Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 20077
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
but judging from his recent striae | ...iki tarafındaki çıkıntılardaki çiziklere bakacak olursak. Göbeğindeki çizikler. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
And his erythematous subcondyle... Sunburn on his elbow. | Ve eritamatöz subkondile bakacak olursak... Dirseğindeki güneş yanığı. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
And his lack of hemorrhoids... No translation necessary. | ...ve hemoroid eksikliğine bakacak olursak... Tercümeye gerek yok sanırım. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
Oh, by the way, Detective Hanson, | Bu arada Dedektif Hanson rahatsızlığınız için ayaklı masa öneriyorum. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
What... condition? | Ne rahatsızlığı? Bir dakika. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
Hanson here. | Ben Hanson. Toksin raporundan ne çıktı? | Forever-1 | 2014 | ![]() |
Came back clean. No drugs. No alcohol. | Temiz, ne uyuşturucu ne de alkol izine rastlanmış. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
One little blip here... | Sadece kısa süre önce hepatit B aşısı olduğu yazıyor. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
Which is standard for medical professionals, | Bu tıbbi mesleklerde standarttır ama taksi şoförlerine pek yapılmaz. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
Yeah, young cabbies often have a second job. | Genç taksicilerin genelde iki işi olur. Belki o da bir hastanede çalışıyordu. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
Have you had any luck in finding the cab itself, detective? | Taksiyi bulma konusunda şansınız yaver gitti mi dedektif? | Forever-1 | 2014 | ![]() |
It may no longer be... on Manhattan. | Belki artık Manhattan'da olmayabilir. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
Good guess, doc. Water cops just spotted something submerged | İyi tahmin doktor. Sahil Güvenlik 40. iskelenin... | Forever-1 | 2014 | ![]() |
It's... it's our taxi. They're pulling it out now. | Bizim taksi. Sudan çıkarıyorlar. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
Henry? You comin'? | Henry geliyor musun? Elbette. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
Hey, Jo, do you see this? | Jo bunu gördün mü? Evet, anlaşılan kılıç koltuğun tam ortasından geçmiş. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
All right, what's the theory here? | Teorimiz ne? Kılıçlı yolcu durduklarında taksici Raj'a kılıcı saplıyor. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
Passenger dumps the body, drives here, | Yolcu cesetten kurtuluyor, buraya geliyor ve sonra da taksiyi Hudson'a doğru mu sürüyor? | Forever-1 | 2014 | ![]() |
Is that it? | Bu mu yani? Şu cama bakın. Lionel Hubbard'ı tanımıyor musun? | Forever-1 | 2014 | ![]() |
These fragments make it look like | Bu parçalar sanki camın içeriden patladığını gösteriyor. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
It was shot out. | Mermi yüzünden olmuş. Birisi silah mı ateşlemiş? | Forever-1 | 2014 | ![]() |
Maybe the cabbie tried to shoot the passenger. | Belki de taksici yolcuyu vurmaya çalışmıştır. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
No, don't do that! | Hayır, yapma. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
Well, it couldn't have been Raj. | Raj olamaz. Kılıç darbesiyle anında ölmüş olmalı. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
Yeah, Raj didn't own a gun, | Evet Raj'ın silahı yokmuş. En azından adına kayıtlı bir silahı yokmuş. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
Ever see a casing like this? | Daha önce böyle bir kovan görmüş müydün? | Forever-1 | 2014 | ![]() |
My father was a gun collector. | Babam silah koleksiyoncusuydu. 7.63 mm'lik bir kovan. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
It's from an old automatic. Like, turn of the century, Jo. | Eski otomatik bir silahtan. Bir yüzyıl öncesinden Jo. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
Now what would a cabbie be doing carrying an antique gun? | Bir taksicinin böyle bir antika silahla ne işi olabilir? | Forever-1 | 2014 | ![]() |
Could have been the killer's. | Katilin olabilir. Belki adamın antika silah fetişi vardır. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
Sounds like your dream case, doc. What are you thinkin'? | Hayallerinin olayı gibi doktor. Ne düşünüyorsun? | Forever-1 | 2014 | ![]() |
Whoa. Looks like somebody was desperate to get out. | Anlaşılan birisi arabadan çıkmak için epey çaba sarf etmiş. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
Henry? | Henry? Pardon, ne diyordun? | Forever-1 | 2014 | ![]() |
Those scratches... You think we can pull D.N.A.? | Sence şu çiziklerden DNA örneği çıkarabilir miyiz? | Forever-1 | 2014 | ![]() |
Well, with all this water, I doubt it. | Bu kadar suyun içinden pek çıkacağını sanmıyorum. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
Henry. | Henry. Bu senin saatin. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
Yeah, you must've dropped it. | Düşürdün herhalde. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
Thank you. | Teşekkürler. Sakın olay yerini kirleteyim deme doktor. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
You don't want us thinking you're the killer, right? | Katilin sen olduğunu düşünmemizi istemezsin değil mi? | Forever-1 | 2014 | ![]() |
That would be shocking. | Bu şok edici bir şey olurdu. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
We've been in the antique business for 20 years, | 20 yıldır antika işindeyiz ama hiç "sadece randevuyla" levhasını asmadık. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
A temporary change made by management | Öldürülemeyen psikopatlarla ilgili güncel güvenlik... | Forever-1 | 2014 | ![]() |
I need your help. | Yardımına ihtiyacım var. Jo'ya söyledin mi? | Forever-1 | 2014 | ![]() |
She's after a killer | Antika silah tutkunu bir katilin peşinde. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
Anything else I tell her will make me sound insane. | Söyleyeceğim herhangi başka bir şey beni deli gibi gösterir. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
Henry, this guy calls you from time to time on the phone. | Henry bu adam zaman zaman seni telefonla arıyor. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
She should know that. Will you please help me? | Jo bunu bilmeli. Lütfen bana yardım eder misin? | Forever-1 | 2014 | ![]() |
You are incredible. Yes, of course I'll help you. | İnanılmazsın, elbette sana yardım ederim, neye ihtiyacın var? | Forever-1 | 2014 | ![]() |
Anything over there? | Orada bir şey var mı? Hiçbir şey yok. Bu çok saçma, farkındasın değil mi? | Forever-1 | 2014 | ![]() |
Well, have faith. | Biraz inançlı ol. Hesaplamalarıma göre taksi suya şuradan girdi. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
meaning the gun shouldn't be far. | Yani silah da buralarda bir yerde. Bunu nereden biliyorsun? | Forever-1 | 2014 | ![]() |
In 1904, a steamboat sank in these waters. | 1904'de bu sularda bir vapur batmıştı. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
Interestingly enough, | İlginç bir şekilde akım enkazı bu iskelenin altına kadar sürüklemişti. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
Meaning? Have faith in the plan. | Yani? Plana inan. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
I have a lot of faith, you know, | Sana, bana, Yankees'e inanıyorum. Ama bu rezil plana pek inanmıyorum. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
It's going to work. | İşe yarayacak. Jo sana nasıl katlanıyor? | Forever-1 | 2014 | ![]() |
You're very cocky with the theories, you know? | Teoriler konusunda kendine fazla güveniyorsun. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
Oh! I think I found it. | Sanırım buldum. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
That it? | Bu mu? İyi iş Abraham. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
Mm, it's too deep to reach. | Uzanamayacak kadar derinde. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
Good. Let's go home. Are you kidding? | İyi o zaman eve gidelim. Dalga mı geçiyorsun? Bir dalıp çıktım mı bizimdir. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
Oh, no, no, no, please, don't do this. | Hayır lütfen bunu yapma. Yapma, hava çok soğuk. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
It's like a summer's day in England. | İngiltere için bir yaz günü diyebiliriz. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
I can see your breath. | Nefesini görebiliyorum. Henry. Aman Tanrım. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
I mean, do you know how cold that water is? | Suyun ne kadar soğuk olduğunun farkında mısın? | Forever-1 | 2014 | ![]() |
And there a lot of very, very strange things in there, | Ve suyun içinde silahın dışında çok enteresan şeyler var. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
Well, I shall add to the mixture. | Karışıma onları da eklerim. Yüce Tanrım. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
Where did you get those? | Bunu nereden buldun? Dedektif Hanson'dan bir hediye. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
I'm not gonna ask. | Hiç sormayacağım. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
Will you just... just be very care... | Lütfen dikkatli ol. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
Sir, please | Bayım lütfen oradan inin. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
Hey, fellas. What's going on? | Selam beyler burada neler oluyor? | Forever-1 | 2014 | ![]() |
We're on official police business. | Resmi bir polis görevindeyiz. Yarı resmi. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
Oh, sure you are. | Kesin öyledir. Bu tarafa gelin de etraflıca konuşalım. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
Two arrests for indecent exposure | 48 saatten az sürede 2. kez uygunsuz teşhir suçundan tutuklanıyorsun. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
What am I supposed to do with you? | Seninle ne yapacağım ben? Açıklayabilirim. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
What, it's the... the sleepwalking again? | Ne, yine uyurgezerliğin mi? Hayır, olayla ilgiliydi. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
We found a shell in the car... | Araçta bir mermi kovanı bulduk. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
A unique caliber to an antique gun. | Antika silaha ait bir kovan. İskelenin altında suyun içinde duruyor. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
If we retrieve it, it may lead us to our killer. | Onu sudan çıkarırsak belki katili bulmamıza yardımcı olabilir. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
And why didn't you come to me? | Madem öyle niye bana gelmedin? Belki de gelmeliydim. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
That might have been the right thing to do, | Doğrusu da bu olurdu ama hayır demenizden endişe etmiştim. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
and there really isn't much time to waste. | Ve harcayacak fazla vaktimiz yok. Dışarıda bir katil var ve onu bir an önce bulmalıyız. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
I do beg your pardon. | Özür dilerim neden bağırdığımı bilmiyorum. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
Perhaps I should stop talking now | En iyisi susup kararınızı bekleyeyim. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
Another naked swim? Really? | Yine çıplak yüzme mi? Gerçekten mi? Tamamen çıplak değildim. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
Will you please send someone to the pier? | Lütfen iskeleye birilerini gönderir misin? Taksideki silah hâlâ suda. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
What did Reece say? | Reece ne söyledi? Bir terapiste görünmemi. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
Well, every cop gets sent to Bellevue | Her polis oturup bir terapistle konuşmak için Bellevue'ye gönderilir. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
It's okay. Our job is stressful. | Bu çok normal, stres işimizin bir parçası. İyiyim, terapiste ihtiyacım yok. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
Take it from me. It builds up. | Benden duy, biriktikçe birikir. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
So many years of doing this job, | Bunca yıl böyle bir işte çalışıyorsan konuşacak birisine ihtiyacın vardır. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
If you need someone, I'm here. | Birisine ihtiyacın olursa ben buradayım. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
You know what? | Bak ne diyeceğim, git terapistle konuş. En kötü ne olabilir ki? | Forever-1 | 2014 | ![]() |
You are a sane man, Dr. Morgan, | Aklı başında bir insansınız Dr. Morgan. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
with a clear conscience, | Vicdanınız rahat ve temiz bir zihniniz var. Bu çok bariz. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
Yes. Yes, I am. | Evet öyle. Bu yüzden anlamakta daha da zorlanıyorum. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
why you would believe, in that moment, | Neden aklı başında her insanın... | Forever-1 | 2014 | ![]() |
I'm not an immortal. | Ölümsüz değilim. | Forever-1 | 2014 | ![]() |
I have since... come back to my senses. | O zamandan beri aklım başıma geldi. | Forever-1 | 2014 | ![]() |