Search
English Turkish Sentence Translations Page 20093
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| 'Cause you're the last one to see him alive. | Çünkü onu hayattayken son gören sensin. | Forever-1 | 2014 | |
| He's dead? | Öldü mü? Neler oldu? | Forever-1 | 2014 | |
| He was poisoned. | Zehirlenmiş. | Forever-1 | 2014 | |
| Mind telling us what you were doing | Kurbanla yemek yiyerek ne yapmaya çalıştığını söyler misin? | Forever-1 | 2014 | |
| Or, at least, that's what he said. | Ya da en azından o böyle söyledi. | Forever-1 | 2014 | |
| He and his wife never had children. | Karısıyla hiç çocukları olmamış. | Forever-1 | 2014 | |
| Right. My mom was not his wife. | Doğru. Annem karısı değildi. | Forever-1 | 2014 | |
| I never knew her, either. I grew up in foster care. | Onu hiç tanımıyordum da. Koruyucu ailede büyüdüm. | Forever-1 | 2014 | |
| And then, one day at work, this nice, old guy just shows up | Sonra bir gün işteyken, hoş, yaşlı bir adam yanıma gelip... | Forever-1 | 2014 | |
| and tells me what every foster kid dreams of | ...bana her üvey çocuğun hayalini kurduğu şeyi söylüyor: | Forever-1 | 2014 | |
| giving me up was a mistake, | Beni evlatlık vermesinin bir hata olduğunu,... | Forever-1 | 2014 | |
| that I wasn't just an orphan, that I was special. | ...sadece bir yetim değil özel biri de olduğumu. | Forever-1 | 2014 | |
| That still doesn't explain | Ama bu dediklerin restoranda... | Forever-1 | 2014 | |
| why you were fighting at a restaurant. | ...neden kavga ettiğinizi açıklamıyor. | Forever-1 | 2014 | |
| Well, then he dropped all this crazy stuff on me... | Sonra delice şeyler söylemeye başladı. | Forever-1 | 2014 | |
| Like how he was secretly a king | Yok efendim gizli bir kralmış da... | Forever-1 | 2014 | |
| and wanted to take me back to his old kingdom | ...beni krallığına götürüp bana elmaslarını vermek istiyormuş da. | Forever-1 | 2014 | |
| Did he show you the diamonds? | Sana elmasları gösterdi mi? | Forever-1 | 2014 | |
| I've seen enough diamonds | O büyüklüktekilerin gerçek olmadıklarını... | Forever-1 | 2014 | |
| And clearly, he was a fake, too. | Belli ki o da sahte biriymiş. | Forever-1 | 2014 | |
| He told me that I had to keep everything a secret | Her şeyi sır olarak saklamam gerektiğini yoksa karısının... | Forever-1 | 2014 | |
| I don't blame you. It's so ridiculous. | Sizi suçlamıyorum. Çok saçma şeyler bunlar. | Forever-1 | 2014 | |
| Lydia, I, uh, I'm not sure how tell you this... | Lydia, bunu nasıl diyeceğimi bilmiyorum... | Forever-1 | 2014 | |
| Because everything he said was true. | Çünkü dedikleri doğruydu. | Forever-1 | 2014 | |
| Your father was a king... | Baban bir kraldı. Urkesh'in son kralı. | Forever-1 | 2014 | |
| But that would make me... | O zaman ben de... Prensessin. | Forever-1 | 2014 | |
| And an orphan. | Ve yetim. Bir daha. | Forever-1 | 2014 | |
| Yo, Lydia. | Lydia. Molan bitti. | Forever-1 | 2014 | |
| Looks like this princess is back on the clock. | Prensesin çalışması gerekiyor. | Forever-1 | 2014 | |
| No, no, no, not that one. Just say the one before. | Hayır, hayır, o değil. Ondan öncekini söyle. | Forever-1 | 2014 | |
| Many a mickle makes a muckle. | Damlaya damlaya göl olur. | Forever-1 | 2014 | |
| I still can't get it. | Hâlâ anlayamıyorum. Henry! Gelip merhaba desene. | Forever-1 | 2014 | |
| Hi. | Merhaba. Merhabalar. | Forever-1 | 2014 | |
| That's my cousin Lachlann. | Kuzenim Lachlann. | Forever-1 | 2014 | |
| "Lohk lunn. " | "Lohk lunn." İşte dediğim gibi. | Forever-1 | 2014 | |
| I have to go now and take care of me sheep. | Gidip koyunlarıma bakmam gerekiyor. | Forever-1 | 2014 | |
| Cheerio the nou, Abraham. | Görüşmek üzere Abraham. Görüşmek üzere kuzen. | Forever-1 | 2014 | |
| How do you like that? | Nasıl buldun? | Forever-1 | 2014 | |
| That's my third cousin twice removed, mm? | 3. nesil kuzenim. | Forever-1 | 2014 | |
| He's Scottish. | İskoçyalı. Viskiyi sevmeme şaşmalı. | Forever-1 | 2014 | |
| Turns out my family has their own tartan pattern. | Ailemin kendilerine has İskoç kumaşı varmış. | Forever-1 | 2014 | |
| Hey, do you think I could pull off a kilt? | İskoç eteği bana gider mi? Mis gibi bacaklarım var. | Forever-1 | 2014 | |
| Henry. What's wrong? | Henry. Neye canın sıkıldı? | Forever-1 | 2014 | |
| I just worry that your mother and I deprived you. | Annenle seni mahrum bıraktığımız için üzgünüm. | Forever-1 | 2014 | |
| Of what? | Neyden? Bundan. Ailenden. | Forever-1 | 2014 | |
| All the aunts and uncles and cousins on the Morgan side | Morgan soyundan hiç tanışmadığın... | Forever-1 | 2014 | |
| whom you never met. | ...hala ve amcanlarından. | Forever-1 | 2014 | |
| Well, I never met them because my dad was immortal. | Bana inanıyorsun. Peki ama neden? Babam ölümsüz olduğu için onlarla hiç tanışamadım. | Forever-1 | 2014 | |
| Would have made family reunions a bit awkward, | Aile toplantıları yapsak sence de tuhaf olmaz mıydı? | Forever-1 | 2014 | |
| No, no. | Kalsın. | Forever-1 | 2014 | |
| The three of us were all the family I ever wanted. | Zaten üçümüz hayatta sahip olmak istediğim aileydi. | Forever-1 | 2014 | |
| Did it ever get lonely for you, being an only child? | Tek çocuk olman sana hiç yalnızlık çektirdi mi? | Forever-1 | 2014 | |
| Other than the summer | İngiltere'de beni leş gibi bir tarlada bıraktığın yaz dışında mı? | Forever-1 | 2014 | |
| Did... did you and mom ever think about having other kids? | Annemle çocuk yapmayı mı istiyordunuz? | Forever-1 | 2014 | |
| There was a moment. | Bir zamanlar. | Forever-1 | 2014 | |
| Look what I've done... | Yaptığım çok ayıp. | Forever-1 | 2014 | |
| Bored your bride to sleep on your wedding night. | Gelini düğün gecesinde sıkıntından patlattım. | Forever-1 | 2014 | |
| I'm sure she'll forgive you. | Eminim seni affedecektir. | Forever-1 | 2014 | |
| Our wedding night was a decade ago. | Düğün gecemiz 10 yıl önceydi. Balayında olduğunuzu sanıyordum. | Forever-1 | 2014 | |
| It is. | Balayındayız. | Forever-1 | 2014 | |
| We just never got around to taking it the first time. | Daha önce çıkma şansımız olmadı. | Forever-1 | 2014 | |
| You mean children got in the way? | Çocuklar yüzünden mi? Evet. Evet. | Forever-1 | 2014 | |
| One... Abraham. | Tek çocuk, Abraham. | Forever-1 | 2014 | |
| A gift for young Abraham. | Genç Abraham'a benden bir hediye. | Forever-1 | 2014 | |
| It was given to me by my father, and to him by his father, | Bana babam verdi. Babama da babası vermiş. | Forever-1 | 2014 | |
| going back to the first of our line. | Nesilden nesile geçmiş. | Forever-1 | 2014 | |
| N no. | Olmaz. Bu yüzük oğluna verilmeli. | Forever-1 | 2014 | |
| I don't wish to burden my son. | Oğluma yük olmasını istemiyorum. | Forever-1 | 2014 | |
| Do you know what I wish for him? | Onun için ne istediğimi biliyor musun? | Forever-1 | 2014 | |
| That he grows up to be something other than a king. | Büyüdüğünde kraldan başka bir şey olmasını. | Forever-1 | 2014 | |
| That's why he's leaving Urkesh. | Bu yüzden Urkesh'ten ayrılacak. | Forever-1 | 2014 | |
| I will return to face whatever fate awaits me... | Kaderimde yazanlarla yüzleşmek için geri döneceğim. | Forever-1 | 2014 | |
| A sacrifice I will make happily, | Bu fedarkârlığı, oğlumun hayalleri neyse... | Forever-1 | 2014 | |
| Isn't that what every father wishes? | Her babanın isteği bu değil midir zaten? | Forever-1 | 2014 | |
| And mother. | Ve annenin. | Forever-1 | 2014 | |
| Best of luck to you both. | Size hayatta bol şanslar. | Forever-1 | 2014 | |
| Yes. Sorry. Thank you. | Affedersiniz. Teşekkürler. | Forever-1 | 2014 | |
| I I'm good. Thank you. | Ben almayacağım. Teşekkürler. Ben de. | Forever-1 | 2014 | |
| Just a couple quick questions about your husband. | Kocanız hakkında ayaküstü birkaç soru soracağım. | Forever-1 | 2014 | |
| Look, we know this isn't easy for you. | Sizin için kolay bir durum olmadığını biliyoruz. | Forever-1 | 2014 | |
| But were you aware that he was ever, uh... | Kocanızın sizi aldattığını... | Forever-1 | 2014 | |
| You know, unfaithful? | ...biliyor muydunuz? | Forever-1 | 2014 | |
| That was 25 years ago. | Bu 25 yıl önceydi. | Forever-1 | 2014 | |
| Do you mind telling us the circumstances? | Sakıncası yoksa olanları anlatabilir misiniz? | Forever-1 | 2014 | |
| When my husband and I realized | Çocuğumuz olamacağını öğrendiğim zaman... | Forever-1 | 2014 | |
| I became very depressed. | ...bunalıma girdim. | Forever-1 | 2014 | |
| Having lost his throne, he had already suffered so much. | Tahtıdını kaybettiğinde zaten yeterince acı çekmişti. | Forever-1 | 2014 | |
| Then, to know that the bloodline would die with him... | Ve ölümüyle neslin sona erdiğini öğrenince... | Forever-1 | 2014 | |
| I blamed myself. | ...kendimi suçladım. Ama yine de şanslı sayılırım. | Forever-1 | 2014 | |
| Even after you found out about his illegitimate child? | Gayri meşru çocuğunu öğrendikten sonra bile mi? | Forever-1 | 2014 | |
| What did you say? | Ne dediniz siz? | Forever-1 | 2014 | |
| He didn't tell you about his daughter? | Size kızından bahsetmedi mi? Kocanız öldüğünü öğrenince... | Forever-1 | 2014 | |
| he reached out, offered his daughter a bunch of money. | ...kızıyla iletişime geçip ona yüklü miktar para teklif etmiş. | Forever-1 | 2014 | |
| Diamonds, actually. | Elmas desek daha doğru olur. | Forever-1 | 2014 | |
| Part of the royal treasure he used | Vizesini versinler diye konsolosluğa rüşvet teklif... | Forever-1 | 2014 | |
| to grease the consulate into issuing his visa. | ...etmek için kullandığı kraliyet hazinesinin bir bölümü. | Forever-1 | 2014 | |
| Did you kill him to keep him from leaving the country with them? | Elmaslarla birlikte ülkeden gitmesin diye mi öldürdünüz onu? | Forever-1 | 2014 | |
| You think I killed him? | Onu benim öldürdüğümü mü düşünüyorsunuz? | Forever-1 | 2014 | |
| My husband was everything to me! | Kocam benim için dünyalara bedeldi! | Forever-1 | 2014 | |
| In another life, I would have been a queen, | Başka bir hayatta, bir kraliçe olur sarayda yaşayabilirdim. | Forever-1 | 2014 |