Search
English Turkish Sentence Translations Page 19070
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
I don't care. I want to do it. | Umurumda değil. Yapmak istiyorum. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Okay. All right. | Peki. Tamam. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Hurry up. It's a photo album. Just a second. | Çabuk ol. Fotoğraf albümü. Bir dakika. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Oh, Javier. | Javier. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Oh, my God. This is freshman year! | Aman Tanrım. İlk sene bunlar! | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Tell me when you get to the pictures of me. | Benim resimlerime gelince haber ver. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Look what I found! Your jacket. Where was it? | Bakın ne buldum. Ceketin. Neredeydi? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
In their closet. | Dolaplarında. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
You could not have better taste. | Daha zevkli olamazdın. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I know. Isn't it great? It's mine. | Biliyorum. Ne harika, değil mi? Ceket benim. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Really? We borrowed it. | Sahiden mi? Ödünç almıştık. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
You told me you didn't have it. | Sizde olmadığını söylediniz. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
You don't have sisters, do you? I have four. | Kız kardeşin yok, değil mi? Benim 4 tane var. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I have three. We share everything. | Benim de 3. Her şeyi paylaşırız. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
We're not sisters. | Kardeş değiliz. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Hey, um, | Selam... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
the door was open, so I just... | ...kapı açıktı, ben de | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Noel. Oh, my God. | Noel. Aman Tanrım. Merhaba. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
You are a dead man. | Kendini ölmüş bil. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Okay. Can I talk to you alone? | Tamam. Yalnız olarak konuşabilir miyiz? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Javier, I love this. Thank you so much. | Javier, buna bayıldım. Çok teşekkür ederim. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Is it the job thing? 'Cause you're totally gonna get one. | ...tarzımı değiştireceğimi, daha çok senin gibi davranacağımı söyledim. Ne kadar başarılı olduğuna bakar mısın lütfen? İş hakkında mı? Çünkü bulacaksın. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I did. I did. I just got a call. What? | Buldum. Buldum. Demin aradılar. Ne? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
That's great. Congratulations. | Harika. Tebrik ederim. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Thank you. | Noel, neden Ben'e söylediğini... Teşekkürler. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
So why do you seem upset? | O zaman neden üzgün görünüyorsun? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Uh, because that's, um, that's not why I'm here. | Çünkü... ama o sebeple gelmedim. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Maybe you should sit down for this. | Belki de oturmalısın. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Hurry up, 'cause now you're freaking me out. | Çabuk ol çünkü artık beni de endişelendiriyorsun. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Okay, sorry. | Tamam. Pardon. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Tonight when I was walking home, I saw Ben outside the loft with a woman. | Bu akşam eve doğru yürürken, Ben'i evin dışında bir kadınla gördüm. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Oh. No, no, that's Lauren. | Hayır, hayır. O kadın Lauren. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
That's... She's in AA with... | O kadın... o da AA'da | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
With his dad. Yeah, I know that now, but I didn't then. | * Bir yön ver hayatıma * Ben'in babasıyla. Evet, şimdi biliyorum ama o zaman bilmiyordum. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
And we got into a fight, an argument. What? | Ve kavga ettik. Tartıştık. Ne? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
You know, it's your birthday, and I saw him with this girl, | Meğerse haklıymışsın. Michael, Tennessee Williams gibiymiş. Bugün doğum günün ve onu bir kızla gördüm... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
and I thought that he was... | ...ve sandım ki... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I thought that he was with her, and I freaked out. | ...o kızla beraber sandım ve kendimi kaybettim. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
And I told him, uh... | Ona söyledim... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I told him about us. | Aramızda olanı söyledim. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I told him that we slept together. | Galiba uyanıyor. Yattığımızı söyledim. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
It just came out. | Ağzımdan çıkıverdi. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
* I love him more than I should * | * Hak ettiğinden çok fazla seviyorum onu * | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
* So much more than is good for me * | * Bana hayrı dokunmayacak kadar çok hem de * | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
* More than is good | * Hayrı dokunmayacak kadar çok * | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Hiya, Dad. | Merhaba, Baba. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Look, I know this isn't what you really wanted. | Biliyorum, istediğin bu değildi. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Listen to me. I know that. | Dinle beni. Biliyorum. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
But the doctor said there's a chance you could get better. | Ama doktor iyileşebileceğine dair bir şans olduğunu söyledi. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Maybe we could have some time together. | Belki beraber biraz vakit geçirebiliriz. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Previously on Felicity... | Felicity'de daha önce... Felicity'de daha önce... Benden ne istiyorsun? Felicity'de daha önce... Felicity'de daha önce... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
What? What's wrong? | Ne? Ne oldu? Sanırım hastaneye geri döneceğim. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I got a call from Lauren. My dad's getting worse. | Lauren aradı. Babamın durumu kötüleşiyormuş. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
She said I should go see him. | Onu görmeye gitmeliymişim. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Tonight when I was walking home, I saw Ben with a woman. | Bu akşam eve doğru yürürken, Ben'i bir kadınla evin dışında konuşurken gördüm. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
No, no, that's Lauren. | Hayır, hayır. O kadın Lauren. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
She's in AA with... With his dad. | Evet, aldım. Aldım... O da AA'da Ben'in babasıyla. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Yeah, I know that now, but I didn't then. 1 | Evet, şimdi biliyorum ama o zaman bilmiyordum. 1 | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I thought that he was with her, and I freaked out. | O kadınla beraber sandım ve kendimi kaybettim. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I told him that we slept together. | Yattığımızı söyledim. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Can I talk to you? Can I talk to you for a second? | Seninle konuşabilir miyim? Bir saniyeliğine konuşabilir miyim? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I tried calling you all night. | Dün bütün gece sana ulaşmaya çalıştım. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Yeah, I was at the hospital. | Evet, hastanedeydim. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
How is he? | Baban nasıl? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
He's sick. | Hasta. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I'm sorry. I know I should have told you about Noel... | Ben, çok üzgünüm. Sana Noel'dan bahsetmem gerektiğini biliyorum | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Why don't you just go home. Just get out of here. | Git buradan. Evine gitsene. Git. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Let me talk to you... I don't want to talk to you. | İzin ver konuşayım. Seninle konuşmak istemiyorum. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Just get out of here. | Git buradan. Konuşalım lütfen. Seninle konuşmak istemiyorum. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I'll get my stuff later, all right? | Eşyalarımı sonra alırım. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
* I need a new version of me * | * Benim de yeni biri olmam lazım * O nedir? Kek mi? Hayır, değil. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
He just got here. | Geldi. Şimdi geldi. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Richard, he lives here. Shh! I'm freaking out, man. | Richard, burada yaşıyor. Ödüm patlıyor zaten. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
He could come in and rip your throat out. | Her an buraya gelip, boğazını sıkabilir. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
He's not gonna rip my throat out. | Boğazımı filan sıkmayacak. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I would. If you'd slept with my woman, forget about it. | Ben olsam sıkardım. Sevgilimle yatmış olsaydın, hiçbir şeyi takmazdım. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Say hello to your grave. Right. | Mezarına merhaba de, dostum. Oldu. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I think he saw me. | Galiba beni gördü. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Okay, can you just hand some of these out for me? | Pekâlâ, bunları benim için dağıtır mısın? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Man, seriously, just come stay at my place. For your own safety. | Çok ciddiyim, gel bende kal. Güvenliğin için. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
No, I'll find something. Thank you. | Hayır, bir şey bulurum. Teşekkür ederim. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Okay, but you always have a home over at Casa Coad. | Tamam ama Coad'un evinde sana her zaman bir oda var. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Thanks. Wait, wait. | Sağ ol. Dur, dur. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
We're clear. We're clear. Okay. | Tamam, kimse yok. Peki. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
What's with the threads? Oh, it's the new job. | Neden böyle şıksın? Yeni iş. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
That's right, the dream begins today, right? | Doğru ya, hayallerinin işi bugün başlıyor, değil mi? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Hey, you know what'll make that dream even better? | Hey, hayalini daha güzelleştirecek şey ne biliyor musun? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Is the, uh... | Bu... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
The Shmeghan tie pin. | ...bu Shmeghan kravat iğnesi. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Wow. Yeah, that's a real skull right there. | Vay canına. Evet. Kafatası. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
It's actually edgy yet professional. | Cüretkâr ama profesyonel de aynı zamanda. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Yeah, thanks. Ben hasn't told you yet? | Evet, sağ ol. Ben sana daha söylemedi mi? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Shut up. He'll find out. | Kes sesini Zaten öğrenecek. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Find out what? You want me to kill you? | Neyi? Seni öldüreyim mi istiyorsun? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I'll tell him, if you want. Tell me what? | Eğer istersen, ben söylerim. Neyi? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I was gonna wait till we had more time, so I could explain. | Vaktimiz daha müsaitken söyleyecektim, o zaman açıklayabilirdim de. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Explain what? Say it. The suspense is killing us. | ...Felicity olmadan. Neyi? Söylesene. Gerilim beni öldürecek. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Okay. I slept with Felicity. | Pekâlâ. Felicity'yle yattım. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
You what? You slept with Felicity? | Ne yaptın? Felicity'yle mi yattın? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Are you serious? When? | Ciddi misin? Ne zaman? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |