Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 20348
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| And... pro hockey. | Ve... hokey oyuncusu. | Freakish-1 | 2016 | |
| She seemed like someone who could do just about anything. | Neredeyse her işi yapabilecek biriymiş anlaşılan. | Freakish-1 | 2016 | |
| So many people might be dead. | Bir sürü insan ölmüş olabilir. | Freakish-1 | 2016 | |
| But somehow, thinking of her as a freak is just... | Ancak bir şekilde, onu bir yaratık olarak düşünmek... | Freakish-1 | 2016 | |
| so much worse. | ...işi çok daha kötüleştiriyor. | Freakish-1 | 2016 | |
| I can't even picture Addy like that. | Addy'yi böyle düşünemiyorum bile. | Freakish-1 | 2016 | |
| I mean, they're not dead, but... | Aslında, ölü değiller; ama kayıp da değiller. | Freakish-1 | 2016 | |
| I keep hoping there's a cure. | Şifası olduğuna dair umudumu yitirmeyeceğim. | Freakish-1 | 2016 | |
| He'll need more soon enough. | Çok geçmeden dahasına ihtiyaç duyacak. | Freakish-1 | 2016 | |
| You going outside? | Dışarı mı çıkıyorsun? Hava almak istiyorum. | Freakish-1 | 2016 | |
| You got to open the doors to go outside. | Dışarı çıkmak için kapıları açman gerekiyor. | Freakish-1 | 2016 | |
| I know. Can't stay in here. | Biliyorum. İçeride duramıyorum. | Freakish-1 | 2016 | |
| Go ahead. Try and get out. | Devam et. Çıkmayı bir dene bakalım. | Freakish-1 | 2016 | |
| His heartbeat's really weak. | Nabzı çok zayıf. | Freakish-1 | 2016 | |
| I'm gonna go check the gym lockers. | Gidip spor dolaplarını kontrol edeceğim. Natalie ile Violet zaten bakmışlardı. | Freakish-1 | 2016 | |
| Then I'm gonna go check the nurse's office. | Öyleyse gidip revire bakacağım. Orada da hiç olmadığını biliyoruz. | Freakish-1 | 2016 | |
| Okay, then I'm going outside to a drug store. | Tamam, öyleyse dışarıda eczane bakacağım. | Freakish-1 | 2016 | |
| I understand why you're upset, but acting impetuously | Neden gergin olduğunu anlıyorum, ancak aceleci davranmanın... | Freakish-1 | 2016 | |
| solves nothing. I can't just do nothing. | ...hiçbir yararı olmaz. Hiçbir şey yapmadan bekleyemem. | Freakish-1 | 2016 | |
| Hey. | Dinle. Buna hiç gerek yok. | Freakish-1 | 2016 | |
| My point is, you don't have to search for insulin. | Demek istediğim, insülin aramak zorunda değilsin. | Freakish-1 | 2016 | |
| Oh, my God. Oh, that's so great. Where... where'd you find it? | Aman Tanrım. Harika bir şey. Bunu... nereden buldun? | Freakish-1 | 2016 | |
| Principal Mitchell's office. | Müdür Mitchell'ın bürosundan. | Freakish-1 | 2016 | |
| Why didn't you say something sooner? | Neden daha önce bir şey demedin? Yalnız kaldığımızda söylemek istiyordum. | Freakish-1 | 2016 | |
| I... I don't understand. | Anlamıyorum. Aslında anlayacak bir şey yok. | Freakish-1 | 2016 | |
| What do you want for it? Excuse me? | Bunun karşılığında ne istiyorsun? Anlamadım? | Freakish-1 | 2016 | |
| What do you want for it? | Bunun karşılığında ne istiyorsun, dedim... | Freakish-1 | 2016 | |
| A "Thank you" will do. | Bir "teşekkür ederim" yeterli. | Freakish-1 | 2016 | |
| How am I supposed to thank you? | Nasıl teşekkür etmem gerekiyor? | Freakish-1 | 2016 | |
| I must admit, I'm a bit taken aback. | Kabul etmeliyim ki, biraz şaşırdım. | Freakish-1 | 2016 | |
| Dude, just answer the question? | Soruya cevap versene dostum? | Freakish-1 | 2016 | |
| I don't know if your reaction is a reflection | Tepkin, beni veya kendini nasıl gördüğüne dair bir yansıma mı bilemem. | Freakish-1 | 2016 | |
| Either way, it's distressing. Stop talking like that | Her halükarda, tedirgin edici. Böyle konuşmayı bırak da... | Freakish-1 | 2016 | |
| and just give me the pen. | ...ver şu iğneyi bana. | Freakish-1 | 2016 | |
| I knew you didn't care for me. | Beni ciddiye almadığını biliyordum. | Freakish-1 | 2016 | |
| But to think me capable of taking advantage of you, | Ancak, senden istifade edebileceğimi düşünmekle, | Freakish-1 | 2016 | |
| or for you to see yourself as something to be bartered, like an object, | ya da kendini bir eşya gibi takas edilecek bir şey olarak görmekle, | Freakish-1 | 2016 | |
| I think you're underestimating both of us. | sanırım ikimizi de hafife alıyorsun. | Freakish-1 | 2016 | |
| All I wanted was to help you and LeSean. | Bütün istediğim sana ve LeSean'a yardım etmek. | Freakish-1 | 2016 | |
| Go help your boyfriend. | Git sevgiline yardım et. | Freakish-1 | 2016 | |
| I thought I lost you. | Seni kaybettim sandım. | Freakish-1 | 2016 | |
| I give you warm canned cheese. | Size ısıtılmış konserve peynir getirdim. | Freakish-1 | 2016 | |
| Ooh. Oh, that's my favorite. | En sevdiğim yemek. | Freakish-1 | 2016 | |
| And chips. Chips? | Bir de cips. Cips mi? | Freakish-1 | 2016 | |
| I improvised. All right. | Doğaçlama yaptım. Pekala. | Freakish-1 | 2016 | |
| Pretty good. I mean, | Hayli güzelmiş. Yediğim en güzel waffle. | Freakish-1 | 2016 | |
| I brought a little something extra. | Ayrıca ben de bir şey getirdim. | Freakish-1 | 2016 | |
| Ooh, nice. Hey. Thank you, Diesel. | Harika. Teşekkür ederim Diesel. | Freakish-1 | 2016 | |
| Don't thank me. Thank the unicorn chick. | Bana teşekkür etme. Tekboynuz pilice et. | Freakish-1 | 2016 | |
| I'd like to make a toast. Here, here. | Kadeh kaldırmak istiyorum. Aynen ben de. | Freakish-1 | 2016 | |
| To Barrett. | Barrett'a. | Freakish-1 | 2016 | |
| You and I haven't always seen eye to eye. | Seninle her zaman aynı fikirde olmadık. | Freakish-1 | 2016 | |
| I decided I didn't like you before I knew you. | Seni tanımadan önce senden hoşlanmadığımı düşünürdüm. | Freakish-1 | 2016 | |
| You and me both. | Kalp kalbe karşı. | Freakish-1 | 2016 | |
| But I owe you my life. | Ama, hayatımı sana borçluyum. Teşekkür ederim. | Freakish-1 | 2016 | |
| To Barrett. To Barrett. | Barrett'a. Barrett'a. | Freakish-1 | 2016 | |
| I would also like to make a toast. | Ben de kadeh kaldırmak istiyorum. | Freakish-1 | 2016 | |
| To everybody who we've lost. | Kaybettiklerimize. | Freakish-1 | 2016 | |
| Mary. | Mary'ye. Lyle'a. Noodle'a. | Freakish-1 | 2016 | |
| Addy. | Addy'ye. Ve diğerlerine. | Freakish-1 | 2016 | |
| One thing about being stuck here | Burada sıkışıp kalmamızın bir yönü de, artık normal diye bir şey kalmaması. | Freakish-1 | 2016 | |
| There are no funerals. | Hiç cenaze merasimleri yok. Hiç anma törenleri yok. | Freakish-1 | 2016 | |
| But we will do right by them. | Ancak, onlar için yapacağız. | Freakish-1 | 2016 | |
| And we will remember them. | Onları hatırlayacağız. | Freakish-1 | 2016 | |
| My brothers are four years old. | Kardeşlerim dört yaşındalar. Ne hoş. | Freakish-1 | 2016 | |
| You like kids? | Çocukları sever misin? İlginç oluyorlar. | Freakish-1 | 2016 | |
| They see the world completely new. | Dünyayı tamamıyla farklı görüyorlar. | Freakish-1 | 2016 | |
| When my brother Patrick first felt rain, he... | Kardeşim Patrick hayatında ilk kez yağmur gördüğünde... | Freakish-1 | 2016 | |
| Completely freaked out. | ...tamamıyla ödü patlamıştı. | Freakish-1 | 2016 | |
| He thought angels were crying or something like that? | Meleklerin ağladığını falan mı düşünmüş yoksa? | Freakish-1 | 2016 | |
| He thought it wasn't gonna stop, and we were all gonna drown. | Yağmurun hiç kesilmeyeceğini, boğulacağımızı sanmış. | Freakish-1 | 2016 | |
| See? | Gördün mü bak? İlginçmiş. | Freakish-1 | 2016 | |
| Um... | Şey... Ben gidip LeSean'a bakayım. | Freakish-1 | 2016 | |
| So where did you find this insulin? | Bu insülini nereden buldun? Müdür Mitchell'ın buzdolabında. | Freakish-1 | 2016 | |
| Really? | Hakikaten mi? Ofisindeyken bir şey bulduğunu söylememiştin. | Freakish-1 | 2016 | |
| I hadn't when I talked to you. | Seninle konuştuğumda daha bulmamıştım. Tanrı'ya şükür ki bulmuşsun. | Freakish-1 | 2016 | |
| You'd like a nice, tight, two shot? No! | Güzel, müthiş bir çift atış ister misin? Hayır! | Freakish-1 | 2016 | |
| Hmm? No! | Ne dersin? Hayır! | Freakish-1 | 2016 | |
| I need to apologize to you guys. | Sizlerden özür dilemem gerekiyor. Öyle mi? | Freakish-1 | 2016 | |
| I'm sorry that I didn't tell anybody that Mary was bitten. | Marry'nin ısırıldığını kimseye söylemediğim için özür dilerim. | Freakish-1 | 2016 | |
| I don't really know if I knew she was gonna turn into a freak, | Bir ucubeye dönüşeceğini anladım mı, yoksa bunu kabul etmek mi istemiyordum; | Freakish-1 | 2016 | |
| and I didn't want to admit it, | ya da dönüşmez diye umut mu ediyordum, gerçekten bilmiyorum. | Freakish-1 | 2016 | |
| if I didn't say anything, it would all get better. | Bir şey demeyince, her şey daha iyi olur diye mi düşündüm... | Freakish-1 | 2016 | |
| I'm so sorry about what she did to Noodle, man. | Mary'nin Noodle'a yaptıkları için de özür dilerim dostum. | Freakish-1 | 2016 | |
| That's not your fault. | Senin hatan değil. | Freakish-1 | 2016 | |
| Guys, we got a problem. | Çocuklar, bir sorunumuz var. | Freakish-1 | 2016 | |
| Oh, God. What? | Tanrım. Neymiş? Sular kesik. | Freakish-1 | 2016 | |
| Everywhere. | Hem de her yerde. | Freakish-1 | 2016 | |
| Sync & Corrections by <font color="d61dfc">PetaG</font> www.addic7ed.com | Çeviri © ssniper | Freakish-1 | 2016 | |
| This is Friday night in my hometown. | Kasabamda sıradan bir cuma günü. | Freaks Of Nature-1 | 2015 | |
| Those guys behind me are actually my neighbors. | Arkamdakiler de aslında komşularım. | Freaks Of Nature-1 | 2015 | |
| So, why is everybody so mad? | Herkes neden mi çıldırmış? | Freaks Of Nature-1 | 2015 | |
| And how did I get stuck with these two freaks? 1 | Ve nasıl mı bu iki ucubeyle kapana kısıldım? | Freaks Of Nature-1 | 2015 | |
| Well, the aliens showed up. | Uzaylılar geldi de. | Freaks Of Nature-1 | 2015 | |
| Okay, let me back up. | Pekâlâ, geri sarayım. | Freaks Of Nature-1 | 2015 | |
| I'm telling you, this thing with Lorelei is about to happen. | Lorelei ile işi pişirmek üzereyim. | Freaks Of Nature-1 | 2015 | |
| I can feel it in my bones. | İliklerimde hissediyorum. | Freaks Of Nature-1 | 2015 | |
| Bones? Yeah, that would be cool. You're not even listening. | İliklerinde mi? Ne hoş olurdu. Dinlemiyorsun bak. | Freaks Of Nature-1 | 2015 | |
| You never listen to me. You're supposed to be my friend. | Beni hiç dinlemiyorsun. Güya arkadaşım olacaksın. | Freaks Of Nature-1 | 2015 | |
| What? Look, Lorelei doesn't like you like that. | Lorelei sana o gözle bakmıyor. Baksaydı da şimdiye umudu keserdi zaten. | Freaks Of Nature-1 | 2015 |