Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 20169
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| A polar bear will be eating you | Bir kutup ayısı daha canınız çıkmadan sizi yiyor olacak. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Once he has ahold of you, | Bir kere sizi yakaladı mı yer bitirir. | Fortitude-1 | 2015 | |
| This is all the bear left of Billy Pettigrew | Ayı tarafından yendikten sonra Billy Pettigrew'den geri kalanın hepsi bu. | Fortitude-1 | 2015 | |
| So you need to go back into town | Yani devam etmeden önce kasabaya geri dönüp uygun şekilde donanım edinmeniz gerek. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Oh, fuck this. | Boş versene! "Boş versene" mi? | Fortitude-1 | 2015 | |
| Fuck this! | Boş versene! | Fortitude-1 | 2015 | |
| Fuck him. | Canın cehenneme. | Fortitude-1 | 2015 | |
| We have a gun. | Silahımız var! | Fortitude-1 | 2015 | |
| This would not stop me, | Ayıyı boş ver, bu beni bile durdurmaz. | Fortitude-1 | 2015 | |
| So you will walk | Yani kasabaya buzuldan aşağı doğru yürüyeceksiniz. | Fortitude-1 | 2015 | |
| You will keep my rifle for protection. | Korunmak için tüfeğim sizde kalsın. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Is that the cop you told me about? | Bahsettiğin polis bu mu? Hayır, onu hastanelik ettim. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Do you mind if I make more steam? | Daha fazla buhar yapmamın sakıncası var mı? Hayır. | Fortitude-1 | 2015 | |
| It's late. | Geç olmuş. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Pints? | Bira? | Fortitude-1 | 2015 | |
| Thank you. For concussion. | Beyin sarsıntısı için sağ ol. Profesör'e şarap mı götürüyorsun? Evet. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Who's that? | Kim o? Şerif. İyi şerif mi yoksa kötü şerif mi? | Fortitude-1 | 2015 | |
| Well, no one knows. | Kimse bilmiyor. Niye ki? | Fortitude-1 | 2015 | |
| In Fortitude, | Fortitude'da iki temel kural vardır. | Fortitude-1 | 2015 | |
| You have to have a roof over your head, | Başının üzerinde bir çatı ve kendini geçindiriyor olman gerek. Gerisi hâllolur. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Everyone's got a job. | Herkesin bir işi var. | Fortitude-1 | 2015 | |
| No one's poor, | Kimse yoksul değil bu yüzden hırsızlık ve suç yok. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Everybody's always happy. | Herkes her zaman mutludur. Yapacağı pek fazla iş yok o hâlde! | Fortitude-1 | 2015 | |
| So nobody knows | Bu yüzden kimse iyi şerif mi yoksa kötü şerif mi olduğunu bilmez. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Henry? | Henry! Kendini öldüresiye mi içiyorsun? | Fortitude-1 | 2015 | |
| Join me. | Katılsana. | Fortitude-1 | 2015 | |
| You want me to throw this lot out? | Beni buradan atmak mı istiyorsun? Hayır, bırak onları. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Are we gonna talk, Henry? | Konuşalım mı Henry? Billy Pettigrew'un jeolog olduğunu yazıyor. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Yes. | Evet. Buzulda bir şeyler arıyormuş. | Fortitude-1 | 2015 | |
| That's right. | Doğru. Karısı, çocuğu yokmuş. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Just like you and me, Dan. | Tıpkı senin ve benim gibi Dan. Evet. | Fortitude-1 | 2015 | |
| No mention anywhere at all | Hiçbir yerde onu öldüren kurşundan söz etmiyor. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Nobody found a bullet. | Kimse kurşunu bulamadı. Senin sayende oldu. | Fortitude-1 | 2015 | |
| The state he was in, | İçinde olduğu durumda aradıkları kurşun değildi. | Fortitude-1 | 2015 | |
| I can keep myself topped up. | Kendimi tıksırasıya içmekten alamıyorum. Kahrolası bir yaprak gibi titriyorum. | Fortitude-1 | 2015 | |
| I was stone cold sober that morning. | O sabah tamamen ayıktım. Onu vurman bir lütuftu. | Fortitude-1 | 2015 | |
| "A mercy." | "Bir lütuf." Adamı vurdum. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Meant to hit the bear, | Ayıyı nişan almıştım ama onu vurdum. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Then the car door slams, | Sonra bir arabanın kapısı çarpınca "motor sesi yok, siren yok" diye düşünüyorum. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Car door slams, and there you are. | Araba kapısı çarptı ve işte buradasın. | Fortitude-1 | 2015 | |
| You were there, weren't you? | Oradaydın, değil mi? | Fortitude-1 | 2015 | |
| The Governor has advised | Vali hastalığının seyri için son aşama hafifletici bakım önerdi. | Fortitude-1 | 2015 | |
| You can go back to the mainland, Henry. | Anakaraya geri dönebilirsin Henry. Anlat bana! | Fortitude-1 | 2015 | |
| You can die in peace | Bu kulübede tek başına değil bir yaşlılar evinde huzur içinde ölebilirsin. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Forget what happened. He was as good as dead. | Olanları unut. Ölü olarak gayet iyi. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Tell me. | Anlat bana. Anlatamam! | Fortitude-1 | 2015 | |
| Why don't you trust me? | Neden bana güvenmiyorsun? | Fortitude-1 | 2015 | |
| If Frank hadn't shown up | Frank birkaç saat daha ortaya çıkmasaydı... | Fortitude-1 | 2015 | |
| I'd have nodded off. | ...uyuyakalmış olurdum. | Fortitude-1 | 2015 | |
| How long till you can walk? | Ne zaman yürüyebilirsin? Şimdi yürüyebilirim. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Means I don't have to sit through poor Hildur's presentation. | Zavallı Hildur'ın sunumu boyunca oturmak zorunda kalmayacağım anlamına geliyor. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Do you know a bloke called Jason? | Jason adında bir adam tanıyor musun? Madenci! Evet, onu tanıyorum. Niye ki? | Fortitude-1 | 2015 | |
| We had a fight. | Kavga ettik. Kavga mı? | Fortitude-1 | 2015 | |
| Well... | Aslında... daha çok bir tartışma. | Fortitude-1 | 2015 | |
| He showed me a bit of something that he found. | Bana bulduğu bir şeyi gösterdi. Nedir? | Fortitude-1 | 2015 | |
| Animal remains. | Hayvan kalıntıları. Ne tür bir hayvan? | Fortitude-1 | 2015 | |
| Can I just say | Söyleyebileceğim yalnızca onu bu adada bulduysa... | Fortitude-1 | 2015 | |
| Now you don't want to look like a gullible asshole. | Salak herifin teki gibi görünmek istemiyorsun. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Can you arrest him? | Onu tutuklayabilir misin? Doğruyu söylüyor mu öğrenir misin? | Fortitude-1 | 2015 | |
| Because if he is, | Çünkü doğruyu söylüyorsa o şeyin korunması gerek. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Tell you what. | Bak ne diyeceğim. Geri döndüğümde onu bir ziyaret ederim olur mu? | Fortitude-1 | 2015 | |
| Let him stew for a while... | Bir süreliğine kendi hâline bırakalım da düşünüp taşınsın. | Fortitude-1 | 2015 | |
| I'll go and see him again, | Yine görmeye gidip fiyat vermek için 24 saati olduğunu... | Fortitude-1 | 2015 | |
| or the carcass get torched. | ...yoksa cesedi yakacağımı söyleyeceğim. | Fortitude-1 | 2015 | |
| I'll go this time, fuck with him. | Bu defa ben gidip biraz dalga geçeyim. Hayır sen gitmeyeceksin Ronnie. | Fortitude-1 | 2015 | |
| This thing needs calm and fucking diplomacy. | Bu işin sukûnete ve kahrolası diplomasiye ihtiyacı var. Şu haline bak. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Liam hasn't opened his eyes. | Liam gözlerini açmadı. | Fortitude-1 | 2015 | |
| He isn't responding to my voice or his dad's. | Ne benim ne de babasının sesine yanıt vermiyor. Sanırım... | Fortitude-1 | 2015 | |
| I think we need to get him out of here. | Sanırım onu buradan götürmemiz gerek. Sanırım o... | Fortitude-1 | 2015 | |
| I want him in a proper hospital | Ne yapacaklarını bildikleri düzgün bir hastaneye götürmek istiyorum. | Fortitude-1 | 2015 | |
| I think he's much sicker than that woman... | O kadının söylediğinden daha hasta sanırım. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Hey, hey. It's okay. No, I do. | Sorun yok. Hayır, var. | Fortitude-1 | 2015 | |
| I think he is much sicker than that woman says. | O kadının söylediğinden daha hasta olduğunu düşünüyorum. | Fortitude-1 | 2015 | |
| She's... I don't trust her, | O kadına... Doktor Allerdyce'a güvenmiyorum. O... | Fortitude-1 | 2015 | |
| Jules, listen to me. | Jules dinle beni. | Fortitude-1 | 2015 | |
| If Liam is not better by tomorrow morning, | Liam yarın sabaha kadar daha iyi olmazsa onu uçakla ben göndereceğim. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Airlifted? | Uçakla mı? | Fortitude-1 | 2015 | |
| If there is no improvement in Liam's condition by tomorrow morning, | Yarın sabaha kadar Liam'ın durumunda hiçbir gelişme olmazsa... | Fortitude-1 | 2015 | |
| I will requisition a flight to the mainland. | ...anakaraya bir uçuş talep edeceğim. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Really? | Sahi mi? Evet, tabii ki. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Good. | Güzel. Artık gitmem gerek. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Have you met Elena? | Elena'yla tanıştın mı? Elena mı? | Fortitude-1 | 2015 | |
| Hi. Hi. | Selam. Selam. Jules olmalısın. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Yeah, that's right, Jules Sutter. | Evet, doğru Jules Sutter. | Fortitude-1 | 2015 | |
| You're married to the search and rescue guy, | Arama kurtarmadaki adamla evlisin. Yeni elemanla. Frank'i tanıyor musun? | Fortitude-1 | 2015 | |
| Well, I know who he is. | Kim olduğunu biliyorum. | Fortitude-1 | 2015 | |
| How much does an ice drill cost? | Buz matkabının maliyeti ne kadar? | Fortitude-1 | 2015 | |
| Oh, we'll recover the capital outlay soon enough, Charlie. | Harcadığımız parayı yakında kurtaracağız Charlie. | Fortitude-1 | 2015 | |
| You're putting all your eggs in one little basket. | Yumurtalarının hepsini küçük bir sepete koyuyorsun. Başka seçeneğim yok. | Fortitude-1 | 2015 | |
| You know that. The mines are mined out. | Bunu biliyorsun. Madenler çıkartılmalıdır. | Fortitude-1 | 2015 | |
| There's no future apart from tourism, is there? | Buranın turizm dışında hiçbir geleceği yok değil mi? | Fortitude-1 | 2015 | |
| Tourists, that's all the glacier | Turistler! Senin için buzulun tek anlamı gerçekten bu öyle mi? | Fortitude-1 | 2015 | |
| It means businesses staying in business, Charlie, | İşletmeler iş çerçevesinde kalır demek oluyor Charlie. | Fortitude-1 | 2015 | |
| shops, bars, hotels, restaurants, hire firms, | Mağazalar, barlar, oteller, restoranlar, kiralama firmaları, kamp ekipmanları. | Fortitude-1 | 2015 | |
| You won't win this argument | Duygusal şantaja başvurarak bu tartışmayı kazanamazsın. | Fortitude-1 | 2015 | |
| What argument? There isn't any argument. | Hangi tartışma? Tartışma falan yok. Bütün bunlar birdenbire nereden çıktı ki? | Fortitude-1 | 2015 | |
| You have reassured me at every stage of planning | Planlamanın her aşamasında raporunun Buzul Otel projesinin geliştirilmesine... | Fortitude-1 | 2015 | |
| I gave you no... I have committed funds. | Sana verdiğim... Fonları taahhüt ettim. | Fortitude-1 | 2015 | |
| I gave you no cast iron assurances. | Sana çok sağlam bir güvence vermiş değilim. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Public finances... Hildur... | Kamu finansmanı... Hildur... Bana söz verdin Charlie! | Fortitude-1 | 2015 |