Search
English Turkish Sentence Translations Page 177545
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| This must be the answer. | Yanıt da bu olmalı. | Twin Peaks Episode #2.18-1 | 1991 | |
| My pick, it's stuck. | Sıkıştı, çıkaramıyorum! | Twin Peaks Episode #2.18-1 | 1991 | |
| Holy smoke. | Gözlerime inanamıyorum! | Twin Peaks Episode #2.18-1 | 1991 | |
| Fellas, coincidence and fate figure largely in our lives. | Dostlarım, hayatımızı büyük ölçüde tesadüfler ve kader şekillendirir. | Twin Peaks Episode #2.18-1 | 1991 | |
| It appears to be a petroglyph. | Petroglife benziyor. | Twin Peaks Episode #2.18-1 | 1991 | |
| Harry, I have no idea where this will lead us. | Harry, bu olay bizi nerelere götürür bilmiyorum. | Twin Peaks Episode #2.18-1 | 1991 | |
| But I have a definite feeling it will be a place both wonderful and strange. | Fakat içimde bir ses hem harika hem tuhaf bir yer olacağını haykırıyor. | Twin Peaks Episode #2.18-1 | 1991 | |
| Good evening. Can I help you, young lady? | İyi akşamlar. Size nasıl yardımcı olabilirim? | Twin Peaks Episode #2.18-1 | 1991 | |
| Yes, I would like something to drink, but I'm not exactly sure what. | Bir şeyler içmek istiyorum fakat karar veremedim. | Twin Peaks Episode #2.18-1 | 1991 | |
| Ladies seem to like the rum. | Bayanlar genelde rom içmeyi tercih ediyor. Ben de rom alayım. | Twin Peaks Episode #2.18-1 | 1991 | |
| With...? Tonic? | Şeyle beraber... Tonik? | Twin Peaks Episode #2.18-1 | 1991 | |
| Diane, Thursday, 9:05 p.m. | Diane, Perşembe, akşam 9:05. | Twin Peaks Episode #2.18-1 | 1991 | |
| I've just returned from a place called Owl Cave. | Biraz önce Baykuş Mağarası denen yerden döndüm. | Twin Peaks Episode #2.18-1 | 1991 | |
| How I got there is a rather complicated story. | Oraya nasıl gittiğim ise epey karışık bir hikaye. | Twin Peaks Episode #2.18-1 | 1991 | |
| It all began with a pair of tattoos... | Her şey bir çift dövmeyle başladı. | Twin Peaks Episode #2.18-1 | 1991 | |
| First one's on me. | İlk içkiniz benden. | Twin Peaks Episode #2.18-1 | 1991 | |
| Hello, Annie. Hi. | Merhaba Annie. Selam. | Twin Peaks Episode #2.18-1 | 1991 | |
| Can I get you something ? No, no. I have a rum and tonic. | Sana ne ısmar... Rom ve tonik içiyorum. | Twin Peaks Episode #2.18-1 | 1991 | |
| One of the sisters used to put rum in her tea, | Rahibelerden biri çayına rom katardı. | Twin Peaks Episode #2.18-1 | 1991 | |
| and I thought it sounded exotic, so... | Nasıl bir şey olduğunu merak ediyordum. | Twin Peaks Episode #2.18-1 | 1991 | |
| This is all new to you, isn't it? | Tüm bunlara yabancısın, değil mi? | Twin Peaks Episode #2.18-1 | 1991 | |
| I feel constantly amazed, stunned. | Sürekli olarak afallamış, şaşkına dönmüş bir haldeyim. | Twin Peaks Episode #2.18-1 | 1991 | |
| Music and people, | Müzik, insanlar, | Twin Peaks Episode #2.18-1 | 1991 | |
| the way they talk and laugh, | ...konuşup gülmeleri, | Twin Peaks Episode #2.18-1 | 1991 | |
| and the way some of them are so clearly in love. | ...aşkları gözlerinden okunan çiftler. | Twin Peaks Episode #2.18-1 | 1991 | |
| It's like a foreign language to me. | Bilmediğim bir dil gibi. | Twin Peaks Episode #2.18-1 | 1991 | |
| I know just enough of the words to realize how little I understand. | Kelime dağarcığım bu lisanı ne kadar az anladığımı fark etmeme ancak yetiyor. | Twin Peaks Episode #2.18-1 | 1991 | |
| Man, I would love to see the world through your eyes. | Dünyaya senin gözlerinle bakmayı o kadar isterdim ki! | Twin Peaks Episode #2.18-1 | 1991 | |
| Oh, there's some things I might do different if I had the chance. | Fırsatım olsa bazı şeyleri değiştirebilirdim. | Twin Peaks Episode #2.18-1 | 1991 | |
| You see, the thing is, I failed before and... | Demek istediğim, daha önce başarısız oldum... | Twin Peaks Episode #2.18-1 | 1991 | |
| I'm just afraid it might happen again. | Ve bunun tekrarlanmasından korkuyorum. | Twin Peaks Episode #2.18-1 | 1991 | |
| Can you? | Öyle mi dersin? | Twin Peaks Episode #2.18-1 | 1991 | |
| If you want me to. | İstersen tabii. | Twin Peaks Episode #2.18-1 | 1991 | |
| I'm stubborn. Extremely willful. | İnatçıyımdır. Hiç söz dinlemem. | Twin Peaks Episode #2.18-1 | 1991 | |
| I can handle that. | Üstesinden gelirim. | Twin Peaks Episode #2.18-1 | 1991 | |
| Some people think I'm strange. | Bazıları tuhaf olduğumu düşünür. | Twin Peaks Episode #2.18-1 | 1991 | |
| I know the feeling. | O hissi iyi bilirim. | Twin Peaks Episode #2.18-1 | 1991 | |
| I couldn't promise you that I would always make sense | Daima anlaşılır ya da benden beklediğin gibi davranacağıma söz veremem. | Twin Peaks Episode #2.18-1 | 1991 | |
| Annie, I don't expect anything. | Annie, bir şey beklemiyorum ben. | Twin Peaks Episode #2.18-1 | 1991 | |
| Then I accept your kind and generous offer. | Madem öyle, bu nazik ve cömert teklifinizi kabul ediyorum. | Twin Peaks Episode #2.18-1 | 1991 | |
| Good. I'm glad. | Çok mutlu oldum. | Twin Peaks Episode #2.18-1 | 1991 | |
| My, my, my. | Vay canına! | Twin Peaks Episode #2.18-1 | 1991 | |
| What have we... | Neyin nesi... | Twin Peaks Episode #2.18-1 | 1991 | |
| ...here? | ...bu böyle? | Twin Peaks Episode #2.18-1 | 1991 | |
| Could it be? | Yoksa? | Twin Peaks Episode #2.18-1 | 1991 | |
| The symbol inverted. | Sembol baş aşağı. | Twin Peaks Episode #2.18-1 | 1991 | |
| Now... | Haydi bakalım. | Twin Peaks Episode #2.18-1 | 1991 | |
| Here at The Great Northern, we aim to make your stay... | Great Northern'da geçirdiğiniz zamanın... | Twin Peaks Episode #2.18-2 | 1991 | |
| ...as comfortable and as enjoyable as possible. | ...mümkün olduğunca rahat ve keyifli geçmesini sağlamak görevimizdir. | Twin Peaks Episode #2.18-2 | 1991 | |
| What that means is the next time you come into my room... | Bir daha odama girdiğinde başladığın işi bitirmeye hazır ol demek oluyor. | Twin Peaks Episode #2.18-2 | 1991 | |
| Now, here's where it gets tricky, you're gonna need some anchovies... | Bu kısım biraz zorlaşıyor, bir miktar hamsiyi... | Twin Peaks Episode #2.18-2 | 1991 | |
| But, Coop, I'm bringing you the classified portion... | Sana Windom Earle'e ait dosyanın... | Twin Peaks Episode #2.18-2 | 1991 | |
| ...of the Windom Earle dossier. | ...gizli bölümünü getirdim. | Twin Peaks Episode #2.18-2 | 1991 | |
| Young Dale is continually refusing to play fair. | Dale efendi ısrarla hile yapıyor! | Twin Peaks Episode #2.18-2 | 1991 | |
| But they figured he was using the drug to fake his illness... | Fakat ilacı hastalık numarası yapmak için kullanıyormuş. | Twin Peaks Episode #2.18-2 | 1991 | |
| ...just as you suspected, Coop. | Aynen senin dediğin gibi Coop. | Twin Peaks Episode #2.18-2 | 1991 | |
| 'Project Blue Book?' | "Proje Mavi Kitap" | Twin Peaks Episode #2.18-2 | 1991 | |
| Bonsai. | Bonsai! | Twin Peaks Episode #2.18-2 | 1991 | |
| Damnation. | Lanet olsun! | Twin Peaks Episode #2.18-2 | 1991 | |
| Coop, it gives me great pleasure to reinstate you... | Coop, FBI'daki görevini iade etmekten... | Twin Peaks Episode #2.18-2 | 1991 | |
| God, if you'd just... Please, don't. | Tanrım, öyle çok isterdim... Yapma diyorum! | Twin Peaks Episode #2.18-2 | 1991 | |
| Harry, the best cure I ever came across for a hangover... | Harry, içki sersemliğimi en iyi gideren şey... | Twin Peaks Episode #2.18-2 | 1991 | |
| ...was raw meat, and plenty of it. | ...bol miktarda çiğ etti. | Twin Peaks Episode #2.18-2 | 1991 | |
| And... well, seeing your beauty now, | Güzelliğinizi daha yakından görünce, | Twin Peaks Episode #2.18-2 | 1991 | |
| And I can hear you, honest, please... | Rica ediyorum bağırmayın... | Twin Peaks Episode #2.18-2 | 1991 | |
| I'm supposed to say, 'I'm fine, thanks. How are you?' | "İyiyim, teşekkürler. Sen nasılsın?" demeliydim. | Twin Peaks Episode #2.18-2 | 1991 | |
| 'You look like you're wearing a tuxedo.' | ..."Smokin giymiş gibisin." | Twin Peaks Episode #2.18-2 | 1991 | |
| 'You look like you're wearing a tuxedo.' | ..."smokin giyiyor gibisin." | Twin Peaks Episode #2.18-2 | 1991 | |
| And the second penguin said, 'Maybe I am.' | Diğeri de; "Belki de giyiyorumdur." | Twin Peaks Episode #2.18-2 | 1991 | |
| One should never allow one's mind and one's foot... | İnsan zihniyle ve ayaklarıyla aynı anda yola çıkmamalı kesinlikle. | Twin Peaks Episode #2.18-2 | 1991 | |
| Gazing at you... | Gözlerimi sana dikmiş bakar, | Twin Peaks Episode #2.18-2 | 1991 | |
| ...reciting the verse of Shelley, | ...ağzımdan Shelley'nin mısraları dökülürken, | Twin Peaks Episode #2.18-2 | 1991 | |
| I think the real world's strange enough without getting on stage... | Sahnede mayoyla salına salına yürümeden de dünya yeterince tuhaf bir yer zaten. | Twin Peaks Episode #2.18-2 | 1991 | |
| Oh... dear. | Ah... Canım ya. | Twin Peaks Episode #2.18-2 | 1991 | |
| Then a descent into a cool, subterranean cave... | Serin bir yeraltı mağarasına yolculuk sana çok iyi gelecektir. | Twin Peaks Episode #2.18-2 | 1991 | |
| Well, Daddy, maybe when I was little, but... | Ben küçükken belki. Fakat şimdi... | Twin Peaks Episode #2.18-2 | 1991 | |
| Daddy... Audrey, you better get a move on. | Baba... Audrey, acele etsen iyi olur. | Twin Peaks Episode #2.18-2 | 1991 | |
| We're going national with this... pine weasel thing. | Gelincik meselesini ulusal boyuta taşıyoruz. | Twin Peaks Episode #2.18-2 | 1991 | |
| Hang on. Don't look down. | Sıkı tutun. Aşağı bakma! | Twin Peaks Episode #2.18-2 | 1991 | |
| Can I get you something...? No, no. I have a rum and tonic. | Sana ne ısmar... Rom ve tonik içiyorum. | Twin Peaks Episode #2.18-2 | 1991 | |
| I couldn't promise you that I would always make sense... | Daima anlaşılır ya da benden beklediğin gibi davranacağıma söz veremem. | Twin Peaks Episode #2.18-2 | 1991 | |
| Venus de Milo. The name was Milo, | "Venus de Milo." Milo'ydu ismi. | Twin Peaks Episode #2.18-4 | 1991 | |
| God, if you'd just... Please, don't! | Tanrım, öyle çok isterdim... Yapma diyorum! | Twin Peaks Episode #2.18-5 | 1991 | |
| Nighttime or daytime, | Birkaç adım ilerledikten sonra, gece ile gündüzü ayırt edemezsiniz. | Twin Peaks Episode #2.19-1 | 1991 | |
| Probably why it's all remained so untouched. | El değmemiş biçimde korunmuş olmasının sebebi de bu olmalı. | Twin Peaks Episode #2.19-1 | 1991 | |
| One step at a time, gentlemen. Keep your eyes peeled. | Adım adım ilerleyeceğiz beyler. Gözlerinizi dört açın. | Twin Peaks Episode #2.19-1 | 1991 | |
| Over this way, to your right, Coop. | Sağ tarafında, Coop. | Twin Peaks Episode #2.19-1 | 1991 | |
| Harry, someone's been here already. | Bizden önce birisi buraya gelmiş, Harry. | Twin Peaks Episode #2.19-1 | 1991 | |
| Look, they did our work for us. | Bize iş bırakmamışlar. | Twin Peaks Episode #2.19-1 | 1991 | |
| I saw the same tracks outside the power station. | Aynı izleri elektrik santralinin dışında da görmüştüm. | Twin Peaks Episode #2.19-1 | 1991 | |
| Weight shift to the left foot. A break in the heel. | Sol ayak izi daha derin. Topuğundan kuvvet almış. | Twin Peaks Episode #2.19-1 | 1991 | |
| Windom Earle. | Windom Earle. | Twin Peaks Episode #2.19-1 | 1991 | |
| What would Earle be doing here? | Earle'ün burada ne işi olabilir? | Twin Peaks Episode #2.19-1 | 1991 | |
| That's a frightening question to contemplate. | Sorunun yanıtını tahmin etmek bile dehşet verici. | Twin Peaks Episode #2.19-1 | 1991 | |
| Andy, I'm gonna need | Andy. Taş Resmin eksiksiz, büyük ölçekli bir kopyasını istiyorum. | Twin Peaks Episode #2.19-1 | 1991 | |
| Harry, let's get Major Briggs on the horn. | Harry. Binbaşı Briggs'i de çağıralım. | Twin Peaks Episode #2.19-1 | 1991 | |
| That's the ticket. | Aklımı okudun. | Twin Peaks Episode #2.19-1 | 1991 | |
| Once upon a time, | Evvel zaman içinde, iyiliklerle dolu bir yer varmış. | Twin Peaks Episode #2.19-1 | 1991 | |
| called the White Lodge. | Beyaz Loca adında bir yer. | Twin Peaks Episode #2.19-1 | 1991 | |
| Gentle fawns gamboled there amidst happy, laughing spirits. | Şirin geyik yavruları, mutlu mesut bir şekilde hoplayıp zıplarmış. | Twin Peaks Episode #2.19-1 | 1991 |