Search
English Turkish Sentence Translations Page 158169
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| You didn't even bring your cell phone. | Cep telefonunu da almamışsın yanına. Cep telefonunu almamışsın bile. Cep telefonunu almamışsın bile. Cep telefonunu da almamışsın yanına. Cep telefonunu da almamışsın yanına. Cep telefonunu da almamışsın yanına. Cep telefonunu almamışsın bile. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| MELVIN: Missed you at church this morning, Curtis. | Bu sabah kilisede gözlerimiz seni aradı Curtis. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| He knows what to do if he wants me to stop asking. | Bir daha sormamı istemiyorsa yapması gerekeni biliyor. Sormayı kesmem için ne yapması gerektiğini biliyor. Sormayı kesmem için ne yapması gerektiğini biliyor. Bir daha sormamı istemiyorsa yapması gerekeni biliyor. Bir daha sormamı istemiyorsa yapması gerekeni biliyor. Bir daha sormamı istemiyorsa yapması gerekeni biliyor. Sormayı kesmem için ne yapması gerektiğini biliyor. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Was it a good service? | Tören iyi geçti mi? Tören iyi miydi? Tören iyi miydi? Tören iyi geçti mi? Tören iyi geçti mi? Tören iyi geçti mi? Tören iyi miydi? | Take Shelter-1 | 2011 | |
| It was. It was good work. | Evet. İyiydi. İyiydi. Çok iyiydi. İyiydi. Çok iyiydi. Evet. İyiydi. Evet. İyiydi. Evet. İyiydi. İyiydi. Çok iyiydi. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| I'm thinking about cleaning up that storm shelter out back. | Arka bahçedeki fırtına sığınağını temizlemeyi düşünüyorum. Arka taraftaki fırtına sığınağını temizlemeyi düşünüyorum. Arka taraftaki fırtına sığınağını temizlemeyi düşünüyorum. Arka bahçedeki fırtına sığınağını temizlemeyi düşünüyorum. Arka bahçedeki fırtına sığınağını temizlemeyi düşünüyorum. Arka bahçedeki fırtına sığınağını temizlemeyi düşünüyorum. Arka taraftaki fırtına sığınağını temizlemeyi düşünüyorum. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Curtis, how you doing, bud? | N'aber Curtis? Merhaba, doktor. Curtis, nasıl gidiyor ahbap? Selam doktor. Curtis, nasıl gidiyor ahbap? Selam doktor. N'aber Curtis? Merhaba, doktor. N'aber Curtis? Merhaba, doktor. N'aber Curtis? Merhaba, doktor. Curtis, nasıl gidiyor ahbap? Selam doktor. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| How's my girl? She's good. | Kızımız nasıl? İyi iyi. Kızın nasıl? İyi. Kızın nasıl? İyi. Kızımız nasıl? İyi iyi. Kızımız nasıl? İyi iyi. Kızımız nasıl? İyi iyi. Kızım nasıl? İyi. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| That's good to hear. Tilt your head back for me. | Güzel. Kafanı biraz eğ. Bunu duymak güzel. Başını eğ. Bunu duymak güzel. Başını eğ. Güzel. Kafanı biraz eğ. Güzel. Kafanı biraz eğ. Güzel. Kafanı biraz eğ. Bunu duymak güzel. Başını eğ. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| I don't have a cold. | Soğuk algınlığım yok aslında. Nezle değilim. Nezle değilim. Soğuk algınlığım yok aslında. Soğuk algınlığım yok aslında. Soğuk algınlığım yok aslında. Nezle değilim. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| So what's the problem? | Sorun ne peki? Peki sorunun nedir? Peki sorunun nedir? Sorun ne peki? Sorun ne peki? Sorun ne peki? Peki sorunun nedir? | Take Shelter-1 | 2011 | |
| I've been having... | Son zamanlarda... Bir süredir... Bir süredir... Son zamanlarda... Son zamanlarda... Son zamanlarda... Bir süredir... | Take Shelter-1 | 2011 | |
| I've been having some trouble sleeping. | ...biraz uyku problemi çekiyorum. Bir süredir uyku problemi yaşıyorum. Bir süredir uyku problemi yaşıyorum. ...biraz uyku problemi çekiyorum. ...biraz uyku problemi çekiyorum. ...biraz uyku problemi çekiyorum. Bir süredir uyku problemi yaşıyorum. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| I was hoping you could give me something for it. | Bir ilaç verirsin belki diye düşünmüştüm. Onun için bana bir şeyler verebileceğini umuyorum. Onun için bana bir şeyler verebileceğini umuyorum. Bir ilaç verirsin belki diye düşünmüştüm. Bir ilaç verirsin belki diye düşünmüştüm. Bir ilaç verirsin belki diye düşünmüştüm. Onun için bana bir şeyler verebileceğini umuyorum. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| About four nights now. | Dört gece oldu. 4 gün oldu. 4 gün oldu. Dört gece oldu. Dört gece oldu. Dört gece oldu. 4 gün oldu. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| You're not sleeping at all? | Hiç mi uyuyamıyorsun? Hiç uyumadın mı? Hiç uyumadın mı? Hiç mi uyuyamıyorsun? Hiç mi uyuyamıyorsun? Hiç mi uyuyamıyorsun? Hiç uyumadın mı? | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Well, some, but real restless. | Biraz uyuyorum ama çok huzursuz bir şekilde. Biraz, ama deliksiz uyuyamıyorum. Biraz, ama deliksiz uyuyamıyorum. Biraz uyuyorum ama çok huzursuz bir şekilde. Biraz uyuyorum ama çok huzursuz bir şekilde. Biraz uyuyorum ama çok huzursuz bir şekilde. Biraz, ama çok uykusuzum. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| 'Well, I think four nights is a little too soon to tell | Dört gece, bir şey söylemek için çok erken. 4 gece bir şey söylemek için çok erken. 4 gece bir şey söylemek için çok erken. Dört gece, bir şey söylemek için çok erken. Dört gece, bir şey söylemek için çok erken. Dört gece, bir şey söylemek için çok erken. 4 gece bir şey söylemek için çok erken. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| My advice would be to not eat or drink anything | Akşam 8'den sonra hiçbir şey yememeni ve içmemeni tavsiye ederim. Benim sana tavsiyem, akşam 8'den sonra bir şey yiyip içmemendir. Benim sana tavsiyem, akşam 8'den sonra bir şey yiyip içmemendir. Akşam 8'den sonra hiçbir şey yememeni ve içmemeni tavsiye ederim. Akşam 8'den sonra hiçbir şey yememeni ve içmemeni tavsiye ederim. Akşam 8'den sonra hiçbir şey yememeni ve içmemeni tavsiye ederim. Benim sana tavsiyem, akşam 8'den sonra bir şey yiyip içmemendir. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Cut back on any alcoholic drinks, | Alkollü içecekleri, tütünü ve kafeini de azalt. Alkollü içecekleri, sigarayı ve kafeinli maddeleri kullanmayı azalt. Alkollü içecekleri, sigarayı ve kafeinli maddeleri kullanmayı azalt. Alkollü içecekleri, tütünü ve kafeini de azalt. Alkollü içecekleri, tütünü ve kafeini de azalt. Alkollü içecekleri, tütünü ve kafeini de azalt. Alkollü içecekleri, sigarayı ve kafeinli maddeleri kullanmayı azalt. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Get some daily exercise. | Günlük egzersizler yap. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Well, I think... | Aslında... Benim... Benim... Aslında... Aslında... Aslında... Benim... | Take Shelter-1 | 2011 | |
| I think I might need to try some medication. | ...ilaç alsam daha iyi olacak sanki. Neden? İlaca ihtiyacım var sanırım. Neden öyle söylüyorsun? İlaca ihtiyacım var sanırım. Neden öyle söylüyorsun? ...ilaç alsam daha iyi olacak sanki. Neden? ...ilaç alsam daha iyi olacak sanki. Neden? ...ilaç alsam daha iyi olacak sanki. Neden? İlaca ihtiyacım var sanırım. Neden öyle söylüyorsun? | Take Shelter-1 | 2011 | |
| The reason I've been having trouble sleeping | Uyku problemi çekmemin sebebi gördüğüm şu rüyalar. Bunun nedeni, uyku problemi yaşadığımda gördüğüm rüyalardır. Bunun nedeni, uyku problemi yaşadığımda gördüğüm rüyalardır. Uyku problemi çekmemin sebebi gördüğüm şu rüyalar. Uyku problemi çekmemin sebebi gördüğüm şu rüyalar. Uyku problemi çekmemin sebebi gördüğüm şu rüyalar. Bunun nedeni, uyku problemi yaşadığımda gördüğüm rüyalardır. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| I didn't think it was anything at first, | Başta pek önemsemedim ama geçen gün uyandığımda... Başlarda çok umursamamıştım, ama geçen gün uyandığımda... Başlarda çok umursamamıştım, ama geçen gün uyandığımda... Başta pek önemsemedim ama geçen gün uyandığımda... Başta pek önemsemedim ama geçen gün uyandığımda... Başta pek önemsemedim ama geçen gün uyandığımda... Başlarda çok umursamamıştım, ama geçen gün uyandığımda... | Take Shelter-1 | 2011 | |
| and the bed was wet. | ...yatak ıslanmıştı. ...yatak ıslaktı. ...yatak ıslaktı. ...yatak ıslanmıştı. ...yatak ıslanmıştı. ...yatak ıslanmıştı. ...yatak ıslaktı. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| You urinated in your bed? | Yatağa mı işedin? Evet. Yatağına mı işedin? Evet. Yatağına mı işedin? Evet. Yatağa mı işedin? Evet. Yatağa mı işedin? Evet. Yatağa mı işedin? Evet. Yatağına mı işedin? Evet. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Couple days before that, | Ondan birkaç gün önce de rüyamda köpeğim bana saldırdı. Bundan birkaç gün önce de, köpeğimin bana saldırdığını gördüm... Bundan birkaç gün önce de, köpeğimin bana saldırdığını gördüm... Ondan birkaç gün önce de rüyamda köpeğim bana saldırdı. Ondan birkaç gün önce de rüyamda köpeğim bana saldırdı. Ondan birkaç gün önce de rüyamda köpeğim bana saldırdı. Bundan birkaç gün önce de, köpeğimin bana saldırdığını gördüm... | Take Shelter-1 | 2011 | |
| and it took all day for the pain | Kolumdaki acı tüm gün devam etti. ...ve kolumdaki acısı gün boyu sürdü. ...ve kolumdaki acısı gün boyu sürdü. Kolumdaki acı tüm gün devam etti. Kolumdaki acı tüm gün devam etti. Kolumdaki acı tüm gün devam etti. ...ve kolumdaki acısı gün boyu sürdü. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| You been out to see your mother lately? | Son zamanlarda anneni görmeye gittin mi? Son zamanlarda anneni gördün mü? Son zamanlarda anneni gördün mü? Son zamanlarda anneni görmeye gittin mi? Son zamanlarda anneni görmeye gittin mi? Son zamanlarda anneni görmeye gittin mi? Son zamanlarda anneni gördün mü? | Take Shelter-1 | 2011 | |
| It's been about a month. | Bir aydır gitmedim. Yaklaşık 1 ay oldu göreli. Yaklaşık 1 ay oldu göreli. Bir aydır gitmedim. Bir aydır gitmedim. Bir aydır gitmedim. Yaklaşık 1 ay oldu göreli. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Okay. This is a prescription for a pretty mild sedative. | Pekâlâ. Çok hafif bir sakinleştirici yazdım. Tamam. Reçetede oldukça hafif bir sakinleştirici yazılı. Tamam. Reçetede oldukça hafif bir sakinleştirici yazılı. Pekâlâ. Çok hafif bir sakinleştirici yazdım. Pekâlâ. Çok hafif bir sakinleştirici yazdım. Pekâlâ. Çok hafif bir sakinleştirici yazdım. Tamam. Reçetede oldukça hafif bir sakinleştirici yazılı. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| It's non habit forming, | Alışkanlık yapmaz. Bağımlılık yaratan türden değil... Bağımlılık yaratan türden değil... Alışkanlık yapmaz. Alışkanlık yapmaz. Alışkanlık yapmaz. Bağımlılık yaratan türden değil... | Take Shelter-1 | 2011 | |
| but I'm only giving you enough | Ama yine de sadece birkaç gün yetecek kadar veriyorum. ...ama gene de birkaç gün yetecek kadar yazdım. ...ama gene de birkaç gün yetecek kadar yazdım. Ama yine de sadece birkaç gün yetecek kadar veriyorum. Ama yine de sadece birkaç gün yetecek kadar veriyorum. Ama yine de sadece birkaç gün yetecek kadar veriyorum. ...ama ancak birkaç gün yetecek kadar yazdım. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Take it and see if it helps. | Bakalım yardımı dokunacak mı. Bu arada... Kullan ve düzelme olup olmadığına bak. Bu arada... Kullan ve düzelme olup olmadığına bak. Bu arada... Bakalım yardımı dokunacak mı. Bu arada... Bakalım yardımı dokunacak mı. Bu arada... Bakalım yardımı dokunacak mı. Bu arada... Kullan ve düzelme olup olmadığına bak. Bu arada... | Take Shelter-1 | 2011 | |
| this is the number of a good friend of mine in Columbus. | ...Colombus'ta iyi bir psikiyatrist arkadaşım var, numarası burada yazıyor. ...bu da Columbus'daki yakın bir arkadaşımın telefon numarası. Kendisi psikiyatristtir. ...bu da Columbus'daki yakın bir arkadaşımın telefon numarası. Kendisi psikiyatristtir. ...Colombus'ta iyi bir psikiyatrist arkadaşım var, numarası burada yazıyor. ...Colombus'ta iyi bir psikiyatrist arkadaşım var, numarası burada yazıyor. ...Colombus'ta iyi bir psikiyatrist arkadaşım var, numarası burada yazıyor. ...bu da Columbus'daki yakın bir arkadaşımın telefon numarası. Kendisi psikiyatristtir. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| It's a drive, but he's the best I know. | Biraz uzakta ama tanıdığım en iyi psikiyatristtir. Biraz uzakta ama tanıdıklarımın içinde en iyisidir. Biraz uzakta ama tanıdıklarımın içinde en iyisidir. Biraz uzakta ama tanıdığım en iyi psikiyatristtir. Biraz uzakta ama tanıdığım en iyi psikiyatristtir. Biraz uzakta ama tanıdığım en iyi psikiyatristtir. Biraz uzakta ama tanıdıklarımın içinde en iyisi. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| I'll give him a call and let him know | Arayıp geleceğini haber veririm. Onu arayıp geleceğini haber veririm. Onu arayıp geleceğini haber veririm. Arayıp geleceğini haber veririm. Arayıp geleceğini haber veririm. Arayıp geleceğini haber veririm. Gitmeye karar verirsen onu ararım ve haberdar ederim. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| All right. | Peki. Olur. Olur. Peki. Peki. Peki. Pekâlâ. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Hey, Dewart. | Merhaba Dewart. N'aber Curtis? Dewart. Nasıl gidiyor Curtis? Dewart. Nasıl gidiyor Curtis? Merhaba Dewart. N'aber Curtis? Merhaba Dewart. N'aber Curtis? Merhaba Dewart. N'aber Curtis? Dewart. Ne diyorsun Curtis? | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Not much. | Fena değil. İdare eder. İdare eder. Fena değil. Fena değil. Fena değil. Çok bir şey söylemeyeceğim. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| They want us to get a pilot hole drilled by lunch. | Öğle yemeğine dek bir kılavuz delik açmamızı istiyorlar. Öğle yemeğine kadar bir öncü deliği açmamızı istiyorlar. Öğle yemeğine kadar bir öncü deliği açmamızı istiyorlar. Öğle yemeğine dek bir kılavuz delik açmamızı istiyorlar. Öğle yemeğine dek bir kılavuz delik açmamızı istiyorlar. Öğle yemeğine dek bir kılavuz delik açmamızı istiyorlar. Öncü deliği öğlen açmamızı istiyorlar. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| I figure worse comes to worse, we can eat on the rig. | En kötü ihtimalle öğle yemeğini iş başında yeriz. En kötü ayak üstü bir şeyler atıştırırız. En kötü ayak üstü bir şeyler atıştırırız. En kötü ihtimalle öğle yemeğini iş başında yeriz. En kötü ihtimalle öğle yemeğini iş başında yeriz. En kötü ihtimalle öğle yemeğini iş başında yeriz. Kendimi en kötüsüne hazırladım, teçhizatların üstünde yemek yiyebiliriz. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Yeah, we'll get it done. Weekend all right? | Hallederiz. Hafta sonun iyi geçti mi? Evet, hallederiz. Hafta sonun iyi miydi? Evet, hallederiz. Hafta sonun iyi miydi? Hallederiz. Hafta sonun iyi geçti mi? Hallederiz. Hafta sonun iyi geçti mi? Hallederiz. Hafta sonun iyi geçti mi? Evet, hallederiz. Hafta sonu tamam mı? | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Yeah. Same old shit. | Eh işte. Her zamanki gibi. Bir değişiklik yoktu. Bir değişiklik yoktu. Eh işte. Her zamanki gibi. Eh işte. Her zamanki gibi. Eh işte. Her zamanki gibi. Evet. Hep aynı şey. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| INSURANCE AGENT: No. No, I need the name of the specialist | Hayır. Hangi uzmanın teşhisini kabul edecekseniz onun ismini verin. Hayır. Teşhisini kabul edeceğiniz bir uzmanın ismine ihtiyacım var. Hayır. Teşhisini kabul edeceğiniz bir uzmanın ismine ihtiyacım var. Hayır. Hangi uzmanın teşhisini kabul edecekseniz onun ismini verin. Hayır. Hangi uzmanın teşhisini kabul edecekseniz onun ismini verin. Hayır. Hangi uzmanın teşhisini kabul edecekseniz onun ismini verin. Hayır. Kabul edeceğiniz teşhisi koyabilecek bir uzmanın ismine ihtiyacım var. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| No. Look it, I've told you this twice. Please. | Hayır, bakın. İki kez söyledim. Lütfen. Hayır. Bakın, bunu size iki kez söyledim. Lütfen. Hayır. Bakın, bunu size iki kez söyledim. Lütfen. Hayır, bakın. İki kez söyledim. Lütfen. Hayır, bakın. İki kez söyledim. Lütfen. Hayır, bakın. İki kez söyledim. Lütfen. Hayır. Bakın, bunu size iki kez söyledim. Lütfen. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Just get me the name and or the approval code. | Ya ismi verin ya da onay kodunu. Ya bir isim verin ya da bir onaylama kodu. Ya bir isim verin ya da bir onaylama kodu. Ya ismi verin ya da onay kodunu. Ya ismi verin ya da onay kodunu. Ya ismi verin ya da onay kodunu. Ya bir isim verin ya da bir onaylama kodu. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| All right. And the phone? All right. | Tamam. Telefon numarasını da alayım. Tamam. Telefon numarası? Tamam. Telefon numarası? Tamam. Telefon numarasını da alayım. Tamam. Telefon numarasını da alayım. Tamam. Telefon numarasını da alayım. Tamam. Telefon numarası? | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Great. Well, thank you very much. Mmm hmm. | Harika. Çok teşekkür ederim. Mükemmel. Çok teşekkür ederim. Mükemmel. Çok teşekkür ederim. Harika. Çok teşekkür ederim. Harika. Çok teşekkür ederim. Harika. Çok teşekkür ederim. Mükemmel. Çok teşekkür ederim. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| All right, this is the name and the phone number of the specialist | Sigorta şirketinin onayladığı uzmanın ismi ve telefon numarası burada yazıyor. Pekâlâ, burada sigorta şirketinin onayladığı bir uzmanın... Pekâlâ, burada sigorta şirketinin onayladığı bir uzmanın... Sigorta şirketinin onayladığı uzmanın ismi ve telefon numarası burada yazıyor. Sigorta şirketinin onayladığı uzmanın ismi ve telefon numarası burada yazıyor. Sigorta şirketinin onayladığı uzmanın ismi ve telefon numarası burada yazıyor. Pekâlâ, burada sigorta şirketinin onayladığı bir uzmanın... | Take Shelter-1 | 2011 | |
| who the insurance company approves of. | ...ismi ve telefon numarası var. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Just call and make an appointment. | Arayıp randevu alırsınız. Arayın ve randevu alın. Arayın ve randevu alın. Arayıp randevu alırsınız. Arayıp randevu alırsınız. Arayıp randevu alırsınız. Arayın ve randevu alın. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Now if this doctor signs off, | Bu doktor imzayı atarsa... Eğer doktor imza atarsa... Eğer doktor imza atarsa... Bu doktor imzayı atarsa... Bu doktor imzayı atarsa... Bu doktor imzayı atarsa... Eğer doktor imza atarsa... | Take Shelter-1 | 2011 | |
| you should have the implant procedure fully covered. | ...implant operasyonunun masrafları tamamen sigortanızca karşılanır. ...implant tedavisinin tüm masrafları karşılanabilir. ...implant tedavisinin tüm masrafları karşılanabilir. ...implant operasyonunun masrafları tamamen sigortanızca karşılanır. ...implant operasyonunun masrafları tamamen sigortanızca karşılanır. ...implant operasyonunun masrafları tamamen sigortanızca karşılanır. ...implant tedavisinin tüm masrafları karşılanabilir. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| I'm sorry it took so long. | Bu kadar uzun sürdüğü için üzgünüm. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Can I give you a hug? (BOTH LAUGH) | Size sarılabilir miyim? | Take Shelter-1 | 2011 | |
| It's fine. It's fine. | Gerek yok, gerek yok. Gerek yok. Gerek yok. Gerek yok, gerek yok. Gerek yok, gerek yok. Gerek yok, gerek yok. Her şey yolunda. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| You know, your husband's company actually | Kocanızın şirketinin gerçekten çok iyi bir sigortası var. Kocanızın şirketinin ödeme yapan gerçekten çok iyi bir sigortası var. Kocanızın şirketinin ödeme yapan gerçekten çok iyi bir sigortası var. Kocanızın şirketinin gerçekten çok iyi bir sigortası var. Kocanızın şirketinin gerçekten çok iyi bir sigortası var. Kocanızın şirketinin gerçekten çok iyi bir sigortası var. Kocanızın şirketinin ödeme yapan gerçekten çok iyi bir sigortası var. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Not a lot of jobs offer policies half as good. | Birçok mesleğin poliçesi sizinkinin yarısı kadar bile değil. Çok şanslısınız. Çoğu işte poliçeler bunun yarısı kadardır. Çok şanslısınız. Çoğu işte poliçeler bunun yarısı kadardır. Çok şanslısınız. Birçok mesleğin poliçesi sizinkinin yarısı kadar bile değil. Çok şanslısınız. Birçok mesleğin poliçesi sizinkinin yarısı kadar bile değil. Çok şanslısınız. Birçok mesleğin poliçesi sizinkinin yarısı kadar bile değil. Çok şanslısınız. Çoğu işte poliçeler bunun yarısı kadardır. Çok şanslısınız. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Oh. That's okay. We have your insurance on file. | Gerek yok, sigorta kayıtlarınız bizde mevcut. Buna gerek yok. Bizde sigorta bilgileriniz var. Buna gerek yok. Bizde sigorta bilgileriniz var. Gerek yok, sigorta kayıtlarınız bizde mevcut. Gerek yok, sigorta kayıtlarınız bizde mevcut. Gerek yok, sigorta kayıtlarınız bizde mevcut. Buna gerek yok. Dosyada sigortanız var. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| That'll be $47.64. | Toplamda 47,64 dolar. Ben ne kadarını ödeyeceğim? Toplamda 47 dolar 64 sent. Sigorta ne kadarını karşılıyor? Toplamda 47 dolar 64 sent. Sigorta ne kadarını karşılıyor? Toplamda 47,64 dolar. Ben ne kadarını ödeyeceğim? Toplamda 47,64 dolar. Ben ne kadarını ödeyeceğim? Toplamda 47,64 dolar. Ben ne kadarını ödeyeceğim? Toplamda 47 dolar 64 sent. Sigorta ne kadarını karşılıyor? | Take Shelter-1 | 2011 | |
| That is your co pay. | Sizin ödeyeceğiniz miktar bu. Karşılandıktan sonra kalan miktar bu zaten. Karşılandıktan sonra kalan miktar bu zaten. Sizin ödeyeceğiniz miktar bu. Sizin ödeyeceğiniz miktar bu. Sizin ödeyeceğiniz miktar bu. Sigorta karşılanmış hali bu. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Green? How about a red? | Yeşil mi? Kırmızıya ne dersin? Yeşil? Peki ya kırmızı? Yeşil? Peki ya kırmızı? Yeşil mi? Kırmızıya ne dersin? Yeşil mi? Kırmızıya ne dersin? Yeşil mi? Kırmızıya ne dersin? Yeşil? Peki ya kırmızı? | Take Shelter-1 | 2011 | |
| (LAUGHING) It was like talking to a sane person for once. | İlk defa aklı başında biriyle konuşuyormuş gibi hissettim kendimi. Aklı başında birisi ile konuşmak bu olsa gerek. Aklı başında birisi ile konuşmak bu olsa gerek. İlk defa aklı başında biriyle konuşuyormuş gibi hissettim kendimi. İlk defa aklı başında biriyle konuşuyormuş gibi hissettim kendimi. İlk defa aklı başında biriyle konuşuyormuş gibi hissettim kendimi. Aklı başında birisinin tek bir seferde yaptığı bir konuşma gibiydi. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| She made one phone call. That's it. | Tek bir telefon açtı ve işi halletti. Bir arama yaptı. Hepsi bu. Bir arama yaptı. Hepsi bu. Tek bir telefon açtı ve işi halletti. Tek bir telefon açtı ve işi halletti. Tek bir telefon açtı ve işi halletti. Bir arama yaptı. Hepsi bu. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| I've been trying that 800 number for weeks. You. | O 800'lü numarayı haftalardır arıyordum ben. Haftalardır o 800'lü numarayı arayıp duruyordum. Haftalardır o 800'lü numarayı arayıp duruyordum. O 800'lü numarayı haftalardır arıyordum ben. O 800'lü numarayı haftalardır arıyordum ben. O 800'lü numarayı haftalardır arıyordum ben. Haftalardır 800 adet numara aramışımdır. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| It's great. It's great. | Harika. Çok iyi olmuş cidden. Mükemmel. Mükemmel. Harika. Çok iyi olmuş cidden. Harika. Çok iyi olmuş cidden. Harika. Çok iyi olmuş cidden. Mükemmel. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Hey, Hannah. | Hannah. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Are you excited? Huh? | Heyecanlı mısın? Seni tedavi ettireceğiz. Heyecanlı mısın? Seni iyileştirmek için bir yol bulduk. Heyecanlı mısın? Seni iyileştirmek için bir yol bulduk. Heyecanlı mısın? Seni tedavi ettireceğiz. Heyecanlı mısın? Seni tedavi ettireceğiz. Heyecanlı mısın? Seni tedavi ettireceğiz. Heyecanlı mısın? Seni iyileştirmek için bir yol bulduk. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| How do you say, sign, "excited"? | İşaret diliyle "heyecanlı mısın?" nasıl deniyor? "Heyecanlı" işaret dilinde nasıl söyleniyor? "Heyecanlı" işaret dilinde nasıl söyleniyor? İşaret diliyle "heyecanlı mısın?" nasıl deniyor? İşaret diliyle "heyecanlı mısın?" nasıl deniyor? İşaret diliyle "heyecanlı mısın?" nasıl deniyor? "Heyecanlı" işaret dilinde nasıl söyleniyor? | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Like this. | Böyle. Bu şekilde. Bu şekilde. Böyle. Böyle. Böyle. Bu şekilde. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Excited? Yeah? (GIGGLES) | Heyecanlı mısın? Evet mi? Heyecanlı mısın? Heyecanlı mısın? Heyecanlı mısın? Evet mi? Heyecanlı mısın? Evet mi? Heyecanlı mısın? Evet mi? Heyecanlı mısın? | Take Shelter-1 | 2011 | |
| All right. What've we got here? | Pekâlâ. Ne varmış bakayım burada? Pekâlâ. Burada ne varmış? Pekâlâ. Burada ne varmış? Pekâlâ. Ne varmış bakayım burada? Pekâlâ. Ne varmış bakayım burada? Pekâlâ. Ne varmış bakayım burada? Pekâlâ. Burada ne varmış? | Take Shelter-1 | 2011 | |
| I got to do you (LAUGHS) | Seni boyayacağım şimdi. Sana da yapalım. Sana da yapalım. Seni boyayacağım şimdi. Seni boyayacağım şimdi. Seni boyayacağım şimdi. Sana da yapalım. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| SAMANTHA: Oh, honey, look at this one. | Heyecanlı mısın? Seni tedavi ettireceğiz. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| It's a 2 1, and it sits directly on the beach. | 2 oda bir salon. Tam da sahilde. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Wouldn't that be great? We wouldn't have to worry | Çok iyi, değil mi? Hannah'yı caddeden de uzak tutmuş oluruz hem. Mükemmel değil mi? Hannah karşıdan karşıya geçecek diye endişelenmemize gerek kalmadı. Mükemmel değil mi? Hannah karşıdan karşıya geçecek diye endişelenmemize gerek kalmadı. Çok iyi, değil mi? Hannah'yı caddeden de uzak tutmuş oluruz hem. Çok iyi, değil mi? Hannah'yı caddeden de uzak tutmuş oluruz hem. Çok iyi, değil mi? Hannah'yı caddeden de uzak tutmuş oluruz hem. Mükemmel değil mi? Hannah karşıdan karşıya geçecek diye endişelenmemize gerek kalmadı. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| 'What's the rent? $899 a week | Kirası ne kadar? Haftalığı 899 dolar. Ödemesi ne kadar? Haftalık 899 dolar. Ödemesi ne kadar? Haftalık 899 dolar. Kirası ne kadar? Haftalığı 899 dolar. Kirası ne kadar? Haftalığı 899 dolar. Kirası ne kadar? Haftalığı 899 dolar. Ödemesi ne kadar? Haftalık 899 dolar. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| That sounds real nice. | İyi bir yere benziyor. Kulağa çok hoş geliyor. Kulağa çok hoş geliyor. İyi bir yere benziyor. İyi bir yere benziyor. İyi bir yere benziyor. Kulağa çok hoş geliyor. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Yeah. I did. | Evet. Evet. Uyudum. Evet. Uyudum. Evet. Evet. Evet. Evet. Uyudum. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| You look like you're feeling better. | Daha iyi görünüyorsun. Daha iyi gibisin. Daha iyi gibisin. Daha iyi görünüyorsun. Daha iyi görünüyorsun. Daha iyi görünüyorsun. Daha iyi gibisin. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| DEWART: You want me to come up there and do it for you? | Ben yapayım istersen. Oraya gelip senin için bunu yapmamı ister misin? Oraya gelip senin için bunu yapmamı ister misin? Ben yapayım istersen. Ben yapayım istersen. Ben yapayım istersen. Oraya gelip senin için bunu yapmamı ister misin? | Take Shelter-1 | 2011 | |
| CURTIS: Hey, how much food you think you'd need to live on for a week? | Bir insan ne kadar yiyecekle bir haftayı geçirebilir? Yaşamak için haftalık ne kadar yiyecek gereklidir sence? Yaşamak için haftalık ne kadar yiyecek gereklidir sence? Bir insan ne kadar yiyecekle bir haftayı geçirebilir? Bir insan ne kadar yiyecekle bir haftayı geçirebilir? Bir insan ne kadar yiyecekle bir haftayı geçirebilir? Yaşamak için haftalık ne kadar yiyecek gereklidir sence? | Take Shelter-1 | 2011 | |
| What do you mean? | Nasıl yani? Hayatta kalmak için diyorum. Ne demek istiyorsun? Hayatta kalabilmek için yani. Ne demek istiyorsun? Hayatta kalabilmek için yani. Nasıl yani? Hayatta kalmak için diyorum. Nasıl yani? Hayatta kalmak için diyorum. Nasıl yani? Hayatta kalmak için diyorum. Ne demek istiyorsun? Hayatta kalabilmek için yani. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| What do you think you'd need? | Ne kadar gerekir sence? Ne kadara ihtiyacın olur? Ne kadara ihtiyacın olur? Ne kadar gerekir sence? Ne kadar gerekir sence? Ne kadar gerekir sence? Ne kadar ihtiyacın olur? | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Not a lot. | Çok fazla gerekmez. Öyle mi diyorsun? Çok değil. Öyle mi dersin? Çok değil. Öyle mi dersin? Çok fazla gerekmez. Öyle mi diyorsun? Çok fazla gerekmez. Öyle mi diyorsun? Çok fazla gerekmez. Öyle mi diyorsun? Çok değil. Öyle mi dersin? | Take Shelter-1 | 2011 | |
| You hear about people living for days all the time | Ağaç kabuğu yiyip kar suyu içerek günlerce hayatta kalan insanların... Günlerce ağaç kabuğu ve kar suyuyla yaşayan insanları duymuşsundur. Günlerce ağaç kabuğu ve kar suyuyla yaşayan insanları duymuşsundur. Ağaç kabuğu yiyip kar suyu içerek günlerce hayatta kalan insanların... Ağaç kabuğu yiyip kar suyu içerek günlerce hayatta kalan insanların... Ağaç kabuğu yiyip kar suyu içerek günlerce hayatta kalan insanların... Günlerce ağaç kabuğu ve kar suyuyla yaşayan insanları duymuşsundur. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| I've never heard of that. | Ben hiç duymadım öyle şeyler. Hiç öyle bir şey duymadım. Hiç öyle bir şey duymadım. Ben hiç duymadım öyle şeyler. Ben hiç duymadım öyle şeyler. Ben hiç duymadım öyle şeyler. Hiç öyle bir şey duymadım. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Shit, I don't know. You asked the question. | Ne bileyim be, soruyu sen sordun. Bilmiyorum işte. Soruyu sen sordun. Bilmiyorum işte. Soruyu sen sordun. Ne bileyim be, soruyu sen sordun. Ne bileyim be, soruyu sen sordun. Ne bileyim be, soruyu sen sordun. Bilmiyorum işte. Soruyu sen sordun. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| It's on there. | Girdi. Üstünde. Üstünde. Girdi. Girdi. Girdi. Üstünde. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| It's on. Come on. | Girdi. Gel hadi. Üstünde. Hadi. Üstünde. Hadi. Girdi. Gel hadi. Girdi. Gel hadi. Girdi. Gel hadi. Üstünde. Hadi. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Damn it. | Lanet olsun. Kahretsin. Kahretsin. Lanet olsun. Lanet olsun. Lanet olsun. Kahretsin. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| It sounds like thunder. | Gök gürültüsü gibi geldi. Gök gürültüsüne benziyordu. Gök gürültüsüne benziyordu. Gök gürültüsü gibi geldi. Gök gürültüsü gibi geldi. Gök gürültüsü gibi geldi. Gök gürültüsüne benziyordu. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| DEWART: What sounds like thunder? | Ne gök gürültüsü gibi geldi? Ne gök gürültüsüne benziyordu? Ne gök gürültüsüne benziyordu? Ne gök gürültüsü gibi geldi? Ne gök gürültüsü gibi geldi? Ne gök gürültüsü gibi geldi? Ne gök gürültüsüne benziyordu? | Take Shelter-1 | 2011 | |
| What's the matter with you, Curtis? | Neyin var Curtis? | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Where you going? Curtis, where you going? | Nereye gidiyorsun? Curtis, nereye gidiyorsun? | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Curtis Hey, Mom. (SNIFFS) | Curtis. Merhaba anne. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Come in. Sure. | İçeri gel. Tamam. İçeri girsene. Olur. İçeri girsene. Olur. İçeri gel. Tamam. İçeri gel. Tamam. İçeri gel. Tamam. İçeri girsene. Olur. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| I'm gonna get some water. | Biraz su alacağım. Su alayım. Su alayım. Biraz su alacağım. Biraz su alacağım. Biraz su alacağım. Su alayım. | Take Shelter-1 | 2011 |