Search
English Turkish Sentence Translations Page 169807
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Is down inside | İçimde bir yerde | The Rocky Horror Picture Show-1 | 1975 | |
| I'm bleeding | Kanıyorum | The Rocky Horror Picture Show-1 | 1975 | |
| And superheroes | Ve süper kahramanlar | The Rocky Horror Picture Show-1 | 1975 | |
| Come to feast | Ziyafete geliyorlar | The Rocky Horror Picture Show-1 | 1975 | |
| To taste the flesh | Tatmak için eti | The Rocky Horror Picture Show-1 | 1975 | |
| Not yet deceased | Ölmemişken henüz | The Rocky Horror Picture Show-1 | 1975 | |
| Is still the beast | Halen canavar | The Rocky Horror Picture Show-1 | 1975 | |
| Is feeding | Besleniyor | The Rocky Horror Picture Show-1 | 1975 | |
| And crawling | Ve sürünüyor | The Rocky Horror Picture Show-1 | 1975 | |
| On the planet's face | Gezegenin yüzeyinde | The Rocky Horror Picture Show-1 | 1975 | |
| Some insects | Bazı böcekler | The Rocky Horror Picture Show-1 | 1975 | |
| Called the human race | İnsanoğlu denen | The Rocky Horror Picture Show-1 | 1975 | |
| Lost in time | Zamanda kaybolmuş | The Rocky Horror Picture Show-1 | 1975 | |
| And lost in space | Mekanda kaybolmuş | The Rocky Horror Picture Show-1 | 1975 | |
| And meaning | Ve anlamda | The Rocky Horror Picture Show-1 | 1975 | |
| Meaning | Anlamda | The Rocky Horror Picture Show-1 | 1975 | |
| Science fiction | Bilim kurgu | The Rocky Horror Picture Show-1 | 1975 | |
| Frank has built... | Frank yarattı... | The Rocky Horror Picture Show-1 | 1975 | |
| ...and lost his creature | ...ve kaybetti yaratığını | The Rocky Horror Picture Show-1 | 1975 | |
| Darkness has conquered | Karanlık fethetti | The Rocky Horror Picture Show-1 | 1975 | |
| Brad and Janet | Brad ve Janet'i | The Rocky Horror Picture Show-1 | 1975 | |
| The servants gone | Hizmetkarlar gitti | The Rocky Horror Picture Show-1 | 1975 | |
| To a distant planet | Uzak bir gezegene | The Rocky Horror Picture Show-1 | 1975 | |
| I want to go | Oraya istiyorum gitmeyi | The Rocky Horror Picture Show-1 | 1975 | |
| That's Laura's car. | Laura'nın arabası. Bu Laura'nın arabası. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Laura! You lost? | Laura! Kayıp mı oldun? | The Romantics-1 | 2010 | |
| Hi, sweetie! Yeah. How do I get back to New York? | Selam güzelim! New York'a geri nasıl dönebilirim? Selam, tatlım! Evet. New York'a nasıI dönebilirim? | The Romantics-1 | 2010 | |
| Hey. Still driving the booger. Don't move. I'm getting in. | Selam. Gene mi otostop?! Bir yere gideyim deme. Geri geleceğim. Selam. Hâlâ mı bu külüstür?! Bir yere gideyim deme. Geri geleceğim. Hala bu külüstürü mü sürüyor. Dur, arabaya bineceğim. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Nice car, sweetie. Sweetheart... | Güzel araba güzelim. Hayatım... Güzel araba, tatlım. Tatlım... | The Romantics-1 | 2010 | |
| Trip... no, no. It's OK, I got it. | Trip... hayır, hayır. Sorun değil, hallediyorum. Trip... Hayır, hayır. Tamam, sorun yok. | The Romantics-1 | 2010 | |
| I got it, I got it. | Geldim, geldim. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Don't fall! | Düşme sakın! | The Romantics-1 | 2010 | |
| Hi, mama! | Selam annecik! Selam! | The Romantics-1 | 2010 | |
| Oh, my God! Had to get out of there. | Aman Allah'ım! Oradan çıkmalıydım. Aman Tanrım! Oradan kurtulmam gerekiyordu. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Desperate situation. All right. Truth. | Çaresizlik. Pekâlâ. Gerçek. Umutsuz durum. Pekâlâ. Gerçeği söyle. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Have I gotten obese? Tell me the truth. | Kilo almış mıyım? Doğruyu söyle bana. Kilo almış mıyım? Gerçeği söyle. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Are we gonna start that already? Just tell me the truth. | Bu mu yani? Sadece doğruyu söyle bana. Yine mi başIıyoruz? Gerçeği söyle. | The Romantics-1 | 2010 | |
| You can't lie for shit. You look revolting, head to toe. | Yalan söylemeyi hiç de beceremiyorsun. Rezil haldesin, baştan ayağa. Boşuna yalan söylemezsin. Tepeden tırnağa iğrenç görünüyorsun. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Good. 'Cause you've never looked worse in your life. | Güzel. Çünkü sen de hayatında daha beter halde olmamıştın. Güzel. Çünkü hayatında daha beterini görmedin. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Oh, babe. | Bebeğim. | The Romantics-1 | 2010 | |
| You always know what to say. | Her daim ne demen gerektiğini biliyorsun. Ne diyeceğini hep bilirsin. | The Romantics-1 | 2010 | |
| I think this occasion calls for a drink. | Bence buna içilir. Sanırım içmek için iyi bir fırsat bulduk. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Yeah. Yeah, a couple. | Evet, evet. Hatta birkaç tane. Evet. Bir kaç tane. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Go. Go. Wanna race? | Yürü. Yürü. Yarışmak mı istiyorsun? Gidin, gidin. Yarışalım mı? | The Romantics-1 | 2010 | |
| I'll race you. | Sana meydan okuyorum. Seninle yarışacağım. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Tom, man. The guy just keeps winning. | Tom, adamım. Adam her daim kazanıyor. Tom, adamım. Hep o kazanır. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Honey, you didn't do so bad. | Tatlım, sen de hiç fena değildin. Hayatım, sen de kötü değildin. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Sweetie... Sweetie, the day we met was the best day of my life. | Hayatım. Hayatım, seninle tanıştığım gün hayatımın en güzel günüydü. Tatlım. Seninle tanıştığım gün hayatımın en güzel günüydü. | The Romantics-1 | 2010 | |
| It was nighttime, honey. | Geceydi tatlım. Akşam vaktiydi, hayatım. | The Romantics-1 | 2010 | |
| It was 2:00am, September 20th, 1999 is what it was. | Eylül 20, sene 1999, saat 02:00. 20 Kasım 1999 saat öğlen ikiydi. | The Romantics-1 | 2010 | |
| I believe we were at the Yankee Doodle. | İnanıyorum ki Yankee Doodle'daydık. Sanırım Yankee Doodle'daydık. | The Romantics-1 | 2010 | |
| And I asked if I could borrow your ketchup. | Ve ketçabını ödünç alabilir miyim diye sormuştum. "Ketçabınızı alabilir miyim?" diye sormuştum. | The Romantics-1 | 2010 | |
| And I saw that you already had a bottle on your table. | Ve ben de masanda zaten bir tane olduğunu görmüştüm. Zaten senin masanda da bir tane vardı. | The Romantics-1 | 2010 | |
| I know. It was a bold faced lie, but I was desperate to meet you. | Biliyorum. Apaçık yalandı ama seninle tanışmak için çaresizdim. Biliyorum. Arsız bir yalandı, ama seninle tanışmayı çok istedim. | The Romantics-1 | 2010 | |
| When are you ladies gonna get married already? | Siz bayanlar ne zaman evleniyorsunuz? Siz kızlar ne zaman evleniyorsunuz? | The Romantics-1 | 2010 | |
| October? May... be October. | Ekim? Belki... Ekim. Ekim. Mayıs... Ekim olsun. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Maybe October. | Ekim olabilir. Belki Ekim'de. | The Romantics-1 | 2010 | |
| You're here! We're here! | Geldiniz! Geldik! | The Romantics-1 | 2010 | |
| How's my hair? | Saçlarım nasıl? Saçım nasıI? | The Romantics-1 | 2010 | |
| Revolting. Makeup? | İğrenç. Makyajım? | The Romantics-1 | 2010 | |
| Trashy. Clothes? | Rezil. Elbiselerim? Beş para etmez. Elbiselerim? | The Romantics-1 | 2010 | |
| Tacky choice. | 3'üncü sınıf kalitede. Çok boktan. | The Romantics-1 | 2010 | |
| You look beautiful. Thank you. | Çok güzel görünüyorsun. Teşekkür ederim. Çok güzel görünüyorsun. Sağ ol. | The Romantics-1 | 2010 | |
| All right, all right, all right, we'll have enough time tonight | Pekâlâ, pekâlâ. Bu gece düğün öncesi yemekte... Pekâlâ, pekâlâ, bu akşam prova yemeğinde... | The Romantics-1 | 2010 | |
| to kiss your butt at the rehearsal dinner. | ...yalakalık yapacak bolca zamanımız olacak. ...kıçını öpmek için yeterli vaktimiz var. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Lo. Li. | Lo. Li. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Weez. Trip. | Weez. Trip. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Lila Hayes is... | Lila Hayes... | The Romantics-1 | 2010 | |
| ...not my friend. | ...arkadaşım değildir. ...benim arkadaşım değil. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Lila Hayes is my sister. | Lila Hayes benim kardeşimdir. Lila Hayes benim kız kardeşim. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Lila and I have shared many things: | Lila ve ben bir çok şey paylaştık: Lila ve ben birçok şey paylaştık... | The Romantics-1 | 2010 | |
| Rooms, clothes, study notes, boyfriends... | Odalar, elbiseler, ders notları, erkek arkadaşlar... ...odamızı, elbiselerimizi, ders notlarımızı, erkek arkadaşlarımızı... | The Romantics-1 | 2010 | |
| ...the luckiest girl in the world. | ...dünyadaki en şanslı kızdır. ...dünyadaki en şanslı kız. | The Romantics-1 | 2010 | |
| She has... | O... O çok güzel... | The Romantics-1 | 2010 | |
| ...beauty, intelligence, a killer backhand, | ...güzeldir, zekidir, harika kalçalara, ...çok zeki, teniste de iyi, çok kıskandığım... | The Romantics-1 | 2010 | |
| boobs I would kill for. | ...harika göğüslere sahiptir. ...kocaman memeleri var. | The Romantics-1 | 2010 | |
| She's graced with all of these things. | Bunca güzel şeye sahip biridir. Tüm bunlar ona lütfedilmiş. | The Romantics-1 | 2010 | |
| And she's brought us all here tonight... | Ve kendisi, bu gece bizi... Ve hepimizi bu akşam buraya... | The Romantics-1 | 2010 | |
| ...to celebrate... | ...inanılmaz başarısını... ...en büyük başarısını... | The Romantics-1 | 2010 | |
| ...her greatest accomplishment... | ...kutlamak için buraya topladı. ...kutlamak için topladı. | The Romantics-1 | 2010 | |
| ...love. | ...Aşkını. Aşk. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Trip, I'm standing right here. | Trip, dibindeyim. Trip, Tam arkanda duruyorum. | The Romantics-1 | 2010 | |
| It's perfume. | Parfüm. Parfüm bu sadece. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Can you just try not to spray it in my nose? | Burnumdan başka bir yere sıkmaya çalışsan? Ağzıma doğru sıkmaz mısın Iütfen? | The Romantics-1 | 2010 | |
| I am so screwed for my toast. I haven't written a thing. | Fena halde çuvalladım. Yemekte ne söyleyeceğime dair tek bir şey yazamadım. Konuşmamı batırmış durumdayım. Tek bir kelime yazamadım. | The Romantics-1 | 2010 | |
| You always say that and then you give the best one. | Her zaman bunları söylüyorsun, sonra da en güzeli seninki oluyor. Hep öyle dersin ama sonra en iyisini sen yazarsın. | The Romantics-1 | 2010 | |
| You have an unfair advantage, Miss Published Writer. | Haksız avantajın var, Bayan Kitabı Yayınlanmış Yazar. Adil olmayan bir üstünlüğün var, Bayan Çokbilmiş Yazar. | The Romantics-1 | 2010 | |
| But, tonight you've got competition. | Ama bu gece işin kolay olmayacak. Bu akşam büyük çekişme var. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Your signature rhyming ode? | Kafiyeli gazel mi okuyacaksın? Şu kafiyeli şiirlerinden mi? | The Romantics-1 | 2010 | |
| Damn right. Guaranteed to bring down the house. | Bildiniz. Herkes hayran kalacak. Doğru. Ortalığı yerle bir edecek. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Nice. | Güzel. Harika. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Hey, you OK? | Baksana, sen iyi misin? Sen iyi misin? | The Romantics-1 | 2010 | |
| Why does everyone keep asking me that? | Neden herkes bana bunu soruyor? Neden herkes bunu sorup duruyor? | The Romantics-1 | 2010 | |
| Can I borrow? | Ödünç alabilir miyim? Şunu alabilir miyim? | The Romantics-1 | 2010 | |
| Yeah, I wonder why people keep asking you that. | Evet, ben de merak ediyorum insanların neden sorduğunu. Evet, ben de bunu neden sorup duruyorlar merak ediyorum. | The Romantics-1 | 2010 | |
| I'm sorry. It was just... | Kusura bakmayın. Gerçekten... Üzgünüm. Ben sadece... | The Romantics-1 | 2010 | |
| ...a really long drive. Cut the bullshit, Lo. | ...uzunca bir yoldu. Maval okumayı kes Lo. ... uzun bir yoldan geldim. Kes şunu, Lo. | The Romantics-1 | 2010 | |
| When was the last time you saw him? | Onu en son ne zaman görmüştün? En son O'nu ne zaman gördün? | The Romantics-1 | 2010 | |
| Saw who? Tom. | Kimi? Tom. | The Romantics-1 | 2010 | |
| When was the last time you saw Tom? | Tom'u en son ne zaman görmüştün? En son Tom'u ne zaman gördün? | The Romantics-1 | 2010 |