Search
English Turkish Sentence Translations Page 158341
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Or are you busy? No, no. I'm not doing anything. | Bir işin mi var? Yok canım, ne işim olacak? | Takva-2 | 2006 | |
| It is very kind of you to inform me. May God reward you. | İyi ki gelip haber verdin, Rauf kardeş. Sevabım senin olsun. | Takva-2 | 2006 | |
| He'll reward you for your own deeds, brother. I am just His tool. | Her sevap sahibine kefil olur, Muharrem kardeş. Bizimkisi vesile olmak işte. | Takva-2 | 2006 | |
| I swear, I just brewed a pot before you came. | Vallahi billahi kendi elceğizlerimle demledim çayı. | Takva-2 | 2006 | |
| Must have been fate! I'll be right back. | Şimdi şey yapıyorum, sana kısmetmiş. Ben hemen geliyorum. | Takva-2 | 2006 | |
| But I know Devran. Our mothers shared the same breast. | Tanımaz mıyım Devran'ı? Anası anamın sütkardeşiydi. | Takva-2 | 2006 | |
| ...and keep the students in the dormitories? | ...yatılısı sağlanır, üstü başı verilir? | Takva-2 | 2006 | |
| ...but a high income too, praise be to Allah. | ...birçok da iradı vardır şükürler olsun. | Takva-2 | 2006 | |
| It is not wise for the learned to deal with such worldly affairs. | Ulemanın, ilim irfan sahiplerinin dünya işleriyle uğraşmaları pek hayırlı değildir. | Takva-2 | 2006 | |
| If you accept, you will be showing your loyalty to the order... | Kabul eylersen, bizlere iyilik, dergâha bağlılık... | Takva-2 | 2006 | |
| ...and serving Allah. What do you say? | ...Allah'a hizmet etmiş olursun. Ne dersin? | Takva-2 | 2006 | |
| I don't know if I can do it, my noble Master. | Bilmem, yapabilir miyim, Efendi Hazretleri? | Takva-2 | 2006 | |
| I don't want to disappoint you. | Size karşı mahcup olmak istemem. | Takva-2 | 2006 | |
| You will collect our rents. If repairs are needed... | Kiralarımızı toplayacaksın. Kirada olan yerlerin... | Takva-2 | 2006 | |
| ...you will have them done. | ...tamiri, bakımı varsa onları halledeceksin. | Takva-2 | 2006 | |
| In the name of Allah, the Merciful. | Bismillâhirrahmânirrahıym. | Takva-2 | 2006 | |
| Isn't Master Muharrem in? | > Muharrem Efendi yok mu? | Takva-2 | 2006 | |
| I pray for you, my noble Master. | Sağ olun Efendi Hazretleri, sağlığınıza duacıyız. | Takva-2 | 2006 | |
| I wanted to go to the Fatih Mosque for my Friday prayers. | Bugün kısmetse Cuma'yı Fatih Camii’nde kılayım dedim. | Takva-2 | 2006 | |
| So I thought I should visit our Muharrem. | Sonra birden aklıma düştü. Şu Muharrem'i de bir ziyaret edeyim, hâlini hatırını sorayım dedim. | Takva-2 | 2006 | |
| It's an honour, my noble Master. The earth you tread is blessed. | Aman efendim şeref verdiniz. Sizin ayağınızı sürdüğünüz yerin bereketi artar. | Takva-2 | 2006 | |
| My son, I want you to do me a favour. | Senden bir isteğim var, Ali Efendi evladım. | Takva-2 | 2006 | |
| It is up to you to cut his salary or not. | İster maaşından kes, ister kesme. Allah yoluna hayra geçsin. | Takva-2 | 2006 | |
| Get me a coffee, Muharrem. I mean... Master Muharrem. | Bir kahve söylesene Muharrem. Yani Muharrem Efendi. | Takva-2 | 2006 | |
| My God, forgive me! Is it a sin now if I send you for coffee? | Şimdi, tövbe ya Rabbi günaha mı giriyoruz acaba, sana kahve söyle falan? Anlamadım ki. | Takva-2 | 2006 | |
| Please, Mr. Ali. I owe so much to you. | Olur mu hiç öyle şey Ali Bey, siz benim velinimetimsiniz. | Takva-2 | 2006 | |
| Thank you. I wish you a blessed Friday. | Sağ ol. Hayırlı cumalar. | Takva-2 | 2006 | |
| I want to hire a new apprentice. | Ona bir çırak alacağım. | Takva-2 | 2006 | |
| It's much better than living all alone. | Böyle daha iyi olur. Rahat edersin. | Takva-2 | 2006 | |
| If it doesn't work, you can come back here. | Baktın olmuyor, tekrar döner gelirsin evine. | Takva-2 | 2006 | |
| What can I say, Brother Rauf? | Bilmem ki Rauf kardeş. | Takva-2 | 2006 | |
| I've lived here all my life. I don't know. | Ben bu evin dışında hiçbir yerde kalmadım. | Takva-2 | 2006 | |
| But I can'tjust leave them here, either. | Burada böyle bırakıp gitmeye de gönlüm razı olmuyor. | Takva-2 | 2006 | |
| I have always worked hard for a crust of bread. | Tuzsuz aşım, ağrısız başım misali yaşayıp gittim işte. | Takva-2 | 2006 | |
| I really don't know. I know it's a difficult decision. | Bilmem ki nasıl olur Rauf kardeş? Bilirim için rahat etmez. | Takva-2 | 2006 | |
| If I move to the seminary, I can do this work, right, Brother Rauf? | Şimdi evi dergâha taşırsak ben bu işi yaparım değil mi Rauf kardeş? | Takva-2 | 2006 | |
| I'm trembling, I'm so scared of failing... | Elim ayağım titriyor, beceremezsem... | Takva-2 | 2006 | |
| It's so difficult. I've been leading a simple life. It's so difficult. | Ne zor işmiş bunlar. Ben öylece yaşayıp gidiyordum işte. | Takva-2 | 2006 | |
| "You have travelled from afar for love of this lion. | "Nihayet bu aslanın aşkıyla, bu kadar yol teptiniz. | Takva-2 | 2006 | |
| ...and touches him with love. | ...cesur olur, elini aşk ile ona sürerse, o kimseye zarar vermez. | Takva-2 | 2006 | |
| Dare to step forward!" | Adımınızı ileri atın!" | Takva-2 | 2006 | |
| "The steps of a long journey are easy. | "O bir yıldır attığınız adımların cümlesi kolaydır. | Takva-2 | 2006 | |
| It is not granted unto many." | O adım nadirdir. Herkese nasip olmaz." | Takva-2 | 2006 | |
| Brother Rauf, let me take that. It's all right. | Rauf kardeş, ben alsaydım onu. Tamam, tamam, tamam. | Takva-2 | 2006 | |
| I wonder who stayed here... Who? | Kim bilir burada kimler kimler kaldı? | Takva-2 | 2006 | |
| I left my mother and father's spirits back home. | Anacığımla babacığımın ruhları evde kaldı. | Takva-2 | 2006 | |
| Now I live here with the spirits of the dervishes. | Şimdi ben burada dervişlerin ruhlarıyla yaşayacağım. | Takva-2 | 2006 | |
| If I get back late, you can just leave, Muharrem. | Nasıl olsa siz buradasınız. Ben gecikirsem sen çıkıver Muharrem. | Takva-2 | 2006 | |
| If they catch fire, the whole building could burn down. | ...bir tutuşursa bırak dükkânı hanı bile kurtaramayız. | Takva-2 | 2006 | |
| I get it, brother. | Tamam abi. | Takva-2 | 2006 | |
| The customers, the neighbours... It is not appropriate. | Şimdi burası esnaf yani konu komşu. Ayıp olur. | Takva-2 | 2006 | |
| I'm starting an important task today, too, in the name of God. | ...Allah'ın inayetiyle bugün ben de çok büyük bir işe başlıyorum. | Takva-2 | 2006 | |
| ...and 7 storage spaces across Istanbul. | ...7 tane de üstünde odun deposu ve hurdalık olan arsamız var. | Takva-2 | 2006 | |
| It's right behind this one. | Banka caddesi, şu sokağın arkasından girerseniz, oraya varırsınız. | Takva-2 | 2006 | |
| I am here for the rent. | Ben şey için, kira için geldim. | Takva-2 | 2006 | |
| I had a quick look at the accounts, we need to correct some mistakes. | Hesaplara şöyle bir baktım, bazı aksilikleri düzeltmek gerek. | Takva-2 | 2006 | |
| ...and help our order to progress. | ...hem de dergâhımızın gelişmesine yardımcı oluruz. | Takva-2 | 2006 | |
| If you are in doubt about something, call Rauf. | Başın sıkıştığında, bir şey sormak istediğinde Rauf'u ara. | Takva-2 | 2006 | |
| I want to do the best I can. | ... benden istediğinizi, aklımın erdiğince yapmak istedim. ...benden istediğinizi, aklımın erdiğince yapmak istedim. | Takva-2 | 2006 | |
| No need to be grateful. It is not mine, it is His. | Teşekküre gerek yok. O benim değil ki, o O'nun. | Takva-2 | 2006 | |
| Take this watch. It is for you to see the time. | Buraya hazırlamıştım, al bakalım. Bu saat senin. Vaktini anlaman için. | Takva-2 | 2006 | |
| I'm not worthy of them! | ...bana yakışık alır mı Rauf kardeş? | Takva-2 | 2006 | |
| ...and blessing of our brotherhood. | ...bereketi, sende gözükmeli. | Takva-2 | 2006 | |
| "Look at my garden, and you can see my spring." | "Bahçemizin halinden baharımı kıyasla." | Takva-2 | 2006 | |
| ...you will pick him up and do what he says, is that clear? | ...gidip onu işyerinden alacaksın. Artık O ne isterse onu yapacaksın. Tamam mı? | Takva-2 | 2006 | |
| ...except prayer times. | ...artık Muharrem Efendi'de, gel gel, git git. | Takva-2 | 2006 | |
| Mr. Ali! I thought it was Muhittin. | Ah Ali Bey. Ben Muhittin sandım. | Takva-2 | 2006 | |
| I have to pay the bills for the Foundation this afternoon. | Ben bu akşamüzeri vakfın elektrik su paralarını yatıracağım. | Takva-2 | 2006 | |
| I'll do it. | Ben yatırırım. | Takva-2 | 2006 | |
| I meant Master Muharrem. Don't bother, the boy can do it. | Yani Muharrem Efendi. Canım sen zahmet etme çocuk da yatırır. | Takva-2 | 2006 | |
| KOSOVO LIBERATION ARMY | KOSOVA KURTULUŞ ORDUSU | Takva-2 | 2006 | |
| Yesterday evening I discussed the sacred Hadith with some students. | Dün yatsıdan sonra, talebelerin bazılarıyla hadis i şeriften hasbıhal ettik. | Takva-2 | 2006 | |
| How is Master Muharrem? Is he settling in? | Muharrem Efendi nasıllar? Alışıyor mu? | Takva-2 | 2006 | |
| Come here, my daughter. He is not a stranger. It's Brother Rauf. | Gel kızım. Yabancı değil Rauf abin o senin. | Takva-2 | 2006 | |
| It's time for your medicine, father. | İlaç vaktiniz de, babacığım. | Takva-2 | 2006 | |
| It is high time we got him a wife. | Vakti gelmişte geçiyor bile. Baş göz etsek onu diyorum. | Takva-2 | 2006 | |
| You know my second daughter. I am pleased with her. | Benim ortanca kızı bilirsin. Kendisinden memnunumdur. | Takva-2 | 2006 | |
| If Master Muharrem agrees, I too will agree. | Muharrem Efendi için uygunsa, benim için de uygundur. | Takva-2 | 2006 | |
| Because marriage is halal in Islam. | Zira evlenmek helaldir. Niçin? | Takva-2 | 2006 | |
| I will find out what he thinks, my noble Master. | Ben bir yoklarım Efendi Hazretleri. | Takva-2 | 2006 | |
| It is more reliable like this. That's true. | Böylesi daha sağlam oluyor. Doğru, o da doğru. | Takva-2 | 2006 | |
| I'll be going now then. All right. | Ben artık kalksam? Peki. | Takva-2 | 2006 | |
| Just one more rent to collect, before I come back. | Şimdi bir yerden bir kira alacağım, dönüyorum. | Takva-2 | 2006 | |
| ...be upon you. | ...aleyküm. | Takva-2 | 2006 | |
| If he drinks, it's his sin. May God forgive him. | İçiyorsa onun günahı. Allah onu ıslah etsin. | Takva-2 | 2006 | |
| If we oay the electricity and gas bills into an account... | Şu elektrik, su, havagazı paralarını diyorum... | Takva-2 | 2006 | |
| ...and make an imoure orofit through interest. | ...bir gün sonra yatırıp, faizle sırtımızdan haram para kazanıyorlar. | Takva-2 | 2006 | |
| Then I'd rather line up in the queue, otherwise it's not fair to the others. | O zaman ben kuyruğa gireyim. Çünkü başkalarının hakkına şey gibi oluyor. | Takva-2 | 2006 | |
| It is a religious duty. Do you understand? | Bu bizim üstümüze düşen bir farz. Anlıyor musun? | Takva-2 | 2006 | |
| But I didn't say anything. | İyi ama ben bir şey demedim ki. | Takva-2 | 2006 | |
| You're here? I am always here. | Sen burada mıydın? Ben hep buradayım. | Takva-2 | 2006 | |
| I don't drink alcohol. | Ben içki içmem ki. | Takva-2 | 2006 | |
| In the name of Allah, the Merciful, the Compassionate. | Bismillâhirrahmânirrahıym. | Takva-2 | 2006 | |
| Just doing my ablution. I couldn't sleep either. | Abdest tazeledim de. Beni de uyku tutmadı. | Takva-2 | 2006 | |
| I closed that book long ago, Brother Rauf. | Biz o defteri çoktan kapadık Rauf kardeş. | Takva-2 | 2006 | |
| I am here to bow down before God, not to get married. | Biz buraya evlenmeye değil, yüz sürmeye geldik. | Takva-2 | 2006 | |
| Is the Mayor in his office? Certainly, sir. | Başkan Bey odasında mı? Gayet tabii. | Takva-2 | 2006 | |
| �ztuna Sacks, how can I help you? | Buyurun, Öztuna Çuvalcılık? Buyurun. | Takva-2 | 2006 | |
| I can't give you his mobile number. You'd better call tomorrow. | Veremeyiz cep telefonunu. Siz en iyisi yarın sabah arayın. | Takva-2 | 2006 | |
| Is Mr. Muharrem not in? | Muharrem Bey yok galiba? | Takva-2 | 2006 |