Search
English Turkish Sentence Translations Page 158168
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| You're not sorry. | Üzgün değilsin. Üzgünüm. Özür dilemedin. Özür dilerim. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Well, you stink. You smell really bad. | Çok kötü kokuyorsun. Üstelik kokuyorsun. Hem de leş gibi. Üstelik kokuyorsun. Hem de leş gibi. Çok kötü kokuyorsun. Çok kötü kokuyorsun. Çok kötü kokuyorsun. Üstelik kokuyorsun. Hem de leş gibi. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| I think I smell good | Bence güzel kokuyorum. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Do I smell good? | Güzel kokuyor muyum? | Take Shelter-1 | 2011 | |
| See? Maybe I should marry her instead. | Gördün mü? Onunla mı evlenseymişim ne. Gördün mü? Belki de senin yerine onunla evlenmeliydim. Gördün mü? Belki de senin yerine onunla evlenmeliydim. Gördün mü? Onunla mı evlenseymişim ne. Gördün mü? Onunla mı evlenseymişim ne. Gördün mü? Onunla mı evlenseymişim ne. Gördün mü? Belki de senin yerine onunla evlenmeliydim. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Stop. | Kes şunu. Yapma. Yapma. Kes şunu. Kes şunu. Kes şunu. Yapma. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Shit! (BRAKES SCREECHING) | Ha siktir! Kahretsin! Kahretsin! Ha siktir! Ha siktir! Ha siktir! Kahretsin! | Take Shelter-1 | 2011 | |
| (MUFFLED) You okay? | İyi misin? | Take Shelter-1 | 2011 | |
| (MUFFLED) You're okay. | İyisin. Bir şeyin yok. Bir şeyin yok. İyisin. İyisin. İyisin. Bir şeyin yok. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| (WHISPERING) It's okay. | Geçti, canım. Geçti. Geçti. Geçti, canım. Geçti, canım. Geçti, canım. Geçti. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| No! (HANNAH SCREAMS) | Hayır! | Take Shelter-1 | 2011 | |
| (SCREAMING) Hannah! | Hannah! | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Here, honey. Put on your shoes. | Gel canım. Ayakkabılarını giy. Buraya gel tatlım. Ayakkabılarını giy. Buraya gel tatlım. Ayakkabılarını giy. Gel canım. Ayakkabılarını giy. Gel canım. Ayakkabılarını giy. Gel canım. Ayakkabılarını giy. İşte tatlım. Ayakkabılarına tak. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Good, you're up. CURTIS: Yeah. | Kalkmışsın. Evet. Güzel, uyanmışsın. Evet. Güzel, uyanmışsın. Evet. Kalkmışsın. Evet. Kalkmışsın. Evet. Kalkmışsın. Evet. Güzel, uyanmışsın. Evet. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Honey, you're soaked. | Sırılsıklam olmuşsun, hayatım. Tatlım, sırılsıklam olmuşsun. Tatlım, sırılsıklam olmuşsun. Sırılsıklam olmuşsun, hayatım. Sırılsıklam olmuşsun, hayatım. Sırılsıklam olmuşsun, hayatım. Tatlım, sırılsıklam olmuşsun. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| I've felt better. | Önemli bir şey yok. Daha iyiyim. Daha iyiyim. Önemli bir şey yok. Önemli bir şey yok. Önemli bir şey yok. Daha iyiyim. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| I guess we can stay home if we need to. | Gerekirse evde kalabiliriz. Eğer istersen evde de durabiliriz. Eğer istersen evde de durabiliriz. Gerekirse evde kalabiliriz. Gerekirse evde kalabiliriz. Gerekirse evde kalabiliriz. Eğer istersen evde de durabiliriz. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Where you going? | Nereye gidiyorsunuz? Nereye gidiyorsun ki? Nereye gidiyorsun ki? Nereye gidiyorsunuz? Nereye gidiyorsunuz? Nereye gidiyorsunuz? Nereye gidiyorsun ki? | Take Shelter-1 | 2011 | |
| It's Saturday. I was going to take Hannah to my booth. | Cumartesi bugün. Hannah'yı kermese götürecektim. Bugün cumartesi. Hannah'ı satış yerime götüreceğim. Bugün cumartesi. Hannah'ı satış yerime götüreceğim. Cumartesi bugün. Hannah'yı kermese götürecektim. Cumartesi bugün. Hanna'yı kermese götürecektim. Cumartesi bugün. Hanna'yı kermese götürecektim. Bugün cumartesi. Hannah'ı satış yerime götüreceğim. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Oh, yeah. | Doğru ya. Doğru. Doğru. Doğru ya. Doğru ya. Doğru ya. Doğru. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| You look really sick, honey. | Çok hasta görünüyorsun, hayatım. Hasta gibi gözüküyorsun tatlım. Hasta gibi gözüküyorsun tatlım. Çok hasta görünüyorsun, hayatım. Çok hasta görünüyorsun, hayatım. Çok hasta görünüyorsun, hayatım. Hasta gibi gözüküyorsun tatlım. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| I'm all right. It's just a cold or something. | İyiyim ben. Üşüttüm herhâlde. Bir şeyim yok. Nezle falan olmuşumdur. Bir şeyim yok. Nezle falan olmuşumdur. İyiyim ben. Üşüttüm herhâlde. İyiyim ben. Üşüttüm herhâlde. İyiyim ben. Üşüttüm herhâlde. Bir şeyim yok. Nezle falan olmuşumdur. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Let me get you some Advil. | Advil vereyim sana. Sana aspirin getireyim. Sana aspirin getireyim. Advil vereyim sana. Advil vereyim sana. Advil vereyim sana. Sana aspirin getireyim. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| No. Don't worry about it. Just go. I'll be fine. | Gerek yok, boş ver. Git sen, ben iyiyim. Telaş yapma. Sen git. Bana bir şey olmaz. Telaş yapma. Sen git. Bana bir şey olmaz. Gerek yok, boş ver. Git sen, ben iyiyim. Gerek yok, boş ver. Git sen, ben iyiyim. Gerek yok, boş ver. Git sen, ben iyiyim. Telaş yapma. Sen git. Bana bir şey olmaz. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| You sure? Mmm hmm. | Emin misin? | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Better already. | Şimdi daha iyiyim. Şimdiden daha iyiceyim. Şimdiden daha iyiceyim. Şimdi daha iyiyim. Şimdi daha iyiyim. Şimdi daha iyiyim. Şimdiden daha iyiceyim. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Okay. I got my phone if you need anything. | Tamam. Bir şeye ihtiyacın olursa ararsın. Tamam. Eğer herhangi bir şeye ihtiyacın olursa telefonum yanımda. Tamam. Eğer herhangi bir şeye ihtiyacın olursa telefonum yanımda. Tamam. Bir şeye ihtiyacın olursa ararsın. Tamam. Bir şeye ihtiyacın olursa ararsın. Tamam. Bir şeye ihtiyacın olursa ararsın. Tamam. Eğer herhangi bir şeye ihtiyacın olursa telefonum yanımda. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Don't forget, Sunday lunch is here tomorrow. | Unutma, pazar yemeğini burada vereceğiz yarın. Unutma, pazar burada öğle yemeği var. Unutma, pazar burada öğle yemeği var. Unutma, pazar yemeğini burada vereceğiz yarın. Unutma, pazar yemeğini burada vereceğiz yarın. Unutma, pazar yemeğini burada vereceğiz yarın. Unutma, pazar burada öğle yemeği var. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| If you're sick, we should cancel. | Hastaysan iptal edelim ama. Eğer hastaysan iptal edebiliriz. Eğer hastaysan iptal edebiliriz. Hastaysan iptal edelim ama. Hastaysan iptal edelim ama. Hastaysan iptal edelim ama. Eğer hastaysan iptal edebiliriz. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| I'll be all right. | Düzelirim o zamana. Düzelirim. Düzelirim. Düzelirim o zamana. Düzelirim o zamana. Düzelirim o zamana. Düzelirim. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Come on. Let's go. | Hadi, gidiyoruz. Hadi. Gidelim. Hadi. Gidelim. Hadi, gidiyoruz. Hadi, gidiyoruz. Hadi, gidiyoruz. Hadi. Gidelim. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| You sure? Honey, please. | Emin misin? Hayatım, lütfen. Eminsin değil mi? Tatlım, lütfen. Eminsin değil mi? Tatlım, lütfen. Emin misin? Hayatım, lütfen. Emin misin? Hayatım, lütfen. Emin misin? Hayatım, lütfen. Eminsin değil mi? Tatlım, lütfen. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| 'WOMAN: How much you asking for this pillow? | Bu yastık için ne kadar istiyorsunuz? Bu yastıklar için ne kadar istiyorsunuz? Bu yastıklar için ne kadar istiyorsunuz? Bu yastık için ne kadar istiyorsunuz? Bu yastık için ne kadar istiyorsunuz? Bu yastık için ne kadar istiyorsunuz? Bu yastıklar için ne kadar istiyorsunuz? | Take Shelter-1 | 2011 | |
| This pillow is $15. | 15 dolar. Bu yastık 15 dolar. Bu yastık 15 dolar. 15 dolar. 15 dolar. 15 dolar. Bu yastık 15 dolar. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| That's more than I want to spend. | O fiyat fazla ama. Bütçemi aşıyor. Bütçemi aşıyor. O fiyat fazla ama. O fiyat fazla ama. O fiyat fazla ama. Bütçemi aşıyor. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| This is all hand stitched. It takes a really long time. | Tamamen el yapımıdır. Yapması çok uzun sürüyor. Bunların hepsi elde dikildi. Çok uzun zaman alıyor. Bunların hepsi elde dikildi. Çok uzun zaman alıyor. Tamamen el yapımıdır. Yapması çok uzun sürüyor. Tamamen el yapımıdır. Yapması çok uzun sürüyor. Tamamen el yapımıdır. Yapması çok uzun sürüyor. Bunların hepsi elde dikildi. Çok uzun zaman alıyor. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| That's why I charge that. | O yüzden bu fiyatı koydum. Fiyatını da bu belirliyor. Fiyatını da bu belirliyor. O yüzden bu fiyatı koydum. O yüzden bu fiyatı koydum. O yüzden bu fiyatı koydum. Fiyatını da bu belirliyor. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| I'll give you $7 for it. | 7 dolar veririm. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| I can't go that low. | O kadar inemem. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Well, that's my offer. | Teklifim o. Teklifim bu. Teklifim bu. Teklifim o. Teklifim o. Teklifim o. Benim teklifim bu. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| How about 10? | 10 dolar olsun? 10 dolar olsun o zaman? 10 dolar olsun o zaman? 10 dolar olsun? 10 dolar olsun? 10 dolar olsun? 10 dolar olsun o zaman? | Take Shelter-1 | 2011 | |
| I'll give you $8, but it's in change. | 8 veririm. Ama tamamı bozuk para. 8 dolar veririm ama bozukluk olarak. 8 dolar veririm ama bozukluk olarak. 8 veririm. Ama tamamı bozuk para. 8 veririm. Ama tamamı bozuk para. 8 veririm. Ama tamamı bozuk para. 8 dolar veririm ama bozukluk olarak. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| That's fine. Lucky for you she likes to count change. | Peki. Şansınıza, kızım bozuk para saymayı seviyor. Olur. Şanslısınız, bozuk para saymaya bayılır. Olur. Şanslısınız, bozuk para saymaya bayılır. Peki. Şansınıza, kızım bozuk para saymayı seviyor. Peki. Şansınıza, kızım bozuk para saymayı seviyor. Peki. Şansınıza, kızım bozuk para saymayı seviyor. Olur. Şanslısınız, bozuk para saymaya bayılır. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Red. | Kızıl? Red. Red. Kızıl? Kızıl? Kızıl? Red. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Come on. | Gel bakayım. Gel hadi. Gel hadi. Gel bakayım. Gel bakayım. Gel bakayım. Gel hadi. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Get in. Good boy. | Gir içeri. Aferin oğluma. İçeri gir. Uslu köpek seni. İçeri gir. Uslu köpek seni. Gir içeri. Aferin oğluma. Gir içeri. Aferin oğluma. Gir içeri. Aferin oğluma. İçeri gir. Uslu köpek seni. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| I'm sorry about this, buddy. | Kusura bakma, evlat. Bunun için üzgünüm dostum. Bunun için üzgünüm dostum. Kusura bakma, evlat. Kusura bakma, evlat. Kusura bakma, evlat. Bunun için üzgünüm dostum. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| We just gotta work it like this for awhile, okay? | Bir süreliğine burada kalman lazım, tamam mı? Bir müddet bu şekilde devam edeceğiz tamam mı? Bir müddet bu şekilde devam edeceğiz tamam mı? Bir süreliğine burada kalman lazım, tamam mı? Bir süreliğine burada kalman lazım, tamam mı? Bir süreliğine burada kalman lazım, tamam mı? Bir müddet bu şekilde devam edeceğiz tamam mı? | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Walter Jacobs' wife and brother in law died. | ...Walter Jacobs'un karısı ve eniştesi öldü. İşte bu yüzden anlamıyorum. Walter Jacobs'un karısı ve eniştesi öldü. İşte bu yüzden anlamıyorum. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| If he didn't do anything, why did you put him out back? | Eğer bir şey yapmadıysa neden onu dışarı attın? | Take Shelter-1 | 2011 | |
| What? | Ne? Ne dedin? Ne dedin? Ne? Ne? Ne? Ne dedin? | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Did you hear me? | Duydun mu beni? Beni duydun mu? Beni duydun mu? Duydun mu beni? Duydun mu beni? Duydun mu beni? Beni duydun mu? | Take Shelter-1 | 2011 | |
| I said if he didn't do anything, | Madem bir şey yapmadı, niye bahçeye koydun onu, dedim. Eğer bir şey yapmadıysa neden onu dışarı attın dedim. Eğer bir şey yapmadıysa neden onu dışarı attın dedim. Madem bir şey yapmadı, niye bahçeye koydun onu, dedim. Madem bir şey yapmadı, niye bahçeye koydun onu, dedim. Madem bir şey yapmadı, niye bahçeye koydun onu, dedim. Eğer bir şey yapmadıysa neden onu dışarı attın dedim? | Take Shelter-1 | 2011 | |
| I just wanted him to be outside for awhile. | Bir süre dışarıda kalsın istedim. Bir müddet dışarıda olmasını istedim. Bir müddet dışarıda olmasını istedim. Bir süre dışarıda kalsın istedim. Bir süre dışarıda kalsın istedim. Bir süre dışarıda kalsın istedim. Bir müddet dışarıda olmasını istedim. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| He's your dog. He's always been an inside dog. | Senin köpeğin o. Şu ana dek hep evin içindeydi. O senin köpeğin. Hep içeride duran bir köpekti o. O senin köpeğin. Hep içeride duran bir köpekti o. Senin köpeğin o. Şu ana dek hep evin içindeydi. Senin köpeğin o. Şu ana dek hep evin içindeydi. Senin köpeğin o. Şu ana dek hep evin içindeydi. O senin köpeğin. Hep içeride duran bir köpekti o. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| He's my dog, that's why he's outside. | Evet, benim köpeğim. O yüzden dışarıda. Benim köpeğim, işte bu yüzden dışarıda. Benim köpeğim, işte bu yüzden dışarıda. Evet, benim köpeğim. O yüzden dışarıda. Evet, benim köpeğim. O yüzden dışarıda. Evet, benim köpeğim. O yüzden dışarıda. Benim köpeğim, işte bu yüzden dışarıda. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| right now with Hannah and everything, | ...şu an... ...şu anda Hannah için böylesinin daha iyi olacağını düşündüm. ...şu anda Hannah için böylesinin daha iyi olacağını düşündüm. ...şu an... ...şu an... ...şu an... ...şu anda Hannah ve her şey için böylesinin daha iyi olacağını düşündüm. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Hannah loves Red. | Hannah Kızıl'ı seviyor ama. Bir saniye. Hannah Red'i seviyor. Dur şimdi. Hannah Red'i seviyor. Dur şimdi. Hannah Kızıl'ı seviyor ama. Bir saniye. Hannah Kızıl'ı seviyor ama. Bir saniye. Hannah Kızıl'ı seviyor ama. Bir saniye. Hannah, Red'i seviyor. Dur şimdi. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| NEWS ANCHOR: the gas cloud spread across their six acre property. | Gaz bulutu 2,5 hektarlık arazi boyunca yayıldı. ...gaz bulutu 24 dönümlük bir araziye yayıldı. ...gaz bulutu 24 dönümlük bir araziye yayıldı. Gaz bulutu 2,5 hektarlık arazi boyunca yayıldı. Gaz bulutu 2,5 hektarlık arazi boyunca yayıldı. Gaz bulutu 2,5 hektarlık arazi boyunca yayıldı. ...gaz bulutu 24 dönümlük bir araziye yayılmış durumda. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| The only way off their land was across the train tracks, | Arsalarından tek çıkış yolu tren raylarının olduğu kısımdı. O alandan çıkmanın tek yolu tren raylarından karşıya geçmekti... O alandan çıkmanın tek yolu tren raylarından karşıya geçmekti... Arsalarından tek çıkış yolu tren raylarının olduğu kısımdı. Arsalarından tek çıkış yolu tren raylarının olduğu kısımdı. Arsalarından tek çıkış yolu tren raylarının olduğu kısımdı. O alandan çıkmanın tek yolu tren raylarından karşıya geçmektir... | Take Shelter-1 | 2011 | |
| which were blocked by wreckage. | Ama orası da enkaz altında kaldı. ...ki orası da enkaz yüzünden tıkanmış vaziyetteydi. ...ki orası da enkaz yüzünden tıkanmış vaziyetteydi. Ama orası da enkaz altında kaldı. Ama orası da enkaz altında kaldı. Ama orası da enkaz altında kaldı. ...ki o da enkaz yüzünden tıkanmış durumda. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| JACOBS: I tried using some wet rags | Nemli bez ve havluyla ağzımı kapatıp nefes almaya çalıştım... Islak bez parçaları ve havlularla nefes almaya çalıştım... Islak bez parçaları ve havlularla nefes almaya çalıştım... Nemli bez ve havluyla ağzımı kapatıp nefes almaya çalıştım... Nemli bez ve havluyla ağzımı kapatıp nefes almaya çalıştım... Nemli bez ve havluyla ağzımı kapatıp nefes almaya çalıştım... Islak bez parçaları kullanmaya ve havlularla nefes almaya çalışıyoruz... | Take Shelter-1 | 2011 | |
| but that just seemed to make it worse. | ...ama daha da kötü oldu bu sefer. ...ama bu işleri daha da kötüleştirdi. ...ama bu işleri daha da kötüleştirdi. ...ama daha da kötü oldu bu sefer. ...ama daha da kötü oldu bu sefer. ...ama daha da kötü oldu bu sefer. ...ama görünen o ki olaylar daha kötüye gidiyor. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Walter Jacobs' wife and brother in law died in the home. | ...Walter Jacobs'ın karısı ve kayınbiraderi evde öldüler. ...Walter Jacobs'un karısı ve eniştesi evde öldü. ...Walter Jacobs'un karısı ve eniştesi evde öldü. ...Walter Jacobs'ın karısı ve kayınbiraderi evde öldüler. ...Walter Jacobs'ın karısı ve kayınbiraderi evde öldüler. ...Walter Jacobs'ın karısı ve kayınbiraderi evde öldüler. Walter Jacobs'un karısı ve eniştesi evde öldü. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Jacobs survived despite enduring 11 hours | Jacobs gaz bulutuna 11 saat maruz kalmasına rağmen sağ kurtuldu. 11 saat boyunca gaz bulutlarına maruz kalmasına rağmen Jacobs hayatta kaldı... 11 saat boyunca gaz bulutlarına maruz kalmasına rağmen Jacobs hayatta kaldı... Jacobs gaz bulutuna 11 saat maruz kalmasına rağmen sağ kurtuldu. Jacobs gaz bulutuna 11 saat maruz kalmasına rağmen sağ kurtuldu. Jacobs gaz bulutuna 11 saat maruz kalmasına rağmen sağ kurtuldu. 11 saat boyunca gaz bulutlarına maruz kalmasına rağmen Jacobs hayatta kaldı... | Take Shelter-1 | 2011 | |
| You hearing this? | Duyuyor musun? | Take Shelter-1 | 2011 | |
| It's awful. | Korkunç bir olay. Korkunç bir şey. Korkunç bir şey. Korkunç bir olay. Korkunç bir olay. Korkunç bir olay. Korkunç bir şey. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Eleven hours. | 11 saat boyunca. 11 saat. 11 saat. 11 saat boyunca. 11 saat boyunca. 11 saat boyunca. 11 saat. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| No way out. | Kaçmak olanaksız. Çıkış yolu olmadan. Çıkış yolu olmadan. Kaçmak olanaksız. Kaçmak olanaksız. Kaçmak olanaksız. Çıkış yolu yok. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Hey! Hey! (RATTLING) | Hey! Hey! | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Babe? Yeah? | Hayatım. Efendim? Bebeğim? Efendim? Bebeğim? Efendim? Hayatım. Efendim? Hayatım. Efendim? Hayatım. Efendim? Bebeğim? Efendim? | Take Shelter-1 | 2011 | |
| You got the number for Dr. Shannan? | Dr. Shannan'ın numarası var mıydı sende? Doktor Shannan'ın telefonu var mı sende? Doktor Shannan'ın telefonu var mı sende? Dr. Shannan'ın numarası var mıydı sende? Dr. Shannan'ın numarası var mıydı sende? Dr. Shannan'ın numarası var mıydı sende? Doktor Shannan'ın telefonu var mı sende? | Take Shelter-1 | 2011 | |
| You're still not feeling good? | Kötü müsün hâlâ? Düzelemedin mi hâlâ? Düzelemedin mi hâlâ? Kötü müsün hâlâ? Kötü müsün hâlâ? Kötü müsün hâlâ? Düzelemedin mi hâlâ? | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Yeah, we got the number? | Evet. Numarası var mı bizde? Evet, numarası var mı bizde? Evet, numarası var mı bizde? Evet. Numarası var mı bizde? Evet. Numarası var mı bizde? Evet. Numarası var mı bizde? Evet, numarası var mı bizde? | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Yeah, baby, but he'll be closed today. | Var hayatım ama bugün kapalıdır. Evet bebeğim, ama bugün kapalıdır. Evet bebeğim, ama bugün kapalıdır. Var hayatım ama bugün kapalıdır. Var hayatım ama bugün kapalıdır. Var hayatım ama bugün kapalıdır. Evet bebeğim, ama bugün kapalı. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Right. Yeah, I'll call tomorrow. | Doğru. Yarın ararım. Haklısın. Evet, yarın ararım. Haklısın. Evet, yarın ararım. Doğru. Yarın ararım. Doğru. Yarın ararım. Doğru. Yarın ararım. Haklısın. Evet, yarın ararım. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Honey, if you're not feeling good, | Hayatım, çok kötüysen seni Tatlım, eğer iyi hissetmiyorsan seni... Tatlım, eğer iyi hissetmiyorsan seni... Hayatım, çok kötüysen seni Hayatım, çok kötüysen seni Hayatım, çok kötüysen seni Tatlım, eğer iyi hissetmiyorsan seni... | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Okay. | Peki. Tamam. Tamam. Peki. Peki. Peki. Tamam. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Do you want me to cancel lunch today? | Bugünkü öğle yemeğini iptal etmemi ister misin? | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Shit. | Siktir. Kahretsin. Kahretsin. Siktir. Siktir. Siktir. Kahretsin. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| What is that? I'm sorry. | Ne oldu? Özür dilerim. Ne oldu? Üzgünüm. Ne oldu? Üzgünüm. Ne oldu? Özür dilerim. Ne oldu? Özür dilerim. Ne oldu? Özür dilerim. Ne oldu? Üzgünüm. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| I'm sorry. I just... | Kusura bakma. Üzgünüm. Ben... Üzgünüm. Ben... Kusura bakma. Kusura bakma. Kusura bakma. Üzgünüm. Ben... | Take Shelter-1 | 2011 | |
| I got a sore throat. | Boğazım ağrıyor da. Acısını senden çıkardım, kusura bakma. Boğazım ağrıyor. Bunun acısını senden çıkardığım için üzgünüm. Boğazım ağrıyor. Bunun acısını senden çıkardığım için üzgünüm. Boğazım ağrıyor da. Acısını senden çıkardım, kusura bakma. Boğazım ağrıyor da. Acısını senden çıkardım, kusura bakma. Boğazım ağrıyor da. Acısını senden çıkardım, kusura bakma. Boğazım ağrıyor. Bunun acısını senden çıkardığım için üzgünüm. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| I was gonna leave Hannah with you so I could go to church, | Hannah'yı senin yanında bırakıp kiliseye gidecektim ama sen bu hâldeyken olmaz. Kiliseye gidebilmek için Hannah'ı sana bırakacaktım... Kiliseye gidebilmek için Hannah'ı sana bırakacaktım... Hannah'yı senin yanında bırakıp kiliseye gidecektim ama sen bu hâldeyken olmaz. Hannah'yı senin yanında bırakıp kiliseye gidecektim ama sen bu hâldeyken olmaz. Hannah'yı senin yanında bırakıp kiliseye gidecektim ama sen bu hâldeyken olmaz. Kiliseye gidebilmek için Hannah'ı sana bırakacaktım... | Take Shelter-1 | 2011 | |
| but I'm not gonna with you like this. | ...ama sen bu haldeyken gidemem. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| It's fine. I'll be fine. | Git sen. Ben iyiyim. Sorun değil. İdare ederim. Sorun değil. İdare ederim. Git sen. Ben iyiyim. Git sen. Ben iyiyim. Git sen. Ben iyiyim. Sorun değil. İdare ederim. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| No. She needs breakfast. | Hayır, kahvaltı etmesi gerek. Ben hallederim. Olmaz. Kahvaltı yapması lazım. Ben hallederim. Olmaz. Kahvaltı yapması lazım. Ben hallederim. Hayır, kahvaltı etmesi gerek. Ben hallederim. Hayır, kahvaltı etmesi gerek. Ben hallederim. Hayır, kahvaltı etmesi gerek. Ben hallederim. Olmaz. Kahvaltı yapması lazım. Ben hallederim. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| I'm sorry that you feel bad, | Kendini kötü hissettiğin için üzgünüm ama bu tavırlarına bir son vermen gerek. Kendini kötü hissettiğin için üzgünüm ama bu davranışlarına bir son vermelisin. Kendini kötü hissettiğin için üzgünüm ama bu davranışlarına bir son vermelisin. Kendini kötü hissettiğin için üzgünüm ama bu tavırlarına bir son vermen gerek. Kendini kötü hissettiğin için üzgünüm ama bu tavırlarına bir son vermen gerek. Kendini kötü hissettiğin için üzgünüm ama bu tavırlarına bir son vermen gerek. Kendini kötü hissettiğin için üzgünüm ama bu davranışlarına bir son vermelisin. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Come on. Just go. | Hadi, git sen. Hadi. Git. Hadi. Git. Hadi, git sen. Hadi, git sen. Hadi, git sen. Hadi. Git. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| What's wrong with you? | Ne oldu sana? Üzgünüm, kusura bakma. Neyin var böyle? Üzgünüm. Neyin var böyle? Üzgünüm. Ne oldu sana? Üzgünüm, kusura bakma. Ne oldu sana? Üzgünüm, kusura bakma. Ne oldu sana? Üzgünüm, kusura bakma. Neyin var böyle? Özür dilerim. Özür dilerim. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Just go. | Git sen. Git hadi. Git hadi. Git sen. Git sen. Git sen. Git hadi. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Hannah's in the den. We have cereal for her. | Hannah çalışma odasında. Mısır gevreği var mutfakta. Hannah çalışma odasında. Onun için mısır gevreğimiz var. Hannah çalışma odasında. Onun için mısır gevreğimiz var. Hannah çalışma odasında. Mısır gevreği var mutfakta. Hannah çalışma odasında. Mısır gevreği var mutfakta. Hannah çalışma odasında. Mısır gevreği var mutfakta. Hannah sığınakta. Onun için mısır gevreğimiz var. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| We're going out. | Dışarı çıkıyoruz. Dışarı çıkacağız. Dışarı çıkacağız. Dışarı çıkıyoruz. Dışarı çıkıyoruz. Dışarı çıkıyoruz. Dışarı çıkacağız. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| We're going out. Okay? | Dışarı çıkıyoruz. Tamam mı? Dışarı çıkacağız, tamam mı? Dışarı çıkacağız, tamam mı? Dışarı çıkıyoruz. Tamam mı? Dışarı çıkıyoruz. Tamam mı? Dışarı çıkıyoruz. Tamam mı? Dışarı çıkacağız, tamam mı? | Take Shelter-1 | 2011 | |
| It's okay. It's okay. | Hadi bakalım. Sorun yok. Sorun yok. Hadi bakalım. Hadi bakalım. Hadi bakalım. Sorun yok. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| You stay put, okay? | Burada bekle, tamam mı? Burada otur, tamam mı? Burada otur, tamam mı? Burada bekle, tamam mı? Burada bekle, tamam mı? Burada bekle, tamam mı? Burada otur, tamam mı? | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Let's just start. | Başlayalım. Hadi başlayalım. Hadi başlayalım. Başlayalım. Başlayalım. Başlayalım. Hadi başlayalım. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Let's all join hands for the blessing. | Ellerimizi birleştirip dua edelim. Ellerimizi şükretmek için birleştirelim. Ellerimizi şükretmek için birleştirelim. Ellerimizi birleştirip dua edelim. Ellerimizi birleştirip dua edelim. Ellerimizi birleştirip dua edelim. Ellerimizi şükretmek için birleştirelim. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Where the hell have you been? | Nerede kaldın? Özür dilerim. Bir iş çıktı da. Hangi cehennemdeydin? Üzgünüm. Bir iş için çıkmam gerekti. Hangi cehennemdeydin? Üzgünüm. Bir iş için çıkmam gerekti. Nerede kaldın? Özür dilerim. Bir iş çıktı da. Nerede kaldın? Özür dilerim. Bir iş çıktı da. Nerede kaldın? Özür dilerim. Bir iş çıktı da. Hangi cehennemdeydin? Üzgünüm. Bir iş için çıkmam gerekti | Take Shelter-1 | 2011 | |
| You're really late. I know. | Çok geç kaldın. Biliyorum. | Take Shelter-1 | 2011 |