Search
English Turkish Sentence Translations Page 156758
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| In addition, a large amount of O2 was burned in the fire. | Buna ek olarak, büyük bir miktarda oksijende yangında yandı. | Sunshine-1 | 2007 | |
| As it stands now... | Şu an itibariyle... | Sunshine-1 | 2007 | |
| ...we don't have enough oxygen reserves to get us to our payload delivery point. | ...bizi hedefe götürecek yeterli oksijen rezervimiz yok. | Sunshine-1 | 2007 | |
| Let alone to survive the return journey. | Bırak geri dönüş yolculuğunu. | Sunshine-1 | 2007 | |
| So cancel the ticker tape parade. | Yani geçit törenini iptal edeceğiz. | Sunshine-1 | 2007 | |
| We now have no choice but to rendezvous with Icarus I. | Şu an Icarus I'e gitmekten başka çaremiz yok. | Sunshine-1 | 2007 | |
| If we're gonna complete the mission... | Eğer görevi tamamlayacaksak... | Sunshine-1 | 2007 | |
| ...the Icarus I is our only hope. | ...Icarus I tek umudumuz. | Sunshine-1 | 2007 | |
| Technically, he made a mistake. | Teknik olarak, hata yaptı. | Sunshine-1 | 2007 | |
| What are you trying to say, Cory? | Ne söylemeye çalışıyorsun, Cory? | Sunshine-1 | 2007 | |
| Harvey said there's not enough oxygen to get us to the delivery point. | Harvey hedefe ulaşmak için yeterince oksijen yok dedi. | Sunshine-1 | 2007 | |
| There just isn't enough oxygen to get all of us there. | Sadece hepimizi oraya götürecek kadar oksijen yok. | Sunshine-1 | 2007 | |
| Are you suggesting we let Trey kill himself? | Trey'in kendini öldürmesine izin verelim mi diyorsun? | Sunshine-1 | 2007 | |
| And in any case... | Ve ne olursa olsun... | Sunshine-1 | 2007 | |
| ...Trey wouldn't be enough. | ...Trey yeterli olmayacaktır. | Sunshine-1 | 2007 | |
| We need to lose two more. | İki kişiyi daha kaybetmeliyiz. | Sunshine-1 | 2007 | |
| Three out of seven. That's a lot of short straws. | Yedide üç. Bu çok fazla kısa çubuk demek. | Sunshine-1 | 2007 | |
| Capa, it's me. | Capa, benim. | Sunshine-1 | 2007 | |
| It's different. | Birbirinden farklı. | Sunshine-1 | 2007 | |
| Being afraid that you won't make it back home. | Eve dönemeyeceğinden korkmakla. | Sunshine-1 | 2007 | |
| And then knowing that you won't. | Eve dönemeyeceğini bilmek. | Sunshine-1 | 2007 | |
| Our survival depends on what we can salvage from Icarus I. | Kurtuluşumuz Icarus I'den ne kurtarabileceğimize bağlı. | Sunshine-1 | 2007 | |
| We're gonna die out here. | Burada öleceğiz. | Sunshine-1 | 2007 | |
| Like the other crew. | Diğer mürettebat gibi. | Sunshine-1 | 2007 | |
| When the stellar bomb is triggered... | Yıldız bombası ateşlendiği zaman... | Sunshine-1 | 2007 | |
| ...very little will happen at first. | ...başta çok küçük olacak. | Sunshine-1 | 2007 | |
| And then a spark will pop into existence... | Ve sonra bir kıvılcım ortaya çıkacak... | Sunshine-1 | 2007 | |
| ...and it will hang for an instant, hovering in space. And then... | ...ve bir süre asılı kalacak, uzayda duracak. Ve sonra... | Sunshine-1 | 2007 | |
| ...it will split into two. | ...ikiye ayrılacak. | Sunshine-1 | 2007 | |
| And those will split again... | Ve onlarda ikiye ayrılacaklar... | Sunshine-1 | 2007 | |
| ...and again and again. | ..ve tekrar ve tekrar.: | Sunshine-1 | 2007 | |
| Detonation beyond all imagining. | Patlama hayallerin ötesinde olacak. | Sunshine-1 | 2007 | |
| A big bang on a small scale. | Küçük çapta bir big bang. | Sunshine-1 | 2007 | |
| A new star born out of a dying one. | Ölen bir yıldızdan yeni bir yıldız doğacak. | Sunshine-1 | 2007 | |
| I think it'll be beautiful. | Bence güzel olacak. | Sunshine-1 | 2007 | |
| No. I'm not scared. | Hayır. Korkmadım. | Sunshine-1 | 2007 | |
| Searle, Capa, they're waiting for you. | Searle, Capa, sizi bekliyorlar. | Sunshine-1 | 2007 | |
| Be careful, watch your step. | Dikkatli ol, adımlarına dikkat et. | Sunshine-1 | 2007 | |
| Cassie, are you getting this on the feed? | Cassie, bunları görüyor musun? | Sunshine-1 | 2007 | |
| Getting what? | Neyi? | Sunshine-1 | 2007 | |
| The air. It's full of dust. | Havayı. Tamamen kül dolu. | Sunshine-1 | 2007 | |
| Human skin. | İnsan derisi. | Sunshine-1 | 2007 | |
| Eighty percent of all dust is human skin. | Bütün külün %80'i insan derisi. | Sunshine-1 | 2007 | |
| No lights? No. | Işık yok mu? Yok. | Sunshine-1 | 2007 | |
| No surprise. | Şaşırmadım. | Sunshine-1 | 2007 | |
| Anyone afraid of the dark? | Karanlıktan korkan var mı? | Sunshine-1 | 2007 | |
| I'm not sure that's such a good idea. | Bunun iyi bir fikir olduğuna emin değilim. | Sunshine-1 | 2007 | |
| Yeah, probably right. | Evet, muhtemelen haklısın. | Sunshine-1 | 2007 | |
| Might get picked off one at a time by aliens. | Uzaylılar tarafından tek tek yok edilebiliriz. | Sunshine-1 | 2007 | |
| Icarus I is a big ship. We can't search it effectively in one group. | Icarus büyük bir gemi. Tek grup olarak düzgün bir arama yapamayız. | Sunshine-1 | 2007 | |
| Mace, head up for the Flight Deck, see if you can't get her to fly. | Mace, uçuş güvertesine git, bakalım bu kızı uçurabilecek misin. | Sunshine-1 | 2007 | |
| Searle, check the social area and the sleeping quarters. | Searle, toplanma bölgelerini ve uyku kabinlerini kontrol et. | Sunshine-1 | 2007 | |
| Capa, aim for the payload. | Capa, bombayı kontrol et. | Sunshine-1 | 2007 | |
| I'll check the garden. | Ben bahçeyi kontrol edeceğim. | Sunshine-1 | 2007 | |
| Let's keep in contact, guys. | Temasta kalın beyler. | Sunshine-1 | 2007 | |
| You gotta see this. Seven years of unchecked growth. | Bunu görmelisiniz. Yedi yıllık kontrolsüz büyüme. | Sunshine-1 | 2007 | |
| Can you see this? | Bunu görebiliyor musunuz? | Sunshine-1 | 2007 | |
| It's an ecosystem working beautifully after all this time. | Bunca zamana rağmen burada sorunsuzca hayatta kalan bir ekosistem var. | Sunshine-1 | 2007 | |
| You seeing this readout, O2, everybody. | Şu verileri görüyor musunuz, oksijen, millet. | Sunshine-1 | 2007 | |
| Cory, look at the ferns. | Cory, eğreti otlarına bak. | Sunshine-1 | 2007 | |
| Subsystems are fine. Solar harvest is fine. | İkincil sistemlerde sorun yok. Enerji sistemi sağlam. | Sunshine-1 | 2007 | |
| The ship should be running except I'm getting nothing from the flight computer. | Uçuş bilgisayarının çalışmıyor olması dışında geminin çalışıyor olması gerekiyor. | Sunshine-1 | 2007 | |
| Got water. | Su var. | Sunshine-1 | 2007 | |
| No crew. | Mürettebat yok. | Sunshine-1 | 2007 | |
| You can hardly walk, it's so thick. | Zar zor yürüyebiliyorsun, çok sık. | Sunshine-1 | 2007 | |
| I am Pinbacker. | Ben Pinbacker. | Sunshine-2 | 2007 | |
| Commander of the Icarus I. | Icarus I'in kaptanı. | Sunshine-2 | 2007 | |
| ...our dreams, are foolish. | ...hayallerimiz, aptalca. | Sunshine-2 | 2007 | |
| In the face of this... | Bunun karşısında... | Sunshine-2 | 2007 | |
| And to this dust, we will return. | Ve bu küle dönüşeceğiz. | Sunshine-2 | 2007 | |
| When he chooses for us to die. | Bizim için ölümü seçtiği zaman. | Sunshine-2 | 2007 | |
| ...to challenge God. | ...bizim haddimiz değil. | Sunshine-2 | 2007 | |
| Okay, that make sense to anyone? | Tamam, bundan bir şey anlayan var mı? | Sunshine-2 | 2007 | |
| No, we don't. | Hayır, bulamadık. | Sunshine-2 | 2007 | |
| I know what caused the distress signal. | Acil durum sinyaline neyin sebep olduğunu buldum. | Sunshine-2 | 2007 | |
| There's a coolant failure of some kind. The bottom line is... | Bir tür soğutma arızası olmuş. Neticede... | Sunshine-2 | 2007 | |
| Without the mainframe, we can't fly. | Ana bilgisayar olmadan, uçamayız. | Sunshine-2 | 2007 | |
| We should never have gone off the mission. | Görevden hiç sapmamalıydık. | Sunshine-2 | 2007 | |
| I have something to say. | Söyleyecek bir şeyim var. | Sunshine-2 | 2007 | |
| What happened? | Ne olmuş. | Sunshine-2 | 2007 | |
| They had an epiphany. | Ruhani bir an yaşamışlar. | Sunshine-2 | 2007 | |
| I suspect the observation filter is fully open. | Sanırım gözlem filtresi tamamen açık. | Sunshine-2 | 2007 | |
| Icarus! | Icarus! | Sunshine-2 | 2007 | |
| We have a major incident. | Ciddi bir sorunumuz var. | Sunshine-2 | 2007 | |
| All crew back to the airlock. | Bütün mürettebat basınç kabinine dönsün. | Sunshine-2 | 2007 | |
| Airlock's destroyed. There's only one suit. Capa's taking it. | Basınç kabini yok oldu. Sadece bir tane kıyafet var. Capa giyiyor. | Sunshine-2 | 2007 | |
| Why Capa? The rest of us are lower priority. | Niçin Capa? Geri kalanımız düşük öncelikli. | Sunshine-2 | 2007 | |
| Harvey, Capa's the only person outside of Icarus who can operate the payload. | Harvey, Capa Icarus'daki roketi ateşleyebilecek kişi. | Sunshine-2 | 2007 | |
| I assure you, when I'm onboard Icarus II that I'll do everything within my power... | Sizi temin ederim ki, Icarus II'nin güvertesine çıktığım zaman elimden gelen her şeyi yapacağım | Sunshine-2 | 2007 | |
| So the force of the gas is gonna fire him out, right? | Hava basıncı onu ileri itecek, değil mi? | Sunshine-2 | 2007 | |
| If you open your airlock and we line it up right, he'll fire inside. | Eğer kabini açarsanız ve bizde aynı hizada durursak, içeri doğru itilir. | Sunshine-2 | 2007 | |
| Anyone got any better ideas? | Daha iyi bir fikri olan var mı? | Sunshine-2 | 2007 | |
| Mace. | Mace. | Sunshine-2 | 2007 | |
| The computer's down. | Bilgisayar devre dışı. | Sunshine-2 | 2007 | |
| From inside. | İçerden. | Sunshine-2 | 2007 | |
| It's me. That's what you're all thinking? | Ben. Hepinizin düşündüğü bu değil mi? | Sunshine-2 | 2007 | |
| No, Harvey. | Hayır, Harvey. | Sunshine-2 | 2007 | |
| Recommend sealing outer airlock door. | Kabinin dış kapısının kapatılmasını öneriyorum. | Sunshine-2 | 2007 | |
| Sealing outer airlock door. | Kabinin dış kapısı kapatılıyor. | Sunshine-2 | 2007 | |
| Breathe, Mace. Just breathe. | Nefes al, Mace. Sadece nefes al. | Sunshine-2 | 2007 |