Search
English Turkish Sentence Translations Page 15425
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
(Peter) They obviously found something | Belli ki Moriah Tarikatı'nın gizli kalmasını istediği bir şeyi buldular. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
We gotta find this guy, Zohar. | Bu Zohar denen adamı bulmamız gerek. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
This is our best seller. | En çok satanımız bu. Bundan fazlasına ihtiyacım olacak. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
(Peter) Just when I thought you were the only one I could trust. | Sadece sana güvenebileceğimi sanıyordum. Aman Tanrım, Peter. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
Like you said, you're my only friend, right? | Dediğin gibi tek arkadaşım sensin, değil mi? | Dig-1 | 2015 | ![]() |
I waited for you for over an hour last night. | Dün akşam seni bir saat bekledim. Sense gelmedin. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
I never sent that. Well, it's from your phone. | Bunu asla yollamadım. Senin telefonundan gelmiş ama. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
I never sent that. Well, someone did. | Bunu asla yollamadım. Peki ama biri yolladı. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
Yeah, someone did. Someone's been playing me | Evet, biri yolladı. Davanın başından beri benimle oynayan biri. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
The night they ambushed the van and took Yussef Khalid, | Kamyoneti pusuya düşürdükleri ve Yussef Khalid'i kaçırdıkları akşam... | Dig-1 | 2015 | ![]() |
only an insider would have known the route. | ...sadece içimizdekiler rotayı biliyordu. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
When I chased him into the Consulate, he was there. | Onu Konsolosluğa kadar takip ettiğimde, oradaydı. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
I know he was in the building. Someone let him in. | Biliyorum binadaydı. Onu biri içeri aldı. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
And you're here to tell me that someone is me? | O birinin ben olduğumu mu söylüyorsun? Sence olanların arkasındaki ben miyim yani? | Dig-1 | 2015 | ![]() |
You are an asshole, you know that? | Pisliğin tekisin, biliyorsun değil mi? | Dig-1 | 2015 | ![]() |
There may not have been much between us, but come on. | Aradmızda pek bir şey olmadı, ama. Senin yüzünden neredeyse işimi kaybediyordum. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
The ambassador thinks I'm completely incompetent, | Büyükelçi tamamem beceriksiz olduğumu düşünüyor, bütün ofis... | Dig-1 | 2015 | ![]() |
I've never given you one reason to not trust me. | Sana hiçbir zaman bana güvenmen için bir sebep vermedim. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
I'm an asshole. | Pisliğin tekiyim. Evet, öylesin. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
Big one. | En beterlerinden. Üzgünüm. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
Now that we know I'm not the big, bad wolf... | Şimdi benim büyük kötü kurt olmadığımı biliyorsak, öyleyse kim? | Dig-1 | 2015 | ![]() |
Uh... underground garage. | Yeraltı otaparkı. Hayır. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
Site would have been hit under construction. | İnşa halinde bir yerleşim yeri. Bekle bir dakika... | Dig-1 | 2015 | ![]() |
Sisters of Dinah convent... | Dinah'ın Kardeşi manastırı, Haçlı Seferlerin'den önce... | Dig-1 | 2015 | ![]() |
the Sisters of Dinah were known by | ...bir latin ismi olan Custos Secreta diye geçiyordu. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
Keepers of Secrets. | Sırların Bekçileri. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
[click] This is Amanda Morgan. | Ben Amanda Morgan. Şu an telefonu açamıyorum. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
Please leave a message. [beep] 1 | Lütfen mesaj bırakın. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
Hi, Mom. It's me. | Merhaba, anne. Benim. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
I'm sorry I caused you so much pain. | Üzgünüm, çok acı çekmene sebep oldum. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
If, um... | Eğer... | Dig-1 | 2015 | ![]() |
[voice breaks] if I don't see you again, um... | Eğer seni yeniden göremezsem... | Dig-1 | 2015 | ![]() |
I just want you to know I love you. | ...seni sevdiğimi bil istedim. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
Israeli breakfast, please, and a cappuccino. | İsrail kahvaltısı lütfen ve bir de kapuçino. Peki ya siz efendim? | Dig-1 | 2015 | ![]() |
I'll have the same. Thank you. | Aynısından alayım. Teşekkürler. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
I'm going to assume for the sake of argument | Sanıyorum, Peter'ın şimdiye seninle irtibata geçmesi gerekiyordu. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
You believe that to be me. | Bunu yapanın ben olduğumumu düşünüyorsun. Siz miydiniz? | Dig-1 | 2015 | ![]() |
Absolutely. | Kesinlikle. Tarafsız olamazsın diye korktum. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
This is my operation. You went behind my back. | Bu benim operasyonum. Siz ise arkamdan iş yürütüyorsunuz. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
Because you disobeyed direct orders | Çünkü, Ajan Connelly ile iletişime geçme hakkındaki kesin emre karşı geldin. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
He's convinced that he's landed on something big | O bu olanların çok daha büyük bir şey olduğuna emin... | Dig-1 | 2015 | ![]() |
that connects and ties together | ...aralarında bağ olduğuna Emma Wilson'ın, Yussef Khalid'in, ve kayıp taşların. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
than simply remembering the long lost Temple. | ...çok daha büyük amaçları olduğunu düşünüyor. Kapuçino? | Dig-1 | 2015 | ![]() |
Thank you. You're very welcome. | Teşekkür ederim. Rica ederim. Afiyet olsun. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
When we bring him in, | Onu getirdiğinde, bunun hakkında daha çok şey duymak isterim. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
Yesterday, he got away from us. | Dün, bizden kaçmayı başardı. Nasıl yaptığını bilmek istiyorum. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
All he said was that someone helped him get away | Tek söylediği birisinin tam zamanında kaçmasına yardım ettiği. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
Did he say who? | Kim olduğunu söyledi mi? | Dig-1 | 2015 | ![]() |
Rabbi Lev. Good morning. | Haham Lev. Günaydın. Ya da o kadar aydınlık değil, korkuyorum. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
He said someone from my organization | Benim örgütümden birinin ona yardım ettiğini mi söylemiş. Evet. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
And that he's very close to tying you | Emma Wilson cinayetiyle senin bağını bulmaya çok yaklaştı. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
We had absolutely nothing to do with the murder | Kesinlikle kızın öldürülmesiye hiçbir alâkamız yok, yani... | Dig-1 | 2015 | ![]() |
They are fishing. | Yem atıyorlar. Bizim aramızdaki bağı bulmaya çalışıyorlar. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
All right, I said what you asked me to say. | Pekâlâ, söylememi istediklerini söyledim. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
I don't know if I should hope you're right or wrong | Haklı olup olmaman konusunda umutlanmalı mıyım, Peter. İyi. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
We rattled the cage and we'll see what happens. | Tuzağımızı kurduk bakalım ne olacak. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
I'm gonna head back to the Consulate, | Ben de Konsolosluğa geri dönüp Ridell ve Yussef bağlantıyı araştıracağım. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
Following another lead. I'll call you later. | Biz de başka bir ipucunun peşindeyiz. Seni sonra ararım. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
Looks like Ambassador Ridell might have taken the bait. | Görünüşe göre Büyükelçi Ridell yemi yutabilir. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
I'll stake out the Heritage Center | Profesör Zohar'dan sonra Miras Merkez'ine uğrayayım. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
İsrail'in evlatlarına size... | Dig-1 | 2015 | ![]() |
|
...kızıl bir inek bir inek getirmelerini söyleyin... | Dig-1 | 2015 | ![]() |
|
...mükemmel ve lekesiz. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
|
Haham, ben... Çok üzgünüm. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
|
Hırvatistan dönüşünde yolculuk nasıldı? | Dig-1 | 2015 | ![]() |
|
İyiydi. Ama... | Dig-1 | 2015 | ![]() |
|
Haham biliyorum, her şeyi mahvettim. Hayır, hayır. Avram. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
|
Hatalı olan benim. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
|
Bu görevi bir çocuğun ellerine bırakmamalıydım. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
|
Kızıl'ı daha iyi kollamalıydım. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
|
'Kızıl?' | Dig-1 | 2015 | ![]() |
|
Ona isim mi verdin? Sence o buzağı ev hayvanı mıydı? | Dig-1 | 2015 | ![]() |
|
Hayır, efendim. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
|
Yeshiva'ya geri dön. Ait olduğun yere. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
|
Şimdi ne olacak. O gitti... | Dig-1 | 2015 | ![]() |
|
...her şey bitti mi? Bitmeye çok uzak. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
|
Bir planımız var. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
|
Akşam için her şey hazır mı? | Dig-1 | 2015 | ![]() |
|
Evet. Hataya yer yok. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
|
Ne gerekiyorsa yapın. Düveyi geri getirin. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
|
but it didn't just make food taste better. | ...ama sadece yemeklerin tadını daha güzel yapmıyordu. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
It established empires. | İmparotorluklar kurdu. Dünya politikasını değiştirdi. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
It was the tipping point in the balance of world power. | Dünya güçlerinin dengesinin değişmesinde devrim noktasıydı. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
36 coins were just found | Kısa bir süre önce Tapınak Dağı'nda 36 tane madeni para bulundu. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
Does this confirm that the temple treasures | Bu gelişme tapınağın altında hazinelerin yattığını doğrular mı? | Dig-1 | 2015 | ![]() |
So much for cinnamon, huh? [scattered chuckles] | Tarçın size ağır geldi demek? | Dig-1 | 2015 | ![]() |
[chuckling] That's all for today. Thank you very much. | Bu günlük bu kadar. Çok teşekkür ederim. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
Professor Zohar. | Profesör Zohar. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
Well, Donaldson and I argued a lot, | Donaldson ve ben çok tartışırdık ama onu çok özledim. İyi bir arkadaştı. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
Of course, he was an absolute romantic | Tabii ki, Arkeoloji aşkıyla fena hâlde yanıp tutuşuyordu... | Dig-1 | 2015 | ![]() |
convinced that he might be the one to find | ...Tapınak Dağı'nın altındaki efsanevi hazineyi bulabileceğini sanıyordu. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
You were quite disdainful of that type in class | Sınıfta bunu ima eden birini duymazdan geldiniz. Evet... | Dig-1 | 2015 | ![]() |
What about Ian Margrove? | Peki ya Ian Margrove? Ne olmuş ona? | Dig-1 | 2015 | ![]() |
He was a douche bag, a dimwit, | Tam bir pislikti, aptaldı gözünü para bürümüş bir hazine avcısıydı. Oturun. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
It was he who encouraged Donaldson to publish, | Donaldson bu işi basına taşırken onu yüreklendiren oydu... | Dig-1 | 2015 | ![]() |
promised that he would back his claims. | ...arkasında duracağına söz vermişti. Bu anlattıklarım 1988'de oldu... | Dig-1 | 2015 | ![]() |
60 Israelis and over 100 Palestinians were killed. | 60 İsrail'li ve 100'den çok Filistin'li öldürüldü. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
(Zohar) Well, he was ruined. | Pekâlâ, mahvoldu. Bir daha kendini toparlayamadı. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
Margrove ignored him. | Margrove onu görmezden geldi. Kuruması için dışarı astı. | Dig-1 | 2015 | ![]() |
Of course, there was that horrible night. | Tabii ki, bir de o korkunç gece var. | Dig-1 | 2015 | ![]() |