Search
English Turkish Sentence Translations Page 150603
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Just not with you in it. | Sadece sen içinde olmayacaksın. | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| Alia? | Alia? | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| Why did you call me here? | Beni neden buraya çağırdın? | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| I did it in the name of RAU. | Bunu RAU için yaptım. | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| Jor El... he thought we were abominations. | Jor El bizim nefret edilecek şeyler olduğumuzu düşünüyordu. | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| He would have destroyed us. | Bizi yok edecekti. | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| Justice must be served. | Adalet yerini bulmalı. | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| Yeah, mom, about the engagement... | Evet anne evlilik olayı bir yanlış anlama. | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| They're gonna print a retraction. | Tekzip yayınlayacaklar. | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| Sure, I'll tell her. | Elbette ona söylerim. | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| Okay, I love you, too, mom. | Tamam anne ben de seni seviyorum. | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| My mom says, "when you're ready, you can borrow it." | Annem hazır olduğunda alabileceğini söyledi. | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| Do you have any idea what she's talking about? | Ne dediği hakkında bir fikrin var mı? | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| Nope. it's greek to me. | Hayır, garip geldi. | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| Speaking of Greece, your dad left a message. | Baban mesaj bıraktı. | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| Oh, you know what? | Burada bir kaç telefon görüşmesi yapmam gerekiyor. | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| Donna Reed on crack. | Donna Reed yok artık. | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| I just... I'm never gonna buy chocolate from another fairy. | Bir daha asla bir periden çikolata almayacağım. | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| I promise you. I wasn't myself. | Söz veriyorum. Kendimde değildim. | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| I don't know what she put in that stuff. | İçine ne koydu bilmiyorum. | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| It's too bad. I kind of liked your outfit. | Çok kötü. Kıyafetini sevmiştim. | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| You really are an old fashioned romantic, aren't you? | Eski tarz bir romantiksin değil mi? | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| Well, I guess it's easier | Sanırım sevgililer gününden şikayet etmek bunu demekten daha kolay. | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| So, in the face of the candy coated, | Sevgililer gününün beni soktuğu bu durumun hatırına belki bizde... | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| It's Chloe. | Bu Chloe. | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| She's been really sweet. | Gerçekten çok tatlı. | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| She left 12 messages apologizing for what she said | Senin yanına taşındığımda bana söylediği şeyler için 12 kez özür mesajı attı. | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| Yeah, we should talk. | Evet konuşmalıyız. | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| When you asked me to move in with you here, | Buraya taşınmamı istediğinde bu kulağa iyi bir fikir gibi gelmişti. | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| Yeah, but it wasn't... | Evet ama bu hayal ettiğin teklifi almamdan sonra bazı şeylerin... | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| We should just stick to our plan and take things slow. | Planımıza sadık kalıp her şeyi yavaştan alalım. | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| I am so relieved to hear you say that. | Bunu söylemen beni rahatlattı. | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| We just have to continue being honest with each other. | Birbirimize dürüst olmaya devam etmeliyiz. | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| About everything, right? | Her şey hakkında değil mi? | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| God knows I spilled my guts. | Tanrı bilir neler söyledim. | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| Clark, if you had a really big secret... | Clark eğer büyük bir sırrın olsaydı bana güvenip söyler miydin? | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| You're the most trustworthy person I know. | Sen tanıdığım en güvenilir insansın. | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| But I confessed to the whole world | Sırrını saklayacağımı söylediğim halde ulusal kanalda... | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| You were doing the right thing. | Sen doğru olan şeyi yaptın. | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| You were protecting him. | Onu koruyordun. | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| But that's not the point. | Ama sorun bu değil. | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| Look, I know it sounds crazy, | Korktuğum şey boş boğazlılığımın bir gün ilişkimizi yok etmesi. | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| Don't worry, Lois. | Merak etme Lois. | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| It's not gonna be that easy to get rid of me. | Benden o kadar kolay kurtulamazsın. | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| By my hand. | Ben yaptım. | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| She confessed she murdered your father. | Babanı öldürdüğünü itiraf etti. | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| She was one of the zealots | Onun bizi yok edeceğini düşünenlerdendi. | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| She didn't deserve to die. | Ölmeyi hak etmiyordu. | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| You've gone too far, | Aynı beni Tess'in üzerinde gönderdiğinde olduğu gibi çok iler gittin. | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| You want to become one of us. | Bizden biri olmak istedin. | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| You want to live by our ways, and yet, you reject them. | Bizim hayatımızı yaşamak istedin ama yaşam tarzımızı reddettin. | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| Kal El, when you came to us with your powers, I thought... | Kal El, güçlerinle yanımıza geldiğinde sandım ki... | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| I thought it represented hope for all of us, | Sandım ki hepimiz için bir umut olacaksın. | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| but because you were too weak to do it, | Ama sen zayıf olduğun için senin adaletini kendi askerimi öldürerek sağladım. | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| This isn't my kind of justice. | Bu benim adalet tarzım değil. | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| In the coming days, | İleriki günlerde sadece bir tarz adalet göreceksin. | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| And then you will have to decide | O zaman gerçekten bizden biri misin karar vermelisin. | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| If you were really under a command to protect me, | Eğer beni koruma komutunu uyguluyorsan neden onu öldürmeme izin vermedin? | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| Because sometimes protecting you | Bazen seni korumak, kendinden de korumak demektir. | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| You're someone we all have to believe in. | Sen herkesin inandığı birisin. | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| Nothing can compromise that. | Bunu hiçbir şey değiştiremez. | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| Zod took matters into his own hands. | Zod sorunu kendi halletti. | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| He killed Jor El's murderer. | Jor El'in katilini öldürdü. | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| It was Alia. | Alia. | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| So, now Alia can't slay me in the future | Alia öldüğüne göre beni gelecekte öldüremeyecek. | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| This means the future that we saw is changing. | Demek ki gördüğümüz gelecek değişiyor. | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| But there's only one way to be sure. | Emin olmanın tek bir yolu var. | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| When the first rays of the sun | Yarın sabah güneşin ilk ışıkları güneş kulesine vurduğunda... | Smallville Persuasion-1 | 2010 | |
| [ gasps ] | ...bir daha uzun olmam gerekiyordu. | Smallville Persuasion-2 | 2010 | |
| or they are running double shifts on a Saturday night | ...cumartesi günü çift vardiya çalıştırıyorlar ki bu sendikaya aykırı. | Smallville Persuasion-2 | 2010 | |
| No, thank you. She doesn't really | Hayır teşekkürler. O gerçekten... | Smallville Persuasion-2 | 2010 | |
| Actually what? I didn't have any dinner. | Aslında, ne? Akşam yemeği yemedim. | Smallville Persuasion-2 | 2010 | |
| [ chuckles ] If by that you mean | Bununla kastın iş için kullanıp gerisine bakmamaksa ben de aynen öyle hissediyorum. | Smallville Persuasion-2 | 2010 | |
| Ah no. | Hayır. | Smallville Persuasion-2 | 2010 | |
| You're tainted a reminder of their past. | Onlara geçmişlerini hatırlatıyorsun. | Smallville Persuasion-2 | 2010 | |
| It's what you've always wanted, isn't it | Her zaman halkıma güçlerini geri kazandırıp, sizin için sona gelen gezegeninizi... Her zaman halkıma güçlerini geri kazandırıp, sizin için sona gelen gezegeninizi kurtarmayı istedin değil mi? Her zaman halkıma güçlerini geri kazandırıp, sizin için sona gelen gezegeninizi kurtarmayı istedin değil mi? | Smallville Persuasion-2 | 2010 | |
| [ sighs ] It simply sparkles. | Parıldıyor. | Smallville Persuasion-2 | 2010 | |
| Look, I I'm sorry that you're, uh, | Üzgünüm Chloe bu senin için zor biliyorum ama aşk treni yola çıktı bile. | Smallville Persuasion-2 | 2010 | |
| [ chuckles ] You were with the bitter chick. | Sen şu sert fıstıkla birlikteydin. | Smallville Persuasion-2 | 2010 | |
| Fairy dust. That was that was cute. | Peri tozu. Bu çok şekerdi. | Smallville Persuasion-2 | 2010 | |
| Yeah, I I don't know what it is, | Evet, tam olarak ne bilmiyorum ama Smallville'de bir madenden geliyor. | Smallville Persuasion-2 | 2010 | |
| Oh, um...F false alarm. | Yanlış alarm. | Smallville Persuasion-2 | 2010 | |
| Clark, I don't | Clark, ben... | Smallville Persuasion-2 | 2010 | |
| I have to leave you, Clark leave Smallville. | Senden ve Smallville'de ayrılmalıyım Clark. | Smallville Persuasion-2 | 2010 | |
| Lois, you you need to sleep on this. | Lois bence biraz uyumalısın. | Smallville Persuasion-2 | 2010 | |
| I just I had hoped | Sadece bu ev olayını yapabilirim diye düşünmüştüm. | Smallville Persuasion-2 | 2010 | |
| [ sighs ] Clark, it's good you're here. | Clark, buraya gelmen iyi oldu. | Smallville Persuasion-2 | 2010 | |
| (Tess) And I can't believe you actually managed | Ben de bazılarının işe yaramasını sağladığına inanamıyorum. | Smallville Persuasion-2 | 2010 | |
| Jor El he thought we were abominations. | Jor El bizim nefret edilecek şeyler olduğumuzu düşünüyordu. | Smallville Persuasion-2 | 2010 | |
| (Clark) Yeah, mom, about the engagement | Evet anne evlilik olayı bir yanlış anlama. | Smallville Persuasion-2 | 2010 | |
| Nope. [ chuckles ] it's greek to me. | Hayır, garip geldi. | Smallville Persuasion-2 | 2010 | |
| I just I'm never gonna buy chocolate from another fairy. | Bir daha asla bir periden çikolata almayacağım. | Smallville Persuasion-2 | 2010 | |
| Yeah, but it wasn't | Evet ama bu hayal ettiğin teklifi almamdan sonra bazı şeylerin... | Smallville Persuasion-2 | 2010 | |
| Kal El, when you came to us with your powers, I thought | Kal El, güçlerinle yanımıza geldiğinde sandım ki... | Smallville Persuasion-2 | 2010 | |
| Ever since the day I put on this wedding ring, | Bu yüzüğü parmağıma geçirdiğimden beri,... | Smallville Phantom-1 | 2007 | |
| you seem to havean uncanny knack for being one step ahead of me. | ...esrarengiz bir ustalıkla benden bir adım önde gibi gözüküyorsun. | Smallville Phantom-1 | 2007 | |
| I don't have time for this. | Bunlarla uğraşacak vaktim yok. Yapmam gereken işler var. | Smallville Phantom-1 | 2007 | |
| Like have a private screening of that dvd? | Şu dvd ile özel bir matine mi? | Smallville Phantom-1 | 2007 | |
| I have security footage of lana in this library | Bu kütüphanede, Lana'nın çantamı açmaya uğraştığı ve... | Smallville Phantom-1 | 2007 | |
| forcing open my briefcase and pocketing the dvd. | ... sonra o dvd'yi aldığını gösteren güvenlik kamerasının kayıtları var. | Smallville Phantom-1 | 2007 |