Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 22167
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| Did you hear the news? They've finally attacked. | Haberleri duydun mu? Sonunda saldırmışlar. | Gilane-1 | 2005 | |
| This is what happens when one's time is up. | Birinin zamanı dolduğunda olanlar hep böyle olur. | Gilane-1 | 2005 | |
| Poor people! They're cannon fodder. | Zavallı insanlar. Ölmeye gidiyorlar. | Gilane-1 | 2005 | |
| If the US attacks... | Eğer ABD saldırırsa.. | Gilane-1 | 2005 | |
| I know, let's hope it doesn't head in this direction. | Biliyorum, umalım da bizim tarafa doğru yönelmesin. | Gilane-1 | 2005 | |
| These days there are many who want to roll out the red carpet. | Bugünlerde kırmızı halıyı | Gilane-1 | 2005 | |
| I'm going to give you a strong sedative that'll help you sleep. | Sana güçlü bir sakinleştirici vereceğim, uyumana yardımcı olacak. | Gilane-1 | 2005 | |
| Take six pills a day until I return. | Ben dönene kadar günde altı tane içersin. | Gilane-1 | 2005 | |
| She doesn't look so good. | O hiç iyi gözükmüyor. | Gilane-1 | 2005 | |
| I want to go to hospital. | Hastaneye gitmek istiyorum. | Gilane-1 | 2005 | |
| I know. It's best for the both of you. | Biliyorum. Bu ikiniz için de en iyisi. | Gilane-1 | 2005 | |
| If you go, then she'll have to stay with your sister. | Eğer gidersen, o zaman o da kız kardeşinle yaşamak zorunda kalır. | Gilane-1 | 2005 | |
| Would you take me? | Beni götürür müsün? | Gilane-1 | 2005 | |
| I've written to the veterans affairs in Tehran and they've promosed to do something | Tahran'daki gazi derneklerine yazdım. Bir şeyler yapacaklarına dair söz verdiler. | Gilane-1 | 2005 | |
| This is killing her. | Bu onu öldürür. | Gilane-1 | 2005 | |
| After the holidays, I'll take you. | Tatilden sonra götürürüm seni. | Gilane-1 | 2005 | |
| It'll be hard on her. | Bu onun için zor olacak. | Gilane-1 | 2005 | |
| But we've no choice. | Ama başka çaremiz yok. | Gilane-1 | 2005 | |
| You convince her. | Onu iknâ et. | Gilane-1 | 2005 | |
| Don't ask me to do it, champ. Only you can do it. | Benden bunu isteme, şampiyon. Bunu sadece sen yapabilirsin. | Gilane-1 | 2005 | |
| Nana Gilaneh I'm going. | Gilane Nine. Gidiyorum ben. | Gilane-1 | 2005 | |
| You say that Atefeh won't come? | Atefeh, gelmeyecek mi dedin sen? | Gilane-1 | 2005 | |
| Go inside my dear. The weather is too cold. | İçeri gir. Hava çok soğuk. | Gilane-1 | 2005 | |
| Nerai sadamete kuchibiru ubatta | Nerai sadamete kuchibiru ubatta Nerai sadamete kuchibiru ubatta | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| In the middle of this century, | Bu yüzyılın ortasında, | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| a single terrorist attack transformed the world. | bir terörist saldırı tüm dünyayı değiştirdi. | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| The Sheltering Sky... | Koruyucu Gök... | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| I don't really understand it, | Bunun ne olduğunu hiç bilmiyorum, | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| but they say the phenomenon comes from a magnetic abnormality. | ama manyetik anormallikten kaynaklanan bir durum olduğunu söylüyorlar. | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| Adults say it's eerie. | Yetişkinler bunu korkunç buluyorlar. | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| But for us, this is the sky we're used to seeing. | Ama bu bizim için, görmeye alıştığımız gökyüzü. | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| You were having a nightmare. | Kâbus görüyordun. | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| Well, we're here. | Pekâla, işte geldik. | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| Welcome back, my lady, Isamu, Fuko, Toru. | Tekrar hoşgeldiniz, Hanımım, Isamu, Fuko, Toru. | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| These are new guests. | Yeni konuklarımız var. | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| Kiyoko and Tatsuya Madoka, welcome to the Hotel Providence. | Kiyoko ve Tatsuya Madoka, Hotel Providence'a hoşgeldiniz. | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| Move it gently and carefully, please. | Yavaş ve dikkatli taşıyınız, lütfen. | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| Tatsuya, Kiyoko... | Tatsuya, Kiyoko... | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| Welcome back, my lady. | Tekrar hoşgeldiniz, Hanımım. | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| Welcome, Madoka family. Please fill this in. | Hoşgeldiniz, Madoka ailesi. Lütfen şunu doldurur musunuz. | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| Kiyoko Madoka Tatsuya Madoka Our address... | Kiyoko Madoka Tatsuya Madoka Adresimiz... | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| You haven't a home to return to, have you? | Dönecek bir eviniz yok, değil mi? | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| You may write the hotel address printed there. | Kağıtta yazan otel adresini yazabilirsiniz. | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| Starting today, this is your home. | Bundan böyle, burası sizin eviniz. | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| What are we supposed to do? | Ne yapmamız gerekli? | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| I'll think about it presently. Till then you may pass the time sleeping, | Şu andan itibaren bunu düşüneceğim, o zamana kadar uyuyarak ya da | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| or look at the flowers in the garden. Do as you like. | bahçedeki çiçekleri seyrederek vakit geçirebilirsiniz. Nasıl isterseniz. | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| What sort of person is she? | Nasıl bir insan bu kadın? | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| My lady? She married into a certain noble family, but is now a widow. | Hanımım mı? Çok saygın bir aileden biriyle evlendi, ama şimdi dul. | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| She inherited a vast sum, and is extremely wealthy. | Oldukça büyük bir servet miras kaldı, şimdi oldukça zengin. | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| Has she lived in this hotel long? | Bu hotelde uzun zaman yaşamış gibi görünüyor değil mi? | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| It must be nearly five years now. | Sanırım şu anda 5 yıl kadar oldu. | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| Those kids, too? | O çocuklar da mı? | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| Isamu and the others have been here about three years. | Isamu diğerleri 3 yıldan beri buradalar. | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| They were scouted by my lady. | Hanımım tarafından gözetildiler. | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| Scouted? | Gözetilmek mi? | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| Isn't that so for you two as well? | Siz ikiniz için de durum bu değil mi? | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| We were just bought with money. | Bizi sadece parasıyla satın aldı. | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| A fine joke... | Güzel espriydi... | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| We have taken the liberty of preparing this room. | Bu odayı kendi zevkimize göre düzenledik. | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| Will this be acceptable? | Sizin için iyi mi? | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| This? For us? | Bu... bizim için mi? | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| Would a larger room be to your liking? | Daha büyük bir oda mı isterdiniz? | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| No, it's more than enough. | Yo yo, bu oda oldukça büyük zaten. | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| What a nice garden! | Ne hoş bir bahçe! | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| We thank you for your patronage today. | Bugünkü uyumunuz için teşekkürler. | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| We hope you find your stay most relaxing. | Umarım burada iyice dinlenirsiniz. | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| Oh, this is comfy! | Ah, ne rahat ama! | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| Here, over here, Toru. | Buraya, işte burası, Toru. | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| Hey, hey! Come over here! | Hey, hey! İşte burdayım! | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| I can't find you! | Seni bulamıyorum! | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| Use your Dynamis! | Dynamis'ini kullansana! | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| You're making fun of me! | Benimle dalga mı geçiyorsun! | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| This is so strange, somehow. | Öyle garip geliyor ki. | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| At this time just yesterday, | Daha dün bu saatlerde, | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| we were hiding from the rain under a piano. | bir piyanonun altında yağmurdan saklanıyorduk. | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| So you ended up bringing it. | Yine yanında getirdin demek. | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| I hadn't intended to. | Getirmek istemedim aslında. | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| That woman was saying | Bu kadın Gılgamış'la savaşmak için | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| our power is needed for fighting Gilgamesh. | bizim gücümüze ihtiyaç duyduğunu söylemişti. | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| Even though we don't have amazing power like those kids. | O çocuklar gibi inanılmaz güçlerimiz olmamasına rağmen. | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| Do we? | Değil mi? | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| No way... | Mümkün değil... | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| The Countess, Orga, and Gilgamesh... | Kontes, Orga ve Gılgamış... | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| I wonder what Gilgamesh is? | Gılgamış'ın ne olduğunu çok merak ediyorum? | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| Gi... Gi... | Gı... Gı... | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| It's there? | Buldun mu? | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| In an age when humans were gods, | İnsanların Tanrı olduğu bir çağda, | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| assailed by a great Deluge, a city fell. | Nuh Tufanı'yla bir şehir sular altında kaldı. | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| That's Noah's Ark, isn't it? | Bu Nuh'un gemisi değil mi? | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| Says it's "The Epic of Gilgamesh." | Gılgamış Destanı yazıyor" | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| So the Bible wasn't first. | Öyleyse İncil ilk değildi. | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| Gilgamesh was a king, part man, part god, | Gilgamesh Nuh Tufanı'ndan kurtulanların soyundan, | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| descended from survivors of this Deluge. | yarı insan, yarı Tanrı bir kraldı. | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| With his great friend Enkidu, he set off on a journey of adventure. | Sıkı dostu Enkidu'yla birlikte macera dolu bir yolculuğa çıktı. | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| He killed a monster who ruled a forest and founded Uruk, the world's first city. | Ormanın hakimi olan bir yaratığı öldürdü ve dünyadaki ilk şehir Uruk'u kurdu. | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| The capricious goddess Ishtar fell in love with Gilgamesh | ve Tanrıça Ishtar, Gılgamış'a aşık oldu | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| and desired him for her husband, | ve onu kocası olarak istemeye başladı, | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| but Gilgamesh, knowing her true nature, refused. | ama onun gerçek doğasını bilen Gılgamış, onu reddetti. | Gilgamesh-1 | 2003 | |
| Mad with rage, Ishtar demanded the gods send the Bull of Heaven to Uruk, to destroy it. | Öfkeyle gözü dönen Ishtar, yıkıp dökmek için Tanrılardan Cennet'in Boğası'nı Uruk'a göndermelerini istedi. | Gilgamesh-1 | 2003 |