Search
English Turkish Sentence Translations Page 169811
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Weesie? The way you were walking across | Weesie? Provada, çimlerin... Weesie mi? Prova öncesi şu çimlerde... | The Romantics-1 | 2010 | |
| the grass before the rehearsal. It was beautiful. | ...üzerindeki yürüyüşün. Çok güzeldi. ...koşturman çok güzeldi. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Or how about Chip, after his toast? | Yahut konuşması sonrası Chip. Peki ya Chip, konuşmasından sonra nasıIdı? | The Romantics-1 | 2010 | |
| The way all the sound just kind of fell out of the room, | Odadaki tüm sesler birbirine girmiş... Konuşmasından sonra duyduğunuz tek ses... | The Romantics-1 | 2010 | |
| and all you could hear were forks on plates. | ...ve tüm duyabildiğiniz çatal kaşık sesleriyken. ...çatal kaşık sesi oldu. | The Romantics-1 | 2010 | |
| It was magical. | Fevkaladeydi. Büyüleyiciydi. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Or how about the sound as you're driving up to the house here. | Peki ya evden buraya kadar sizi çılgına çevirecek sesler. Peki ya evden buraya kadar gelirken çıkarttığınız sesler. | The Romantics-1 | 2010 | |
| It's gravel, grass, ocean. | Çakıllar, çimenler, okyanus. Beton, çimenler ve okyanus. | The Romantics-1 | 2010 | |
| It's verse, verse, chorus. | Dörtlükler okuyan koro gibi. Bunlar dizele ve nakarat. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Wordsworth! Shelley! McDevon! | Wordsworth! Shelley! McDevon! | The Romantics-1 | 2010 | |
| McDevon! | McDevon! | The Romantics-1 | 2010 | |
| The seven of us are friends. | Yedimiz arkadaşız. Yedimiz de arkadaşız. | The Romantics-1 | 2010 | |
| No, the seven of us are family. | Hayır, yedimiz aileyiz. Hayır, yedimiz de bir aileyiz. | The Romantics-1 | 2010 | |
| We're everything to each other. | Birbirimiz için her şeyiz. Bir birimizin her şeyiyiz. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Sister, brothers, mother... | Kız kardeş, ağabey, anne... Kız kardeş, erkek kardeş, anne... | The Romantics-1 | 2010 | |
| ...nurse, shrink, opponent, rival. | ...hemşire, psikiyatrist, muhalif, rakip. ...hemşire, psikolog, muhalif, rakip. | The Romantics-1 | 2010 | |
| We share a history, and we share a goal... | İlham almak ve ilham kaynağı olmak adına... Bir geçmiş paylaşıyoruz, ve bir amaç paylaşıyoruz... | The Romantics-1 | 2010 | |
| ...to inspire and to be inspired. | ...bir tarihi ve bir amacı paylaşıyoruz. ...esinlenmek ve esinlendirmek için. | The Romantics-1 | 2010 | |
| That, my friends, that's imperative. | Bu, arkadaşlarım, kaçınılmazdı. İşte bu zorunluluktur, dostlarım. | The Romantics-1 | 2010 | |
| And without that... | Ve bunlarsız... Bu olmadan... | The Romantics-1 | 2010 | |
| Without that, we got nothing. | ...bunlarsız, bizler birer hiçiz. Bu olmadan, hiç bir şey elde edemeyiz. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Slow clap. | Yavaş alkışlayın. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Where's the cane? All right! | Davul nerede? Pekâlâ! | The Romantics-1 | 2010 | |
| The man is drunk! Where's the cane? | Bu adam sarhoş! Davul nerede? | The Romantics-1 | 2010 | |
| Where's the gong? | Zurna nerede? | The Romantics-1 | 2010 | |
| Seriously, you guys, thank you so much... | Cidden, çok teşekkür ederim çocuklar. Çok teşekkür ederim millet... | The Romantics-1 | 2010 | |
| Thank you so much for coming. | Geldiğiniz için sağ olun. Geldiğiniz için çok teşekkür ederim. | The Romantics-1 | 2010 | |
| That's all I got. Sorry I've been such a freak tonight. | Diyeceklerimin hepsi bu. Akşamki anormalliğimi mazur görün. Bu akşam tam bir ucubeydim kusura bakmayım. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Oh, and by the way... | Bir de... Bu arada... | The Romantics-1 | 2010 | |
| Where did he go? | O nereye gitti? Nereye gitti? | The Romantics-1 | 2010 | |
| Guys, I'm really worried. Why are you worried? | Ahali! Endişeleniyorum. Neden endişeleniyorsun? Gerçekten endişeleniyorum. Neden endişeleniyorsun? | The Romantics-1 | 2010 | |
| Because he disappeared in the ocean. | Çünkü okyanusun içinde kayboldu. Okyanusun içinde kayboldu. | The Romantics-1 | 2010 | |
| He's probably passed out on the lawn, freaking out about the wedding. | Muhtemelen düğünden dolayı çimlerin üzerinde bayılıp kalmıştır. Muhtemelen çimenlerin oradan çıkmıştır, evleneceği için tırsıyor. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Cold feet, anyone? Yeah? | Korkan var mı? Evet? Korkan var mı? Neden? | The Romantics-1 | 2010 | |
| I think we have a fugitive on our hands. | Bence bir kaçağımız var. Sanırım bir firarimiz var. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Well, why don't we go look for the guy? | Pekâlâ, neden gidip aramıyoruz? Neden onu aramıyoruz? | The Romantics-1 | 2010 | |
| Let's break into pairs, canvass the neighborhood. Yes? | İkili gruplara ayrılıp, etradı kolaçan edelim. Ne dersiniz? Çiftlere ayrılalım, ve etrafı araştıralım. Olur mu? | The Romantics-1 | 2010 | |
| Yes. I love it. | Tamam. Bayıldım. Olur. BayıIdım. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Jake, I like the way you think. Get over here. | Jake, düşünce tarzına bayılıyorum. Gel buraya. Jake, düşünme tarzına bayıIdım. Buraya gel. | The Romantics-1 | 2010 | |
| All right. All right. | Tamam. Tamam. Pekâlâ. Pekâlâ. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Chip and I have spent a lot of quality time together. | Chip ve ben oldukça bol zaman geçirdik. Chip ve ben birlikte yeterince zaman harcadık sanırım. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Come on. I know, I know. | Yapma ama. Biliyorum, biliyorum. Hadi ama. Biliyorum, biliyorum. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Why don't we mix it up a bit. | Neden işleri değiştirmiyoruz? Neden grupları karıştırmıyoruz. | The Romantics-1 | 2010 | |
| We'll switch partners, like a dinner party. | Eşler değişsin, yemek partisindeki gibi. Tamam, eşlerimizi değiştirelim, yemekli davet gibi. | The Romantics-1 | 2010 | |
| A search party dinner party. OK. | Arama partisi, yemek partisi. Tamam. Yemekli davet. Tamam. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Dibs on Jake. Yes. You have such good taste. | Dibs Jake'le. Evet. İşini biliyorsun. Jake'i seçtim. Seni tadın iyidir. | The Romantics-1 | 2010 | |
| I know. Fine by me. | Biliyorum. Bana uyar. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Weesie? | Weesie? | The Romantics-1 | 2010 | |
| Come on, I'm not that bad. | Hadi ama, o kadar da kötü değilim. Yapma, o kadar kötü değilim. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Come on. Wait, Lo, Lo, Lo. | Yapma. Bekle. Lo, Lo, Lo... Gel. Bekle. | The Romantics-1 | 2010 | |
| We haven't even made the plan yet. | Daha plan bile yapmadık. | The Romantics-1 | 2010 | |
| What area should we cover? | Hangi alanlara bakmalıyız? Hangi bölgelere bakacağız? | The Romantics-1 | 2010 | |
| Main house. We'll cover the main house. | Ana ev. Biz ana eve bakacağız. Evin etrafı. Evin etrafına biz bakacağız. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Perfect... Lo! Remember! | Harika. Lo! Unutma, Harika... Lo! Unutma! | The Romantics-1 | 2010 | |
| Ten of midnight, on the porch! | ...gece 10:00'da, verandada! Gece yarısına on kala, verandada! | The Romantics-1 | 2010 | |
| We promised Lila! | Lila'ya söz verdik! | The Romantics-1 | 2010 | |
| What? It's your lucky night. | Ne? Bu gece şanslı gecen. | The Romantics-1 | 2010 | |
| OK, so, wait. If you were Tom, where would you be? | Pekâlâ, bekle. Tom olsaydın, nerede olurdun? Tamam, dur. Eğer Tom olsaydın, nereye giderdin? | The Romantics-1 | 2010 | |
| Doing my crunches. Yeah? | Mekik çekerdim? Çapkınlık yapardım. | The Romantics-1 | 2010 | |
| OK, yeah, but after you do your crunches. | Tamam, peki mekikten sonra. Çapkınlık yaptıktan sonra? | The Romantics-1 | 2010 | |
| I'd do a thousand, but if I was done... | 1000 tane çekerdim ama bitirdiysem... Binlerce kez yapardım, ama bitirince... | The Romantics-1 | 2010 | |
| ...l'd probably be in Lila's bed. | ...muhtemelen Lila'nın yatağında olurdum. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Yes? You know that's her room, right there. | Oradaki onun odası. Oradaki onun odası biliyorsun. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Want to take a last shot? Me? | Son bir kez bakmak ister misin? Ben mi? Son bir atış yapmak istemez misin? Ben mi? | The Romantics-1 | 2010 | |
| Why don't you two lez out again, how about that? | Siz iki lezbiyen tekrar çıkmaya ne dersiniz? Neden ikiniz lezbiyenlik yapmıyorsunuz, buna ne dersin? | The Romantics-1 | 2010 | |
| I would love to. | Nasıl mutlu olurum. Bayılırım. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Yes. | Budur. Evet. | The Romantics-1 | 2010 | |
| I really stepped on a rock, hard. | Bir kayaya bayağı sağlam bastım. Kayaların üstünde yürüdüm. | The Romantics-1 | 2010 | |
| You stepped on a rock? | Kayaya mı bastın? Kayaların üstünde mi yürüdün? | The Romantics-1 | 2010 | |
| Yes. I like it in here. It's warm. | Budur. Burayı sevdim. Sıcacık. Evet. Burayı sevdim. Sıcakmış. | The Romantics-1 | 2010 | |
| I love it in here. | Ben de bayıldım. Ben de sevdim. | The Romantics-1 | 2010 | |
| So, hey... Yeah? | Şey... Ne var? | The Romantics-1 | 2010 | |
| I saw your movie. What? | Filmini izlemiştim. Ne? Filmini izledim. Ne? | The Romantics-1 | 2010 | |
| Yeah, I saw the torture one. I saw it. | İşkenceli olan. İzledim. Şu işkenceli olanı. Onu izledim. | The Romantics-1 | 2010 | |
| How? It never even got released. | Nasıl? Hiç yayınlanmadı bile. | The Romantics-1 | 2010 | |
| I know. I downloaded it. | Biliyorum. İndirdim. Biliyorum. İnternetten indirdim. | The Romantics-1 | 2010 | |
| I spend a lot of time on the Internet. | İnternette bayağı zaman harcarım. İnternette çok zaman geçiriyorum. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Yeah, I bet you do. | Eminim öyledir. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Wow, that is really embarrassing. | Şey, gerçekten mahçup edici. Bu gerçekten utanç verici. | The Romantics-1 | 2010 | |
| I don't think you should be embarrassed. | Mahçup olacak bir şey yok. Bence utanmamalısın. | The Romantics-1 | 2010 | |
| I thought you were really good in it. I... You had a really funny line | Bence oldukça iyiydin. Ben... Sarışın olarak ölmemek... Bence gayet iyisin bu işte. Sarışınlardan beklemeyen... | The Romantics-1 | 2010 | |
| about not wanting to die a blond. That was good. | ...hakkındaki diyaloğun bence çok eğlenceliydi. Çok iyiydi. ...eğlenceli bir tavrın var. Bu güzel. | The Romantics-1 | 2010 | |
| I came up with that line. Really? | O diyaloğu ben yazdım. Gerçekten? Tüm o tavrımla yükseldim. Gerçekten mi? | The Romantics-1 | 2010 | |
| That's great. Speaking of great lines... | Harika. Konu harika diyaloglardan açılmışken... Harika. Sözü açılmışken... | The Romantics-1 | 2010 | |
| Are you serious? Why? What? Yeah. | Ciddi misin? Neden? Ne? Evet. Ciddi misin? Neden? N'oldu? | The Romantics-1 | 2010 | |
| I don't know. Isn't that a little '80s? | Bilemiyorum. O 80'lerden kalma değil mi? Bilmiyorum. '80ler gibi olmadı mı? | The Romantics-1 | 2010 | |
| Not when you mix it with Wellbutrin. | Wellbutrin ile karıştırdığında öyle değil. Antidepresan ile karıştırmazsan olmaz. | The Romantics-1 | 2010 | |
| 'Cause Wellbutrin is... Of course. | Çünkü Wellbutrin... Tabii. Çünkü antidepresan bir... | The Romantics-1 | 2010 | |
| So we're doing the guesthouse. | Misafirhaneye biz bakıyoruz. Evet. Demek misafir evine biz bakacağız. | The Romantics-1 | 2010 | |
| You trust him, right? Who? Jake? Of course. | Ona güveniyorsun değil mi? Kime? Jake'e mi? Tabii ki. Ona güveniyorsun, değil mi? Kime? Jake mi? Tabi ki. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Good. 'Cause I don't trust Tripler one bit. | Güzel. Çünkü ben Tripler'a zerre güvenmiyorum. Güzel. Çünkü ben Tripler'a zerre kadar güvenmiyorum. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Hey, you ever think there was something odd about the way | Baksana, sence de Lila ile Tom'un çıkmaya başlamalarında... Lila ve Tom'un çıkmaya başlama sebeplerinin biraz garip olduğunu... | The Romantics-1 | 2010 | |
| Lila and Tom started dating? | ...bir gariplik yok muydu? ...hiç düşünmüş müydün? | The Romantics-1 | 2010 | |
| The way that they started dating? Yeah. | Çıkmaya başlamalarında mı? Evet. Çıkmaya başlama nedenlerini mi? Evet. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Remember? It was, like, right after we came up here | Hatırlamıyor musun? O uzun tatilde... Hatırladın mı? Hani bir hafta sonu... | The Romantics-1 | 2010 | |
| for that long weekend. Senior spring, remember? | ...buraya geldikten sonra. Son sınıfın bahar döneminde, hatırladın mı? ...geldiğimizde, hatırladın mı? | The Romantics-1 | 2010 | |
| I mean, don't you think it was kind of odd? An odd coincidence? | Yani, sence de garip değil mi? Yahut garip bir rastlantı? Demek istediğim sence de garip değil mi? Garip bir tesadüf? | The Romantics-1 | 2010 | |
| Yeah, I don't even know what you're talking about. | Neden bahsettiğini bile bilmiyorum. Ne hakkında konuşuyorsun bilmiyorum. | The Romantics-1 | 2010 | |
| He asked her out like three days after we got back. | Buraya geldikten 3 gün sonra ona çıkma teklifi etti. Biz gittikten üç gün sonra çıkma teklif etmiş. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Three days. Three days. Three days, so? | 3 gün, 3 gün! 3 gün, ee? Üç gün. Üç gün. Üç gün, yani? | The Romantics-1 | 2010 |