Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 177326
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| <b>Rooster: You've been shot in the shoulder, but the bullet passed through.</b> | Omzundan vurulmuşsun, kurşun delip çıkmış. Omuzundan vurulmuşsun ama kurşun delip geçmiş. Omuzundan vurulmuşsun ama kurşun delip geçmiş. Omuzundan vurulmuşsun ama kurşun delip geçmiş. Omuzundan vurulmuşsun ama kurşun delip geçmiş. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>What happened to your mouth?</b> | Ağzına ne oldu? | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I believe I bit myself.</b> | Galiba kendim ısırdım. Sanırım kendimi ısırdım. Sanırım kendimi ısırdım. Sanırım kendimi ısırdım. Sanırım kendimi ısırdım. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Couple of teeth loose, and ah yeah.</b> | Birkaç dişin kırılmış, evet, işte. Birkaç dişini de kaybetmişsin. Birkaç dişini de kaybetmişsin. Birkaç dişini de kaybetmişsin. Birkaç dişini de kaybetmişsin. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Tongue, bit almost through.</b> | Dilini de nerdeyse delmişsin. Dilini de biraz ısırmışsın. Dilini de biraz ısırmışsın. Dilini de biraz ısırmışsın. Dilini de biraz ısırmışsın. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Do you want to see if it will knit, or should I just yank it free?</b> | Kopmak üzere, bu yüzden çekeceğim. Çok küçük bir parça çekip koparayım bari. Çok küçük bir parça çekip koparayım bari. Birleştirmeye mi çalışsam yoksa çekip koparsam mı? Birleştirmeye mi çalışsam yoksa çekip koparsam mı? | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I know a teamster.</b> | Bir kamyon şoförü tanıyorum. Tanıdığım bir yük arabacısı var. Tanıdığım bir yük arabacısı var. Tanıdığım bir yük arabacısı var. Tanıdığım bir yük arabacısı var. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Bit his tongue off being thrown from a horse.</b> | Adamı atın üstünden yere atarlarken dilini ısırdı. Attan düştüğünde dilini ısırarak koparmıştı. Attan düştüğünde dilini ısırarak koparmıştı. Attan düştüğünde dilini ısırarak koparmıştı. Attan düştüğünde dilini ısırarak koparmıştı. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>After a time he learned to make himself more or less understood.</b> | Bir süre sonra anlaşılabilir yedi tane falan ses çıkarmayı öğrendi. Bir süre sonra bir şekilde de olsa derdini anlatmayı öğrendi. Bir süre sonra bir şekilde de olsa derdini anlatmayı öğrendi. Bir süre sonra bir şekilde de olsa derdini anlatmayı öğrendi. Bir süre sonra bir şekilde de olsa derdini anlatmayı öğrendi. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I'll just yank it free.</b> | Çekiyorum. Çekip kopartacağım. Çekip kopartacağım. Çekip kopartacağım. Çekip kopartacağım. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>What's that now?</b> | Ne oldu? | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Knit. Let it knit.</b> | Tamam çıktı artık. Bırak öyle kalsın. Sen bilirsin. Bırak öyle kalsın. Sen bilirsin. Bırak öyle kalsın. Sen bilirsin. Bırak öyle kalsın. Sen bilirsin. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Ah, very well.</b> | Güzel. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>It's impossible to bind a tongue wound.</b> | Dil yarasına pansuman yapmak imkansız. Yırtılmış bir dili dikmek imkansız. Yırtılmış bir dili dikmek imkansız. Yırtılmış bir dili dikmek imkansız. Yırtılmış bir dili dikmek imkansız. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>To bad, we just run across a Doctor.</b> | Çok kötü, daha yeni bir doktora rastlamıştık. Ne yazık, daha yeni bir doktorla karşılaşmıştık. Ne yazık, daha yeni bir doktorla karşılaşmıştık. Ne yazık, daha yeni bir doktorla karşılaşmıştık. Ne yazık, daha yeni bir doktorla karşılaşmıştık. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>La Boeuf: I saw him too, that's how I came to be here.</b> | Ben de onu gördüm, buraya gelme sebebim de oydu. Onu ben de gördüm, onun sayesinde buraya geldim. Onu ben de gördüm, onun sayesinde buraya geldim. Onu ben de gördüm, onun sayesinde buraya geldim. Onu ben de gördüm, onun sayesinde buraya geldim. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Neither of these men are Chaney.</b> | Bu adamların hiçbiri Chaney değil. Bu adamların hiçbiri Chaney değil. Biliyorum, ikisini de tanıyorum. Bu adamların hiçbiri Chaney değil. Biliyorum, ikisini de tanıyorum. Bu adamların hiçbiri Chaney değil. Biliyorum, ikisini de tanıyorum. Bu adamların hiçbiri Chaney değil. Biliyorum, ikisini de tanıyorum. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Rooster: I know it, I know them both.</b> | Biliyorum, ikisini de tanıyorum. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>That ugly one is Coke Hayes.</b> | Şu çirkin olan Poke Hayes. Çirkin olanı Poke Hayes. Çirkin olanı Poke Hayes. Çirkin olanı Poke Hayes. Çirkin olanı Poke Hayes. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Him uglier still is Clement Parmalee</b> | Daha çirkin olan ceset de Clement Permalee. Daha çirkin olan ceset ise Clement Permalee. Daha çirkin olan ceset ise Clement Permalee. Daha çirkin olan ceset ise Clement Permalee. Daha çirkin olan ceset ise Clement Permalee. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Parmalee and his brothers have a silver claim in the winding stair mountains.</b> | Permalee ve kardeşlerinin taraçalı dağlarda bir alacak meseleleri var. Permalee ve kardeşlerinin Winding Stair dağlarında bir gümüş madenleri var. Permalee ve kardeşlerinin Winding Stair dağlarında bir gümüş madenleri var. Permalee ve kardeşlerinin Winding Stair dağlarında bir gümüş madeni var. Permalee ve kardeşlerinin Winding Stair dağlarında bir gümüş madeni var. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>And I bet that's where Lucky Ned's gang is waiting.</b> | Ve iddia ederim Şanslı Ned’in çetesinin at koşturduğu yer de orasıdır. İddiaya varım, Şanslı Ned'in çetesi oraya gidiyordur. İddiaya varım, Şanslı Ned'in çetesi oraya gidiyordur. İddiaya varım, Şanslı Ned'in çetesi orada bekliyordur. İddiaya varım, Şanslı Ned'in çetesi orada bekliyordur. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Well, we'll sleep here.</b> | Bu gece burada yatacağız. Burada uyuyacağız. Sabah takip ederiz. Burada uyuyacağız. Sabah takip ederiz. Burada uyuyacağız. Sabah takip ederiz. Burada uyuyacağız. Sabah takip ederiz. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>We'll follow in the morning.</b> | Sabah izlerini süreriz. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>But we promised to bury the poor soul inside.</b> | Ama içerdeki zavallıya cesedini gömeceğimize dair söz verdik. Ama içerideki zavallıyı gömeceğimize söz verdik. Ama içerideki zavallıyı gömeceğimize söz verdik. Ama içerideki zavallıyı gömeceğimize söz verdik. Ama içerideki zavallıyı gömeceğimize söz verdik. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Grounds too hard.</b> | Zemin çok sert. Toprak çok sert. Toprak çok sert. Toprak çok sert. Toprak çok sert. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>If them men wanted a decent burial, they should have gotten themselves killed in summer.</b> | Nezih bir defin istiyorsa, kendini yazın öldürtmeliydi. Adam düzgünce gömülmek istiyorsa kendini yazın öldürtmeliydi. Adam düzgünce gömülmek istiyorsa kendini yazın öldürtmeliydi. Adam düzgünce gömülmek istiyorsa kendini yazın öldürtmeliydi. Adam düzgünce gömülmek istiyorsa kendini yazın öldürtmeliydi. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Sleep well, Little Blackie.</b> | İyi uykular, Küçük Siyahî. İyi uykular, Little Blackie. İyi uykular, Little Blackie. İyi uykular, Little Blackie. İyi uykular, Little Blackie. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I have a notion that tomorrow we will reach our object.</b> | İçimden bir his yarın amacımıza ulaşacağımızı söylüyor. İçimde yarın hedefimizi bulacağımıza dair bir his var. İçimde yarın hedefimizi bulacağımıza dair bir his var. İçimde yarın hedefimizi bulacağımıza dair bir his var. İçimde yarın hedefimizi bulacağımıza dair bir his var. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>We're hot on the trail.</b> | Yakın takipteyiz. Doğru iz üstündeyiz. Doğru iz üstündeyiz. Doğru iz üstündeyiz. Doğru iz üstündeyiz. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Seems that we'll overtake Tom Chaney at winding stair mountains.</b> | Tom Chaney’i taraçalı dağlarda kıskıvrak ele geçireceğiz gibi görünüyor. Öyle görünüyor ki Chaney'ye Winding Stair dağlarının orada yetişeceğiz. Öyle görünüyor ki Chaney'ye Winding Stair dağlarının orada yetişeceğiz. Öyle görünüyor ki, Tom Chaney'ye Winding Stair dağlarının orada yetişeceğiz. Öyle görünüyor ki, Tom Chaney'ye Winding Stair dağlarının orada yetişeceğiz. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I would not want to be in his shoes.</b> | Onun yerinde olmayı hiç istemezdim. Onun yerinde olmak istemezdim. Onun yerinde olmak istemezdim. Onun yerinde olmak istemezdim. Onun yerinde olmak istemezdim. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Shot the Senator's dog.</b> | Senatörün köpeğini vurdu. Senatörün köpeğini öldürdü. Senatörün köpeğini öldürdü. Senatörün köpeğini öldürmüş Senatörün köpeğini öldürmüş | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>When the Senator remonstrated.</b> | Senatör bu olaya tepki gösterirken Senatör buna kızınca... Senatör buna kızınca... Senatör buna kızınca... Senatör buna kızınca... | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Chelmsford shot him as well.</b> | Chelmsford onu da vurdu. ...Chelmsford onu da öldürdü. ...Chelmsford onu da öldürdü. ...Chelmsford onu da öldürmüş. ...Chelmsford onu da öldürmüş. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Now you could argue that the shooting of the dog was merely an instance of Malum prohibitum.</b> | Köpeği vurmanın açık bir kanun suçu olup olmadığını tartışabilirsiniz. Şimdi köpek öldürmenin bir dava olması konusunu tartışabilirsiniz. Şimdi köpek öldürmenin bir dava olması konusunu tartışabilirsiniz. Şimdi köpek öldürmenin kanunen suç olması konusunu tartışabilirsiniz. Şimdi köpek öldürmenin kanunen suç olması konusunu tartışabilirsiniz. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>But the shooting of the Senator is indubitably an instance of Malum in se.</b> | Fakat Senatörü vurmak tartışmasız bir "mali misit"tir. Ama Senatör öldürmek kesinlikle bir dava konusudur. Ama Senatör öldürmek kesinlikle bir dava konusudur. Ama Senatör öldürmek kesinlikle ahlaki bir suçtur. Ama Senatör öldürmek kesinlikle ahlaki bir suçtur. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Rooster: Malla men what?</b> | Tartışmasız bir mali ne? Ne davası? Ne davası? Ne suç? Ne suç? | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Malum in se.</b> | Mali misit. İkisi de kesin değil. İkisi de kesin değil. Ahlaki suç. Ahlaki suç. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>The distinction is between an act that is wrong in itself.</b> | Tamamen kanunlara aykırı olan bir davranışla, Aralarındaki fark biri eylem olarak yanlış. Aralarındaki fark biri eylem olarak yanlış. Aralarındaki fark biri eylem olarak yanlış... Aralarındaki fark biri eylem olarak yanlış... | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>And an act that is wrong only according to our laws and mores.</b> | Kendi içinde etik olarak yanlış olan bir davranış arasındaki fark anlamına gelir. Diğeri ise bizim yasalarımıza ve haklarımıza göre yanlış. Diğeri ise bizim yasalarımıza ve haklarımıza göre yanlış. ...diğeri ise yasalarımıza ve geleneklerimize göre yanlış. ...diğeri ise yasalarımıza ve geleneklerimize göre yanlış. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>It is Latin.</b> | Latince. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I'm struck.</b> | Kendimden geçtim. Anladım. Anladım. Şua şaşırdım... Şua şaşırdım... | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>that La Boeuf.</b> | LaBoeuf… | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>And not only does he not cease to talk. But he spills the banks of English.</b> | Ama az konuşmayı bir kenara bırak, dilin tüm zenginliklerini kullanmaktan da geri kalmıyor. Konuşmayı bırak şöyle dursun adam edebiyat parçalıyor. Konuşmayı bırak şöyle dursun adam edebiyat parçalıyor. ...konuşmayı bırak şöyle dursun, adam edebiyat parçalıyor. ...konuşmayı bırak şöyle dursun, adam edebiyat parçalıyor. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I was within three hundred yards of Chelmsford once.</b> | Theron Chelmsford’a yaklaşık üç yüz metre uzaklıktaydım. Ona 300 adım kadar yaklaşmıştım. Ona 300 adım kadar yaklaşmıştım. Bir keresinde Chelmsford'a 300 adım kadar yaklaşmıştım. Bir keresinde Chelmsford'a 300 adım kadar yaklaşmıştım. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>The closest I have been.</b> | En çok bu kadar yaklaşabildim. En yakın olduğum zaman. En yakın olduğum zaman. En yakın olduğum zamandı. En yakın olduğum zamandı. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>With a Sharps carbine that is within range.</b> | Sharps Carbine’imle onu o mesafeden mıhlayabilirdim. Karabina tüfeğimin menzilindeydi. Karabina tüfeğimin menzilindeydi. Sharps karabina tüfeğimin menzilindeydi. Sharps karabina tüfeğimin menzilindeydi. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>But I was mounted, and had the choice of firing off hand.</b> | Zor pozisyondaydım ve nişan alma şansım yoktu. Ama yapmadım, elinden vurmayı seçtim. Ama yapmadım, elinden vurmayı seçtim. Ama atımın sırtındaydım, ya hazırlıksız ateş etmeyi... Ama atımın sırtındaydım, ya hazırlıksız ateş etmeyi... | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Or dismounting to shoot from rest.</b> | Gizlice peşinden gidip bir kayanın arkasına siper aldım. Geri kalanına ateş edemedim. Geri kalanına ateş edemedim. ...ya da atımdan inmeyi seçecektim. ...ya da atımdan inmeyi seçecektim. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>which would allow Chelmsford to augment the distance.</b> | O mesafeden uygun pozisyonu aldığımda Sakince durup yaklaşmasını bekledim. Sakince durup yaklaşmasını bekledim. Bu da Chelmsford'a mesafeyi artırma fırsatı sağlıyacaktı. Bu da Chelmsford'a mesafeyi artırma fırsatı sağlıyacaktı. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I fired mounted,</b> | ateş ettim. Ben ona ateş ettim. Ben ona ateş ettim. Ben de ateş etmeyi seçtim. Ben de ateş etmeyi seçtim. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>and fired wild.</b> | O da ateş etti. O da bana etti. O da bana etti. Çok fena ıskaladım. Çok fena ıskaladım. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>You cannot hit a man three hundred yards if your gun was resting on Gibraltar.</b> | Silahınla bir kayadan destekli atış yaparak üç yüz metredeki bir adamı vuramazsın. Silahın önündeki kayalara yaslıysa 300 adımdan bir adamı vuramazsın. Silahın önündeki kayalara yaslıysa 300 adımdan bir adamı vuramazsın. At sürerken tüfekle 300 adımdan bir adamı vuramazsın. At sürerken tüfekle 300 adımdan bir adamı vuramazsın. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>A Sharps carbine is an instrument of uncanny power and precision.</b> | Carbine olağanüstü güçlü ve hassasiyeti yüksek bir alettir. Sharps karabinalar çok acayip şekilde dengeli ve duyarlı aletlerdir. Sharps karabinalar çok acayip şekilde dengeli ve duyarlı aletlerdir. Sharps karabinalar çok acayip şekilde dengeli ve hassas aletlerdir. Sharps karabinalar çok acayip şekilde dengeli ve hassas aletlerdir. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I have no doubt that the gun is sound.</b> | Sağlam bir silah olduğundan şüphem yok. Silahın etkili olduğundan yana şüphem yok. Silahın etkili olduğundan yana şüphem yok. Silahın sağlamlığından yana şüphem yok. Silahın sağlamlığından yana şüphem yok. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>(Rooster Sings "Greer County") *My clothes are all ragged and my language is rough.*</b> | ( "Greer County’den") Tüm giysilerim yırtık pırtık, dilim kaba saba Kıyafetlerim paramparça, ve dilim çok kaba. Kıyafetlerim paramparça, ve dilim çok kaba. Kıyafetlerim paramparça ve dilim çok kaba. Kıyafetlerim paramparça ve dilim çok kaba. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>*My bread is corn dodgers, both solid and tough*</b> | Ekmeğim mısır ekmeği, hem sert hem kaba Ekmeğim yapılmış mısırdan, sert, sanki kayadan. Ekmeğim yapılmış mısırdan, sert, sanki kayadan. Ekmeğim yapılmış mısırdan, sert sanki kayadan. Ekmeğim yapılmış mısırdan, sert sanki kayadan. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>*And yet I'm happy, and live at my ease*</b> | Yine de ben mutluyum, kafamda yok hile Yine de mutluyum, huzurla doluyum. Yine de mutluyum, huzurla doluyum. Yine de mutluyum, huzurla doluyum. Yine de mutluyum, huzurla doluyum. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>*On sorghum molasses, and bacon, and cheese*</b> | Mısır pekmezi, pastırma ve peynirimle Sorgum pekmezimle, pastırmam ve peynirimle. Sorgum pekmezimle, pastırmam ve peynirimle. Pekmezimle, pastırmam ve peynirimle. Pekmezimle, pastırmam ve peynirimle. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Greer county bantler.</b> | Greer County’ye. Greer County marşı. Tam benlik. Greer County marşı. Tam benlik. Greer bölgesi marşı. Tam benlik. Greer bölgesi marşı. Tam benlik. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I do not believe he slept.</b> | Bunun uyuyup uyandığına inanmıyorum. Uyuduğuna inanmıyorum. Uyuduğuna inanmıyorum. Uyuduğuna inanmıyorum. Uyuduğuna inanmıyorum. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Fort Smith is a healthy distance, La Boeuf,</b> | Sen bu hale geldikten sonra Bay LaBoeuf Dilin doğranmış ve servis edilmiş Bay La Boeuf. Dilin doğranmış ve servis edilmiş Bay La Boeuf. Fort Smith çok uzakta, Bay La Boeuf. Fort Smith çok uzakta, Bay La Boeuf. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>But I would encourage the creature you ride,</b> | güneye doğru gitmene duacı olurdum. Yerinde olsam hiç durmaz güneye doğru giderdim. Yerinde olsam hiç durmaz güneye doğru giderdim. Yerinde olsam atımı gazlayıp dönerdim. Yerinde olsam atımı gazlayıp dönerdim. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>to heads over. Out here a one armed man looks like easy prey.</b> | Buralarda tek kollu bir adam kolay bir av gibi görünür. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>And a one eyed man who can't shoot.</b> | Ya tek gözlü bir adam, hem de ateş edemeyen? Peki ya ateş etmeyi bilmeyen tek gözlü bir adam? Peki ya ateş etmeyi bilmeyen tek gözlü bir adam? Peki ya ateş etmeyi bilmeyen tek gözlü bir adam? Peki ya ateş etmeyi bilmeyen tek gözlü bir adam? | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Why don't you turn back, Cogburn?</b> | Neden geri dönmüyorsun, Cogburn? Neden geri dönmüyorsun, Cogburn? Başımın çaresine bakarım. Neden geri dönmüyorsun, Cogburn? Başımın çaresine bakarım. Neden geri dönmüyorsun, Cogburn? Başımın çaresine bakarım. Neden geri dönmüyorsun, Cogburn? Başımın çaresine bakarım. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I'll do fine.</b> | Ben gayet iyiyim. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I know where the Parmalee's claim is. I'm uninjured, well provisioned and we agreed to separate.</b> | Benzer durumlarda olmanın ne demek olduğunu bilirim. Ben yaralı değilim, tedarikliyim ve ikimiz de yollarımızı ayırmak konusunda hemfikiriz. Parmalee madeninin yerini biliyorum. Parmalee madeninin yerini biliyorum. Parmalee madeninin yerini biliyorum. Parmalee madeninin yerini biliyorum. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>In conscience you cannot shy our agreement. You're the one who shot me.</b> | Anlaşmayı bu kadar kolay yok sayamazsın. Hem beni vuran da sendin. İttifakımızla gizliden alay edemezsin. Sonuçta beni vuran sendin. İttifakımızla gizliden alay edemezsin. Sonuçta beni vuran sendin. Anlaşmayı bu şekilde bozamazsın. Sonuçta beni vuran sendin. Anlaşmayı bu şekilde bozamazsın. Sonuçta beni vuran sendin. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Mr. La Boeuf has a point, Marshall.</b> | Bay LaBoeuf’e katılıyorum, Şef. Bay La Boeuf haklı, Marşal. Bay La Boeuf haklı, Marşal. Bay La Boeuf haklı, Şerif. Bay La Boeuf haklı, Şerif. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>It is an unfair leg up in any competition to shoot your opposite member.</b> | Karşındakini vurarak ona üstünlük kurmak hiçbir rekabette adil değildir. Hangi yarışma olursa olsun avantaj sağlamak için rakibini vurmak haksızlıktır. Hangi yarışma olursa olsun avantaj sağlamak için rakibini vurmak haksızlıktır. Hangi yarışma olursa olsun rakibini vurmak haksız bir yardımdır. Hangi yarışma olursa olsun rakibini vurmak haksız bir yardımdır. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>God damn it. I do not accept it as a given that I did shoot La Boeuf.</b> | Lanet olsun. LaBoeuf’i vurduğumu kabul etmiyorum. Lanet olsun. La Boeuf'a ateş etme ithamını kabul etmiyorum. Hangi yarışma olursa olsun rakibini vurmak haksız bir yardımdır. Lanet olsun. La Boeuf'a ateş etme ithamını kabul etmiyorum. Lanet olsun. La Boeuf'a ateş etme ithamını kabul etmiyorum. Lanet olsun. La Boeuf'a ateş etme ithamını kabul etmiyorum. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>There were plenty of guns going off.</b> | Patlayan bi dolu silah vardı. Orada çok fazla silahla ateş edildi. Orada çok fazla silahla ateş edildi. Orada çok fazla silahla ateş edildi. Orada çok fazla silahla ateş edildi. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I heard the rifle, and I felt the ball.</b> | Tüfeğin sesini duydum ve mermiye hissettim. Tüfek sesini duyduğum anda mermiyi hissettim. Tüfek sesini duyduğum anda mermiyi hissettim. Tüfek sesini duyduğum anda mermiyi hissettim. Tüfek sesini duyduğum anda mermiyi hissettim. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>La Boeuf: You missed your shot, Cogburn.</b> | Hedefi ıskaladın, Cogburn. Karavana attın, Cogburn. Karavana mı? Karavana attın, Cogburn. Karavana mı? Karavana attın, Cogburn. Karavana mı? Karavana attın, Cogburn. Karavana mı? | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Missed my shot!</b> | Hedefi ıskaladım ha! | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>You are more handicapped without the eye, then I without the arm.</b> | Sen gözsüz, benim kolsuz halimden daha özürlüsün. Gözsüz halinle, kolsuz halimden daha yetersizsin. Gözsüz halinle, kolsuz halimden daha yetersizsin. Gözsüz halinle, kolsuz halimden daha yetersizsin. Gözsüz halinle, kolsuz halimden daha yetersizsin. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I can hit a gnat's eye at ninety yards.</b> | Seksen metre öteden sivrisineği gözünden vurabilirim. 90 adımdan sineği gözünden vururum. 90 adımdan sineği gözünden vururum. 90 adımdan sineği gözünden vururum. 90 adımdan sineği gözünden vururum. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>That Chinaman is running them cheap shells on me again.</b> | Bu sefer şişeyi attıktan sonra atım hareket etti durdu. Şu Çinli herif yine bana ucuz mermileri kakalamış. Şu Çinli herif yine bana ucuz mermileri kakalamış. Şu Çinli herif yine bana ucuz mermileri kakalamış. Şu Çinli herif yine bana ucuz mermileri kakalamış. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I thought you were going to say, the sun was in your eyes.</b> | Güneş gözlerini kamaştırdı diyeceksin sanmıştım. Ben de güneş gözlerime vurdu diyeceksin sandım. Ben de güneş gözlerime vurdu diyeceksin sandım. Ben de güneş gözlerime vurdu diyeceksin sandım. Ben de güneş gözlerime vurdu diyeceksin sandım. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>That is to say, "your eye".</b> | Yoksa “gözünü” mü demeliydim? Yani "gözünü" demek istedim. Yani "gözünü" demek istedim. Yani "gözünü" demek istedim. Yani "gözünü" demek istedim. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Rooster: Two at one time.</b> | Bir taşla iki kuş. Bir seferde iki tane. Bir seferde iki tane. Bir seferde iki tane. Bir seferde iki tane. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I'm going to chuck one high.</b> | Çok yükseğe atacağım. Oldukça yükseğe atacağım. Oldukça yükseğe atacağım. Oldukça yükseğe atacağım. Oldukça yükseğe atacağım. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Go far.</b> | Geri çekil. Uzaklara doğru. Uzaklara doğru. Birini daha yükseğe, daha uzağa atacağım. Birini daha yükseğe, daha uzağa atacağım. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b> There. There?</b> | Tamamdır. Tamamdır mı? İşte. işte mi? İşte. işte mi? İşte. işte mi? İşte. işte mi? | True Grit-4 | 2010 | |
| <b> My bullet. La Boeuf: Your bullet?</b> | Benim kurşunumdu. Senin kurşunun? Ben vurdum. Sen mi vurdun? Ben vurdum. Sen mi vurdun? Ben vurdum. Sen mi vurdun? Ben vurdum. Sen mi vurdun? | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>If you hit what you aim at, explain my shoulder.</b> | Hedefindeki şeyi vuruyorsan, omzumu açıkla. Hedeflediğini vuruyorsan, omuzumu nasıl vurdun onu söyle. Hedeflediğini vuruyorsan, omuzumu nasıl vurdun onu söyle. Hedeflediğini vuruyorsan, omuzumu nasıl vurdun onu söyle. Hedeflediğini vuruyorsan, omuzumu nasıl vurdun onu söyle. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Gentlemen, shooting corn bread out here on the prairie is getting us no closer to the Ned Pepper gang.</b> | Beyler, düzlükte mısır ekmeğini vurmak Pepper çetesine yaklaşmamızı sağlamıyor. Beyler, çayırda mısır ekmeği vurmak bizi Pepper çetesine yaklaştırmıyor. Beyler, çayırda mısır ekmeği vurmak bizi Pepper çetesine yaklaştırmıyor. Beyler, çayırda mısır ekmeği vurmak bizi Ned Pepper çetesine yaklaştırmıyor. Beyler, çayırda mısır ekmeği vurmak bizi Ned Pepper çetesine yaklaştırmıyor. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>One more. This will prove it.</b> | Bir tane daha. Bu kanıtlayacak. Son bir kez. Bu sefer belli olacak. Son bir kez. Bu sefer belli olacak. Son bir kez. Bu sefer belli olacak. Son bir kez. Bu sefer belli olacak. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Please hold fire.</b> | Lütfen ateş etme. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Rooster: Find our way back.</b> | Dönüş yolumuzu buluruz. Dönüş yolumuzu bulmak için. Dönüş yolumuzu bulmak için. Dönüş yolumuzu bulmak için. Dönüş yolumuzu bulmak için. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Lucky Ned?</b> | Şanslı Ned? | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Rooster screams: LUCKY NED!</b> | Şanslı Ned! | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>La Boeuf: Very good, Cogburn.</b> | Çok iyi, Cogburn. Aferin, Cogburn. Şimdi ne olacak? Aferin, Cogburn. Şimdi ne olacak? Aferin, Cogburn. Şimdi ne olacak? Aferin, Cogburn. Şimdi ne olacak? | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Now what?</b> | Şimdi ne olacak? | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Oh, god damn it.</b> | Ah, lanet olsun. Lanet olsun. Lanet olsun. Lanet olsun. Lanet olsun. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Cogburn did not want me eating out of his store.</b> | Cogburn kendi kumanyasından yememi istemeyebilir. Cogburn, sizin erzaktan yememi istemeyebilir. Cogburn, sizin erzaktan yememi istemeyebilir. Cogburn, kendi erzağından yememi istemeyebilir. Cogburn, kendi erzağından yememi istemeyebilir. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>That is silly, you have not eaten the whole day. It is my store not his.</b> | Doğru tahmin ediyorsam aç olmalısın. Hem bu benim kumanyamdan, onun değ… Aptallık etme, bütün gün aç gezdin ve benim erzağım da... Aptallık etme, bütün gün aç gezdin ve benim erzağım da... Aptallık etme, bütün gün aç gezdin ve erzak bana ait. Aptallık etme, bütün gün aç gezdin ve erzak bana ait. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Let him starve.</b> | Bırak açlıktan ölsün. Bırak acından ölsün. Bırak acından ölsün. Bırak acından ölsün. Bırak acından ölsün. | True Grit-4 | 2010 |