Search
English Turkish Sentence Translations Page 151413
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
You are just an accomplice It's not like that? | Sen sadece bir suç ortağısın öyle değil mi? sadece onunla birlikte hareket ettin. ...sadece onunla birlikte hareket ettin. | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
Should we write down like this | Öyle mi yazmalıyız? Tutanağa bunu da bu şekilde ilave etmeyelim mi? Tutanağa bunu da bu şekilde ilave etmeyelim mi? | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
No��Mr. Mohr Because it is not the turth | Hayır Bay Mohr Çünkü bu doğru değil Hayır, Bay Mohr, çünkü bu doğru değil. Hayır, Bay Mohr, çünkü bu doğru değil. | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
You known��I have a son He is one year younger than you | Biliyor musunuz, bir oğlum var Sizden bir yaş küçük Biliyor musunuz, benim de bir oğlum var, hatta sizden bir yaş küçük. Biliyor musunuz, benim de bir oğlum var, hatta sizden bir yaş küçük. | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
He sometimes has some weird crazy ideas But now he is in eastern frontline | Bazen saçma ve çılgın fikirleri oluyor Ama şimdi o doğu cephesinde Onun da bazen aklının karıştığı oluyor, ama şu anda doğu cephesinde, Onun da bazen aklının karıştığı oluyor, ama şu anda doğu cephesinde, | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
Because he knows he must perform his duty. | Çünkü görevini yapması gerektiğini biliyor. çünkü görevini yapması gerektiğini anladı. ...çünkü görevini yapması gerektiğini anladı. | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
Mr. Mohr, do you believe out final victory? | Bay Mohr, sonunda zafer kazanacağımıza inanıyor musunuz? Nihai zaferin geleceğine inanıyor musunuz, Bay Mohr? Nihai zaferin geleceğine inanıyor musunuz, Bay Mohr? | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
Ms. Scholl, if you think about everything | Bayan Scholl, herşeyi düşünseydiniz Yapmayın, Bayan Scholl, tüm bunları düşünmüş olsaydınız, Yapmayın, Bayan Scholl, tüm bunları düşünmüş olsaydınız, | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
you wouldn't involved in these activities | bu tür olaylara karışmazdınız asla bu tür olaylara karışmayı kabul etmezdiniz. ...asla bu tür olaylara karışmayı kabul etmezdiniz. | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
This is about your life | Söz konusu olan sizin hayatınız Hayatınız söz konusu! Hayatınız söz konusu! | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
Here. This is what I wrote | İşte. bu benim yazdığım Bakın ... tutanak için şöyle bir şey düşündüm: Bakın... tutanak için şöyle bir şey düşündüm: | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
According to our questioning Below conclusions were drawn | Sorgulamamıza göre aşağıdaki sonuçlar ortaya çıktı Konuşmalarımız neticesinde, ağabeyinizle birlikte giriştiğiniz bu olayın, Konuşmalarımız neticesinde, ağabeyinizle birlikte giriştiğiniz bu olayın, | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
Your brother's and your Behavior | Kardeşinizin ve sizin davranışınız özellikle de savaşın bu aşamasında topluma, ...özellikle de savaşın bu aşamasında topluma, | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
In wartime, it is a crime again the Nazi Party | Savaş zamanında, Nazi Partisine karşı işlenmiş bir suçtur ancak özellikle de doğu cephesinde zorlu bir ...ancak özellikle de doğu cephesinde zorlu bir... | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
Especially in the eyes of tough fighting army from the eastern frontline | Özellikle zor bir savaş veren doğu cephesindeki ordunun gözünde mücadele içinde bulunan ordularımıza karşı bir suç teşkil ettiğini ...mücadele içinde bulunan ordularımıza karşı bir suç teşkil ettiğini... | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
You must face severest punishment. | En ağır cezayı almalısın. ve en ağır şekilde cezalandırılması gerektiğini düşünüyor musunuz? ...ve en ağır şekilde cezalandırılması gerektiğini düşünüyor musunuz? | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
but in my eyes | Ama benim gözümde Benim düşünceme göre, hayır. Benim düşünceme göre, hayır. | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
confession is not equal to betrayal | itiraf ihanete eşit değildir Bir hatayı kabul etmek, ağabeyine ihanet etmek demek değildir. Bir hatayı kabul etmek, ağabeyine ihanet etmek demek değildir. | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
Maybe like this, I rather say��Not mine | Belki şöyle olabilir, benim dünya görüşüm değil ama Ama düşünceye ihanettir. Aynı şeyi yeniden yapardım, Ama düşünceye ihanettir. Aynı şeyi yeniden yapardım. | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
but your world view is flawed | seninki kusurlu demeyi tercih ederim çünkü benim değil, sizin dünya görüşünüz yanlış. Çünkü benim değil, sizin dünya görüşünüz yanlış. | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
Like before, same viewpoint I have done what is right for my people | Önceden olduğu gibi, aynı görüş açısı Halkım için doğru olanı yaptım Ben hala, halkım için en iyi olanı yapmış olduğuma inanıyorum. Ben hala, halkım için en iyi olanı yapmış olduğuma inanıyorum. | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
I have no regrets I will solely take all responsibility for all consequences | Pişman değilim Bütün sonuçlar için bütün sorumluluğu alıyorum Pişman değilim, sonuçlarına katlanmak istiyorum. Pişman değilim, sonuçlarına katlanmak istiyorum. | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
notekeeper, keep the record. yes. | Sekreter, kayıt tutun. Evet. Kayıt için sekreter gelsin! Evet. Kayıt için sekreter gelsin! Evet. | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
like boss know, we are done shortly | Patrona söyleyin, yakında işimiz bitmiş olacak Şefe söyleyin, biz bitirdik. Şefe söyleyin, biz bitirdik. | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
If we swear to give up our ideal Mohr will make a bridge for us with gold | İdealimizden vazgeçmeye yemin edersek Mohr bize altın bir köprü yapacak Fikrimizden cayarsak, Mohr bize altın bir köprü kurmayı teklif etti. Fikrimizden cayarsak, Mohr bize altın bir köprü kurmayı teklif etti. | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
Really? I wouldn't take that risk | Gerçekten mi? Bu riske girmezdim Ve? Kabul etmedim. Ve? Kabul etmedim. | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
Why not? | Niye? Neden? Neden? | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
Sophie, you are so young you have to live for your ideal and yourself | Sophie, çok gençsin İdealin için ve kendin için yaşamalısın Sophie, daha çok gençsin. Fikirlerin ve kendin için hayatta kalmalısın. Sophie, daha çok gençsin. Fikirlerin ve kendin için hayatta kalmalısın. | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
for your family For god's sake, take his help | Ailen için Tanrı için, bu yardımı kabul et Ve ailen için. Tanrı aşkına teklifi kabul et! Ve ailen için. Tanrı aşkına teklifi kabul et! | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
There is no way back | Dönüş yok Geri dönüşü yok. Geri dönüşü yok. | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
Air Raid Alert | Hava saldırısı alarmı Hava saldırısı alarmı. Hava saldırısı alarmı. | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
Get down, don't stand beside the windows get down on the ground is the safest | İn aşağı, camın önünde durma yere yat, en güvenlisi yere yatmak Aşağı gel, pencereden uzaklaş. Burada daha güvende olursun. Aşağı gel, pencereden uzaklaş. Burada daha güvende olursun. | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
Get down | İn aşağı Aşağı gel! Aşağı gel! | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
Won't take long we are free | Uzun sürmez Özgürüz Artık fazla uzun sürmez ve özgürüz! Artık fazla uzun sürmez ve özgürüz! | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
The one just took is not Schmorell | Şimdi giden Schmorell değildi Yeni gelen Schmorell değil. Yeni gelen Schmorell değil. | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
It is Christoph Probst | Christoph Probst Christoph Probst adında biri. Christoph Probst adında biri. | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
Same, Treason | Aynı neden, ihanet O da vatana ihanetten. O da vatana ihanetten. | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
I am really sorry I thought | Gerçekten üzgünüm Düşündüm ki Özür dilerim. Sandım ki ... Özür dilerim. Sandım ki... | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
He has 3 kids | 3 çocuğu var 3 çocuğu var. ...3 çocuğu var... | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
the youngest was just born. | En küçüğü yeni doğmuştu. ve en küçüğü daha yeni doğdu, ...ve en küçüğü daha yeni doğdu... | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
His wife got puerperal fever | Karısının doğum ateşi var ve karısı doğum ateşi ile yatakta. ...ve karısı doğum ateşi ile yatakta. | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
Ms. Scholl, you must go see litigant now | Bayan Scholl, şimdi savcıyla görüşmelisiniz Bayan Scholl, şimdi savcıyla görüşmelisiniz. Bayan Scholl, şimdi savcıyla görüşmelisiniz. | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
Hurry | Acele et Devam edin! Devam edin! | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
This is my litigation | Bu benim davam Bu, savcılık teskeresi. Bu, savcılık teskeresi. | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
your case will be judged at Munich Civil Court by a senior judge | Davanız Munich Sivil Mahkemesi'nde kıdemli bir yargıç tarafından Davanız, burada, Münih'te Halk Mahkemesi 1 numaralı senatoda görülecek. Davanız, burada, Münih'te Halk Mahkemesi 1 numaralı senatoda görülecek. | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
I have submitted court order | Mahkeme emrini verdim Yazılı mahkeme celbi yazının ekinde. Yazılı mahkeme celbi yazının ekinde. | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
is it going to be tomorrow? no one wants to see it delayed | Yarın mı olacak? Kimse bu davanın geciktiğini görmek istemez. Hemen yarın mı? Konunun ileri bir tarihe atılmaya tahammülü yok. Hemen yarın mı? Konunun ileri bir tarihe atılmaya tahammülü yok. | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
treason, cause damage to nuclear power station | İhanet, nükleer enerji santraline zarar vermek Vatana ihanet, orduyu parçalamaya teşebbüs ve düşmana destek. Vatana ihanet, orduyu parçalamaya teşebbüs ve düşmana destek. | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
it will be a public hearing | Açık açık duyulacak Ve mahkeme hemen yarın! Ve mahkeme hemen yarın! | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
what a glorious day | Ne kadar güzel bir gün Ne kadar güzel ve güneşli bir gün Ne kadar güzel ve güneşli bir gün. | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
I sincerely pray to you | Sana içtenlikle dua ediyorum Tüm kalbimle sana yakarıyorum, Tüm kalbimle sana yakarıyorum, | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
to call upon you | Sana seslenmek için sana sesleniyorum, adınla sesleniyorum, ...sana sesleniyorum, adınla sesleniyorum, | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
even if you might not know anything about this I am still hoping to get some comfort from you | Bunun hakkında birşey bilmesen de Senden teselli bulmayı umuyorum seni bilmesem de, kurtuluşumun sende olduğunu biliyorum, ...seni bilmesem de, kurtuluşumun sende olduğunu biliyorum, | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
I pray to you | Sana dua ediyorum sana yalvarıyorum, ...sana yalvarıyorum, | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
My Lord, please don't abundant me My dear father, please do not abundant me | Lordum, lütfen beni terk etme Sevgili babam, lütfen beni terk etme benden yüz çevirme sevgili tanrım, kutsal babam. ...benden yüz çevirme sevgili tanrım, kutsal babam. | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
Amen | Amin Amin. Amin. | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
My name is Klein, I am your lawyer appointed by the court | Adım Klein, size mahkeme tarafından atanmış avukatınızım Adım Klein, mahkeme tarafından atanmış avukatınızım. Adım Klein, mahkeme tarafından atanmış avukatınızım. | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
have you seen the court order? | Mahkeme emrini gördünüz mü? Teskereyi okudunuz mu? Teskereyi okudunuz mu? | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
I have read it any questions? | Evet Sorunuz var mı? Evet. Sormak istediğiniz bir şey var mı? Evet. Sormak istediğiniz bir şey var mı? | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
what would happen to my parents who live in Ulm | Ulm'da yaşayan aileme ne olacak Ulm'da yaşayan aileme ve kardeşlerime ne olacak? Ulm'da yaşayan aileme ve kardeşlerime ne olacak? | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
Please | Lütfen Lütfen! Lütfen! | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
it will be considered in a separate case | Ayrı bir dava olarak değerlendirilecek Bunun hakkında başkaları karar verecek. Bunun hakkında başkaları karar verecek. | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
I just want to know what would happen to them aren't you my lawyer? | Sadece onlara ne olacağını bilmek istiyorum Avukatım değil misiniz? Ama onlara ne olacağını bilmek istiyorum. Siz benim avukatımsınız! Ama onlara ne olacağını bilmek istiyorum. Siz benim avukatımsınız! | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
the way you said it as if I was responsible for the state that you are in | Sanki içinde bulunduğunuz durumdan ben sorumluymuşum gibi konuşuyorsunuz Sanki içinde bulunduğunuz durumdan ben sorumluymuşum gibi konuşuyorsunuz. Sanki içinde bulunduğunuz durumdan ben sorumluymuşum gibi konuşuyorsunuz. | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
I am entitled to know what would happen to my family and you know that | Aileme ne olacağını bilmeye hakkım var ve bunu siz de biliyorsunuz Aileme ne olacağını bilmeye hakkım var. Bunu biliyorsunuz! Aileme ne olacağını bilmeye hakkım var. Bunu biliyorsunuz! | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
do you think you have right to make a request? | Bir talepte bulunma hakkınızın olduğunu mu düşünüyorsunuz? Bir talepte bulunma hakkınızın olduğunu mu sanıyorsunuz? Bir talepte bulunma hakkınızın olduğunu mu sanıyorsunuz? | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
whatever comes to my older brother I don't want a mild sentence | Kardeşime ne ceza verilecekse verilsin, ben daha hafif bir ceza Ağabeyime verilen ceza ne olursa olsun, daha az ceza almak istemiyorum. Ağabeyime verilen ceza ne olursa olsun, daha az ceza almak istemiyorum. | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
from your angle, I am just guilty as he is | Sizin açınızdan, ben de onun gibi suçluyum Sizin açınızdan bakıldığında ben de onun kadar suçluyum. Sizin açınızdan bakıldığında ben de onun kadar suçluyum. | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
is there anything more that you wish to add? | Eklemek istediğiniz başka birşey var mı? Ve, söyleyecek başka bir şeyiniz yok mu? Ve, söyleyecek başka bir şeyiniz yok mu? | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
no regarding your brother and you, you are saying | Hayır Kardeşini ve seni göz önüne alarak, Alman vatandaşı olmak Hayır. Siz ve ağabeyiniz. Toplum bütününe dahil olmanız gerekmediğini Hayır. Siz ve ağabeyiniz. Toplum bütününe dahil olmanız gerekmediğini... | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
you don't actually want to be a German Citizen are you sure about that? | istemediğinizi söylüyorsunuz. Bundan emin misiniz? sanıyorsunuz, değil mi? Ama yanılıyorsunuz! ...sanıyorsunuz, değil mi? Ama yanılıyorsunuz! | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
the chairman of the people's court will arrive here from Berlin tomorrow | Halk mahkemesi başkanı yarın Berlin'den buraya gelecek Halk mahkemesi başkanı bile özel olarak Berlin'den buraya gelecek! Halk mahkemesi başkanı bile özel olarak Berlin'den buraya gelecek! | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
he will make you forget about this non sense you just said, young lady | O size bu söylediğiniz saçmalıkları unutturacaktır, genç bayan O, sizin bu laflarınızı size yedirmeyi bilir, Sayın Bayan. O, sizin bu laflarınızı size yedirmeyi bilir, Sayın Bayan. | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
he will make you and your older brother feel sorry for what you did | Kardeşini ve seni yaptıklarınız için pişman edecek Onun karşısında bu kadarcık kalacaksınız, siz ve sayın ağabeyiniz. Onun karşısında bu kadarcık kalacaksınız, siz ve sayın ağabeyiniz. | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
open the door | Kapıyı açın Açın! Açın! | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
any questions? no no, see you in court tomorrow | Sorusu olan? Hayır hayır, yarın mahkemede görüşürüz Bir şey mi var? Hayır. Yarın mahkemede görüşürüz. Bir şey mi var? Hayır. Yarın mahkemede görüşürüz. | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
what a coward | Tam bir korkak Lanet olası ödlek. Lanet olası ödlek. | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
Freisler will be suing both of you tomorrow | Freisler yarın ikinizi birden dava edecek Freisler sizi yarın aşağılık suçlular olarak gösterecek. Freisler sizi yarın aşağılık suçlular olarak gösterecek. | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
he used to an USSR police officer he has to prove his loyalty | Eskiden bir Rus polis memuruydu sadakatini kanıtlaması lazım Eskiden Rus komiseriydi. Vatan cephesinde kendini kanıtlama çabasında. Eskiden Rus komiseriydi. Vatan cephesinde kendini kanıtlama çabasında. | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
our father used to say: I hope you can live forever in honesty and freedom | Babamız derdi ki: Umarım dürüstlük ve özgürlük içinde ebediyen yaşarsınız Babamız derdi ki: Yaşamdan düzgün ve başınız dik yürümenizi istiyorum, Babamız derdi ki: Yaşamdan düzgün ve başınız dik yürümenizi istiyorum, | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
however difficult the circumstance it may be | Durum ne kadar zor olursa olsun bazen çok zor gelse bile. ...bazen çok zor gelse bile. | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
will there be people from the public? | Halktan da gelenler olacak mı? Yarın seyirciler de olacak mı? Yarın seyirciler de olacak mı? | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
Mmm, there will be It is a show, to warn others | Mmm, olacak Bu, başkalarına ibret olması için bir şov Eminim olur. Bu bir gösteri mahkemesi olacak, korkutmak için. Eminim olur. Bu bir gösteri mahkemesi olacak, korkutmak için. | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
then Freisler will surely mention leaflets in front the whole crowd | Freisler kesinlikle kalabalığın önünde broşürlerden bahsedecek O zaman Freisler herkesin önünde bildiriler hakkında konuşmak zorunda kalacak! O zaman Freisler herkesin önünde bildiriler hakkında konuşmak zorunda kalacak! | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
everyone is going to listen to our view the students definitely will | Herkes bizim görüşümüzü dinleyecek Öğrenciler kesinlikle dinleyecek Ve herkes e düşündüğümüzü duyacak. Bir kaç tane bildiri yüzünden neler Ve herkes e düşündüğümüzü duyacak. Bir kaç tane bildiri yüzünden neler... | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
maybe a riot, if they know this was only because of a few leaflets | Eğer bunun sadece birkaç broşür yüzünden olduğunu bilselerdi, çatışma çıkardı olacağını öğrenirlerse, mutlaka ayaklanma çıkartacaklardır. ...olacağını öğrenirlerse, mutlaka ayaklanma çıkartacaklardır. | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
the result will be an embarrassment for them the worst scenario would be that | Sonuç onlar için bir utanç olurdu En kötü senaryo herkesin Eğer en kötüsü olursa, mahkeme sonrası önce nakledilirsin. Eğer en kötüsü olursa, mahkeme sonrası önce nakledilirsin. | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
everyone gets shot in 99 days | 99 günde vurulması olurdu infaz öncesinde herkese 99 gün verirler. infaz öncesinde herkese 99 gün verirler. | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
my older brother once said that we need to be tough and yet compassionate | Ağabeyim bir keresinde dedi ki Hem sert hem de şefkatli olmamız gerekir Ağabeyim der ki: "Yumuşak bir yürek, zorlu bir ruh" Ağabeyim der ki: "Yumuşak bir yürek, zorlu bir ruh" | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
I once dreamed that | Bir zamanlar bunu hayal ederdim Bir rüya gördüm... Bir rüya gördüm... | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
I was holding a child in my chest who wore a long white skirt | Uzun beyaz bir etek giyen bir küçük kızı bağrıma basıyordum Uzun, beyaz elbiseli bir bebek var, kollarımda taşıyorum. Uzun, beyaz elbiseli bir bebek var, kollarımda taşıyorum. | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
I could feel her warmth... suddenly, the earth shook | Onun sıcaklığını hissedebiliyordum... Birden, yer sarsıldı Sıcaklığını hissediyorum... Birden, yer sarsılıyor Sıcaklığını hissediyorum... Birden, yer sarsılıyor... | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
the ice beneath our feet cracked | Ayağımızın altındaki buz çatladı ve hemen altımdaki buzul yarılıyor. ...ve hemen altımdaki buzul yarılıyor. | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
I began to slip, then I saw the child | Kaymaya başladım, sonra çocuğu gördüm Kaymaya başlıyorum. Çocuğa bakıyorum... Kaymaya başlıyorum. Çocuğa bakıyorum... | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
luckily I had enough time to move her to a safer ground | Neyse ki çocuğu güvenli bir yere bırakacak kadar zamanım vardı ve çocuğu yavaşça güvenli bir yere koymaya zaman buluyorum. ...ve çocuğu yavaşça güvenli bir yere koymaya zaman buluyorum. | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
I felt, but I felt liberated and relaxed | Özgür, özgür ve rahatlamış hissettim Düşüyorum ve yine de ferah ve huzurluyum... Düşüyorum ve yine de ferah ve huzurluyum... | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
the long white skirted child is our ideal it survived | Uzun beyaz etetkli çocuk bizim idealimiz O hayatta kaldı Beyaz elbiseli çocuk bizim düşüncemiz, ve o hayatta kalıyor. Beyaz elbiseli çocuk bizim düşüncemiz ve o hayatta kalıyor. | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
Scholl, stop it she should have worn appropriate cloth | Scholl, yeter Uygun kıyafetler giymeliydi Scholl, sevk için hazırlanın! Bırakın, doğru dürüst bir şeyler giysin! Scholl, sevk için hazırlanın! Bırakın, doğru dürüst bir şeyler giysin! | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
let God be with you, Sophie let God be with you, Elser | Tanrı seninle olsun, Sophie Tanrı seninle olsun, Elser Tanrı seninle olsun, Sophie! Tanrı seninle olsun, Else! Tanrı seninle olsun, Sophie! Tanrı seninle olsun, Else! | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |
thank you so much | Çok teşekkür ederim Çok teşekkür ederim. Çok teşekkür ederim. | Sophie Scholl: The Final Days-2 | 2005 | ![]() |