Search
English Turkish Sentence Translations Page 157995
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Yeah, could be. You're absolutely zero fun. | Evet, olabilir. Kesinlikle eğlenceli değilsin. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| When are the reviews gonna get here? | Eleştirmenler ne zaman burada olacak? | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| His best friends finger two babies... | En iyi arkadaşları parmakla iki bebeği gösteriyor... | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| One this big, one this big. And two kittens. | ...ve biri bu kadar, biri şu kadar. Ve iki kedi yavrusu | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Hey. Hi, Caden. How'd it go? | Selam. Selam, Caden. Nasıl geçti? | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Maria came over to keep me company because... | Maria buraya bana arkadaş olmaya geldi çünkü... | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| And we just lost track. I got everything done. | Ve zaman akıp gitti. Ben her şeyi hallettim. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| But I'm sorry I missed your play. I'm sorry. But how'd it go? | Ama özür dilerim, oyununu kaçırdım. Özür dilerim, ama nasıl geçti? | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Great. We're a hit. | Süper. Mükemmeldik. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Reviews are great. | Eleştiriler harika. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Times said it was brilliant casting young people as Willy and Linda. | Times, Willy ve Linda için, genç oyuncuların mükemmel oynadıklarını yazıyor. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| That's great, Caden. Good for you. Great. | Bu harika, Caden. Aferin. Harika. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| I can't wait to see it tomorrow. That's... Tonight. | Yarını iple çekiyorum. Bu... Bu akşam. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Wow, it's really late... Early. | Gerçekten geç olmuş... Erken. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| It's late. Hey, I would love to see it too. | Geç oldu. Ben de görmek isterdim. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Can we get Maria a ticket? You're stoned. | Maria'ya bir bilet bulabilir miyiz? Sen kafayı bulmuşsun. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| I mean, a little. It's, you know... I don't know. | Yani, birazcık. Bilmiyorum. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| But are you happy with it? | Peki bundan memnun musun? | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Yeah. Yeah, I'd love for you to see... To know what you think. | Evet, senin de görmeni dilerdim... Ne düşündüğünü bilmek için. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Absolutely. It's all about your artistic satisfaction, Caden. | Kesinlikle. Bu tamamen sanatsal memnuniyetinle alakalı, Caden. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| I've always loved this house. Yes, it's a wonderful place. | Bu evi oldum olası sevmiştim. Evet, mükemmel bir yer. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| The truth is, I never really imagined I could afford it. | Gerçek şu ki; karşılayabileceğimi hiç düşünmemiştim. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Well, the sellers are very motivated now. | Evi satacak olanlar çok hevesliler. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| It's a scary decision. I never thought I'd buy a house alone. | Bu ürkütücü bir karar. Yalnız başıma bir ev alacağımı hiç düşünmemiştim. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| But, you know, I'm 36, and I wonder what it is I'm waiting for. | Ama 36 yaşındayım ve ne bekliyorum diye sordum kendime. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Home buying is always scary. And with the fire and all especially. | Ev almak daima ürkütücüdür. Evet, bir de bu yangın ile özellikle. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Well, it's a good size though, 2200 square feet... | Şey, ev gayet geniş aslında, 160 metrekare... | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| ...not including the partially finished basement. | ...ve kısmen bitmiş bodrum dahil değil. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| I'm thinking I should go. It's a perfect size for someone alone. | Sanırım gitsem iyi olacak. Yalnız biri için mükemmel ölçülerde bir yer. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| I like it, I do. I'm just really concerned about dying in the fire. | Beğendim, gerçekten. Sadece yangında ölür müyüm diye endişeliyim. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| It's a big decision how one prefers to die. | Birinin nasıl öleceğine karar vermesi büyük bir karardır. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Would you like to meet my son? Derek. | Oğlumla tanışmak ister misin? Derek. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Derek's living in the basement since his divorce, if that's okay. | Derek boşandığından beri bodrumda yaşıyor, tabi sorun olmazsa... | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Let's go, Ma. I want just a minute. | Haydi gidelim, Anne. Sadece bir dakika istiyorum. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Forgive me, dear. I can't cry. | Affet beni, hayatım. Ben ağlayamam. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| I don't know what it is, but I can't cry. | Neden olduğunu bilmiyorum ama, ben ağlayamam. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| It seems to me that you're just on another trip. | Sanki bana, başka bir seyahate çıkmışsın gibi geliyor. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| I keep expecting you. Why did you do it? | Hep seni bekledim. Bunu neden yaptın ki? | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| I search and I search and I can't understand it. | Aradım, araştırdım ama anlayamıyorum. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| I made the last payment on the house today. | Bugün ev için son ödemeyi yaptım. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| We're free and clear. We're free. We're free. | Borçlarımızı ödedik ve özgürüz. Özgürüz. Özgürüz. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Well done. Bravo. | Aferin. Bravo. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Well done. It was very successful. I thought it was wonderful. | Aferin. Çok başarılıydı. Mükemmel olduğunu düşünüyorum. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Why did the older people look so young? | Yaşlı insanlar neden çok genç görünüyorlardı? | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| It was a choice, Dad. I'll explain later. | Bu bir seçimdi, baba. Daha sonra açıklarım. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| I can't get excited about your restaging someone else's old play, it just... | Eski bir oyunu tekrar sahnelemene heyecanlanamıyorum, bu sadece... | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| There's nothing personal in it. | Kişisel bir şey değil. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| People are coming out of the theater crying. | İnsanlar tiyatrodan ağlayarak çıktılar. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Great. Be a fucking tool of suburban, blue haired... | Harika. Bunak, varoşlardan gelme... | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| ...regional theater subscribers. | ...yerel tiyatro abonelerinin oyuncağı ol. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| You didn't you think it was long? No. | Çok uzun sürdüğünü düşünmüyorsun, değil mi? Hayır. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| But what are you leaving behind? | Ama arkanda ne bırakıyorsun ki? | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| You act as if you have forever to figure it out. | Sanki çözüm bulmak için sonsuza kadar yaşayabilecekmiş gibi davranıyorsun. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| When you're dead, there's no time. The world is... | Öldüğünde zamanın kalmayacak. Dünya... | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| I don't know. I slept maybe three hours. | Bilmiyorum. Belki 3 saat uyudum. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| So we're both tired. | İkimiz de çok yorgunuz. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| No, I cuddled with Olive all night. It was great. | Hayır bütün gece Olive'e sarıldım. Mükemmeldi. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Morning, Caden. I think I might have arthritis. | Günaydın, Caden. Sanırım bende kireçlenme var. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Friends on fire. | Arkadaşlar tutuştu. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| I'm going to. | Yapacağım. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| No, I know exactly. Okay, I will. I'll call you later. | Hayır, kesinlikle biliyorum. Tamam, yaparım. Seni daha sonra ararım. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| I know. You're right. Bye. | Biliyorum. Haklısın. Hoşça kal. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| My joints are stiff. | Eklemlerim kaskatı. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Who was that? | Kimle konuşuyordun? | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Maria. Right. | Maria. Tamam. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Three hours since you spoke. | 3 saattir konuşuyordun. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Caden, I think I wanna go to Berlin with just Olive. | Caden, sanırım Berlin'e sadece Olive ile gitmek istiyorum. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| I think it would be good for us. Oh, Christ. | Bence bu ikimiz için de iyi olacak. Aman Tanrım. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Morning, kiddos. | Günaydın, çocuklar. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Why don't you want me to go? | Benim gelmemi neden istemiyorsun? | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| You know, I think it would be a good thing for the two of us to do alone. | Sanırım ikimiz için de yalnız kalmak iyi bir şey olacak. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| How do you think I'm supposed to respond to something like that? | Böyle bir isteğe nasıl karşılık vermemi bekliyorsun? | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Want me to zip your coat up? Yeah. | Montunun fermuarını çekmemi ister misin? Evet. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| What's wrong with your face, Daddy? | Yüzüne ne olmuş Baba? | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| It's pustules. | Sadece sivilceler. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| It's called sycosis. | Sikoz* deniliyor. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Spelled differently than "psychosis," but it sounds the same. | Yazılışı "Psikoz"dan farklıdır, ama kulağa aynı gelir. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Of course not. | Elbette bilemezsin. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Well, there are two kinds of psychosis. They're spelled differently. | Peki, iki çeşit psikoz vardır. Bunlar farklı yazılır. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| P S Y is like if you're crazy, like Mama. | P S İ sanki deliymişsin gibi, annen gibi. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| S Y is like these ugly things on my face. | S İ ise yüzümdeki bu çirkin şeyler gibi. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| You could have both, though. I could, but I don't. | Aslında ikisine de sahip olabilirsin. Olabilirim, ama değilim. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Can I ask you something, Ad? | Sana bir şey sorabilir miyim, Ad? | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Have I disappointed you somehow? | Seni bir şekilde hayal kırıklığına mı uğrattım? | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| I don't know what I'm doing. We're just spending a little time apart. | Ne yaptığımı bilmiyorum. Sadece zamanımız ayrı geçiriyor. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| We'll talk when I get back, okay? | Geri döndüğümde konuşuruz, tamam mı? | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Everyone is disappointing. The more you know someone, it just... | Herkes hayal kırıklığına uğratıyor. Birini ne kadar tanırsan, iş o kadar... | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| This whole romantic love thing, it's just a projection anyway, right? | Bu romantizm aşk meselesi, sadece bir yansıtma, değil mi? | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| I'm sorry. I'm sorry. | Özür dilerim, özür dilerim. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| I don't know what I'm doing. I don't know. | Ne yaptığımı bilmiyorum. Bilmiyorum. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Flurostatin TR allows you to live life... | Kemoterapi zorluklarıyla karşılaşma sıranız geldiğinde... | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| ...when it's your turn to face the challenges of chemotherapy. | ... Flurostatin TR sizin hayatı yaşamanızı sağlar. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Ask your doctor if Flurostatin TR is right for you. | Flurostatin TR'nin size uygun olup olmadığını doktorunuza danışın. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| And I'm on the first train out of Palookaville. | Ve ben Palookaville'den çıkan ilk trendeyim. | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| The Miracle Brush can scour everything from bottles... | Mucize Fırça'nın şişelerden çıkaramayacağı leke yoktur... | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| Rise and shine... Lift those legs... | İyi sabahlar... Kaldır o bacaklarını... | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| I'm lonely. Yes. Anything else? | Çok yalnızım. Evet. Başka bir şey? | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| I'm hurt. Yes. And? | Acı çekiyorum. Ve? | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| I think Adele's right. I'm not doing anything real... | Bence Adele haklı. Ben gerçek olan hiçbir şey yapmıyorum... | Synecdoche, New York-1 | 2008 | |
| What would be real? | Gerçekten kastın ne? | Synecdoche, New York-1 | 2008 |