Search
English Turkish Sentence Translations Page 19098
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
That's what I say too. | Ben de öyle dedim. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Anyone home? In here. | Evde kimse var mı? Buradayız. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
If you squint, she looks like her. It's from Columbia Med School. | Gözlerini kısarsan, ona bile benziyor. Bak Columbia Tıp Fakültesinden geldi. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
You got in? I'm too nervous to look. | Girdin mi? Bakamayacak kadar heyecanlıyım. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Let me. If I don't get in... You will. | Bana ver. Eğer giremezsem Gireceksin. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
But I'll get in somewhere? Yes. | Biliyorum ama girememişsem, başka bir yere girerim, değil mi? Evet. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
And the award for best picture goes to... | ...en iyi film ödülü... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
This is serious. Sorry. I always wanted to do that. Here we go. | Javier, ciddi bu durum bu. Pardon. Hep yapmak istemişimdir. Tamam. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
"Dear Miss Tyler, you have been accepted..." | Sayın Bayan Tyler, kabul edildiğinizi bildirmekten mutluluk duyuyoruz | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Oh, my God! Congratulations! | Aman Tanrım! Tebrik ederim! | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I'm gonna be a doctor. I gotta call my dad. | Doktor olacağım. Hemen babamı aramam lazım. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Before you do that, who in All About Eve does Meghan remind you of? | Aramadan önce, All About Eve filminde kim sana Meghan'ı hatırlatıyor? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
What? Who in All About Eve is like Meghan? | Ne? All About Eve filminde kim Meghan gibi? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
You won't believe what just happened. | Ne olduğuna inanamayacaksın. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
You found that we actually have money in the account. | Bir çeki ödemedin ve hesapta para var? Aramış mı bakmak istiyorum. Hey, yapma! | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
No, we got the job. | Her maskenin kendine özel çalar saati var. Hayır, işi kaptık. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
What job? CGG Corp. They picked us. | Ne işini? CGG Corp. Bizi seçtiler. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
You're kidding. Would I kid about CGG? | * Kaçınamazsın bir savaşçıdan * Şaka ediyorsun. CGG hakkında şaka eder miyim? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
No, you wouldn't. Oh, my God, we got the job? | Hayır, etmezsin. Aman Tanrım, işi biz mi kaptık? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
They picked us? Oh, yeah. | Bizi mi seçtiler? Evet. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
That's great! It gets better. | Şahane! Dahası da var. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
How does it get better? Webb Graphics also wants us. | Nasıl yani? Webb Grafik Tasarım da bizi istiyor. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Oh, Sean. | Sean. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Your old boss wants the account so bad the he's willing to hire | Telefona cevap ver. Eski patronun bu müşteriyi öyle istiyor ki, Blumberg Crane, ya da... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Blumberg Crane, or Crane Blumberg, as independent contractors. | ...Crane Blumberg'i bağımsız üstlenici olarak tutmaya niyetli. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I know we said we'd stay independent, but | Bağımsız kalacağımızı söylediğimi biliyorum... Hayatımın sonuna kadar birine bağlı olacağım zaten. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
this is a great opportunity to prove ourselves as a | ...ama harika bir ekip olarak kendimizi kanıtlamak ki kanıtlayacağız... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
great team, which we will, and steal all their accounts. | ...ve bütün müşterilerini çalmak için mükemmel bir fırsat. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I don't know. Fine, we won't steal their clients. | Kendini yalnız hissettiğini biliyorum ve çok zordur arkadaşlarının Bilemiyorum. Tamam, müşterilerini çalmayız. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
We'll form relationships. This can give us legitimacy. We can use these guys. | Bir saniye. Çok özür dilerim. Ziyanı yok. Ben gidiyorum. Kontaklar oluştururuz. Bize meşruluk sağlar. Bu adamları kullanabiliriz. Hayır. Masaj treninin yoluna devam etmesi gerekiyor. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I don't know if I can work for Webb Graphics. | Webb Grafik Tasarım için çalışabilir miyim, bilemiyorum. Tamam. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
You know what? I ran the numbers and we'd be morons not to. | Bak ne diyeceğim? Şöyle bir hesap yaptım. Çalışmamamız ahmaklık olur. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
You said it yourself. 90% of new businesses fail their first year. | Sen de söyledin. Yeni işlerin %99'u ilk yılında batar. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I went out with Zoe Webb last night. | Dün gece Zoe Webb ile çıktım. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
So? So I got that thing with her father. | Ne var ki? Babasıyla aramda o şey var. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
But this is a great opportunity. What about getting your ducks in a row? | Ama bu mükemmel bir fırsat. Ördeklerini dizmeye ne oldu? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
You told me to go out there. Don't ever listen to me. | Piyasaya çıkmamı sen söylemiştin. Ne diye beni dinliyorsun ki. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Come on. Except for now. Listen to me now. | Hadi. Tabi şimdi hariç. Şimdi dediğimi dinle. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I have spend the past three and a half years of my life | Hayatımın son üç buçuk yılını... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
waiting for someone who wanted to be with someone else. | ...başka biriyle beraber olmak isteyen birini bekleyerek geçirdim. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
And now I think... I think... that I've found someone. | Ve şimdi bence... bence birini buldum. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
You know, someone that I can care about. | Değer verebileceğim birini. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
You're right. You're right. Okay, you're right. That's more important. | Haklısın. Haklısın. Tamam, haklısın. Bu daha önemli. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Whatever you decide. Okay? | Neye karar verirsen, bana uyar, tamam mı? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Hi. This message is for Tom Harris. | Git başımdan. Meghan, işe yaradı. Merhaba. Tom Harris için bu mesajı bırakıyorum. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
My name is Felicity Porter. | Adım Felicity Porter. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
My mom Barbara suggested that I call regarding opportunities in real estate. | Annem Barbara emlak sektöründe fırsatlar hakkında sizi aramamı önerdi. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
You can call me back at area code 212 555 0341. | Peki. Beni arayabilirsiniz. Alan kodu 212 555 0341. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Thanks a lot. Bye. | Teşekkürler. Hoşça kalın. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Hey. Just here to pick up some results. Ben Covington. | ...hayatımda. Şunu söyleyebilirim ki Test sonuçları almak için gelmiştim. Ben Covington. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Oh, yeah, the paternity test. | Evet, babalık testi için. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Let me see if those are back yet. | Geldiler mi bir bakayım. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Okay, here it is. | Tamam, burada. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Looks like you're going to be a dad. | Görünüşe göre baba oluyorsunuz. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Hi. My name is Felicity Porter. | Merhaba. Adım, Felicity Porter. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I'm an art major at UNY. I've been going | UNY'da sanat öğrencisiyim. Galerileri dolaşarak, çalışmalarımı gösteriyorum. Hayır. Bırakmış. Kapıya bırakmış. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I was hoping... We're not looking at new artists now. | Umuyordum ki... Şu anda yeni sanatçılarla ilgilenmiyoruz. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
It's funny that you say that. I've been hearing a lot of that lately. | Böyle söylemeniz çok garip. Son zamanlarda bunu çok sık duyuyorum. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Um... A lot, actually. | Hem de çok. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
And um... | Ve... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
It would only take five minutes of your time. | ...sadece 5 dakikanızı alırdı. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
We're just not interested. I'm sorry. | İlgilenmiyoruz. Üzgünüm. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I'm sorry, this has just been a really bad day. | Pardon, kötü bir gün geçirdim. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I know you're busy and you have more | Meşgul olduğunuzu ve benle konuşmaktan daha... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
important things to do than talk to me. | ...önemli işleriniz olduğunu biliyorum ama... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I have been to at least 50 galleries, not one of which will look at my slides. | ...50 galeriye gittim, hiçbiri slaytlarıma bakmadı. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Really? Sure. | Gerçekten mi? Tabi. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Oh, my God. Thank you so much. That's amazing. Thank you very, very much. | Aman Tanrım. Çok teşekkür ederim. İnanılır gibi değil. Çok teşekkürler. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
So you're still not interested? No. | Hâlâ ilgilenmiyorsunuz? Evet. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Okay, why don't we start? How about Javier and Meghan? | Pekâlâ, başlayalım bakalım. Javier ve Meghan? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
As it happens, there are particular aspects of my life to | Hak ve ayrıcalıkların bir tek bana ait olarak... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
which I would like to maintain sole rights and privileges. | ...kalmasını istediğim taraflar var hayatımda. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
For instance, what? For instance, you. | Mesela ne? Mesela sen. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
This is my cue to take you in my arms and reassure you. | Seni kollarıma alıp, güven verme işaretim işte. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I'm not going to, I'm too mad. Guilty. | Yapmayacağım, çok kızgınım. Suçluluk duygusu! | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Mad! | Kızgınlık! | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
There are certain characteristics for which you are famous. | Hayatım, çok meşhur olduğun bazı karakter özelliklerin var. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I love you for some, and in spite of others. | Bazıları yüzünden seni çok seviyorum, bazıları yüzünden nefret ediyorum. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
You have to keep your teeth sharp, all right. | Dişlerini keskin tutman gerekiyor, tamam. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
But I will not have you sharpen them on me or on Eve. | Ama ne benim ne de Eve üzerinde keskinleştirmene izin vermeyeceğim. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
What about her teeth? What about her fangs? | Peki, ya onun dişleri, pençeleri? Daha yok, sen de biliyorsun. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
So when you start judging an idealistic | Aklı havada idealist bir çocuğun... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Cut! What happens in the next reel, do | Kes! Bir sonraki makarada ne olacak? Çığlık çığlığa... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I get dragged screaming to the snake pit? | ...bağırırken sürükleyerek tımarhaneye mi götürecekler? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Lauren, it's Ben. | Pekâlâ, soğukkanlılığını koru. Eşitmişiz gibi davran. Lauren, Ben. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
This is crazy. You've known for four months and haven't said anything. | Bu yaptığın delilik. 4 aydır biliyormuşsun ve... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I just... I thought that maybe you'd like to be a part of the child's life. | Sadece... çocuğun hayatının bir parçası olmak istersin diye düşündüm. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I want to go to med school | Üniversitedeyim. Tıbba girmek istiyorum. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
not raise a kid. You don't have to. | ...çocuk yetiştirmek değil. Yetiştirmen gerekmiyor. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
So what's going to happen? You're going to have | Eee, şimdi ne olacak? Doğuracaksın ve bildiğim... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
it and there'll be a kid out there I never see? | ...ama hiç görmeyeceğim bir çocuk olarak bir yerlerde. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
This is happening. | ...çocuğu doğuracağım. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Whatever you want to do, it's your decision, your choice, it's fine. | Ne yapmak istiyorsan, karar senin, seçim senin, bana fark etmez. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
But I've made my decision. | Ama ben kararımı verdim. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
And, I mean, it's not changing. | Ve değiştirmeyeceğim. Zaman çizelgesi takip ettiğini bilmiyordum. Etmiyorum. Ailem yırtınarak benim için tezahürat edecek ve çok eğlenceli olacak. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Hey. Hey. Thanks for meeting me. | Selam. Selam. Buluşmayı kabul ettiğin için teşekkür ederim. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Of course. I had a great time last night. | Tabii ki. Dün gece harika vakit geçirdim. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Me, too. Good. | Ben de. Güzel. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Listen, Noel, um... everything's just kind of weird right now. | Dinle, Noel... şu anda her şey biraz tuhaf gibi. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I know, this whole thing with your dad couldn't come at a worse time. | Biliyorum, babanın teklifi daha kötü bir zamanda olamazdı. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |