Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 20180
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| And then, out of the blue... | Sonra da birdenbire sizde santral retinal ven tıkanıklığı gelişince... | Fortitude-1 | 2015 | |
| And you go blind while you were flying. | ...uçuş sırasında görme kaybı yaşamışsınız. | Fortitude-1 | 2015 | |
| So you didn't choose to leave the army. You were discharged. | Yani ordudan ayrılmayı siz seçmediniz terhis edildiniz. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Yes. | Evet. Bu çok sinir bozucu bir şey olmalı. | Fortitude-1 | 2015 | |
| All that achievement. All that hard work. | Bütün o başarı, onca emek ve onca yıl göz açıp kapayıncaya kadar gitti. | Fortitude-1 | 2015 | |
| No pun intended. | Alınmayın sakın. Hiç nüks etmedi. | Fortitude-1 | 2015 | |
| But it wasn't on your medical records | Ancak burada arama kurtarmaya başvurduğunuzda tıbbî kayıtlarınızda yer almıyordu değil mi? | Fortitude-1 | 2015 | |
| There is no connection between me leaving the army | Ordudan ayrılmamla Stoddart'ın öldürülmüş olması arasında hiçbir bağlantı yok. Hiç! | Fortitude-1 | 2015 | |
| Well, the DNA test will give us a result and either it | Pekâlâ, DNA testi sonucu verecek. Oğlunun kanı olduğu çıkarsa... | Fortitude-1 | 2015 | |
| DNA doesn't lie. Does it. | DNA yalan söylemez, değil mi? Haklısın. Asla söylemez. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Hey. Hey. | Selam. Selam. Evin aranması bir şey verdi mi? | Fortitude-1 | 2015 | |
| No. Nothing. | Hayır, hiçbir şey yok. Tamam, karısını getirmemiz gerek. | Fortitude-1 | 2015 | |
| She is staying with her son all the time, he is very sick. | Hasta olduğu için hep oğlunun yanında kalıyor. Kadına ne söyleyeceğim? | Fortitude-1 | 2015 | |
| Is Trish okay? | Trish iyi mi? | Fortitude-1 | 2015 | |
| No, Hildy. Trish is not okay. She's in pieces. | Hayır, Hildy. Trish iyi değil, paramparça. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Frank has said that he found Liam on the floor of his | Frank, Liam'ı yatak odasında yerde kanlar içinde bulduğunu söyledi ve... | Fortitude-1 | 2015 | |
| And that is why Frank's t shirt was covered in blood. | ...tişörtünün kana bulanmış olmasının sebebi de buymuş. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Did you not know that? No. | Bunu biliyor muydunuz? Hayır. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Frank didn't tell you that your son had bled all over himself? | Frank oğlunuzun kanama geçirdiğini size söylemedi mi? Hayır. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Why do you think he didn't tell you that? | Söylememiş olmasının sebebi neydi sizce? | Fortitude-1 | 2015 | |
| We took Liam to the hospital when he started to scream. | ...bağırmaya başladığında Liam'ı hastaneye götürdük. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Why was he screaming? | Neden bağırıyordu peki? Soğuk ısırığı yüzünden. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Frostbite? | Soğuk ısırığı mı? Neresinde soğuk ısırığı var? | Fortitude-1 | 2015 | |
| On his feet. | Ayaklarında. Ayaklarında mı? Ayaklarında nasıl soğuk ısırığı oldu ki? | Fortitude-1 | 2015 | |
| He must have gone outside. | Dışarı çıkmış olmalı. Nasıl? Dışarı çıktığında siz neredeydiniz? | Fortitude-1 | 2015 | |
| I'd left the house. I left him with Frank. | Evden çıkmıştım. Onu Frank'le bıraktım. | Fortitude-1 | 2015 | |
| What time was this? | Saat kaçtı? Yedi civarı. | Fortitude-1 | 2015 | |
| But Frank was at home with Liam? | Frank Liam'la birlikte evde miydi? | Fortitude-1 | 2015 | |
| Frank went out... | Frank dışarı çıkmış. | Fortitude-1 | 2015 | |
| You lied about that night. | O akşam hakkında yalan söylediniz. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Friday night. | Cuma akşamı. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Between seven o clock and seven thirty. | Yedi ilâ yedi buçuk arasından evden dışarı çıkmışsınız. | Fortitude-1 | 2015 | |
| You went and you met a woman. | Gidip bir kadınla buluşmuşsunuz. Buluştuğunuz kadın kimdi? | Fortitude-1 | 2015 | |
| Frank, the woman that you met, who was she? | Frank buluştuğunuz kadın kimdi? | Fortitude-1 | 2015 | |
| Elena Ledesma. | Elena Ledesma. | Fortitude-1 | 2015 | |
| The woman that I met was Elena Ledesma. | Buluştuğum kadın Elena Ledesma'ydı. Nereye gittiniz ve ne yaptınız? | Fortitude-1 | 2015 | |
| We went to an empty building and we fucked. | Boş bir binaya gidip seviştik. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Dad... dad... | Baba, baba, baba! | Fortitude-1 | 2015 | |
| What? | Ne? Dışarıda bir şey var. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Right. | Tamam. Bekle burada. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Hey. It's alright. | Sorun yok. Yalnızca iplerimizi çiğneyen bir ren geyiği ve benden çok daha fazla korktu. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Carrie, if there's reindeer around then that means there | Carrie. Etrafta ren geyiklerinin olması ayıların olmayacağı anlamına gelir. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Not for Miles and Miles and Miles. | Kilometreler, kilometreler ve kilometrelerce olmayacak ve bu da güvendeyiz demektir. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Safe and snug and watched over by the reindeer. | Güvenli, rahat ve ren geyiğinin gözetiminde. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Come on. Come on and have a look. Come on. | Gel hadi. Gel de bir bak. Gel. Gelsene. Gelip bak hadi. | Fortitude-1 | 2015 | |
| There. You see? | Orada, görüyor musun? Hiçbir şey yok. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Come on, get inside. | Gel hadi içeri girelim. | Fortitude-1 | 2015 | |
| You must have been young when you had Liam? | Liam doğduğunda genç olmalısın. | Fortitude-1 | 2015 | |
| He completely convinced me to marry him and have the baby. | Onunla evlenip bebek sahibi olmak için beni tümüyle ikna etti. | Fortitude-1 | 2015 | |
| My mum didn't approve. | Annem onaylamadı. Bu yüzden hiç... | Fortitude-1 | 2015 | |
| You said to me that you'd air lift Liam | İyileşmezse Liam'ı uçakla göndereceğini söylemiştin. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Yes I did. | Evet, söyledim. | Fortitude-1 | 2015 | |
| That's the most kind and considerate thing anybody | Uçaktan indiğimizden beri birinin bana söylediği en nazik ve anlayışlı şey buydu. | Fortitude-1 | 2015 | |
| You're a good man Dan. | İyi bir adamsın Dan. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Excuse me Jules. | İzninle Jules. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Thank you for coming Elena. | Geldiğin için teşekkür ederim Elena. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Governor Odegard and DCI Morton have some questions | Vali Odegard ve Müfettiş Morton'ın sana soracak soruları var. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Ingrid will show you to the interview room. | Ingrid seni mülakat odasına götürecektir. Mülakat odasının nerede olduğunu biliyorum. | Fortitude-1 | 2015 | |
| She's so beautiful. | Çok güzel bir kadın. | Fortitude-1 | 2015 | |
| What did you do when you went to | O gece Frank'in evine gittiğinizde ne yaptınız? | Fortitude-1 | 2015 | |
| I... | Ben... penceresine bir kartopu attım. | Fortitude-1 | 2015 | |
| And where did you want to lead him? | Peki onu nereye götürmek istediniz? Bir araba tamir atölyesine. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Why did you take him there? | Neden oraya götürdünüz? | Fortitude-1 | 2015 | |
| That morning I met his wife. Where I work. | O sabah çalıştığım yerde karısıyla karşılaştım ve oğulları hastaydı. | Fortitude-1 | 2015 | |
| So I made a decision that I wouldn't be with Frank. | Bu yüzden Frank'le olamayacağıma karar verdim ve... | Fortitude-1 | 2015 | |
| So I wanted to talk to him and tell him that we were not | ...onunla konuşup bir daha birlikte olmayacağımızı söylemek istedim. | Fortitude-1 | 2015 | |
| So you told him that. | Peki bunu ona söyledin mi? | Fortitude-1 | 2015 | |
| Well, I wanted to tell him that. | Aslında söylemek istedim ama yapamadım. | Fortitude-1 | 2015 | |
| In what way? | Nasıl yani? | Fortitude-1 | 2015 | |
| He told us that you had sex. | Sizinle cinsel ilişkiye girdiğini söyledi. Doğruyu söylüyor. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Okay. But you said you went to see him to break up with him. | Tamam. Ondan ayrılmak için görmeye gittiğinizi söylediniz. | Fortitude-1 | 2015 | |
| But instead we had sex. | Ancak onun yerine seviştik. Fikrinizi değiştirdiniz. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Is your relationship with Dan Anderssen also sexual? | Dan Anderssen'la olan ilişkiniz de cinsel mi? | Fortitude-1 | 2015 | |
| When sheriff Anderssen arrested Frank Sutter, | Şerif Anderssen, Frank Sutter'ı sizin otel odanızda mı tutukladı? Evet. | Fortitude-1 | 2015 | |
| He was in the shower. And you got between them? | Duştaydı. Peki siz de aralarında mıydınız? | Fortitude-1 | 2015 | |
| Why do you think they that violent confrontation, | Şiddetli bir karşılaşma ve şerifin şiddet eğilimi olduğunu neden düşünüyorsunuz? | Fortitude-1 | 2015 | |
| I don't know what is in the sheriff's mind. | Şerifin aklından neler geçtiğini hiç bilmiyorum. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Are you afraid to talk about this? | Bu konuda konuşmaktan korkuyor musunuz? Hayır. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Are you frightened to talk to me? | Peki benimle konuşmaya korkuyor musunuz? Hayır. Güzel, çok iyi. | Fortitude-1 | 2015 | |
| She says she doesn't have a relationship | Şerif Andersson'la ilişkisi olmadığını söylüyor. Demek ki yok. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Is there some other connection? | Başka bir bağlantı var mı? | Fortitude-1 | 2015 | |
| Could you get me her file please? | Bana onun dosyasını getirebilir misin? Ne dosyası? | Fortitude-1 | 2015 | |
| The file that you have on her. | Kıza ait olan dosya. | Fortitude-1 | 2015 | |
| It's in Dan's desk. | Dan'in masasında. Alabilirsin yani. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Fuck you. | Canın cehenneme! | Fortitude-1 | 2015 | |
| Eight years ago. Ricardo Scelsi. | Sekiz yıl önce Ricardo Scelsi sağ gözünden bıçaklanmış ve... | Fortitude-1 | 2015 | |
| Stabbed directly through the orbit of his right eye. | Doğrudan sağ göz çukurundan bıçaklanmış. Evet. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Your fingerprints were on the scissors. | Tıpkı sevgilinizin parmak izleri gibi makasta sizin de parmak izleriniz varmış. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Yes. | Evet. Ancak kimse Ricardo Scelsi'yi hanginizin öldürdüğünü bilmiyor. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Nobody. You do. | Hiç kimse. Siz biliyorsunuz. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Esmerelda is a beautiful name. | Esmerelda güzel bir isim. Artık Elena'yım. | Fortitude-1 | 2015 | |
| You can change your name. | İsminiz değiştirebilirsiniz ve yaşadığınız yeri de değiştirebilirsiniz. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Go some place where no one knows you, no one recognizes you. | Kimsenin sizi bilmediği, tanımadığı bir yere gidebilirsiniz ama... | Fortitude-1 | 2015 | |
| But you can't change what you did. | ...yaptıklarını değiştiremezsiniz. Yapabilseydim bile değiştirmezdim. | Fortitude-1 | 2015 | |
| You are very beautiful. | Çok güzelsin. Öylesin. | Fortitude-1 | 2015 | |
| I would never say such a thing casually. | Böyle şeyleri asla kayıtsızca söylemem. Çok güzelsin ve... | Fortitude-1 | 2015 | |
| And what I want us to do this together. | ...birlikte yapmamızı istediğim şey bu işte. Bu serüven! | Fortitude-1 | 2015 | |
| You changing, becoming ever more beautiful... | Değişiyorsun, her zamankinden daha da güzel oluyorsun. | Fortitude-1 | 2015 | |
| This is not a fanciful, whimsical thing. | Hayal ürünü, tuhaf bir şey değil derin ve güçlü bir arzu bu. | Fortitude-1 | 2015 | |
| It will bring us together completely. | Bizi tümüyle kavuşturacak bir şey! | Fortitude-1 | 2015 |