Search
English Turkish Sentence Translations Page 169887
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Oh. By that, I assume you mean the size of the bottles. | Sanırım şişelerin boyutundan bahsediyorsun. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| How does anybody drink 1 61 miniatures? | Bir adam nasıl 161 minyatür içer? | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| You're averaging 93 miniatures a week. | Haftalık ortalaman 83 minyatür. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| What, do they stock the place four times a day? | Ne yapıyorlar, günde dört defa mı stok yapıyorlar? | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| Are they not complimentary? | Onlar ücretsiz değil mi? | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| No, Mr. Kemp, they are not. | Hayır, Bay Kemp, değiller. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| And neither is wine and long distance phone calls. | Şarap ve uzun mesafeli konuşmalar da değil. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| So, as of Monday, you are no longer a resident of the Xanadu. | Pazartesiden itibaren Xanadu'da ikamet edemeyeceksin. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| And what exactly brings you into the building? | Binaya teşrif etmenizin sebebini söyler misin? | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| Don't hazel me. | Hiç üstüme gelme. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| I got the X rays back. I got less than a week to live. | X Ray sonuçlarımı aldım. Bir haftadan az ömrüm kalmış. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| LOTTERMAN: Hazel you? What are you talking about, you Swedish twerp? | Üstüme gelme mi? Ya sen ne diyorsun, İsveç salağı? | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| You know, it may have crossed what's left of your mind | Belki o aklının geri kalanından geçer mi bilmem ama... | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| that I have a newspaper to run here, | ...burada bir gazete yönetiyorum... | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| that we have something called news going on out there. | ...ve dışarıda yazılacak haberler var. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| But as far as you're concerned, | Ama seni benim pencereden bakmam kadar ilgilendiriyor. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| This is a newspaper. | Burası gazete. Burada senin için hiçbir şey yok. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| There's nothing here for you. | Gazete burası. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| Two of the best scoops you ever had | Yaptığın en iyi iki haber benim aklımdan çıkmıştı. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| And you better moderate your language | Dediklerine dikkat et yoksa başka bir yere giderim. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| Elsewhere where? | Başka bir yere mi? Sinek kovucu olarak bile çalışamazsın. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| You're worthless, Moburg. | İşe yaramazsın Moburg. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| The last onion in the jar. | Kavanozdaki son soğansın. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| Don't push me, Lotterman. | Beni kızdırma, Letterman. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| I'm dangerous when pushed. | Kızdığım zaman tehlikeli olurum. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| Oh, I know why you're here. | Niye geldiğini biliyorum. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| It's payday. (LAUGHS) | Bugün ödeme günü. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| But in your case, | Ama seninki sürekli olarak ertelendi. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| And you better pay it, or I'll come through the roof | Ödesen senin için çok iyi olur yoksa kafamın tası atar... | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| and turn this place into an insurance claim. | ...ve bu yerin altını üstüne getiririm. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| LOTTERMAN: Are you threatening me? | Ben tehdit mi ediyorsun? | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| Hey, guys, let's take it easy. | Beyler, sakin olun. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| You twerp! | Manyak! | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| Eat the death pill, Lotterman! | Zıkkım ye, Letterman. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| Come on, we're walking. | Hadi, gidiyoruz. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| Did you hear what he said to me? | Bana dediğini duydun mu? | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| This guy's my blood pressure. | Bu adam benim baş belam. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| This guy's going to kill me. | Bu adam beni öldürecek. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| And I want the negative of that picture destroyed! | O negatifin yok edilmesini istiyorum! | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| I don't want that animal in this building again. | Bu hayvan bir daha bu binaya adım atmasını istemiyorum. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| He is hygienically unacceptable. | Adam kabul edilemez biri. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| Did you see the side of his nose? | Burnunun büyüklüğünü gördün mü? | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| Blackheads like Braille. | Kabartma yazılar gibi. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| They should have him put down. | O adamı bir hal etmeliler. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| Moburg is history. | Moburg artık geçmiş olacak. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| He's out of here at the earliest opportunity. | İlk fırsatta burayla ilişkisi kesilecek. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| And the earliest opportunity | Bu ilk fırsat da... | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| You understand what I'm saying, Kemp? | Beni anlıyor musun, Kemp? | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| I think I get the drift. | Sanırım demek istediğini anladım. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| I want you to immerse yourself into this paper, | Bu gazeteye kendini vermeni istiyorum... | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| 'cause you got the talent and I think you got the will. | ...çünkü sende bu yetenek var ve bence buna isteklisin de. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| You make it grow and you grow right along with it. | Hemen bu işe başlayıp yol alacaksın. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| I'm not best placed to do that. | Bu iş için en iyi kişi ben değilim. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| You think it's my intention to keep you on | Seni burç sayfası, yeniden yazım ve bowling salonları için mi işe aldım sanıyorsun? | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| Matter of fact, I'm gonna move you right now. | Aslında seni hemen terfi ettiriyorum. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| Take a cab to the airport. | Bir taksi tutup havaalanına git. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| The mayor of Miami's coming in. | Miami'nin başkanı geliyor. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| Make him sound nice. | Adamı güzelce konuştur. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| I want a picture and an interview. | Fotoğraf ve röportaj istiyorum. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| Make it work, Paul. | İşini güzel yap, Paul. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| You leaving us already? | Bu kadar çabuk mu terk ediyorsun? | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| I'm moving into an apartment if this mayor guy ever shows up. | Bu başkan olacak adam gelirse bir daireye taşınacağım. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| They keep changing "delayed" to "delayed." | devamlı ertelendi yazıp duruyorlar. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| You want to have some breakfast? | Kahvaltı yapmak ister misin? | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| Little lobster on the beach? | Sahilde ıstakoz yiyelim. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| Twenty minutes away. | Yirmi dakikalık mesafe. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| Sounds inviting, but I got to wait for the mayor. | İyiymiş fakat başkanı beklemek zorundayım. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| Isn't coming. | Gelmeyecek. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| Canceled. | İptal edildi. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| That's not what it says on the board. | Tabelada öyle yazmıyor. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| Lt will in a minute. | Bir dakikaya yazarlar. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| I just called Miami. | Az önce Miami'yle konuştum. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| Come on, let's have some breakfast. | Hadi gel, kahvaltı yapalım. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| I got a couple things might interest you. | İlgini çekebilecek birkaç şeyim var. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| I better call in. | Arasam iyi olur. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| You can call from the car. | Arabadan ararsın. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| All right. Yeah, thanks. | Tamam. Sağ ol. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| There's only two of those on the island. | Adada bunlardan sadece iki tane var. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| No one told me it was so pretty here. | Kimse bana buranın bu kadar güzel olduğunu söylememişti. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| God's idea of money. | Tanrı'nın para kazanmak için lütfü. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| You know what makes this place a gold mine? | Burayı bir altın madeni yapan şeyin ne olduğunu biliyor musun? | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| Something that doesn't exist. | Olmayan bir şey. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| How's that? | Neymiş o? | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| Land. | Toprak. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| There isn't enough of it. | Burada yeterince yok. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| Those who know how to get it get the gold. | Onu elde etmeyi bilen altınları kazanır. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| Chenault? | Chenault. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| Paul's joining us for breakfast. | Paul kahvaltıda bize eşlik edecek. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| Looks like it's gonna be a lunch. | Öğle yemeği olacak gibi. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| This is Chenault. | Chenault. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| I don't know, I thought maybe we met on the plane. | Bilmiyorum, uçakta tanışmış olabiliriz diye düşündüm. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| I flew Boyfriend Airlines. | Ben Sevgili Havayollarını kullandım. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| Tell me, do you like lobster, Paul? | Istakoz sever misin, Paul? | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| You know what, I might not have time today. | Aslında bugün pek fazla vaktim yok. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| I didn't realize the drive was gonna take so long. | Bunun bu kadar uzun süreceğini fark etmemiştim. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| In 1 5 minutes, I'm late. | 15 dakika. Geç kaldım. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| I'll cut up a pineapple. | Ben ananas kesiyorum. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| SANDERSON: You might want to put on some clothes. | Üstüne bir şeyler giy. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| She sunbathes in the nude. | Çıplak güneşleniyor. | The Rum Diary-1 | 2011 | |
| A few of the over tanned locals | Koyu tenli yerlilerden bazıları, onu turist çekimine girmek niyetinde. | The Rum Diary-1 | 2011 |