English
TurkishSearch
English Turkish Sentence Translations Page 20080
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Merry Christmas, Henry. | Mutlu Noeller Henry. | Forever-1 | 2014 |  |
| We've been robbed! | Soyulmuşuz! | Forever-1 | 2014 | |
| There. | Bak. | Forever-1 | 2014 | |
| The Tang Dynasty horse. See? | Tang Hanedanlığı atı. Gördün mü? | Forever-1 | 2014 | |
| It was right there! | Tam oradaydı! | Forever-1 | 2014 | |
| Are you sure you haven't misplaced it? | Yanlış hatırlamadığına emin misin? | Forever-1 | 2014 | |
| I resent the implication. My memory is like a steel trap. | İmana alındım. Hafızam çok iyidir. | Forever-1 | 2014 | |
| What kind of a monster | Nasıl bir canavar savunmasız bir ihtiyarı soyabilir? | Forever-1 | 2014 | |
| Well, I would hardly call you old. | Sana ihtiyar demek güç. 1 | Forever-1 | 2014 | |
| Me? No, I was talking about you. | Ben mi? Ben senden bahsediyorum. | Forever-1 | 2014 | |
| All right, look, go ahead. Do your thing. | Pekâlâ, sen devam et. İşini yap. | Forever-1 | 2014 | |
| Yeah, your "powers of observation" thing, | "Gözlemin gücü" işini... | Forever-1 | 2014 | |
| whatever you call it. | ...ne diyorsan işte. | Forever-1 | 2014 | |
| Find out who stole that horse! | Atı çalanı bul! | Forever-1 | 2014 | |
| It's a narrow space, indicating a suspect | Dar bir alan, şüphelinin ortalama yapı ve tertipte olduğunu gösteriyor. | Forever-1 | 2014 | |
| From the lack of smearing in the dust, | Tozdaki eksikliğe bakarsak... | Forever-1 | 2014 | |
| the suspect lifted the horse straight up, | ...şüpheli, gençliği ve gücü doğrularcasına dümdüz yukarı çekmiş. | Forever-1 | 2014 | |
| We are seeking a person of average build, | Ortalama boyutta, muhtemelen sağlak... | Forever-1 | 2014 | |
| Oh, that really narrows it down. | Bu listeyi gerçekten daraltır. | Forever-1 | 2014 | |
| Henry, this is a... this is a major case. | Henry, bu büyük bir dava. | Forever-1 | 2014 | |
| Abraham, please. | Abraham, lütfen. | Forever-1 | 2014 | |
| A major case involves losses of at least $100,000. | Büyük bir davada en az 100.000 dolarlık kayıp vardır. | Forever-1 | 2014 | |
| We'd be lucky if your alleged Tang horse | İddia ettiğin Tang atın 10.000 ederse şanslıyız. | Forever-1 | 2014 | |
| "Alleged"? W what are you saying? | İddia mı ettiğim? Ne diyorsun? | Forever-1 | 2014 | |
| You think it's fake? | Sahte mi sanıyorsun? | Forever-1 | 2014 | |
| It's always seemed a bit shiny to me. | O bana hep eski gelmişti. | Forever-1 | 2014 | |
| Now, if anything else goes missing... | Kaybolan başka bir şey olursa... | Forever-1 | 2014 | |
| Yeah, yeah, yeah. I'll call the police. | Evet, evet. Polisi ararım. | Forever-1 | 2014 | |
| Huh. Some Sherlock. | Sherlock seni. | Forever-1 | 2014 | |
| It is often when one least expects it | Genelde kader, birimiz beklerken gelir. | Forever-1 | 2014 | |
| We can't foresee it any more than we can escape it. | Kaçabildiğimizden fazlasını ileri göremeyiz. | Forever-1 | 2014 | |
| No matter how hard we run or hide, | Ne derece kaçtığımız veya saklandığımız fark etmeksizin... | Forever-1 | 2014 | |
| fate, like death, will always find us. | ...kader, ölüm gibi, bizi bulacaktır. | Forever-1 | 2014 | |
| Hey! Hi. Thank you. | Selam. Selam. Sağ ol. | Forever-1 | 2014 | |
| Look at you. | Bak hele. | Forever-1 | 2014 | |
| You're awful chipper for a Monday. | Bir pazartesi için çok neşelisin. | Forever-1 | 2014 | |
| Well, I walked here. | Yürüyerek geldim. | Forever-1 | 2014 | |
| I stopped at my local bakery for some coffee. | Yerel pastaneme uğrayıp kahve aldım. | Forever-1 | 2014 | |
| I feel bad saying this, but it's kind of nice | Söylemesi kötü olacak ama olay yerinin evinin aşağısında olması güzel bir şey. | Forever-1 | 2014 | |
| This your neighborhood? Mm hmm. | Evin buralarda mı? | Forever-1 | 2014 | |
| Pretty nice. | Çok güzelmiş. | Forever-1 | 2014 | |
| Washington Heights isn't what I pictured for you. | Washington Heights olacağını düşündüğüm bir yer değildi. | Forever-1 | 2014 | |
| And what exactly did you picture? | Ne düşünmüştün peki? | Forever-1 | 2014 | |
| Um, less nice? | Daha kötü bir yer. | Forever-1 | 2014 | |
| Yeah, well, Sean liked very nice, | Sizi temin ederim kesinlikle hastalığa yakalanmamıştır. Pekâlâ, Sean çok beğendi... | Forever-1 | 2014 | |
| so we settled on pretty nice, and I haven't moved. | ...biz de anlaştık ve buradan taşınmadım. | Forever-1 | 2014 | |
| Now, on the subject of "not so nice. " | Pek de iyi olmayan konuya gelirsek... | Forever-1 | 2014 | |
| Vic was probably in the crosswalk. | ...kurban muhtemelen yaya yolundaydı. | Forever-1 | 2014 | |
| We got skid marks back here. | Şurada fren izleri var. | Forever-1 | 2014 | |
| Guessing driver sees him too late, and bam. | Sanırım sürücü görmekte geç kaldı ve küt. | Forever-1 | 2014 | |
| Got a name? | İsmi var mı? | Forever-1 | 2014 | |
| Not yet. We're pulling his prints. | Henüz yok. Parmak izlerine bakıyoruz. | Forever-1 | 2014 | |
| Looks to me like a gardenvariety hit and run. | Sıradan bir vur kaç gibi görünüyor. | Forever-1 | 2014 | |
| Hit, definitely. | Vur, kesinlikle. | Forever-1 | 2014 | |
| Run, probably. | Kaç, muhtemelen. | Forever-1 | 2014 | |
| But hardly garden variety. | Ancak sıradan değil. | Forever-1 | 2014 | |
| Only the fracture of the rear left tib fib | Sırtındaki kırıklar tampon seviyesinde. | Forever-1 | 2014 | |
| He was struck from behind. | Arkadan vuruldu. | Forever-1 | 2014 | |
| And these tire marks aren't from a deceleration. | Ve oradaki fren izleri, yavaşlamaktan değil. | Forever-1 | 2014 | |
| They're from a rapid swerve towards our victim. | Kurbanımızın ani dönüşünden kaynaklanıyor. | Forever-1 | 2014 | |
| He was running. | Koşuyordu. | Forever-1 | 2014 | |
| He was trying to flee. | Kaçmaya çalışıyordu. | Forever-1 | 2014 | |
| Yes. He was struck by the bush, where his hat was knocked off. | Evet. Çalılara çarpıp beresini düşürdü. | Forever-1 | 2014 | |
| But if he's running that way and hit there, | Ama o yönde koşuyorsa ve orada vurulduysa... | Forever-1 | 2014 | |
| how does he end up here? | ...buraya nasıl geldi? | Forever-1 | 2014 | |
| They reversed. They backed over him to finish the job. | Taşıdılar. İşi bitirmek için geri getirdiler. | Forever-1 | 2014 | |
| This wasn't a hit and run. | Bu bir vur kaç değildi. | Forever-1 | 2014 | |
| This was murder. | Bir cinayetti. | Forever-1 | 2014 | |
| Well, Jo, there goes the neighborhood. | Jo, işte senin mahallen. | Forever-1 | 2014 | |
| Come on. Come to daddy. | Hadi. Babana gel. | Forever-1 | 2014 | |
| Yes, get that paint fleck to the lab right away, Lucas. | Peki, boya parçasını direk laboratuvara götür Lucas. | Forever-1 | 2014 | |
| Hey, looks like our murder weapon might be a red car. | Cinayet silahımız kırmızı bir araba olabilir. | Forever-1 | 2014 | |
| Candy apple red or maybe cherry. | Elma şekeri, belki de kiraz kırmızısı. | Forever-1 | 2014 | |
| I don't know. What do you think? | Bilmiyorum. Sen ne düşünüyorsun? | Forever-1 | 2014 | |
| I'm getting a hint of Chestnut in there. | Kestane rengi gibi sanki. | Forever-1 | 2014 | |
| Red. Okay. Fine. | Kırmızı. Tamam, öyle olsun. | Forever-1 | 2014 | |
| For some of us, God is in the details. | Kimilerimiz için, şeytan ayrıntıdadır. | Forever-1 | 2014 | |
| So, what do we have on the vic? | Kurbandan ne çıktı? | Forever-1 | 2014 | |
| His body was shattered by the car, | Vücudu araba tarafından parçalanmış... | Forever-1 | 2014 | |
| but it had been broken long before. | ...ancak kırılalı uzun zaman olmuş. | Forever-1 | 2014 | |
| He lived a violent life. | Sert bir hayatı varmış. | Forever-1 | 2014 | |
| How can you tell that? | Bunu nasıl anladın? | Forever-1 | 2014 | |
| Well, these scars... | Yara izlerinden... | Forever-1 | 2014 | |
| Stabbed twice, shot once. | İki kere bıçaklanmış, bir kere vurulmuş. | Forever-1 | 2014 | |
| Healed fractures indicate he suffered beatings. | İyileşmiş kırıklar dövüldüğünü gösteriyor. | Forever-1 | 2014 | |
| I'm guessing his relationship with authority was very poor. | Sanırım otoriteyle ilişkisi pek iyi değilmiş. | Forever-1 | 2014 | |
| Two shoulder displacements... 1 | 2 omzu da çıkmış... | Forever-1 | 2014 | |
| Likely where the police jerked his arms behind him. | Muhtemelen polis kollarını arkaya çekmiş. | Forever-1 | 2014 | |
| Scars and fractures at the wrists | Bileğindeki yaralar ve kırıklar... | Forever-1 | 2014 | |
| from where he resisted while wearing metal restraints. | ...kelepçe takılmışken direnmesinden kaynaklanıyor. | Forever-1 | 2014 | |
| Yes, his fingerprints will be on file, | Zannımca parmak izleri kabarık bir sabıkayla dosyaya geçirilecek. | Forever-1 | 2014 | |
| Ran the vic's prints. Bingo. | Kurbanın parmak izleri geldi. Bingo. | Forever-1 | 2014 | |
| Aaron Brown, 28 years old. | Aaron Brown, 28 yaşında. | Forever-1 | 2014 | |
| This guy's got a long rap sheet. | Kabarık bir sabıkası var. 1 | Forever-1 | 2014 | |
| Assault, theft, B&E, | Saldırı, hırsızlık, alkollü araç kullanımı. | Forever-1 | 2014 | |
| caught three years for armed robbery. | ...silahlı soygundan üç sene yatmış. | Forever-1 | 2014 | |
| I mean, this kid was on parole when he died. | Öldüğünde şartlı tahliyedeymiş. | Forever-1 | 2014 | |
| Oh, wow. Charming guy. Yeah. | Vay be. Etkileyici adammış. Aynen. | Forever-1 | 2014 | |
| Maybe check the D.A.'s office, | Bölge savcısının ofisini arayıp... | Forever-1 | 2014 | |
| see what the prosecutor has on file? | ...savcıda ne olduğuna bakayım mı? | Forever-1 | 2014 | |
