Search
English Turkish Sentence Translations Page 158337
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Do you have someone in mind? | Uygun gördüğünüz birisi mi var? | Takva-1 | 2006 | |
| You know my second daughter. l am pleased with her. | Benim ortanca kızı bilirsin. Kendisinden memnunumdur. | Takva-1 | 2006 | |
| lf Master Muharrem agrees, l too will agree. | Muharrem Efendi için uygunsa, benim için de uygundur. | Takva-1 | 2006 | |
| Because marriage is halal in lslam. | Zira evlenmek helaldir. Niçin? | Takva-1 | 2006 | |
| Why? To satisfy the bodily needs, without sin. | Bedenin ihtiyacını gidermek, zinaya düşmemek için. | Takva-1 | 2006 | |
| l will find out what he thinks, my noble Master. | Ben bir yoklarım Efendi Hazretleri. | Takva-1 | 2006 | |
| He will be grateful for your confidence in him. | Herhâlde kendisine gösterdiğiniz bu güvene şükreder. | Takva-1 | 2006 | |
| But do not mention her name. | İsim zikretme. | Takva-1 | 2006 | |
| Let us not show the devil the way if he is not willing. | Neme lazım. Gönlü yoksa, şeytana yol göstermeyelim. | Takva-1 | 2006 | |
| You are very fond of Master Muharrem, my Sheikh. | Muharrem Efendi'yi epeyce seviyorsunuz şeyhim. | Takva-1 | 2006 | |
| We love not only those from our brotherhood... | Sadece bizimle zikir çekip, birlikte dualar ettiğimiz... | Takva-1 | 2006 | |
| ...who chant Allah's names in our midst... | ...tarikat ı aliyenin evlatlarını değil... | Takva-1 | 2006 | |
| ...but everybody who shows a smiling face... | ...şu fani dünyada, şu fakire... | Takva-1 | 2006 | |
| ...to beggars such as me, in this mortal world. | ...güler yüz gösteren herkesi severiz. | Takva-1 | 2006 | |
| But some have a different place in our heart. | Ama bazılarının gönlümüzde ayrı yeri vardır. | Takva-1 | 2006 | |
| Master Muharrem is one of those men. | Muharrem Efendi de ayrı yeri olanlardandır. | Takva-1 | 2006 | |
| Anything else, Master Muharrem? No. May God be with you. | Başka bir arzun var mıydı Muharrem Bey? Allah razı olsun. Sağ olun. | Takva-1 | 2006 | |
| The banks do all this automatically now. | Bankalar artık bunları otomatikman yapıyorlar. | Takva-1 | 2006 | |
| lt is more reliable like this. That's true. | Böylesi daha sağlam oluyor. Doğru, o da doğru. | Takva-1 | 2006 | |
| l'll be going now then. All right. | Ben artık kalksam? Peki. | Takva-1 | 2006 | |
| Don't forget to pray for us. May God be with you. | Hayır duanızı eksik etmeyin. Allah razı olsun. | Takva-1 | 2006 | |
| Have a nice day. | Güle güle. | Takva-1 | 2006 | |
| They claim to be Muslims, and they jump the queue. | < Müslüman’ız derler, burada bu kadar vatandaş beklerken önden kendi işini yaptırırlar. | Takva-1 | 2006 | |
| They get to oull strings. | Devletin memuruna torpil yapıyorlar. | Takva-1 | 2006 | |
| Peace be upon you... Yeah, all right, all right. | Selâmün aleyküm... Evet, tamam, tamam. | Takva-1 | 2006 | |
| Everything's fine at the electricity administration, and the water, too. | Elektrik idaresindeki işimi hallettim. Suyu da hallettim. Sağ ol, Allah razı olsun. | Takva-1 | 2006 | |
| Just one more rent to collect, before l come back. | Şimdi bir yerden bir kira alacağım, dönüyorum. | Takva-1 | 2006 | |
| All right. Peace be upon you. | Sağ ol. Olur, tamam. Aleyküm selam. Aleyküm selam. Sağ ol. Olur, tamam. Aleyküm selam. Aleyküm selam. | Takva-1 | 2006 | |
| May peace be upon you. Cheers, man. | Selâmün aleyküm. Eyvallah abi. | Takva-1 | 2006 | |
| Peace be upon you. Thank you, brother. | Selâmün aleyküm. Kolay gelsin. Sağ ol abi. | Takva-1 | 2006 | |
| May peace... | Selâmün... | Takva-1 | 2006 | |
| ... be upon you. | ...aleyküm. | Takva-1 | 2006 | |
| My pious friend, the authorities came again the other day. | Geçen gün yine belediyeden geldiler. | Takva-1 | 2006 | |
| They say this olace is not registered orooerly. | Kaçak diyorlar buraya hoca efendi. | Takva-1 | 2006 | |
| He was drinking in the afternoon. What shall we do? | Adam ikindi vakti içiyordu. Ne yapacağız? | Takva-1 | 2006 | |
| Nothing. May God show him the right path. May God forgive him. | Hiç. Hiçbir şey. Allah onu ıslah etsin. Allah onu affetsin. | Takva-1 | 2006 | |
| Amen. Amen. | Âmin. Amin. | Takva-1 | 2006 | |
| But he was drinking. That makes his money... | Ama adam içiyordu. Ya onun kirası? | Takva-1 | 2006 | |
| He pays his rent on time. | Adam, kirasını günü gününe ödüyor. | Takva-1 | 2006 | |
| lf he drinks, it's his sin. May God forgive him. | İçiyorsa onun günahı. Allah onu ıslah etsin. | Takva-1 | 2006 | |
| lf we oay the electricity and gas bills into an account... | Şu elektrik, su, havagazı paralarını diyorum... | Takva-1 | 2006 | |
| ...the bank pays them automatically. | ...bankadan yatırsak. Tak, otomatik ödüyorlar hemen. | Takva-1 | 2006 | |
| We can't do that. The banks make interest. | O olmaz. Bankalar faizcilik yapıyor. | Takva-1 | 2006 | |
| They deposit the money we oay for electricity a day later... | Hem onlar bizim yatırdığımız elektrik su paralarını... | Takva-1 | 2006 | |
| ... and make an imoure orofit through interest. | ...bir gün sonra yatırıp, faizle sırtımızdan haram para kazanıyorlar. | Takva-1 | 2006 | |
| We can't do that. | Olmaz. | Takva-1 | 2006 | |
| Then l'd rather line up in the queue, otherwise it's not fair to the others. | O zaman ben kuyruğa gireyim. Çünkü başkalarının hakkına şey gibi oluyor. | Takva-1 | 2006 | |
| We should respect our fellow creatures. | Biliyorsun, Rauf kardeş. Kul hakkı. | Takva-1 | 2006 | |
| We can't do that, either. Your time is valuable. | O da olmaz. Senin vaktin değerli. | Takva-1 | 2006 | |
| You are using your time for God, not for your own self. | Sen vaktini Allah yolunda kullanıyorsun. Kendi şahsın için değil. | Takva-1 | 2006 | |
| Look how many people eat and drink here. | Bak bu kadar insan burada yemek yiyip içiyor. | Takva-1 | 2006 | |
| So many are taught by our scholars... | Görüyorsun değil mi? Bu kadar insana bu kadar hoca, bu kadar ulema... | Takva-1 | 2006 | |
| ...so many go out into the world and open new foundations. | ...ders veriyor. Bu gençler buradan dağılıyorlar, birçok yerde birçok dergâh açıyorlar. | Takva-1 | 2006 | |
| How do you think we make it possible? | Bütün bunlar neyle oluyor sanıyorsun? | Takva-1 | 2006 | |
| We must make thrive what has been entrusted to us. | Biz bize verilen emaneti, burayı çekip çevirmeliyiz. | Takva-1 | 2006 | |
| This is not just any task, Muharrem. | Bu bir istek, bir görev değil Muharrem. | Takva-1 | 2006 | |
| lt is a religious duty. Do you understand? | Bu bizim üstümüze düşen bir farz. Anlıyor musun? | Takva-1 | 2006 | |
| But l didn't say anything. | İyi ama ben bir şey demedim ki. | Takva-1 | 2006 | |
| That's why every minute of your day is as valuable as gold. | O yüzden senin her dakikan altın değerinde. Kıymetli. | Takva-1 | 2006 | |
| That's how you should feel. | Sen kendini öyle hissetmelisin. | Takva-1 | 2006 | |
| You mustn't get tired. You mustn't waste your time. | Sen yorulmamalısın. Sen oyalanmamalısın. Sen beklememelisin. | Takva-1 | 2006 | |
| Every single minute you save you can use to serve God. | Senin kazandığın her zaman, Allah'a yeni bir hizmet için sana yeni bir fırsat. | Takva-1 | 2006 | |
| But that man was drinking alcohol. | Ama o adam içki içiyordu. | Takva-1 | 2006 | |
| All right, Brother Muharrem. | Peki, Muharrem kardeş. | Takva-1 | 2006 | |
| You tell him to find another olace for himself next month. OK? | Söylersin. Bir dahaki ay kendine başka bir yer bulsun. Tamam? | Takva-1 | 2006 | |
| Stop preening. Come over here. | > Bırak süslenmeyi. Gelsene. | Takva-1 | 2006 | |
| You're here? l am always here. | Sen burada mıydın? Ben hep buradayım. | Takva-1 | 2006 | |
| Have a drink. | İçsene. | Takva-1 | 2006 | |
| l don't drink alcohol. | Ben içki içmem ki. | Takva-1 | 2006 | |
| ln the name of Allah, the Merciful, the Compassionate. | Bismillâhirrahmânirrahıym. | Takva-1 | 2006 | |
| Lord, forgive me my sins! | Tövbe estağfurullah. Tövbe estağfurullah. | Takva-1 | 2006 | |
| Why always this girl? Forgive me, my Lord. | Neden hep bu kız? Tövbe estağfurullah. | Takva-1 | 2006 | |
| Peace be upon you, Brother Rauf. | Esselâmü aleyküm, Rauf kardeş. | Takva-1 | 2006 | |
| Peace be uoon you, too, Brother Muharrem. | Ve aleyküm selam, Muharrem kardeş. | Takva-1 | 2006 | |
| Just doing my ablution. l couldn't sleep either. | Abdest tazeledim de. Beni de uyku tutmadı. | Takva-1 | 2006 | |
| My Sheikh says it's... | Şeyhim der ki... | Takva-1 | 2006 | |
| ...high time we got Master Muharrem a wife. | ...şu Muharrem Efendi'yi baş göz mü etsek? | Takva-1 | 2006 | |
| l closed that book long ago, Brother Rauf. | Biz o defteri çoktan kapadık Rauf kardeş. | Takva-1 | 2006 | |
| l am here to bow down before God, not to get married. | Biz buraya evlenmeye değil, yüz sürmeye geldik. | Takva-1 | 2006 | |
| They will come back to us. | Görüşüp tekrar dönecekler bize. | Takva-1 | 2006 | |
| Please... | Estağfurullah... | Takva-1 | 2006 | |
| Master Muharrem, what an honour. | Muharrem Efendi, şerefler verdin. Hoş gelmişsin. | Takva-1 | 2006 | |
| May God be with you, Mr. Esref, my brother. | Allah razı olsun. Eşref Bey kardeşim... | Takva-1 | 2006 | |
| ls the Mayor in his office? Certainly, sir. | Başkan Bey odasında mı? Gayet tabii. | Takva-1 | 2006 | |
| Mayor, Master Muharrem is here. | Başkanım, Muharrem Efendi geldi. | Takva-1 | 2006 | |
| �ztuna Sacks, how can l help you? | Buyurun, Öztuna Çuvalcılık? Buyurun. | Takva-1 | 2006 | |
| Mr. Muharrem is only here in the mornings, sir. | Muharrem Bey sabahları burada oluyor beyefendi. | Takva-1 | 2006 | |
| l can't give you his mobile number. You'd better call tomorrow. | Veremeyiz cep telefonunu. Siz en iyisi yarın sabah arayın. | Takva-1 | 2006 | |
| He leaves around noon. May God be with you. | Öğleye doğru çıkıyor işte. Allah razı olsun. | Takva-1 | 2006 | |
| May God bless your business. May peace be upon you, too. | Selâmün aleyküm. Hayırlı işler. Aleyküm selam, Allah razı olsun. | Takva-1 | 2006 | |
| ls Mr. Muharrem not in? | Muharrem Bey yok galiba? | Takva-1 | 2006 | |
| He is only here in the mornings. | Muharrem sabahtan burada oluyor öğleye kadar. | Takva-1 | 2006 | |
| l'll drop in again tomorrow. | O zaman ben yarın sabah filan uğrarım. | Takva-1 | 2006 | |
| He'll be in then. | Tabii. Burada olur. İyi iyi. | Takva-1 | 2006 | |
| Can l give him a message? | Kim aradı diyelim? | Takva-1 | 2006 | |
| He doesn't know me. l've got a building site across the road. | Beni tanımaz. Ben karşı tarafta inşaat işi yapıyorum. Karşı inşaat var ya. O işleri yapıyorum. | Takva-1 | 2006 | |
| All right, l'll droo in some Other day. As you like. | İyi. O zaman ben herhangi bir sabah filan uğrarım. Siz bilirsiniz. | Takva-1 | 2006 | |
| May you do well. God bless you. | Tamam. Hadi kolay gelsin. Allah razı olsun. | Takva-1 | 2006 | |
| You sell sacks, don't you? Yes, sacks. | Çuval işi yapıyorsunuz değil mi siz? Evet, çuval işi. | Takva-1 | 2006 | |
| May you do well. �ztuna Sacks? | Tamam. Hadi kolay gelsin. Öztuna buyurun? | Takva-1 | 2006 |