temasa geçin. Şüpheli bir şey görürseniz lütfen Şerif Golightly'yle temasa geçin. Şüpheli bir şey görürseniz lütfen Şerif Golightly'yle temasa geçin. | Fringe-1 | 2008 | |
| thank you. | Ufak bir plân değişikliği var. Yoldayken bilgilendireceğim seni. Nereye gidiyoruz? | Fringe-1 | 2008 | |
| you're not on any medication, walter. | ...kahvelerimizi içerek gazete okuduğumuzu. | Fringe-1 | 2008 | |
| it's horrible. | Çok garip. | Fringe-1 | 2008 | |
| we'll have to dig out their personal effects | Kimlik tespiti için şahsi eşyalarına bakmamız gerek. 1 | Fringe-1 | 2008 | |
| was always your problem. | O halde her zaman buralardaymışlar. | Fringe-1 | 2008 | |
| imagine that's why | Şimdi de reaksiyonu başlatmak için 10 ml... | Fringe-1 | 2008 | |
| i suppose i should've followed in your footsteps. | Markham? | Fringe-1 | 2008 | |
| oh i see. | Anlıyorum. | Fringe-1 | 2008 | |
| 'scuse me. | Affedersiniz. Şu kamerayı çıkarabilir misiniz? | Fringe-1 | 2008 | |
| can you please extract this camera? | Yani zamanda yolculuk ediyorlar. Hayır. | Fringe-1 | 2008 | |
| i want you to note all the people on this video. | Görüntülerdeki bütün insanları not et. | Fringe-1 | 2008 | |
| cross check them with the victims. | Kurbanlarla karşılaştır. | Fringe-1 | 2008 | |
| if we're lucky, maybe she caught whoever did | Şanslıysak, belki kimin yaptığını... | Fringe-1 | 2008 | |
| stop. go back. | Dur, geri gel. | Fringe-1 | 2008 | |
| can you close in on that woman? | Şu kadına yaklaşabilir misin? | Fringe-1 | 2008 | |
| that backpack. | Şu çanta. | Fringe-1 | 2008 | |
| i just saw that woman, that backpack wasn't there. | O kadını demin gördüm, çantası yoktu. | Fringe-1 | 2008 | |
| has anyone seen | Kişisel eşyalar arasında mavi bir sırt çantası gören oldu mu? | Fringe-1 | 2008 | |
| so someone took the bag from her? | Yani biri çantayı ondan aldı mı? | Fringe-1 | 2008 | |
| got off the bus before the attack? | Saldırı gerçekleşmeden otobüsten mi indi yani? | Fringe-1 | 2008 | |
| who is she? | Kadının adı ne? | Fringe-1 | 2008 | |
| evelina mendoza. | Evelina Mendoza. | Fringe-1 | 2008 | |
| she's a federal employee. | Federal çalışan. | Fringe-1 | 2008 | |
| what's her job? | Hangi işte? | Fringe-1 | 2008 | |
| oh, my god. she's dea. | Aman Tanrım, DEA'den. | Fringe-1 | 2008 | |
| the woman who died on the bus, whose backpack was stolen, | Çantası çalınmış olan kadın.. | Fringe-1 | 2008 | |
| she was a drug enforcement agent. | ...DEA ajanıymış. Gizli. | Fringe-1 | 2008 | |
| she had a handler, grant davidson. | Bir denetimcisi varmış. Grant Davidson. | Fringe-1 | 2008 | |
| i wanna bring him in for questioning. | Sorgulama için getirteceğim. | Fringe-1 | 2008 | |
| i apologize if i wasn't helpful on the phone. | Telefonda yardımcı olamadıysam affedin. | Fringe-1 | 2008 | |
| i needed to ask my superiors | Üslerimden, Eve hakkında konuşmak için izin almam gerekiyordu. | Fringe-1 | 2008 | |
| our condolences. | Başınız sağ olsun. | Fringe-1 | 2008 | |
| from her records she seemed | Dosyasına bakılırsa örnek bir ajanmış. | Fringe-1 | 2008 | |
| ah, she was. | Öyleydi. | Fringe-1 | 2008 | |
| can you tell us about the case she was working on? | Üstünde çalıştığı davadan bahsedebilir misiniz? | Fringe-1 | 2008 | |
| to infiltrate the east coast representatives | ...bir uyuşturucu kartelinin doğu yakası koluna sızmakla görevlendirildi. Üzerinde işaret yok. | Fringe-1 | 2008 | |
| we'd been bangin' on them for over a year. | Bir yıldan fazladır peşlerindeydik. Beni aradı... | Fringe-1 | 2008 | |
| she was scared. | Korkuyordu. | Fringe-1 | 2008 | |
| said she heard members of the cartel | Kartel üyelerinin "Düzen" diye bir şeyden bahsettiklerini duyduğunu söyledi. | Fringe-1 | 2008 | |
| i told her i never heard of it. | Ben de ona bunu hiç duymadığımı söyledim. | Fringe-1 | 2008 | |
| it appears whoever attacked the bus this morning | Otobüse kim saldırdıysa, istediği... | Fringe-1 | 2008 | |
| was interested in one of her effects. | ...onun eşyasıymış gibi görünüyor. | Fringe-1 | 2008 | |
| do you have any idea what she could've been carrying? | Ne taşıdığı konusunda herhangi bir fikriniz var mı? | Fringe-1 | 2008 | |
| i wish i could be more helpful. | Keşke yardımcı olabilsem. | Fringe-1 | 2008 | |
| you have been, agent davidson. | Yeterince oldunuz, Ajan Davidson. | Fringe-1 | 2008 | |
| uh, i've been asked to officially i.d. her body. | Benden cesedi resmi olarak tanımlamam istendi. | Fringe-1 | 2008 | |
| i suppose that won't be a problem. | Umarım sizin açınızdan sorun yoktur. | Fringe-1 | 2008 | |
| have you spoken with her family? | Ailesine haber verdiniz mi? | Fringe-1 | 2008 | |
| uh, there's a brother she doesn't talk to. | Konuşmadığı bir kardeşi var. | Fringe-1 | 2008 | |
| i didn't realize how hard this was gonna be. | Bu kadar zor olacağını tahmin etmemiştim. | Fringe-1 | 2008 | |
| you don't have to explain. | Söylemene gerek yok. | Fringe-1 | 2008 | |
| i know what it's like to lose someone | Beraber çalıştığın birini kaybetmenin nasıl olduğunu bilirim. | Fringe-1 | 2008 | |
| i'd uh i'd like to say good bye. | Ben... Ben bir elveda demek istiyorum. Evet. | Fringe-1 | 2008 | |
| walter just kinda locked in. | Her ekip liderinde bunun gibi bir mikrofon olacak. | Fringe-1 | 2008 | |
| from a priest over at st. anne's. | Sanki onlarda, bilemiyorum... | Fringe-1 | 2008 | |
| and look. all of them are dated | Peter. | Fringe-1 | 2008 | |
| but that doesn't make me any less interested | İşte bu yüzden onu kendimiz bulmalıyız. | Fringe-1 | 2008 | |
| which requires me to have the ability | Ama projelerinden birinde ilaç bölümü ile çalışıyor. | Fringe-1 | 2008 | |
| occam's razor. | Göreceğiz. | Fringe-1 | 2008 |