Search
English Turkish Sentence Translations Page 150897
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Master, you name it. How about... | Usta, sen bir isim koy. Şuna ne dersin... | Snake in the Eagle's Shadow-1 | 1978 | |
| "Snake in the eagle's shadow." "Snake in the eagle's shadow" it is! | "Şahinin gölgesindeki yılan." "Şahinin gölgesindeki yılan" işte bu! | Snake in the Eagle's Shadow-1 | 1978 | |
| You're too sure of yourself, my friend. Therefore, I... | Kendinden çok eminsin. Bu yüzden, ben... | Snake in the Eagle's Shadow-2 | 1978 | |
| My name is Turkish. | SUBTITLES BY YETKIN Adım Turkish. Adım Turkish. Benim adım Türk. Benim adim Turkish. Adım Türk! Adım Türk! Adım Türk! Benim adım Türk. | Snatch-1 | 2000 | |
| Funny name for an Englishman, I know. | Biliyorum. Bir İngiliz için komik bir isim. Bir İngiliz için tuhaf bir ad. Biliyorum bir ingiliz icin komik bir isim. Bir İngiliz için komik bir isim. Biliyorum. Bir İngiliz için komik bir isim. Biliyorum. Bir İngiliz için komik bir isim. Biliyorum. Bir İngiliz için tuhaf bir ad. | Snatch-1 | 2000 | |
| My parents were on the same plane when it crashed. That's how they met. | Ailem bir uçak kazasında tanışmışlar. Annemle babam aynı düşen uçakta tanışmışlar. Ailem yere cakilan bir ucakta bir aradaymislar. Kazadan sonra tanismislar. Bir uçak kazasında ailem aynı uçaktaymış. Böyle tanışmışlar. Bir uçak kazasında ailem aynı uçaktaymış. Böyle tanışmışlar. Bir uçak kazasında ailem aynı uçaktaymış. Böyle tanışmışlar. | Snatch-1 | 2000 | |
| They named me after the plane. | Kazadan sonra bana bu ismi vermişler Kazadan sonra bana bu ismi vermişler. Bana uçağın adını koymuşlar. Adimi bu ucaktan almisim. Kazadan sonra bana uçağın ismini vermişler. Kazadan sonra bana uçağın ismini vermişler. Kazadan sonra bana uçağın ismini vermişler. | Snatch-1 | 2000 | |
| Not many people are named after a plane crash. | Adını uçak kazasından alan pek fazla kişi yoktur. Düşen bir uçağın adını alan pek yoktur. Pek fazla kisiye bu sekilde isim verilmemistir. Adını uçak kazasından alan kaç kişi var? Adını uçak kazasından alan kaç kişi var? Adını uçak kazasından alan kaç kişi var? | Snatch-1 | 2000 | |
| That's Tommy. | Bu Tommy. Bu da Tommy. Bu Tommy. Bu Tommy. Bu Tommy. Bu Tommy. | Snatch-1 | 2000 | |
| He tells people he was named after a gun. | Adını bir silahtan aldığını söylüyor. Bir silahın adını aldığını söyler. Insanlara adinin bir silahtan alindigini soyler. Adını bir silahtan aldığını söylüyor. Adını bir silahtan aldığını söylüyor. Adını bir silahtan aldığını söylüyor. Bir silahın adını aldığını söyler. | Snatch-1 | 2000 | |
| But I know he was really named after a famous 19th century ballet dancer. | Ama biliyorumki adını aslında 19. yüzyılın ünlü baletinden aldı. 9 00:00:59,520 > 00:01:02,990 Kendimi bildim bileli onu tanırm. Benim ortağım. Ama biliyorumki adını aslında 19. yüzyılın ünlü baletinden aldı. Ama ben ünlü bir 19.yy. baletinin adını aldığını biliyorum. Ama ben adini 19. yuzyilin unlu bir bale danscisindan aldigini biliyorum, 9 00:00:59,520 > 00:01:02,990 Kendimi bildigimden beri tanirim onu, O benim ortagim. 10 00:01:03,320 > 00:01:05,834 Bu cok samimi oldugumuz anlamina gelmiyor, Ama adını 19. yüzyılın ünlü bir baletinden aldığını biliyorum. Ama adını 19. yüzyılın ünlü bir baletinden aldığını biliyorum. Ama adını 19. yüzyılın ünlü bir baletinden aldığını biliyorum. | Snatch-1 | 2000 | |
| Known him for as long as I can remember. He's my partner. | Kendimi bildim bileli onu tanırım. Benim ortağım. Onu, kendimi bildim bileli tanırım. Ortağımdır. Kendimi bildim bileli onu tanırım. Benim ortağımdır. Onu, kendimi bildim bileli tanırım. Ortağımdır. Kendimi bildim bileli onu tanırım. Benim ortağımdır. Kendimi bildim bileli onu tanırım. Benim ortağımdır. | Snatch-1 | 2000 | |
| Doesn't mean we hold hands or take walks. | Bu elele tutuşup yürüdüğümüz anlamna gelmiyor.. Bu elele tutuşup yürüdüğümüz anlamına gelmiyor.. Bu elele tutuştuğumuz ya da yürüyüşe çıktığımız anlamına gelmiyor. Bu, el ele geziyoruz demek değil. Bu elele tutuştuğumuz ya da yürüyüşe çıktığımız anlamına gelmiyor. Bu elele tutuştuğumuz ya da yürüyüşe çıktığımız anlamına gelmiyor. Bu, el ele geziyoruz demek değil. | Snatch-1 | 2000 | |
| It means I try to keep him out of as much trouble as he inflicts on me. | Bu onu mümkün olduğunca beladan uzak tuttuğum anlamına geliyor. Başıma açtığı kadar beladan onun başını kurtarıyorum demek. Onu basima actigi dertlerden uzak tutmaya calisiyorum Bu onu mümkün olduğunca beladan uzak tuttuğum anlamına geliyor. Bu onu mümkün olduğunca beladan uzak tuttuğum anlamına geliyor. Bu onu mümkün olduğunca beladan uzak tuttuğum anlamına geliyor. Başıma açtığı kadar beladan onun başını kurtarıyorum demek. | Snatch-1 | 2000 | |
| I give him a hard time. Keeps him in check. | Onun zor zamanlarında yardım ederim kontrol altında tutarım. Onun zor zamanlarında ona yardım ederim,onu kontrol altında tutarım. Onu katı davranarak kontrol ediyorum. Sorunlarla ugrastiriyorum, boylece kontrol altinda oluyor. Ona zor görevler veririm. Böylece kontrol altında olur. Ona zor görevler veririm. Böylece kontrol altında olur. Ona zor görevler veririm. Böylece kontrol altında olur. Onu katı davranarak kontrol ediyorum. | Snatch-1 | 2000 | |
| But really, he's like my brother. | Ama gerçekten, kardeşim gibidir. Ama aslında kardeşim gibidir. Ama gercekten, o kardesim gibidir. Ama gerçekten, kardeşim gibidir. Ama gerçekten, kardeşim gibidir. Ama gerçekten, kardeşim gibidir. | Snatch-1 | 2000 | |
| What do I know about diamonds? I'm a boxing promoter. | Elmaslar hakkında ne biliyorum? Ben bir boks bahisçisiyim Elmaslar hakkında ne mi biliyorum? Ben bir boks bahisçisiyim. Elmaslardan ne anlarım? Ben boks menajeriyim. Elmaslar hakkinda ne mi bilirim? Ben boks menejeriyim. Elmaslar hakkında ne mi biliyorum? Ben bir boks bahisçisiyim. Ama gerçekten, kardeşim gibidir. Ama gerçekten, kardeşim gibidir. Elmaslar hakkında ne mi biliyorum? Ben bir boks bahisçisiyim. Elmaslardan ne anlarım? Ben boks menajeriyim. Ama gerçekten, kardeşim gibidir. Elmaslar hakkında ne mi biliyorum? Ben bir boks bahisçisiyim. | Snatch-1 | 2000 | |
| I was a happy boxing promoter until a week ago, and then: | Bir hafta öncesine kadar bir boks bahisçisi olarak mutluydum. Daha sonra: Bir hafta öncesine kadar mutlu bir menajerdim. Sonra.: Gecen haftaya kadar mutlu bir boks menejeriydim, ya sonra? Bir hafta öncesine kadar mutlu bir boks bahisçisiydim. Ve sonra: Bir hafta öncesine kadar mutlu bir boks bahisçisiydim. Ve sonra: Bir hafta öncesine kadar mutlu bir boks bahisçisiydim. Ve sonra: | Snatch-1 | 2000 | |
| What do I know about diamonds? | Elmaslar hakkında ne biliyorum? Elmaslar hakkında ne mi biliyorum? Elmastan ne anlarım? Elmaslar hakkinda ne mi biliyorum? Elmaslar hakkında ne mi biliyorum? Elmaslar hakkında ne mi biliyorum? Elmaslar hakkında ne mi biliyorum? Elmastan ne anlarım? | Snatch-1 | 2000 | |
| Don't they come from Antwerp? | Antwerp'ten gelmiyorlarmı? Antwerp'ten gelmiyorlar mı? Antwerp'ten gelmiyorlar mı? Onlar Antwerp`ten gelmiyor mu? Antwerp'ten gelmiyorlar mı? Antwerp'ten gelmiyorlar mı? Antwerp'ten gelmiyorlar mı? Antwerp'ten gelmiyorlar mı? | Snatch-1 | 2000 | |
| Himy, would you listen to this? Do we have a choice? | Himy, Bunu dinler misin? Başka şansımız varmı? Himy, Bunu dinler misin? Başka şansımız var mı? Şunu dinler misin? Seçeneğimiz var mı? Himy, sunu bir dinlesene? Baska bir secenegimiz var mi? Himy, Bunu dinler misin? Başka şansımız var mı? Himy, Bunu dinler misin? Başka şansımız var mı? Himy, Bunu dinler misin? Başka şansımız var mı? Şunu dinler misin? Seçeneğimiz var mı? | Snatch-1 | 2000 | |
| It wasn't meant to be taken literally. | Demek istediğim bu değildi. Ciddiye alınması düşünülmemiş. Onu demek istemedim, Çoğu gerçek anlamıyla alınmamalıydı. Çoğu gerçek anlamıyla alınmamalıydı. Çoğu gerçek anlamıyla alınmamalıydı. | Snatch-1 | 2000 | |
| It's a nice story, Adam and Eve. | Güzel bir hikayeydi, Adem ile Havva. Havva ile Adem hoş bir öykü. Guzel bir hikaye, Adam and Eve. Güzel bir hikayedir, Adem ile Havva. Güzel bir hikayedir, Adem ile Havva. Güzel bir hikayedir, Adem ile Havva. Havva ile Adem hoş bir öykü. | Snatch-1 | 2000 | |
| It's bound with moral fibre... | It's bound with moral fibre... Ahlak fiberiyle kaplanmış... Ahlaki karakterle ilgili. Bu durustlukle ilgili Ahlak fiberiyle kaplanmış... Ahlak fiberiyle kaplanmış... Ahlak fiberiyle kaplanmış... Ahlaki karakterle ilgili. | Snatch-1 | 2000 | |
| ...but asking a grown man to believe it? | ...ama erişkin bir adamdan inanmasını isteyebilirmisin? ...ama erişkin bir adamdan inanmasını isteyebilir misin? Ama bir yetişkinden inanmasını istemek? ...Ama yetiskin biri buna inanir mi? ...ama erişkin bir adamdan buna inanmasını isteyebilir misin? ...ama erişkin bir adamdan buna inanmasını isteyebilir misin? ...ama erişkin bir adamdan buna inanmasını isteyebilir misin? | Snatch-1 | 2000 | |
| What is it? | Bu nedir? Ne var? O ne? Bu nedir? Bu nedir? Bu nedir? Ne var? | Snatch-1 | 2000 | |
| Well, what is it? | Evet, Bu nedir? Ne var? O da ne? Evet, bu nedir? Evet, bu nedir? Evet, bu nedir? Ne var? | Snatch-1 | 2000 | |
| What you want I should do, drop my pants? | Ne yapmamı istiyorsun, pantolonumumu indireyim? Ne istiyorsun? Pantolonumu mu indireyim? Ne yapmami istiyorsun, pantalonumu mu indireyim? Ne yapmamı istiyorsun, pantolonumu mu indireyim? Ne yapmamı istiyorsun, pantolonumu mu indireyim? Ne yapmamı istiyorsun, pantolonumu mu indireyim? | Snatch-1 | 2000 | |
| Okay, go through. | Tamam, devam et. Tamam, geç. Tamam, devam et. Tamam, devam et. Tamam, devam et. Tamam, devam et. | Snatch-1 | 2000 | |
| It's a nice story. | Bu güzel bir hikaye Bu güzel bir hikaye. Hoş bir öykü. Bu guzel bir hikaye. Bu güzel bir hikaye. Bu güzel bir hikaye. Bu güzel bir hikaye. Hoş bir öykü. | Snatch-1 | 2000 | |
| It'sjust that. Just a story. | Sadece bir hikaye Sadece bir hikaye. Ama hepsi bu. Sadece bir öykü. Sadece guzel bir hikaye. O kadar işte. Sadece bir hikaye. O kadar işte. Sadece bir hikaye. O kadar işte. Sadece bir hikaye. Ama hepsi bu. Sadece bir öykü. | Snatch-1 | 2000 | |
| Catholic religion is based on a mistranslation. | Katolik dini yanlış çeviriler üzerine kuruludur. Katolik dini yanlış bir çeviriye dayanıyor. Katolik dini yanlis ceviriler uzerine kurulmustur. Katolik dini yanlış çeviriler üzerine kuruludur. Katolik dini yanlış çeviriler üzerine kuruludur. Katolik dini yanlış çeviriler üzerine kuruludur. Katolik dini yanlış bir çeviriye dayanıyor. | Snatch-1 | 2000 | |
| Enough already. Ruben, say something. | Yeter. Ruben, bir şeyler söyle Yeter. Ruben, bir şeyler söyle. Yeter artık. Birşey de, Ruben. Bu kadar yeter Ruben, Birseyler soyle. Yeter. Ruben, bir şeyler söyle. Yeter. Ruben, bir şeyler söyle. Yeter. Ruben, bir şeyler söyle. Yeter artık. Birşey de, Ruben. | Snatch-1 | 2000 | |
| Listen. Are you busy? I'll tell you the whole story. | Dinle. Meşgulmsün? Sana her şeyi anlatacağım Dinle. Meşgul müsün? Sana her şeyi anlatacağım. Dinleyin. Meşgul müsünüz? Öyküyü anlatayım. Dinle, mesgul musun? Sana butun hikayeyi anlaticam. Dinle. Meşgul müsün? Sana her şeyi anlatacağım. Dinle. Meşgul müsün? Sana her şeyi anlatacağım. Dinle. Meşgul müsün? Sana her şeyi anlatacağım. | Snatch-1 | 2000 | |
| The Septuagint scholars mistranslated the Hebrew word for ''young woman''... | Yaşlı bilgeler ibranice olan 'genç kadını' kelimesini yanlış çevirmişler... Yaşlı bilgeler ibranice olan 'genç kadın' kelimesini yanlışlıkla... Eski Ahit bilginleri İbranice ''genç kadın'' sözcüğünü... Yasli bilginler Hebrew kelimesini yanlislikla genc adam olarak cevirdiler Yaşlı bilgeler ibranice olan 'genç kadın' kelimesini yanlışlıkla... Yaşlı bilgeler ibranice olan 'genç kadın' kelimesini yanlışlıkla... Yaşlı bilgeler ibranice olan 'genç kadın' kelimesini yanlışlıkla... Eski Ahit bilginleri İbranice ''genç kadın'' sözcüğünü... | Snatch-1 | 2000 | |
| ...into the Greek word for ''virgin. '' | ...yunancadaki bakire kelimesine. ...yunancadaki 'bakire' olarak çevirmişler. ... Yunanca'ya ''bakire'' diye çevirmiş. ...ki bu yunanca da bakire anlamina geliyordu. ...yunancadaki 'bakire' olarak çevirmişler. ...yunancadaki 'bakire' olarak çevirmişler. ...yunancadaki 'bakire' olarak çevirmişler. | Snatch-1 | 2000 | |
| It was an easy mistake to make... | Bu basit bir hata... Yapılması kolay bir hata. Yapilmasi kolay bir hataydi... Bu basit bir hata... Bu basit bir hata... Bu basit bir hata... | Snatch-1 | 2000 | |
| ...because there was only a subtle difference in the spelling. | ...çünkü telaffuzunda çok ince bir fark var. Çünkü iki sözcük arasında çok ince bir fark var. ...cunku hecelenisleri arasinda cok kucuk bir fark vardi. ...çünkü telaffuzunda çok ince bir fark var. ...çünkü telaffuzunda çok ince bir fark var. ...çünkü telaffuzunda çok ince bir fark var. Çünkü iki sözcük arasında çok ince bir fark var. | Snatch-1 | 2000 | |
| So, they came up with a prophecy: | Sonuçta, bir bir kehanet ile geldiler. Böylece ortaya şu çıkmış.: Ardindan, su kehanetle cikip geldiler: Sonuçta, bir kehanet ile geldiler. Sonuçta, bir kehanet ile geldiler. Sonuçta, bir kehanet ile geldiler. | Snatch-1 | 2000 | |
| ''Behold, the virgin shall conceive and bear us a son. '' | ''Bakire gebe kalır ve bize bir oğul verir. '' ''Bakire döllenecek ve bize bir oğul doğuracak. '' ''Goreceksiniz, bakire hamile kalip bize erkek bir cocuk verecek.'' ''Bakire gebe kalır ve bir oğul dünyaya getirir'' ''Bakire gebe kalır ve bir oğul dünyaya getirir'' ''Bakire gebe kalır ve bir oğul dünyaya getirir'' ''Bakire döllenecek ve bize bir oğul doğuracak. '' Sonuçta, bir bir kehanet ile geldiler. | Snatch-1 | 2000 | |
| You understand? It was ''virgin'' that caught people's attention. | Anlıyormusun? Sadece bakire kelimesiydi insanların dikatini çeken. Anlıyormusun?İnsanların dikatini çeken sadece bakire kelimesiydi. Anlıyor musunuz? Dikkati çeken ''bakire'' olmuş. Anladin mi? Insanlarin dikkatini ceken bakireydi. Anlıyor musun? İnsanların dikkatini çeken sadece "bakire" kelimesiydi. Anlıyor musun? İnsanların dikkatini çeken sadece "bakire" kelimesiydi. Anlıyor musun? İnsanların dikkatini çeken sadece "bakire" kelimesiydi. Anlıyor musunuz? Dikkati çeken ''bakire'' olmuş. | Snatch-1 | 2000 | |
| It's not everyday a virgin conceives and bears a son. | Bakireler hergün bir erkek çocuk doğurmuyordu. Bir bakirenin doğurması hergün görülen birşey değil. Insan hergun bir bakirenin hamile kalip bir erkek cocuk verdigini goremez. Bakireler hergün gebe kalıp bir erkek çocuk doğurmuyor. Bakireler hergün gebe kalıp bir erkek çocuk doğurmuyor. Bakireler hergün gebe kalıp bir erkek çocuk doğurmuyor. Bir bakirenin doğurması hergün görülen birşey değil. | Snatch-1 | 2000 | |
| But leave that for a couple ofhundred years to stew... | Ama birkar yüzyıllık koşturmacayı bir kenara bırakırsan... Ama bir kaç yüzyıllık kargaşadan sonra... Ama aradan birkaç yüzyıl geçince... Ama, bunu bir kac yuzyil bir guvecte pisirin. Ama birkaç yüzyıl bekledikten sonra... Ama birkaç yüzyıl bekledikten sonra... Ama birkaç yüzyıl bekledikten sonra... Ama aradan birkaç yüzyıl geçince... | Snatch-1 | 2000 | |
| ...and next thing you know you have the Holy Catholic Church. | ...Kutsal Katolik Kilisesi şu anda gördüğün ...karşında kutsal Katolik Kilisesini görüyorsun. ... ortaya Kutsal Katolik Kilisesi çıkmış. ...Ve iste size kutsal katolik klisesi. ...karşında kutsal Katolik Kilisesini görüyorsun. ...karşında kutsal Katolik Kilisesini görüyorsun. ...karşında kutsal Katolik Kilisesini görüyorsun. | Snatch-1 | 2000 | |
| Oy vay, what are you saying? | Neler diyorsun? Ne diyorsun sen yahu? Ne diyorsun? Neler diyorsun? Neler diyorsun? Neler diyorsun? Ne diyorsun sen yahu? | Snatch-1 | 2000 | |
| I'm saying, just because it's written... | Söylüyorum, çünkü yazılmış olması ... Diyorum ki, öyle yazılması öyle olduğu... Diyorum ki, sadece yazilmis olmasi.. Diyorum ki, böyle yazılmış olması... Diyorum ki, böyle yazılmış olması... Diyorum ki, böyle yazılmış olması... | Snatch-1 | 2000 | |
| ...doesn't make it so. | ...böyle olduğu anlamına gelmez. ...anlamına gelmez. ...oyle oldugu anlamina gelmez. ...böyle olduğu anlamına gelmez. ...böyle olduğu anlamına gelmez. ...böyle olduğu anlamına gelmez. ...anlamına gelmez. | Snatch-1 | 2000 | |
| Gives them hope. It's not important whether it's fact or fiction. | Onlara umut verir. Bunun gerçek veya uydurma olması önemli değil. Bu onlara umut verir. Bunun gerçek veya uydurma olması önemli değil. Umut veriyor. Gerçek mi, uydurma mı olduğu önemsiz. Bu onlara umit verir. Gercek olup olmamasi farketmez. Bu onlara umut veriyor. Bunun gerçek veya uydurma olması önemli değil. Bu onlara umut veriyor. Bunun gerçek veya uydurma olması önemli değil. Bu onlara umut veriyor. Bunun gerçek veya uydurma olması önemli değil. Umut veriyor. Gerçek mi, uydurma mı olduğu önemsiz. | Snatch-1 | 2000 | |
| People like to believe. I don't want to hear anymore. | İnsanlar inanmayı sever. Daha fazla dinlemek istemiyorum. Halk inanmak istiyor. Yeter artık. Insanlar inanmayi ister. Daha fazla duymak istemiyorum. İnsanlar inanmak ister. Daha fazla duymak istemiyorum. İnsanlar inanmak ister. Daha fazla duymak istemiyorum. İnsanlar inanmak ister. Daha fazla duymak istemiyorum. Halk inanmak istiyor. Yeter artık. Tabii domuz bokunu elemek isterseniz. | Snatch-1 | 2000 | |
| Anyway, who is it that we're seeing? | Neyse gördüğümüz kim? Neyse, kimi göreceğiz? Her neyse, bu gordugumuz kim? Neyse. Kimi göreceğiz? Neyse. Kimi göreceğiz? Neyse. Kimi göreceğiz? | Snatch-1 | 2000 | |
| Michael. Hello? | Michael. Selam? Michael'ı. Merhaba? Michael. Selam? Michael. Kim o? Michael. Kim o? Michael. Kim o? Michael'ı. Merhaba? | Snatch-1 | 2000 | |
| Mutti. | Mutti. | Snatch-1 | 2000 | |
| Rudy! Rud, Rud, let them in, please. | Rudy! Rud, Rud, İçeri al,Lütfen. Rudy! Rud, Rud, içeri al onları. Rudy! Rud, Rud, onlari iceri al lutfen. Rudy! Rud, Rud, içeri al, lütfen. Rudy! Rud, Rud, içeri al, lütfen. Rudy! Rud, Rud, içeri al, lütfen. | Snatch-1 | 2000 | |
| Rud, it's okay, let them through. | Rud, Her şey yolunda, Bırak gelsinler. Rud, tamam. Girsinler. Rud, tamam, birak gecsinler. Rud, herşey yolunda, bırak geçsinler. Rud, herşey yolunda, bırak geçsinler. Rud, herşey yolunda, bırak geçsinler. | Snatch-1 | 2000 | |
| Michael. Mutti. | Michael. Mutti. Michael. Mutti Michael. Mutti Michael. Mutti Michael. Mutti. | Snatch-1 | 2000 | |
| You've kept us waiting for half an hour. Are you trying to give me heartburn? | Yarım saattir bekliyoruz. Bana kalp krizi geçirtmekmi istiyorsun? Yarım saattir bekliyoruz. Bana kalp krizi geçirtmek mi istiyorsun? Bizi yarım saat beklettin. Mideme kramplar girdi. Bizi yarim saat beklettin. Bana mide agrisi vermeye mi niyetlisin? Bizi yarım saat beklettin. Bana kalp krizi geçirtmek mi istiyorsun? Bizi yarım saat beklettin. Bana kalp krizi geçirtmek mi istiyorsun? Bizi yarım saat beklettin. Bana kalp krizi geçirtmek mi istiyorsun? | Snatch-1 | 2000 | |
| Lie down on the floor. | Yere yat. Yere yatın. Yere yatin. Yere yat. Yere yat. Yere yat. | Snatch-1 | 2000 | |
| Get on the floor! | Yere yat! Yere yatın! Yere uzanin! Yere yat! Yere yat! Yere yat! Yere yatın! | Snatch-1 | 2000 | |
| Lie on the floor! | Yere yat! Yere! Yere yatin! Yere yat! Yere yat! Yere yat! | Snatch-1 | 2000 | |
| Get on the fucking floor! | Sittiğimin yerine yat! S.ktiğimin yerine yat! Yere yat, dedim! Lanet olasi yere yat! Yatsana lan yere! Yatsana lan yere! Yatsana lan yere! | Snatch-1 | 2000 | |
| Get down! Get fucking down! | Yat yere! Lanet olası yere! Hadi! Yat yere! Yerde kal! Lanet olasi yerde kal! Yat yere! Lan yatsana! Yat yere! Lan yatsana! Yat yere! Lan yatsana! | Snatch-1 | 2000 | |
| Down on the floor! Get down! | Yere! Yere yat Yere yatın! Çabuk! Hepiniz yere! Yere yatin! Yere! Yere yat. Yere! Yere yat. Yere! Yere yat. Yere yatın! Çabuk! | Snatch-1 | 2000 | |
| On the ground! | Yere! Yerde kalin! Yere! Yere! Yere! Yere! | Snatch-1 | 2000 | |
| Get down, l say! | Yere yatın dedim! Yere yatın, dedim! Size yerde kalin dedim! Yere yatın dedim! Yere yatın dedim! Yere yatın dedim! | Snatch-1 | 2000 | |
| Time. Seven minutes! | Saat. Yedi dakika! Zaman. Yedi dakika! Saat. Yedi dakika! Süre? Yedi dakika! Süre? Yedi dakika! Süre? Yedi dakika! | Snatch-1 | 2000 | |
| Where is the stone? | Taş nerede? Elmas nerde? Taş nerede? Taş nerede? Taş nerede? | Snatch-1 | 2000 | |
| Where is the stone? | Taş nerede? Elmas nerde? Taş nerede? Taş nerede? Taş nerede? Taş nerede? | Snatch-1 | 2000 | |
| Where is the stone? | Taş nerede? Elmas nerde? Taş neredeeeee? Taş neredeeeee? Taş neredeeeee? Taş nerede? | Snatch-1 | 2000 | |
| Michael, where is the stone? | Michael, taş nerede? Michael, elmas nerde? Michael, taş nerede? Michael, taş nerede? Michael, taş nerede? | Snatch-1 | 2000 | |
| When does your plane leave? | Uçağın ne zaman kalkıyor? Ucagin ne zaman kalkiyor? Uçağın ne zaman kalkıyor? Uçağın ne zaman kalkıyor? Uçağın ne zaman kalkıyor? Uçağın ne zaman kalkıyor? | Snatch-1 | 2000 | |
| Twenty minutes. | Yirmi dakika Yirmi dakika sonra. Yirmi dakika icinde. Yirmi dakika. Yirmi dakika. Yirmi dakika. | Snatch-1 | 2000 | |
| Give me your gun. | Silahını ver. Bana silahini ver. Silahını bana ver. Silahını bana ver. Silahını bana ver. Silahını ver. | Snatch-1 | 2000 | |
| When you get to London... | Londraya gittiğinde... Londra'ya varınca... Londraya vardiginda veririm... Londra'ya gittiğinde... Londra'ya gittiğinde... Londra'ya gittiğinde... Londra'ya varınca... | Snatch-1 | 2000 | |
| ...if you want a gun... | ...eğer bir silah istersen... ...silah istersen... ...eger bir silah istiyorsan... ...eğer bir silah istersen... ...eğer bir silah istersen... ...eğer bir silah istersen... | Snatch-1 | 2000 | |
| ...call this number. | ...bu numarayı ara. ...bu numarayi ara. ...bu numarayı ara. ...bu numarayı ara. ...bu numarayı ara. | Snatch-1 | 2000 | |
| Boris. Boris. | Boris. Boris. Boris! Boris! Boris! Boris! Boris! Boris! Boris. Boris. | Snatch-1 | 2000 | |
| He can get you anything you need. | Sana istediğin her şeyi sağlar. Sana ne istersen bulur. Sana istedigin herseyi bulur. Sana istediğin herşeyi sağlar. Sana istediğin herşeyi sağlar. Sana istediğin herşeyi sağlar. | Snatch-1 | 2000 | |
| ls he allowed to do that? | Yapmaya izini varmı? Bunu yapmaya izni var mı? Bunu yapmaya yetkisi var mi? Bunu yapmaya izni var mı? Bunu yapmaya izni var mı? Bunu yapmaya izni var mı? | Snatch-1 | 2000 | |
| lt's an unlicensed boxing match. lt's not a tickling competition. | Bu lisansız bir boks maçı. Gıdıklama yarışması değil. Bu bir lisansız boks maçı. Gıdıklama yarışması değil. Bu bir lisanssız boks maçı. Gıdıklama yarışı değil. Bu ruhsatsiz bir boks maci. Gidiklama yarismasi degil. Bu bir lisansız boks maçı, Tommy. Gıdıklama yarışması değil. Bu bir lisansız boks maçı, Tommy. Gıdıklama yarışması değil. Bu bir lisansız boks maçı, Tommy. Gıdıklama yarışması değil. | Snatch-1 | 2000 | |
| These lads are out to hurt each other. | Bu adamlar birbirinin canını acıtmaya çekiniyor. Can yakmaya çıkacaklar. Bu delikanlilar birbirlerini incitmek icin ordalar. Bu adamlar birbirinin canını yakmak için ringe çıkıyor. Bu adamlar birbirinin canını yakmak için ringe çıkıyor. Bu adamlar birbirinin canını yakmak için ringe çıkıyor. Can yakmaya çıkacaklar. | Snatch-1 | 2000 | |
| What's with those sausages, Charlie? | Sosisler nasıl oldu? Charlie? Sosisler ne oldu, Charlie? Sosisler ne zaman olucak, Charlie? Sosisler ne alemde Charlie? Sosisler ne alemde Charlie? Sosisler ne alemde Charlie? | Snatch-1 | 2000 | |
| Two minutes, Turkish. | İki dakia, Turkish. İki dakia, Türk. İki dakika, Türk. Iki dakika, Turkish. İki dakika, Türk. İki dakika, Türk. İki dakika, Türk. | Snatch-1 | 2000 | |
| Look at it. How am l supposed to run this thing from that? | Şuna bak. Burayı buradan nasıl yönetebilirim. Şuna bak. Bu işi bununla nasıl yapayım? Suna bak. Isleri burdan nasil yurutebilirim? Şuna bak. Bu işi buradan nasıl yönetebilirim. Şuna bak. Bu işi buradan nasıl yönetebilirim. Şuna bak. Bu işi buradan nasıl yönetebilirim. Şuna bak. Bu işi bununla nasıl yapayım? | Snatch-1 | 2000 | |
| We'll need a proper office. | Düzgün bir ofise ihtiyacım var. Doğru dürüst bir büro lazım. Bize duzgun bir ofis lazim. Düzgün bir ofise ihtiyacım var. Düzgün bir ofise ihtiyacım var. Düzgün bir ofise ihtiyacım var. | Snatch-1 | 2000 | |
| l want a new one. You're going to buy it for me. | Yeni bir tane istiyorum. Sen ban bir tane alacaksın. Yenisini istiyorum. Sen alacaksın. Yeni bir karavan istiyorum. Git ve benim icin bir tane al. Yeni bir tane istiyorum, Tommy. Sen bana bir tane alacaksın. Yeni bir tane istiyorum, Tommy. Sen bana bir tane alacaksın. Yeni bir tane istiyorum, Tommy. Sen bana bir tane alacaksın. Seninkinin aksine. | Snatch-1 | 2000 | |
| Well, you know about caravans. | Çünkü, sen karavanlar hakkında biliyorsun. Çünkü, sen karavanlar hakkında çok şey biliyorsun. Karavandan anlıyorsun. Cunku, sen karavanlardan iyi anliyorsun. Çünkü sen karavanlardan anlıyorsun. Çünkü sen karavanlardan anlıyorsun. Çünkü sen karavanlardan anlıyorsun. Karavandan anlıyorsun. | Snatch-1 | 2000 | |
| How's that? | O ne demek? Nedenmiş? Nasil yani? O nasıl oluyor? O nasıl oluyor? O nasıl oluyor? | Snatch-1 | 2000 | |
| You spent a summer in one. Which means you know more than me. | Birinde bir yaz geçirdin.Bu benden daha fazla bildiğin anlamına gelir Birinde bir yaz geçirdin.Bu benden daha fazla bildiğin anlamına gelir. Bir yaz karavanda kaldın. Benden iyi biliyorsun. Bir yazini karavanda gecirdin. Oyleyse benden cok anliyorsun demektir. Birinde bir yaz geçirdin. Bu benden daha fazla bildiğin anlamına gelir. Birinde bir yaz geçirdin. Bu benden daha fazla bildiğin anlamına gelir. Birinde bir yaz geçirdin. Bu benden daha fazla bildiğin anlamına gelir. | Snatch-1 | 2000 | |
| And l don't want to have me pants pulled down over the price. | Ve, Kazıklanmak istemiyorum. Hem fiyatta kazıklanmak istemiyorum. Ve kaziklanmak ta istemiyorum. Ve fiyatta domalmak istemiyorum. Ve fiyatta domalmak istemiyorum. Ve fiyatta domalmak istemiyorum. Hem fiyatta kazıklanmak istemiyorum. | Snatch-1 | 2000 | |
| What's wrong with this one? | Bunun nesi var? | Snatch-1 | 2000 | |
| Oh, nothing, Tommy. | Oh, hiçbirşey, Tommy. Hiçbir şeyi yok, Tommy. Of, hicbir sey, Tommy. Oh, hiçbirşey, Tommy. Oh, hiçbirşey, Tommy. Oh, hiçbirşey, Tommy. | Snatch-1 | 2000 | |
| lt's tiptop. | Bu bir tiptop. Bu türünün en iyisi. Mükemmel. Bu kulustur. Bu türünün en iyisi. Bu türünün en iyisi. Bu türünün en iyisi. | Snatch-1 | 2000 | |
| l'm just not sure about the colour. | Ama rengi hakkında emin değilim. Sadece rengi kötü gibi. Renk konusunda emin degilim. Ama rengi hakkında emin değilim. Ama rengi hakkında emin değilim. Ama rengi hakkında emin değilim. Sadece rengi kötü gibi. | Snatch-1 | 2000 | |
| lt's all arranged. You just got to pick it up. | Hepsi ayarlandı. Sen sadece gidip alacaksın. Herşey ayarlandı. Gidip alacaksın. Hersey ayarlandi. Sen sadece git ve sec. Herşey ayarlandı. Sen sadece gidip alacaksın. Herşey ayarlandı. Sen sadece gidip alacaksın. Herşey ayarlandı. Sen sadece gidip alacaksın. | Snatch-1 | 2000 | |
| Here's an address. | İşte adres. Adres bu. Iste adres. İşte adres. İşte adres. İşte adres. Adres bu. | Snatch-1 | 2000 | |
| lt's a campsite. | Bir kamp yeri. Bir kampyeri. Bu bir kamp yeri. Bu bir kamp yeri. Bu bir kamp yeri. | Snatch-1 | 2000 | |
| You've got 10 grand, and it would be nice to see change. | On binin var, ve yeni bir tane görmek güzel olacak. Al sana 10 bin. Üstünü görmek iyi olur. Onbin dolarin var, biraz arttirabilirsende iyi olur. 10 binin var ve yeni bir tane görmek güzel olacak. 10 binin var ve yeni bir tane görmek güzel olacak. 10 binin var ve yeni bir tane görmek güzel olacak. Al sana 1 0 bin. Üstünü görmek iyi olur. | Snatch-1 | 2000 | |
| What's happening with them sausages? Five minutes. | Şu sosilere ne oldu? Beş dakika. Sosislere ne oldu? Beş dakika. Sosisler ne halde? Bes dakika. Sosisler ne oldu Charlie? 5 dakika Türk. Sosisler ne oldu Charlie? 5 dakika Türk. Sosisler ne oldu Charlie? 5 dakika Türk. Sosislere ne oldu? Beş dakika. | Snatch-1 | 2000 | |
| lt was two minutes five minutes ago. | Beş dakika önce iki dakika vardı. Beş dakika önce, 2 dakika, dedin. Bes dakika once iki dakikaydi. Beş dakika önce iki dakikaydı. Beş dakika önce iki dakikaydı. Beş dakika önce iki dakikaydı. | Snatch-1 | 2000 | |
| They ain't pikeys, are they? | Çingene değiller, değil mi? Göçebe değiller ya? Bunlar cingene degil, oyle degil mi? Çingene değiller, değil mi? Çingene değiller, değil mi? Çingene değiller, değil mi? Göçebe değiller ya? | Snatch-1 | 2000 |