Search
English Turkish Sentence Translations Page 169751
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| to visit his cousin, our neighbor, Mr.John. | kuzenini ziyaret etmek için Amerika'dan geldiğini söylemişti. | The River-1 | 1951 | |
| His name was alsoJohn. | O'nun adı da John idi. | The River-1 | 1951 | |
| Captain John. | Yüzbaşı John. | The River-1 | 1951 | |
| He's beautiful. Men can't be beautiful. | Güzelmiş. Erkekler "güzel" olmaz. | The River-1 | 1951 | |
| Yes, they can. | Evet, olabilirler. | The River-1 | 1951 | |
| What kind destiny to have brought him all alone right to our doorstep. | Nasıl bir kader O'nu yapayalnız bizim eşiğimize kadar getirmişti ki... | The River-1 | 1951 | |
| Usually visitors from abroad were old and married. | Ülke dışından gelenler genellikle yaşlı ve evli olurdu. | The River-1 | 1951 | |
| Another redhead. | Başka bir kızılkafalı daha. | The River-1 | 1951 | |
| Harriet, one. Valerie, two. Now there's three. | Bir Harriet, iki Valerie. Şimdi üç ettiler. | The River-1 | 1951 | |
| That means trouble. | Bunun anlamı bela demek. | The River-1 | 1951 | |
| As they disappeared into Mr.John's yard... | Bay John'un avlusuna girip gözden kaybolurlarken... | The River-1 | 1951 | |
| we thought that he had a slight limp. | bize, hafifçe topallıyor gibi gözüktü. | The River-1 | 1951 | |
| Nan, do you know what? He's only got one leg. | Nan, biliyor musun, sadece bir bacağı var. | The River-1 | 1951 | |
| He's got two legs. l saw them. | İki bacağı var. Gördüm. | The River-1 | 1951 | |
| You little silly. One's a pretending one. | Seni küçük şapşal. Bir tanesi takma bacak. | The River-1 | 1951 | |
| Valerie, if you come now, we shall stop working and start talking. | Valerie, eğer gelmişsen çalışmayı bırakıp konuşabiliriz. | The River-1 | 1951 | |
| Well, let's hear from you. | Evet, anlat bakalım. | The River-1 | 1951 | |
| Captain John was wounded in the war. Father was wounded too. | Yüzbaşı John savaşta yaralanmış. Babam da yaralanmıştı. | The River-1 | 1951 | |
| A leg's worse than an eye. An eye's worse than a leg. | Bacak yarası, göz yarasından kötüdür. Göz yarası, bacak yarasından kötüdür. | The River-1 | 1951 | |
| l love a hero. Heroes don't have pretending legs. | Kahramanları severim. Kahramanların sahte bacağı olmaz. | The River-1 | 1951 | |
| Ah, with one leg he'll get double pension. And in dollars too. | Tek bacakla iki kat maaş alacaktır. İki kat dolar. | The River-1 | 1951 | |
| lt's so romantic. | Çok romantik. | The River-1 | 1951 | |
| l saw a spider this morning. That's lucky. | Bu sabah bir örümcek gördüm. Bu, şans demektir. | The River-1 | 1951 | |
| How could it be lucky? Spiders' legs that mean riches. | Nasıl şans demek? Örümceğin bacakları zenginlik demektir. | The River-1 | 1951 | |
| But why did he want to come? | Neden gelmek istedi ki? | The River-1 | 1951 | |
| Yes, why? | Evet, neden geldi? | The River-1 | 1951 | |
| Children. Captain John was so brave. | Çocuklar, yüzbaşı John çok cesurdu. | The River-1 | 1951 | |
| He stayed there in the battle till his leg was shot off. | Bacağından vurulana dek savaştığı yeri terketmedi. | The River-1 | 1951 | |
| Why didn't he stay there till the other leg was shot off? | Neden öbür bacağından da vurulana dek kalmadı ki yerinde? | The River-1 | 1951 | |
| lf you ask me, he should be invited to your Diwali party. | Bana soracak olursanız, Diwali partinize davet edilmeli. | The River-1 | 1951 | |
| l write the best. l'll write a letter for you all. | En iyi ben yazarım. Hepimizin adına bir mektup yazacağım. | The River-1 | 1951 | |
| l'll ask Mr.John as well. To ask a stranger in April is very bad. | Bay John'u da çağıracağım. Yabancıları Nisan'da çağırmak kötüdür. | The River-1 | 1951 | |
| But this isn't April. | Ama Nisan'da değiliz. | The River-1 | 1951 | |
| l'll sign it "Valerie and the Big House Children." | "Valerie ve Büyük Evin Çocukları" diye imzalayacağım. | The River-1 | 1951 | |
| No. "The Big House Children and Valerie." | Hayır. "Büyük Evin Çocukları ve Valerie" olacak. | The River-1 | 1951 | |
| Wait. l've got to put his name. | Durun! Adını yazmalıyım. | The River-1 | 1951 | |
| "Captain John." | "Yüzbaşı John." | The River-1 | 1951 | |
| "The Little House." | "Küçük Ev." | The River-1 | 1951 | |
| Our village, Bengal, lndia, the Eastern Hemisphere and the world! | Köyümüz Hindistan, Bengal, Batı Yarıküre ve Dünya! | The River-1 | 1951 | |
| l'll take it. No, l will. lt's my house, and it's my party. | Ben veririm. Hayır, ben. Bu, benim evim ve benim partim. | The River-1 | 1951 | |
| Don't leave me out. Let's all go to the wall and have a look. | Bunu kaçırmamam lazım! Haydi hepimiz duvara gidip bakalım. | The River-1 | 1951 | |
| For such an important visit l had to put on my shoes. | Böylesi önemli bir ziyaret için ayakkabılarımı giymek zorundaydım. | The River-1 | 1951 | |
| The shortest way was over the garden wall. | En kısa yol, bahçe duvarının üstündendi. | The River-1 | 1951 | |
| l'd taken it many times to visit Mr.John. | Bay John'u ziyaret ederken o yolu defalarca kullanmıştım. | The River-1 | 1951 | |
| Fascinating expeditions. | Büyüleyici keşifler... | The River-1 | 1951 | |
| Since the death ofhis wife, a beautiful Hindu woman... | Güzel bir kadın olan Hindu eşinin ölümünden bu yana... | The River-1 | 1951 | |
| lndia had absorbed our neighbor completely. | komşumuz kendisini tamamen Hindistan'a vermişti. | The River-1 | 1951 | |
| His house was full of lndian friends... | Evi, Hint dostları... | The River-1 | 1951 | |
| lndian books and lndian music. | Hint kitapları ve Hint müziği ile doluydu. | The River-1 | 1951 | |
| Often the sound of a vina came through the open windows. | Açık pencerelerden sıklıkla Vina sesi gelirdi. | The River-1 | 1951 | |
| And he had a daughter a little older than l. | Ve benden biraz küçük bir kızı vardı. | The River-1 | 1951 | |
| Melanie! Melanie! Melanie! | Melanie! Melanie! | The River-1 | 1951 | |
| Melanie, you've come at last. | Melanie, nihayet geldin. | The River-1 | 1951 | |
| Yes. Finished, Harriet. No more school. | Evet, bitti Harriet. Artık okul yok. | The River-1 | 1951 | |
| l am grown up now. Quick! | Artık büyüdüm. Çabuk! | The River-1 | 1951 | |
| Father! Melanie, Melanie! | Baba! Melanie! Melanie! | The River-1 | 1951 | |
| You look well but too thin. | İyi görünüyorsun ama çok zayıfsın. | The River-1 | 1951 | |
| You look well | Sen de iyi görünüyorsun, | The River-1 | 1951 | |
| but too thin. | ama sen de çok zayıfsın. | The River-1 | 1951 | |
| We've been starving for the sight of each other. | Birbirimizi görmek için yanıp tutuşuyorduk. | The River-1 | 1951 | |
| This is my daughter, Melanie, home from her convent. Meet your cousin. | Bu benim kızım Melanie, eğitiminden yeni döndü. Kuzeninle tanış. | The River-1 | 1951 | |
| From America. How are you? | Amerikalı? Nasılsınız? | The River-1 | 1951 | |
| And this is Harriet from the big house. Hello, Harriet. | Ve bu da Harriet, büyük evden. Merhaba Harriet. | The River-1 | 1951 | |
| Excuse me. l have to go now. | Özür dilerim, şimdi gitmek zorundayım. | The River-1 | 1951 | |
| Would you come a little way with me? | Benimle dışarıya bir saniye gelir misin? | The River-1 | 1951 | |
| Go with him, Melanie. | Onunla git Melanie. | The River-1 | 1951 | |
| l like that lndian greeting more every time l see it. | Bu Hint tarzı selamlamayı her görmemde ondan daha da çok hoşlanıyorum. | The River-1 | 1951 | |
| lt's more graceful than a handshake. | El sıkışmaktan daha zarif. | The River-1 | 1951 | |
| Melanie's mother was an lndian. One day she'll discover that. | Melanie'nin annesi Hintliydi. Bir gün bunun farkına varacak. | The River-1 | 1951 | |
| l didn't even know you had a daughter. | Ben bile kızın olduğunu bilmiyordum. | The River-1 | 1951 | |
| ln the West you believe we orientals expose our girl children rather than keep them. | Batı'da sizler, biz Doğuluların kız çocuklarını korumaktansa başıboş bıraktığına inanıyorsunuz. | The River-1 | 1951 | |
| lt isn't true. | Bu doğru değil. | The River-1 | 1951 | |
| Anil was a devoted friend of Mr.John's... | Anil, Bay John'un sadık bir dostu idi... | The River-1 | 1951 | |
| and had known Melanie since they were both children. | ve Melanie ile çocukluklarından beri tanışıyordu. | The River-1 | 1951 | |
| He had grown used to the idea that one day he would marry her... | Melanie ile bir gün evlenebileceği düşüncesiyle büyümüştü... | The River-1 | 1951 | |
| and he was anxious to give this girl without caste... | ve kast sistemi yüzünden... | The River-1 | 1951 | |
| Do you mean that you can't show me one man... | Yani sen şimdi, havaya bir ip atıp ona tırmanarak... | The River-1 | 1951 | |
| throwing a rope into the air and climbing up to disappear? | gözden kaybolan birini bana gösteremeyeceğini mi söylüyorsun? | The River-1 | 1951 | |
| No. Tsk, tsk, tsk. | Evet. | The River-1 | 1951 | |
| How about the famous lndian bed of nails? My bed is very comfortable. | Peki ya şu ünlü çivili Hint yatağı? Yatağım çok rahattır. | The River-1 | 1951 | |
| l'm a bad host. Hmm. | Ben kötü bir evsahibiyim. | The River-1 | 1951 | |
| l have a letter for you. | Size bir mektubum var. | The River-1 | 1951 | |
| lt's to ask you to our Diwali party all of you. | Sizi Diwali partimize çağırıyoruz, hepinizi. | The River-1 | 1951 | |
| You always give a party for Diwali because it's the beginning of winter, and that's the best time. | Burada Diwali partisi verilir, çünkü kış başlangıcıdır ve şu an en uygun zaman. | The River-1 | 1951 | |
| Ram Singh has brought the lamps, and we light them before you come. | Ram Singh kandilleri getirdi, ve biz onları siz gelmeden önce yakacağız. | The River-1 | 1951 | |
| Then we have ice cream and fireworks in the garden, and we wear our new frocks... | Sonra bahçede dondurma yiyip havai fişek atacağız, yeni elbiseler giyeceğiz, | The River-1 | 1951 | |
| and we dance, and Mother makes us gold and silver crowns. | dans edeceğiz ve annem bize altın ve gümüş taçlar takacak. | The River-1 | 1951 | |
| That's all very nice. But what is Diwali? | Bunların hepsi çok hoş şeyler. Diwali nedir peki? | The River-1 | 1951 | |
| The Hindu festival of lights. | Hinduların "Işık Festivali." | The River-1 | 1951 | |
| Hundreds and thousands of little lamps burning everywhere. | Yüzbinlerce küçük kandil her yerde yanıyor olacak. | The River-1 | 1951 | |
| l can still see the little oil lamps. | Küçük yağ kandillerini hala görebiliyorum. | The River-1 | 1951 | |
| "Diwali"means garland oflights. | Diwali'nin anlamı, ışığın taçlandırılması demektir. | The River-1 | 1951 | |
| They're lit in memory of a great war | Büyük bir savaşın hatırası adına yakarlardı. | The River-1 | 1951 | |
| the old eternal war between good and evil. | O eski ezeli savaşın, iyi ile kötünün arasındaki savaş adına... | The River-1 | 1951 | |
| For each life given in this war, a light is lit. | Bu savaşa verilen her bir hayat için bir kandil yakılırdı. | The River-1 | 1951 | |
| On the darkest night of October, millions oflights burn all over lndia. | Ekim'in en karanlık gecesinde, Hindistan'ın her yerinde milyonlarca kandil yanar. | The River-1 | 1951 | |
| For Hindus, all the universe is God. | Hindular için evrenin tümü, Tanrı demektir. | The River-1 | 1951 | |
| And since God is everywhere, it is only natural to worship a tree... | Ve Tanrı her yerde olduğundan dolayı, bir ağaca, bir taşa... | The River-1 | 1951 | |
| a stone, a river. | ya da bir nehire tapınmak yahut derin bir saygı göstermek çok doğaldı. | The River-1 | 1951 | |
| They all declare the presence of the One Supreme. | Bütün bunların hepsi, tek bir üstün gücün varlığını ilan ediyordu. | The River-1 | 1951 |