Search
English Turkish Sentence Translations Page 20380
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Where would you like to go, Jake? | Nereye gitmek istersin, Jake? | Free Birds-1 | 2013 | |
| Wherever we are needed, S.T.E.V. E... Wherever we are needed. | Bize nerede ihtiyaçları varsa oraya, S.T.E.V.E.. Nerede ihtiyaçları varsa. Bize ihtiyaç duyulan her yere, S.T.E.V.E. Bize ihtiyaç duyulan her yere. | Free Birds-1 | 2013 | |
| So, is this turkey paradise? | Burası hindi cenneti, öyle mi? Burası hindi cenneti mi? | Free Birds-1 | 2013 | |
| Wow, you're moving pretty fast for a Pisces. | Balık burcuna göre oldukça hızlısın. Bir balık burcuna göre oldukça hızlı gidiyorsun. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Whatever that is. | Neyse artık. Her neyse artık. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Oh, my. | Aman... | Free Birds-1 | 2013 | |
| "UP AROUND THE BEND") | "Bekleyin daha bitmedi" | Free Birds-1 | 2013 | |
| Jake, what happened? You were only gone like a second! | Jake, ne oldu? Daha gideli bir saniye olmadı! Jake, ne oldu? Gidelin daha birkaç saniye bile olmadı! | Free Birds-1 | 2013 | |
| I've actually been gone for years. | Aslında yıllar öncesine gittim. Aslında gidelim yıllar oldu! | Free Birds-1 | 2013 | |
| Have you heard about the turducken?! | Turducken diye bir şeyden haberiniz var mı? Hindevuk hakkında bir şeyler duydun mu? | Free Birds-1 | 2013 | |
| Keep it high. | Yüksekte tut. | Free Fall-1 | 2014 | |
| Babe, you promised we were gonna get away. | Bebeğim hani beraber bir yerlere gidecektik. | Free Fall-1 | 2014 | |
| You know I want to. I can't. Maybe in a couple years. | Benim de istediğimi biliyorsun.Ama gidemem. Belki bir kaç yıl sonra. | Free Fall-1 | 2014 | |
| You're not gonna be thankful when you're 50 | 50 yaşına geldiğinde ne yapacaksın. | Free Fall-1 | 2014 | |
| and wasting your life in a cubicle. | hayatın geçiyor. | Free Fall-1 | 2014 | |
| You don't feel the same way, I see. | Aynı şeyi istemiyorsun. | Free Fall-1 | 2014 | |
| All right, badass. | Tamam canım. | Free Fall-1 | 2014 | |
| Come on, you're the only thing keeping me here. | Beni burada tutan tek şey sensin. 1 | Free Fall-1 | 2014 | |
| Come on, I'm done losing the rat race. 1 | Haydi mevkiimi kaybedersem biterim. | Free Fall-1 | 2014 | |
| There are things I want in life and my job helps me get those things. | Hayatta istediğim şeyler var işim de bunları elde etmem için yeterli. | Free Fall-1 | 2014 | |
| Babe. | Hayatım. | Free Fall-1 | 2014 | |
| Come on, keep it high. | Haydi, yükseğe kaldır. | Free Fall-1 | 2014 | |
| You've never been there. | Orada hiç olmadın. | Free Fall-1 | 2014 | |
| There's a calm that comes over you. | Seni takip eden biri var arkanda. | Free Fall-1 | 2014 | |
| The water. | Su. | Free Fall-1 | 2014 | |
| We could be the ones. | Biz olabiliriz. | Free Fall-1 | 2014 | |
| We could be the ones that got away. | Beraber bir yerlere kaçabiliriz. | Free Fall-1 | 2014 | |
| And what about the mortgage? | Peki ya ipotek işi? | Free Fall-1 | 2014 | |
| I just refinanced. | Ben senetleri öderim. | Free Fall-1 | 2014 | |
| And I have my student loans. | ve öğrenci kredilerim var. | Free Fall-1 | 2014 | |
| You know how important this job is. | Bu işin ne kadar önemli olduğunu biliyorsun. | Free Fall-1 | 2014 | |
| It's a pleasure to be here. | Burada olmak büyük keyif. | Free Fall-1 | 2014 | |
| Our first question... | İlk sorumuz... | Free Fall-1 | 2014 | |
| Look it. Your real love's here. | Şuna bak. Gerçek aşkın orada. | Free Fall-1 | 2014 | |
| You can box with him. | Onunla boks yapabilirsin. | Free Fall-1 | 2014 | |
| And we want jobs here in America. | Ve biz Amerika'da iş istiyoruz. | Free Fall-1 | 2014 | |
| You know he's the 38th richest man in the world? | Dünya'nın en zengin 38. kişisi olduğunu biliyor musun? | Free Fall-1 | 2014 | |
| Yeah, well, if that's rich, then I don't want to be rich. | Eğer zenginlik buysa, ben istemiyorum. | Free Fall-1 | 2014 | |
| Will you stop? | Susar mısın? | Free Fall-1 | 2014 | |
| ...really hard to get it down, | ...üstesinden gelmek gerçekten zor, | Free Fall-1 | 2014 | |
| but our companies are making huge profits. | ama şirketlerimiz büyük kar yapıyorlar. | Free Fall-1 | 2014 | |
| And which have you become, ignorant or apathetic? | ve hanginiz kendini yararsız ve cahil hissetti? | Free Fall-1 | 2014 | |
| ...only half cheaper | ...yarı fiyatına | Free Fall-1 | 2014 | |
| but maybe even a three quarter... | belki de üçte bir fiyatına... | Free Fall-1 | 2014 | |
| Oh, come on. | Hadisene. | Free Fall-1 | 2014 | |
| A good one. | İyiydi. | Free Fall-1 | 2014 | |
| People trust our company and what we do. | İnsanlar şirketimize ve ne yaptığımıza güveniyorlar. | Free Fall-1 | 2014 | |
| And I just hope that I can always live up to it. | ve ben de hep buna göre yaşamayı umuyorum. | Free Fall-1 | 2014 | |
| I believe I can because, not knowingly, | İnanıyorum, yapabilirim, çünkü biliyorum ki, | Free Fall-1 | 2014 | |
| I have never, ever done anything that's been dishonest. | Dürüst olmayan bir şey hiç yapmadım. | Free Fall-1 | 2014 | |
| Left your key card on your desk again? | Kartını yine masanda mı unuttun? | Free Fall-1 | 2014 | |
| I got you. | Yardım edeyim. | Free Fall-1 | 2014 | |
| So, any plans for the 4th? | Ayın dördüne planların var mı? | Free Fall-1 | 2014 | |
| No plans. I'm just gonna enjoy the holiday weekend. | Planım yok sadece hafta sonu eğleneceğim. | Free Fall-1 | 2014 | |
| Bet you can't wait to get out of here. | Oradan çıkmak istemeyeceğine bahse girerim. | Free Fall-1 | 2014 | |
| No, working the double shift. I can use the holiday pay. | Hayır, çift vardiya çalışıyorum. Tatil parasını alacağım. | Free Fall-1 | 2014 | |
| Your kids all right? | Çocukların iyi mi? | Free Fall-1 | 2014 | |
| Yeah, they're fine. | Evet harikalar. | Free Fall-1 | 2014 | |
| What's with the long face, then? | Suratın neden asık o zaman? | Free Fall-1 | 2014 | |
| This is you. | İşte geldi. | Free Fall-1 | 2014 | |
| There you go. Okay. | İşte oldu. Tamam. | Free Fall-1 | 2014 | |
| If you need to talk, I'm here. | Konuşmak istersen buradayım. | Free Fall-1 | 2014 | |
| Something terrible's happened. | Çok kötü bir şey oldu. | Free Fall-1 | 2014 | |
| This can't be easy to hear, | Bunu nasıl diteceğim bilmiyorum, | Free Fall-1 | 2014 | |
| but they found Mike dead this morning out front. | ama Mike'ı bu sabah ön kapıda ölü buldular. | Free Fall-1 | 2014 | |
| Apparently suicide. | Muhtemelen intihar. | Free Fall-1 | 2014 | |
| He threw himself from the top of the building. | Kendini binanın tepesinden aşağı atmış. | Free Fall-1 | 2014 | |
| Oh, my God. I'm sorry. | Aman Tanrım. Üzgünüm. | Free Fall-1 | 2014 | |
| You okay? I'm so sorry, Jane. | İyi misin? Çok üzgünüm, Jane. | Free Fall-1 | 2014 | |
| They already packed all of Mike's stuff. | Mike'ın tüm eşyalarını götürdüler. | Free Fall-1 | 2014 | |
| I can't believe they moved so fast. | Bu kadar çabuk topladıklarına inanamıyorum. | Free Fall-1 | 2014 | |
| Everyone. | Herkes lütfen. | Free Fall-1 | 2014 | |
| Can you gather around? | Toplanır mısınız? | Free Fall-1 | 2014 | |
| As soon as I heard the very distressing news, | Bu üzücü haberi duyar duymaz, | Free Fall-1 | 2014 | |
| I wanted to be here in person with you all | kötü zamanda kişisel olarak | Free Fall-1 | 2014 | |
| at this very difficult time. | burada olmak istedim. | Free Fall-1 | 2014 | |
| We all have a huge hole in our heart this morning. | Bu sabah kalbimizde derin bir üzüntü var. | Free Fall-1 | 2014 | |
| Especially me. | Özellikle benim. | Free Fall-1 | 2014 | |
| Because not only was Mike my employee... | Çünkü Mike sadece çalışanım değil... | Free Fall-1 | 2014 | |
| he was also my friend. | aynı zamanda arkadaşımdı da. | Free Fall-1 | 2014 | |
| We are like a family here | Burada aile gibiyiz | Free Fall-1 | 2014 | |
| and we must all stick together. | ve hep beraber olmalıyız. | Free Fall-1 | 2014 | |
| As Winston Churchill said, | Winston Churchill'in dediği gibi, | Free Fall-1 | 2014 | |
| "Success is not final. | "Başarı son değildir. | Free Fall-1 | 2014 | |
| Failure is not fatal. | Acizlik ise öldürücü değildir. | Free Fall-1 | 2014 | |
| It's the courage to continue that counts." | Asıl önemlisi cesaretle devam etmektir." | Free Fall-1 | 2014 | |
| We will continue Mike's great work. | Mike'ın bıraktığı yerden devam edeceğiz. | Free Fall-1 | 2014 | |
| God bless you all. | Tanrı hepinizi korusun. | Free Fall-1 | 2014 | |
| God bless Mike. | Tanrı Mike'ı bağışlasın. | Free Fall-1 | 2014 | |
| Jane, a word. | Jane, bir şey diyeceğim | Free Fall-1 | 2014 | |
| How could a man... | Bir insan nasıl... | Free Fall-1 | 2014 | |
| This must have been the last view that he had | Binadan atlamadan önce son gördüğü | Free Fall-1 | 2014 | |
| before he jumped off the building. | bu manzaraydı sanırım. | Free Fall-1 | 2014 | |
| Poor Mike. | Zavallı Mike. | Free Fall-1 | 2014 | |
| You knew him well, didn't you? | Onu iyi tanırdın, değil mi? | Free Fall-1 | 2014 | |
| Yes, sir. | Evet, efendim. 1 | Free Fall-1 | 2014 | |
| What was his mindset? 1 | Kafasında neler vardı? | Free Fall-1 | 2014 | |
| That's just the thing. | Bu da düşünülmesi gereken nokta. | Free Fall-1 | 2014 | |
| I never thought Mike would be capable of something like this. | Mike'ın böyle bir şey yapabileceği aklımın ucundan geçmezdi. | Free Fall-1 | 2014 | |
| Well, we never know what we're capable of. | Neler yapabileceğimizi hiç bir zaman anlamadı. | Free Fall-1 | 2014 |