Search
English Turkish Sentence Translations Page 156552
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| But you're FBI Secret Service is responsible for the President. | Fakat siz FBI'sınız, Başkandan Gizli Servis sorumludur. | Suddenly!-1 | 1954 | |
| We're using everybody this trip, Mr Benson, have a look down there. | Biz bu seyahatte herkesi kullanıyoruz, Bay Benson, şuraya bir bakın. | Suddenly!-1 | 1954 | |
| State troopers, your local law enforcement agencies and us. | Eyalet polisleri, kolluk kuvvetleri ve biz. | Suddenly!-1 | 1954 | |
| Do you know if old Dan Carney is down there? | Biliyor musunuz, acaba yaşlı Carney de orada mı? | Suddenly!-1 | 1954 | |
| We worked together in the old days. He's chief of the presidential staff now. | Eski günlerde birlikte çalışmıştık. O şimdi başkanlık personelinin şefi. | Suddenly!-1 | 1954 | |
| That's confidential information. This is a terrible thing. | Bu gizli bir bilgi. Bu korkunç bir şey. | Suddenly!-1 | 1954 | |
| Not your worry, Mr Benson. | Sizin derdiniz değil, Bay Benson. | Suddenly!-1 | 1954 | |
| Of course it's my worry; I'm an American ain't I? It's everybody's worry. | Tabii ki benim derdim: ben bir Amerikalıyım, değil mi? O herkesin derdi. | Suddenly!-1 | 1954 | |
| Car. Somebody's driving up to the house. | Araba. Biri yukarıya, eve doğru geliyor. | Suddenly!-1 | 1954 | |
| Who is it? It's Tod. | Kim o? Tod. | Suddenly!-1 | 1954 | |
| He's the Sheriff, Mr Baron. | Şerif, Bay Baron. | Suddenly!-1 | 1954 | |
| There's someone with him. Who is it? | Yanında biri var. O kim? | Suddenly!-1 | 1954 | |
| I don't know, never seen him before. Well for the love of Mike! | Bilmiyorum, daha önce hiç görmedim. Aman Tanrım! | Suddenly!-1 | 1954 | |
| It's old Dan Carney, greyer than an old shirt and redder in the face as ever! | O yaşlı Dan Carney, eski bir gömlekten daha gri ve yüzü her zamankinden daha kızıl! | Suddenly!-1 | 1954 | |
| Hi Pop, got an old friend of yours here. | Merhaba Pop, yanımda eski bir arkadaşın var. | Suddenly!-1 | 1954 | |
| Dan, you dirty old Irishman! Hello Pop, how are you? | Dan, seni kart İrlandalı zampara! Merhaba Pop, nasılsın? | Suddenly!-1 | 1954 | |
| Hey, why aren't you dead? Oh, Buzzards like me live forever! | Hey, hala yaşıyor musun? Oh, benim gibi şahinler sonsuza kadar yaşar! | Suddenly!-1 | 1954 | |
| Hey old Hawkeye, you're getting bald. | Hey yaşlı Hawkeye, kelleşiyorsun. | Suddenly!-1 | 1954 | |
| What do you expect after 25 years? | 25 yıldan sonra ne bekliyorsun? | Suddenly!-1 | 1954 | |
| Come on in, make yourself at home. | Haydi içeri gelin, rahatınıza bakın. | Suddenly!-1 | 1954 | |
| This is my daughter in law. | Bu benim gelinim. | Suddenly!-1 | 1954 | |
| This is my grandson, Pidge. Hi 'ya Pidge. | Bu da torunum, Pidge. Merhaba Pidge. | Suddenly!-1 | 1954 | |
| Pidge, this is Mr. Carney, Secret Service. He guards the President. | Pidge, bu Bay Carney, Gizli Servis. Başkanı koruyor. | Suddenly!-1 | 1954 | |
| Like Mr Baron. Who? | Bay Baron gibi. Kim? | Suddenly!-1 | 1954 | |
| Baron. Oh, you didn't know. Your boy's got here ahead of you. | Baron. Oh, bilmiyordunuz. Elemanınız buraya sizden önce geldi. | Suddenly!-1 | 1954 | |
| One sound from the kid, Pop, and he's dead. | Çocuktan bir tek ses çıksın, Pop, ölür. | Suddenly!-1 | 1954 | |
| Train muffled it... | Tren sesi örttü... | Suddenly!-1 | 1954 | |
| Get rid of him. Put him in the cellar. And you'd better take the rug with you, | Ondan kurtul. Onu mahzene koy. Ve kilimi de birlikte götürsen iyi olur, | Suddenly!-1 | 1954 | |
| it's a give away... | at gitsin... | Suddenly!-1 | 1954 | |
| You get the message, brave boy? | Mesajı aldın mı, cesur çocuk? | Suddenly!-1 | 1954 | |
| Pidge, you've gotta' be still, no noise. | Pidge, sakin olmak gerek, ses yok. | Suddenly!-1 | 1954 | |
| You stink! Pidge shut up! | Seni iğrenç adam! Pidge kes sesini! | Suddenly!-1 | 1954 | |
| Guts. He's only eight. | Yürekli. Sadece sekiz yaşında. | Suddenly!-1 | 1954 | |
| Lots of guts. | Çok yürekli. | Suddenly!-1 | 1954 | |
| No trouble with you, you're all busted up. | Zarar veremezsin, hepiniz çuvalladınız. | Suddenly!-1 | 1954 | |
| Alright, take care of her. You got it now, let's be practical. | Pekala, onunla ilgilenin. Artık anladınız, gerçekçi olalım. | Suddenly!-1 | 1954 | |
| I don't want any more shooting around here. | Burada artık tabanca sesi istemiyorum. | Suddenly!-1 | 1954 | |
| I want it nice and quiet and cosy. Now get her up and bring her around | Huzur, sükunet ve içtenlik istiyorum. Şimdi onu kaldırıp kendine getirin | Suddenly!-1 | 1954 | |
| and explain to her that one phoney and she's got a kid with his throat cut. | ve ona bir tek oyun olursa, boğazı kesilmiş bir oğlu olacağını ona açıklayın. | Suddenly!-1 | 1954 | |
| Doesn't make much noise that way. The same goes for you too. | O şekilde fazla gürültü çıkarmaz. Aynı şey senin için de geçerli. | Suddenly!-1 | 1954 | |
| Anybody step out of line... The boy! | Kim çizginin dışına çıkarsa... Delikanlı! | Suddenly!-1 | 1954 | |
| That's simple enough. | Yeterince basit. | Suddenly!-1 | 1954 | |
| Ellen, listen to me. Pay attention. Now listen to me and don't look like that. | Ellen, beni dinle. Kulak ver. Şimdi beni dinle, öyle bakma. | Suddenly!-1 | 1954 | |
| Everybody's alright. Get a hold of yourself. No matter what happens, | Herkes iyi. Kendine gel. Ne olursa olsun, | Suddenly!-1 | 1954 | |
| you've got to hang on. | dayanmak zorundasın. | Suddenly!-1 | 1954 | |
| If you scream, or make one false move, he'll murder the boy. | Çığlık atar ya da yanlış bir hareket yaparsan, delikanlıyı öldürecek. | Suddenly!-1 | 1954 | |
| You understand, he'll murder Pidge. | Anlıyor musun, Pidge'i öldürecek. | Suddenly!-1 | 1954 | |
| Do you hear him, Lady? | Onu duyuyor musun, Hanımefendi? | Suddenly!-1 | 1954 | |
| Sari... | Sari... | Suden vuosi-1 | 2007 | |
| I am going to move here. | Taşınacağım buradan. | Suden vuosi-1 | 2007 | |
| It's the same dysfunction of the cortex we saw when you were small. | Bebekliğinde gördüğümüz korteks disfonksiyonuyla aynı. | Suden vuosi-1 | 2007 | |
| Tell me what you felt. | Bana ne hissettiğini söyle. | Suden vuosi-1 | 2007 | |
| A presence. A black creature at the edge of my vision. | Bir varlık. Gözlerimin önüne gelen siyah bir yaratık. | Suden vuosi-1 | 2007 | |
| Why did it occur right now? | Neden şimdi ortaya çıktı? Senelerdir nöbet geçirmiyordum. | Suden vuosi-1 | 2007 | |
| You've been through some changes. Studying, moving out. | Hayatında bazı değişiklikler yaşadın. Okula başladın, taşınıyorsun. | Suden vuosi-1 | 2007 | |
| Leaving home is a big thing. It would have been. | Evi terk etmek büyük bir adım. Olabilirdi. | Suden vuosi-1 | 2007 | |
| Now they won't let me move. | Ama artık taşınmama izin vermeyecekler. | Suden vuosi-1 | 2007 | |
| We have to put you back on medication. No! | İlaç tedavine yeniden başlamamız gerekiyor. Olmaz! | Suden vuosi-1 | 2007 | |
| No more blood tests. On a drug that won't result in hyponatremia. | Daha fazla kan testi yok. Hiponatremiye yol açmayacak bir ilaç. | Suden vuosi-1 | 2007 | |
| There will always be side effects. | Daima yan etkileri olacaktır. | Suden vuosi-1 | 2007 | |
| I can't be on medication and study. Look over there. | Hem ilaç tedavisi alıp hem de okuyamam. Şuraya bak. | Suden vuosi-1 | 2007 | |
| You see that girl? She's just been diagnosed. | Şu kızı görüyor musun? Teşhisi yeni konuldu. | Suden vuosi-1 | 2007 | |
| She won't take her medicine, she's a chain smoker, hardly sleeps. | İlaçlarını almayacak; kendisi sigara tiryakisi ve nadiren uyuyor. | Suden vuosi-1 | 2007 | |
| She wants another seizure because she hates herself and her disease. | Başka bir nöbet daha geçirmek istiyor... | Suden vuosi-1 | 2007 | |
| I'm not refusing because I want a seizure. | Nöbet geçirmek istediğimi reddetmiyorum. | Suden vuosi-1 | 2007 | |
| You think that without the drug, you don't have epilepsy. | İlaç olmayınca sara hastalığının da olmayacağını mı sanıyorsun? | Suden vuosi-1 | 2007 | |
| That's wrong. You're just as wrong as Riikka is. | Yanlış düşünüyorsun. Sen de Riikka kadar yanlış düşünüyorsun. | Suden vuosi-1 | 2007 | |
| Do you still swim? | Hâlâ yüzüyor musun? | Suden vuosi-1 | 2007 | |
| Make sure you always have someone with you in the pool. | Havuzda kimse yokken yüzmemeye bak. | Suden vuosi-1 | 2007 | |
| Spontaneity, inspiration, | Doğallık, esinlenme ve Romantiklerin yaptığı gibi ilâhi rehberlik arayışı... | Suden vuosi-1 | 2007 | |
| was uninteresting to Baudelaire, for whom poetry was endless toil... | ...Baudelaire'in ilgisini çekmezdi çünkü ona göre şiir daimi emekti... | Suden vuosi-1 | 2007 | |
| Here we go again. | Yine başlıyoruz. ...ve zihne yapılan kasıtlı sömürüydü. | Suden vuosi-1 | 2007 | |
| They brought the elements of strangeness into areas... | Tuhaflık ögeleri başlıca özelliği oldu... | Suden vuosi-1 | 2007 | |
| You're not too familiar with the female anatomy. | Kadın anatomisiyle pek yüz göz değilsin bakıyorum. | Suden vuosi-1 | 2007 | |
| To Baudelaire, beauty was ugly, unpredictable, even frightening. | Baudelaire'e göre güzellik; çirkin, öngörülemez ve korkunçtu. | Suden vuosi-1 | 2007 | |
| The connections between things, be they vertical, | Nesneler arasındaki bağlantılar... | Suden vuosi-1 | 2007 | |
| or horizontal, synesthetic connections between the senses, | ...sinestezik ve algılar arasındaki bağlantıların yataylığı... | Suden vuosi-1 | 2007 | |
| revealing these connections was the poet's work. | Bu bağlantıları açığa çıkarmak şairin göreviydi. | Suden vuosi-1 | 2007 | |
| I'd like to see her notes. | Tuttuğu notları görmek isterdim. | Suden vuosi-1 | 2007 | |
| Might be a billion times more interesting than Groman's bull. | Groman'nın saçmalıklarından milyon kat fazla enteresan olmalı. | Suden vuosi-1 | 2007 | |
| Excuse me, sir, I'm not sure I got the thing about the vertical... | Affedersiniz, hocam. Dikeylikle ilgili olan konuyu anladığımdan emin değilim. | Suden vuosi-1 | 2007 | |
| Baudelaire used language to connect | Baudelaire iletişim sağlamak için... | Suden vuosi-1 | 2007 | |
| the culturally accepted with the vulgar. | ...ortak bir argo dil kullanırdı. | Suden vuosi-1 | 2007 | |
| At least that's how I've seen it. What does Ms Karaslahti think? | En azından ben böyle görüyorum. Bayan Karaslahti ne düşünüyor acaba? | Suden vuosi-1 | 2007 | |
| Have you thought about these vertical connections? | Bu dikey bağlantıların ne olduklarını düşündünüz mü? | Suden vuosi-1 | 2007 | |
| I think... well... | Bence... Şey... | Suden vuosi-1 | 2007 | |
| the vertical movement used to be between man and God, | Dikey hareket insan ile Tanrı arasında olurdu... | Suden vuosi-1 | 2007 | |
| but Baudelaire left God out. | ...ancak Baudelaire Tanrı'yı dahil etmedi. | Suden vuosi-1 | 2007 | |
| So the movement was between man and the world. | Dolayısıyla hareket, insan ve dünya arasında oldu. | Suden vuosi-1 | 2007 | |
| All you may fear or wish for is already here. | Korktuğunuz ya da arzuladığınız her şey burada zaten. | Suden vuosi-1 | 2007 | |
| Not only the sexiest, but the smartest woman in the building. | Okulun sadece en seksi kızı değil, üstelik en zekisi. | Suden vuosi-1 | 2007 | |
| You busy tonight? Want to see a movie? | Bu akşam işin var mı? Sinemaya gitmek ister misin? | Suden vuosi-1 | 2007 | |
| There's a Carn� series at the Film Archive. | Sinematek'de Marcel Carné filmleri var. | Suden vuosi-1 | 2007 | |
| Helena, Sari's mother. Ilari Vuori. | Ben Helena, Sari'nin annesi. İlari Vuori. | Suden vuosi-1 | 2007 | |
| We're taking the same lecture. | Sari'yle aynı dersi alıyoruz. | Suden vuosi-1 | 2007 | |
| So, how about tonight? They're showing Port of Shadows. | Bu akşam için var mısın? Sisler Rıhtımı'nı gösteriyorlar. | Suden vuosi-1 | 2007 | |
| It's a wonderful movie. | Harika bir film. | Suden vuosi-1 | 2007 | |
| Thanks, but I'm training tonight. Maybe some othertime. | Teşekkür ederim ama akşam antrenmanım var. Belki başka bir zaman. | Suden vuosi-1 | 2007 | |
| It was nice meeting you. Likewise. | Tanıştığımıza memnun oldum. Ben de. | Suden vuosi-1 | 2007 | |
| Come on! Some othertime? | Yapma be! "Başka bir zaman" mı? | Suden vuosi-1 | 2007 |