Search
English Turkish Sentence Translations Page 20377
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| where I could never hurt anyone again. | ...böylece tekrar birilerini incitemezdim. Böylelikle kimseye zarar veremezdim. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Then, he arrived. The Great Turkey. | Sonra o belirdi. Yüce Hindi. Sonra o geldi. Yüce Hindi. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Listen to me, young Jake! | Kulak ver bana, genç Jake! Beni iyi dinle, genç Jake! | Free Birds-1 | 2013 | |
| He told me about my destiny. | Bana kaderimden bahsetti. Bana kaderimi anlattı. | Free Birds-1 | 2013 | |
| He gave me the sacred time knob and then told me... | Sonra bana kutsal kapı kolunu verdi ve şöyle dedi... Kutsal Zaman Tokmağını verdi ve... | Free Birds-1 | 2013 | |
| The most important thing for you to remember | Asla unutmaman gereken şey şu... ...unutmamam gereken en önemli şeyin... | Free Birds-1 | 2013 | |
| is that you must never give up | ...yoluna ne çıkarsa çıksın asla pes etmemem gerektiğiydi. ...yolumda ne durursa dursun... | Free Birds-1 | 2013 | |
| no matter what stood in my way. | ...asla ama asla pes etmemem olduğunu söyledi. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Jake, I'm sorry, that must have been really hard to leave your family, | Jake, üzgünüm, ailenden ayrılmak gerçekten çok zor olmalı ama... Jake, üzgünüm, ailenden ayrılmak çok zor olmalıydı. | Free Birds-1 | 2013 | |
| but storming a fort full of armed humans is a terrible idea. | ...içerisi silahlı insanlarla dolu bir kaleye öylece dalmak çok kötü bir fikir. Ama silahlı insanlarla dolu kasabaya girmek çok kötü bir fikir. | Free Birds-1 | 2013 | |
| I have a plan. I discovered where the hunters store their weapons. | Bir planım var. Avcıların silahlarını nerede tuttuklarını öğrendim. Bir planım. Avcıların silahlarını nerede tuttuğunu keşfettim. | Free Birds-1 | 2013 | |
| We destroy the weapons, we stop the feast. | Silahları yok edersek, ziyafeti de durdurabiliriz. Silahları yok edersek, ziyafeti de engellemiş oluruz. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Yeah. And the hunters won't be a threat and the flock will be safe. | Evet. Böylece avcılar da tehdit olmaktan çıkarlar, sürü de güvende olur. Evet. Avcılar tehdit olmaktan çıkar, yuva güvende olurdu. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Exactly! And Jenny's dream comes true. | Kesinlikle! Jenny'nin rüyaları da gerçek olur. Aynen öyle! Ve Jenny'nin de rüyaları da gerçekleşir. | Free Birds-1 | 2013 | |
| What? | Ne? Bir şey yok. Varım. Ne? | Free Birds-1 | 2013 | |
| Nothing. I'm in. | Hiçbir şey. Ben varım. | Free Birds-1 | 2013 | |
| So, what's your plan for getting in? | İçeri girmek için planın ne? Ee, içeri nasıl girmeyi düşünüyoruz? | Free Birds-1 | 2013 | |
| All right, you got the easy part. Yeah, yeah, what? | Sana kolay kısmı düşüyor. Evet, evet, neymiş o? En kolay iş senin. Evet, evet, nedir? | Free Birds-1 | 2013 | |
| I'm going to use my incredibly toned pecs and buttocks | Mükemmel kuvvetli göğüs kaslarımı ve kalça kaslarımı kullanarak... İnanılmaz derecede güçlü göğüslerimi ve kalçalarımı kullanarak... | Free Birds-1 | 2013 | |
| to throw you over the wall. Go! Ah! | ...seni duvarın diğer tarafına fırlatacağım. ...seni duvarın diğer tarafına atacağım. Git! | Free Birds-1 | 2013 | |
| Hm. Might have to adjust my angle. No! | Açıyı biraz ayarlamak gerekecek. Hayır! Açıyı tekrar ayarlamam gerekiyor. | Free Birds-1 | 2013 | |
| You're not adjusting anything! I have a better idea. | Hiçbir şeyi ayarlamıyorsun! Benim daha iyi bir fikrim var. Hayır, hiçbir şeyi tekrar ayarlamıyorsun. Benim daha iyi bir fikrim var. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Okay, if we carefully project our impact point, | Pekâlâ, darbe noktamızı dikkatle planlarsak zarar görmeden girebili... Eğer dikkatli ve doğru bir şekilde yaparsak güvenli bir şekilde içeri... | Free Birds-1 | 2013 | |
| Ah! I've got a splinter. | Elime kıymık battı. Parmağıma kıymık battı.. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Huh? What? | Ne? Ne? | Free Birds-1 | 2013 | |
| It's always the tiny ones that really hurt. | Küçük olanlar her zaman daha çok acıtır. Küçük olanlar her zaman daha çok acıtıyor. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Did anybody see you? Jake! Whoo! | Kimseyi görüyor musun? Jake! Kimse seni gördü mü? | Free Birds-1 | 2013 | |
| Hold on! This is amazing! Jake! | Dur biraz! Bu harika! Jake! Bu inanılmaz! Jake! | Free Birds-1 | 2013 | |
| This is incredible. I can't seem to catch this dot. | Bu inanılmaz. Noktayı hiç yakalayamayacakmışım gibi. Şu işe bak. Bu nokta yakalanılamaz görünüyor. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Oh, that hurt. | Acıttı. Acıttı. | Free Birds-1 | 2013 | |
| You gotta try this incredible workout. | Sen de bu antrenmanı denemelisin. Bunu kesinlikle sende denemelisin. | Free Birds-1 | 2013 | |
| One of us may have to do some recon to get a better look. | Birimiz etrafı daha iyi anlayabilmek için keşif yapmalı. Birimiz biraz bilgi toplamak için daha iyi bir yer bulmalı. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Really? Little nautical trick I picked up. | Gerçekten mi? Küçük bir denizcilik hareketi öğrenmiştim. Ciddi olamazsın. Öğrendiğim küçük bir denizci hilesi. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Thirty eight percent more magnification. | Yüzde seksen yakınlaştırma. % 38 daha çok yakınlaştırma sağlıyor. | Free Birds-1 | 2013 | |
| It goes "whomp" again! | Sonra tekrar vurdu! Yine "whomp" diye ses çıkardı. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Hey, where are the dogs? I think they're outside! | Köpekler nerede? Dışarıdalar herhalde. Köpekler nerede? Galiba dışarıdalar. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Okay, I'm gonna rig the powder barrels by the weapons shed. | Silah kulübesini barutla dolduracağım. Pekala, ben kulübenin yanındaki barutları halledeceğim. | Free Birds-1 | 2013 | |
| You rig the barrels in the wagon. We'll blow the place sky high. | Varilleri vagona doldur. Mekanı havaya uçururuz. Sende arabadakileri hallet. Bu yeri havaya uçuracağız. | Free Birds-1 | 2013 | |
| No weapons... No Thanksgiving! | Silah yoksa... Şükran Günü de yok! Silah olmazsa. Şükran Günü de olmaz. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Move out! | Kımılda! Başlayalım. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Oh! But Mummy! | Ama anne! Ama anneciğim! | Free Birds-1 | 2013 | |
| Ah! I don't want to wear short pants! | Kısa pantolon giymek istemiyorum. Kısa pantolon giymek istemiyorum! | Free Birds-1 | 2013 | |
| Psst! Space Turkey. He sleeps with his eyes open. | Uzay Hindisi. O gözleri açık uyur. Uzay hindisi. O gözleri açık uyuyor. | Free Birds-1 | 2013 | |
| It's creepy. | Çok ürpertici. Ürkütücü. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Powder horn! | Barut boynuzu! Barut boynuzu! | Free Birds-1 | 2013 | |
| TFF! TFF! | HÖH! HÖH! Büyükbaba Jake, boynuz hakkındaki hikayeyi anlatsana. Ö.H.B.! Ö.H.B.! | Free Birds-1 | 2013 | |
| Grandpa Jake, tell us the story again about the horn. | Büyükbaba Jake, boynuzla ilgili bize hikaye anlatsana. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Oh ho! That old chestnut? | Eski kestane rengi olanı mı? Hayır, o eski hikaye mi? | Free Birds-1 | 2013 | |
| I think the Space Turkey has gone crazy. | Uzay Hindisi kafayı yiyor galiba. Galiba uzay hindisi kafayı yedi. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Stupid mutts! | Aptal itler! Aptal köpekler! | Free Birds-1 | 2013 | |
| What is that? | O ne? Ranger adındaki biri kanıt isteyebilir. O da nedir? | Free Birds-1 | 2013 | |
| Somebody named Ranger might need a little proof. | Ranger adında biri kanıt isteyebilir. | Free Birds-1 | 2013 | |
| What is it? It's... It's... | Bu da ne? Bu... Bu... Bu da ne? Bu... bu... | Free Birds-1 | 2013 | |
| That's two! We did it! | Bu iki! Başardık! Yangın! Yangın! Bu da iki. Başardık. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Fire! What's that noise? | Yangın! Bu ses ne böyle? Yangın! Bu gürültüde ne? | Free Birds-1 | 2013 | |
| It's a fire! Bucket Brigade! Wake up! We need water! Alarm! | Yangın var! Zincir yapın! Uyan! Su lazım! Alarm verin! Yangın! Bucket Brigade! Uyanın! Su getirin! Alarm! | Free Birds-1 | 2013 | |
| Okay, Furley. Play it cool and maybe they will take us back to the future | Pekâlâ, Furley. Eğer işini düzgün yaparsan belki de bizi geleceğe götürürler. Pekala, Furley. Çok iyi davran ki, belki bizi geleceğe götürebilirler. | Free Birds-1 | 2013 | |
| so we can have an excellent adventure. | Böylece mükemmel bir geleceğimiz olabilir. Böylelikle mükemmel bir macera yaşayabiliriz. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Ooh! What have you done?! | Ne yaptınız? Ne yaptınız siz? | Free Birds-1 | 2013 | |
| It was the Space Turkey. Tell them, Furley! Órale! | Uzay Hindisi yaptı. Söyle onlara, Furley! Ârale! Uzay hindisinin işiydi. Söyle onlara Furley. | Free Birds-1 | 2013 | |
| You've been to the fort! No! | Kaleye gittiniz! Hayır! Kasabaya mı gittiniz? Hayır. | Free Birds-1 | 2013 | |
| No, no, you don't understand! We destroyed the weapons and traps. | Yo, yo, anlamıyorsunuz! Silahlarını ve tuzaklarını yok ettik. Anlamıyorsunuz. Silahları ve tuzakları yok ettik. | Free Birds-1 | 2013 | |
| We even got the hunters' wagon. It's gone, we blew it up! | Az kalsın vagonlarını bile alıyorduk. O da gitti, patlattık! Avcı arabasını bile yok ettik. Hepsi gitti. Havaya uçtu. | Free Birds-1 | 2013 | |
| How did you do this? | Bunu nasıl yaptınız peki? Nasıl yaptınız? | Free Birds-1 | 2013 | |
| Actually, it was Jake's plan. Thanks, buddy. | Aslında Jake'in planıydı. Sağ ol, dostum. Aslında Jake'in planıydı. Teşekkürler dostum. | Free Birds-1 | 2013 | |
| How do we know you're telling the truth? | Doğruyu söylediğinizi nereden bileceğiz? Gerçeği söylediğinizi nereden bileceğiz? | Free Birds-1 | 2013 | |
| Excuse me, sorry. Jenny! Jenny, wait! | İzninizle, pardon. Jenny! Jenny, bekle! Affedersiniz, Jenny. Jenny, bekle. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Quickly! We need more water. Hurry! | Çabuk! Daha çok suya ihtiyacımız var. Acele et! | Free Birds-1 | 2013 | |
| Oh! We're under attack! Sound the alarms! | Saldırı altındayız! Alarm verin! Saldırıya uğradık! Alarmı çalın! | Free Birds-1 | 2013 | |
| Fortify the gate, little one! | Kapıyı destekle, küçük şey! Kapıyı güçlendirin hemen! | Free Birds-1 | 2013 | |
| Mother! I'll make sure the food is safe. | Anne! Yiyeceklerin güvende olup olmadığına bakacağım. Ben yemeklerin güvende olduğundan emin olacağım. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Captain Standish! Thank God you're here. | Yüzbaşı Kaptan Standish! Tanrı'ya şükür buradasın. Kaptan Standish! Tanrıya şükür buradasınız. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Are you going to eat that corn? | O mısırı yiyecek misiniz? | Free Birds-1 | 2013 | |
| What are we going to do?! Please say it wasn't the Indians. | Ne yapacağız? Lütfen bunu yapanın Kızılderililer olmadığını söyle. Ne yapacağız? Lütfen kızılderililer olmadığını söyle. | Free Birds-1 | 2013 | |
| It wasn't the Indians. A ha ha! | Kızılderililer değildi. Kızılderililer değildi. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Well, a traitor in our midst, perhaps. | O zaman hain aramızdan biridir belki de. İçimizden bir hain öyleyse, galiba. | Free Birds-1 | 2013 | |
| It was those bleeding birds. | O lanet kuşlardı. Kahrolası kuşlardı. | Free Birds-1 | 2013 | |
| You mean turkeys did this? | Hindiler mi yaptı diyorsun yani? Bunu hindiler mi yaptı diyorsun? | Free Birds-1 | 2013 | |
| Oh, they ain't regular birds. They got magical powers! | Onlar normal kuş değil. Sihirli güçleri var! Sıradan kuşlar değiller. Sihirli güçleri var. | Free Birds-1 | 2013 | |
| I've seen them disappear into thin air! | Gökyüzünde yok olduklarını gördüm. Havada küçülüp kaybolduklarını gördüm. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Seen another two flying in a giant egg. | İkisini de dev bir yumurtanın içinde uçtuklarını gördüm. Kocaman bir yumurtanın içinde uçtuklarını gördüm. | Free Birds-1 | 2013 | |
| They're playing with my mind. Trying to drive me crazy. | Zihnimle oynuyorlar. Beni delirtmeye çalışıyorlar. Aklımla oynuyorlar. Beni delirtmeye çalışıyorlar. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Well, I should say they've succeeded, eh? | Bunu başarmışlar diyebilirim o halde, değil mi? Başardıklarını söylemeliyim o zaman. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Well, then... Oh dear. | Pekâlâ, o zaman... Canım. Pekâlâ o zaman. Amanın. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Show me the way. | Yolu göster. Bana yolu göster. | Free Birds-1 | 2013 | |
| So, I guess this means you'll be heading home, | Bu demek oluyor ki eve gidiyorsun. | Free Birds-1 | 2013 | |
| to the future, now that your mission is done. | Geleceğe. Görevin bittiği için. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Actually, there's one more thing I need to do. | Aslında yapmam gereken bir şey daha var. Yapacak tek bir işim kaldı. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Ask you to come with me. | Benimle gelmeni istemem. Benimle gelebilir misin diye sormak. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Wait... | Dur biraz... Ciddi misin? Bekle... | Free Birds-1 | 2013 | |
| I know you said that your place was here with the flock. | Yerinin burası, sürünün yanı olduğunu söylediğini biliyorum. Buraya ait olduğunu söyledin biliyorum. | Free Birds-1 | 2013 | |
| But I figure the flock is safe now. | Ama sürü artık güvende. Ama hallettim. Yuva artık güvende. | Free Birds-1 | 2013 | |
| The hunters are gone... Reggie. | Avcılar gitti... Reggie. Avcılar artık... Reggie. | Free Birds-1 | 2013 | |
| No! No? | Olmaz. Olmaz mı? Hiç düşünmedin mi? Hayır! Hayır mı? | Free Birds-1 | 2013 | |
| Couldn't you maybe think about it? | Biraz düşünemez miydin? | Free Birds-1 | 2013 | |
| No, no, no, no! What is that? | Yo, yo, yo, yo! O da ne? Hayır, hayır, hayır, hayır! Bu da ne? | Free Birds-1 | 2013 | |
| Oh, no... | Olamaz... Hayır... | Free Birds-1 | 2013 | |
| He's not as aerodynamic as I'd hoped. | Beklediğim kadar aerodinamik değilmiş. Umduğum kadar aerodinamik değil. | Free Birds-1 | 2013 | |
| You led them right to us, Jake! | Onları doğrudan üstümüze çektin, Jake! Ben mi? Onları peşimize taktın, Jake! | Free Birds-1 | 2013 | |
| There you are. | İşte oradasınız. Olamaz. İşte buradasınız. | Free Birds-1 | 2013 |