Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 177324
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| <b>I was happy enough to set it aside and leave Texas.</b> | Bu isteğini bir kenara atıp Teksas’ı terk ettiğim için üzüntü duymadım. Onu bir kenara koyup Texas'ı terk edecek kadar mutluydum. Onu bir kenara koyup Texas'ı terk edecek kadar mutluydum. Onu bir kenara koyup Texas'ı terk edecek kadar mutluydum. Onu bir kenara koyup Texas'ı terk edecek kadar mutluydum. Onu bir kenara koyup Texas'ı terk edecek kadar mutluydum. Onu bir kenara koyup Texas'ı terk edecek kadar mutluydum. Onu bir kenara koyup Texas'ı terk edecek kadar mutluydum. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>There ain't six trees between here and Canada, Nothing else grows that has stickers on it.</b> | Burayla Kanada arasında altı ağaç yok desem yeridir, bu rahatlıkla anlaşılıyor. Buradan Kanada'ya üzerinde bir şey yetişen 6 ağaç yoktur. Buradan Kanada'ya üzerinde dikenden başka bir şey yetişen 6 ağaç yoktur. Buradan Kanada'ya üzerinde bir şey yetişen 6 ağaç yoktur. Buradan Kanada'ya üzerinde dikenden başka bir şey yetişen 6 ağaç yoktur. Buradan Kanada'ya üzerinde bir şey yetişen 6 ağaç yoktur. Buradan Kanada'ya üzerinde dikenden başka bir şey yetişen 6 ağaç yoktur. Buradan Kanada'ya üzerinde dikenden başka bir şey yetişen 6 ağaç yoktur. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>As for... (Distant gun shot)</b> | Sorsan… Onlara sor... Aslında... Onlara sor... Aslında... Onlara sor... Aslında... Aslında... | True Grit-4 | 2010 | |
| <b> I knew it. Mattie: Knew what?</b> | Biliyordum. Neyi biliyordun? Biliyordum. Neyi biliyordun? Biliyordum. Neyi biliyordun? Biliyordum. Neyi biliyordun? Biliyordum. Neyi biliyordun? Biliyordum. Neyi biliyordun? Biliyordum. Neyi biliyordun? Biliyordum. Neyi biliyordun? | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>We're being followed.</b> | Takip ediliyoruz. Takip edildiğimizi. Takip edildiğimizi. Takip edildiğimizi. Takip edildiğimizi. Takip edildiğimizi. Takip edildiğimizi. Takip edildiğimizi. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I asked that injun to signal me a shot if someone was on our trail.</b> | O Kızılderili adamdan, peşimizden gelen biri olursa havaya ateş edip sinyal göndermesini istemiştim. O Kızılderili'ye, birisi peşimizden gelirse ateş ederek uyar dedim. O Kızılderili'ye, birisi peşimizden gelirse ateş ederek uyar dedim. O Kızılderili'ye, birisi peşimizden gelirse ateş ederek uyar dedim. O Kızılderili'ye, birisi peşimizden gelirse ateş ederek uyar dedim. O Kızılderili'ye, birisi peşimizden gelirse ateş ederek uyar dedim. O Kızılderili'ye, birisi peşimizden gelirse ateş ederek uyar dedim. O Kızılderili'ye, birisi peşimizden gelirse ateş ederek uyar dedim. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Should we be concerned, Marshall?</b> | Endişelenmemiz gerekir mi Şef? Endişelenmeli miyiz, Marşal? Endişelenmeli miyiz, Şerif? Endişelenmeli miyiz, Marşal? Endişelenmeli miyiz, Şerif? Endişelenmeli miyiz, Marşal? Endişelenmeli miyiz, Şerif? Endişelenmeli miyiz, Şerif? | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Naw, Mr. La Boeuf is using us as bird dogs.</b> | Yok, Bay LaBoeuf bize misafirliğe geliyor. Hayır, Bay La Boeuf bizi av köpeği niyetine kullanıyor. Hayır, Bay La Boeuf bizi av köpeği niyetine kullanıyor. Hayır, Bay La Boeuf bizi av köpeği niyetine kullanıyor. Hayır, Bay La Boeuf bizi av köpeği niyetine kullanıyor. Hayır, Bay La Boeuf bizi av köpeği niyetine kullanıyor. Hayır, Bay La Boeuf bizi av köpeği niyetine kullanıyor. Hayır, Bay La Boeuf bizi av köpeği niyetine kullanıyor. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>In hopes of cutting in once we've flushed the prey.</b> | Avını ürküttüğünü anladı, şimdi bizden medet umuyor. Avını elinden bir kez kaçırınca başka şeyden medet umuyor. Avını elinden bir kez kaçırınca başka şeyden medet umuyor. Avını elinden bir kez kaçırınca başka şeyden medet umuyor. Avını elinden bir kez kaçırınca başka şeyden medet umuyor. Avını elinden bir kez kaçırınca başka şeyden medet umuyor. Avını elinden bir kez kaçırınca başka şeyden medet umuyor. Avını elinden bir kez kaçırınca başka şeyden medet umuyor. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Perhaps we could double back over our tracks and confuse the trail in a clever way.</b> | Belki başka yöne doğru izler bırakıp zekice onu şaşırtabiliriz. Belki de izimizi kaybettirmek için iki kez üstünden gitmeliyiz. Belki de izimizi kaybettirmek için iki kez üstünden gitmeliyiz. Belki de izimizi kaybettirmek için iki kez üstünden gitmeliyiz. Belki de izimizi kaybettirmek için iki kez üstünden gitmeliyiz. Belki de izimizi kaybettirmek için iki kez üstünden gitmeliyiz. Belki de izimizi kaybettirmek için iki kez üstünden gitmeliyiz. Belki de izimizi kaybettirmek için iki kez üstünden gitmeliyiz. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>No, we will wait right here.</b> | Hayır, tam burada bekleyeceğiz. Hayır, burada bekleyeceğiz. Hayır, burada bekleyeceğiz. Hayır, burada bekleyeceğiz. Hayır, burada bekleyeceğiz. Hayır, burada bekleyeceğiz. Hayır, burada bekleyeceğiz. Hayır, burada bekleyeceğiz. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Offer our friend a warm hello.</b> | Arkadaşımıza sıcak bir merhaba sunacağız. Arkadaşımıza hoş geldin diyeceğiz. Dostumuza sıcak bir karşılama sunarız. Arkadaşımıza hoş geldin diyeceğiz. Dostumuza sıcak bir karşılama sunarız. Arkadaşımıza hoş geldin diyeceğiz. Dostumuza sıcak bir karşılama sunarız. Dostumuza sıcak bir karşılama sunarız. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Ask him where he's going.</b> | Nereye gittiğini soracağız. Nereye gittiğini sorarız. Nereye gittiğini soracağız. Nereye gittiğini sorarız. Nereye gittiğini soracağız. Nereye gittiğini sorarız. Nereye gittiğini sorarız. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>You are not La Boeuf.</b> | Sen LaBoeuf değilsin. Sen La Boeuf değilsin. Sen La Boeuf değilsin. Sen La Boeuf değilsin. Sen La Boeuf değilsin. Sen La Boeuf değilsin. Sen La Boeuf değilsin. Sen La Boeuf değilsin. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>My name is, Forster.</b> | Ben Forrester. Benim adım Forrester. Benim adım Forrester. Benim adım Forrester. Benim adım Forrester. Benim adım Forrester. Benim adım Forrester. Benim adım Forrester. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I practice,</b> | Diş hekimliği üzerine, Ülke çapında... Bölge çapında... Ülke çapında... Bölge çapında... Ülke çapında... Bölge çapında... Bölge çapında... | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Dentistry in the nation.</b> | İhtisas yapıyorum. ...dişçilik yapıyorum. ...dişçilik yapıyorum. ...dişçilik yapıyorum. ...dişçilik yapıyorum. ...dişçilik yapıyorum. ...dişçilik yapıyorum. ...dişçilik yapıyorum. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Also veterinary arts.</b> | Veterinerlik üzerine de. Ayrıca veterinerlik de yapıyor... Ayrıca veterinerlik de yapıyor... Ayrıca veterinerlik de yapıyor... Ayrıca veterinerlik de yapıyor... Ayrıca veterinerlik de yapıyor... Ayrıca veterinerlik de yapıyor... Ayrıca veterinerlik de yapıyor... | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>And medicine.</b> | Ve tıp. ...ve ilaç hazırlıyorum. ...ve ilaç hazırlıyorum. ...ve ilaç hazırlıyorum. ...ve ilaç hazırlıyorum. ...ve ilaç hazırlıyorum. ...ve ilaç hazırlıyorum. ...ve ilaç hazırlıyorum. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>On those humans that will sit still for it.</b> | Sabit duran bedenler üzerinde çalışıyorum. İnsanlar için yatıştırıcılar. Hâlâ burada yaşayan insalar için. İnsanlar için yatıştırıcılar. Hâlâ burada yaşayan insalar için. İnsanlar için yatıştırıcılar. Hâlâ burada yaşayan insalar için. Hâlâ burada yaşayan insalar için. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>You have your work cut out for you there.</b> | Senin için biçilmiş kaftan duruyor orada. Orada senin için uygun bir iş var. Orada senin için uygun bir iş var. Orada senin için uygun bir iş var. Orada senin için uygun bir iş var. Orada senin için uygun bir iş var. Orada senin için uygun bir iş var. Orada senin için uygun bir iş var. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Traded for him with an Indian who said he came by him honestly.</b> | Bir Kızılderili’den aldım. Onu ölü halde bulduğunu söyledi. Dürüstçe kazandığını söyleyen bir yerliden satın aldım. Dürüstçe kazandığını söyleyen bir yerliden satın aldım. Dürüstçe kazandığını söyleyen bir yerliden satın aldım. Dürüstçe kazandığını söyleyen bir yerliden satın aldım. Dürüstçe kazandığını söyleyen bir yerliden satın aldım. Dürüstçe kazandığını söyleyen bir yerliden satın aldım. Dürüstçe kazandığını söyleyen bir yerliden satın aldım. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I gave up two dental mirrors and a bottle of expectorant.</b> | Karşılığında dişçilikte kullandığım iki ayna ve bir şişe balgam söktürücü verdim. Karşılığında iki tane diş aynası ve bir şişe balgam söktürücü verdim. Karşılığında iki tane diş aynası ve bir şişe balgam söktürücü verdim. Karşılığında iki tane diş aynası ve bir şişe balgam söktürücü verdim. Karşılığında iki tane diş aynası ve bir şişe balgam söktürücü verdim. Karşılığında iki tane diş aynası ve bir şişe balgam söktürücü verdim. Karşılığında iki tane diş aynası ve bir şişe balgam söktürücü verdim. Karşılığında iki tane diş aynası ve bir şişe balgam söktürücü verdim. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Do either of you need</b> | Bunlardan birine ihtiyacınız var mı? İkinizden birinin... İkinizden birinin... İkinizden birinin... İkinizden birinin... İkinizden birinin... İkinizden birinin... İkinizden birinin... | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Medical attention?</b> | Sıhhi müdahale? ...sağlık hizmetine ihtiyacı var mı? ...sağlık hizmetine ihtiyacı var mı? ...sağlık hizmetine ihtiyacı var mı? ...sağlık hizmetine ihtiyacı var mı? ...sağlık hizmetine ihtiyacı var mı? ...sağlık hizmetine ihtiyacı var mı? ...sağlık hizmetine ihtiyacı var mı? | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>No. Say, it is fixing to get cold.</b> | Hayır kalsın. Bizi oyalamazsan üşütmeyiz. Bir şikayetimiz yok. İyice soğudu. Bir şikayetimiz yok. İyice soğudu. Bir şikayetimiz yok. İyice soğudu. Bir şikayetimiz yok. İyice soğudu. Bir şikayetimiz yok. İyice soğudu. İkinizden birinin... Bir şikayetimiz yok. İyice soğudu. Bir şikayetimiz yok. İyice soğudu. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>You know of anywhere to take shelter?</b> | Sığınacak bir yer biliyor musun? | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I have my bear skin.</b> | Benim ayı postum var. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>You might want to head over to the Original Greaser Bob's.</b> | Has Çılgın Bob’a uğramak isteyebilirsiniz. Orijinal Çılgın Bob'a gitmek isteyebilirsiniz. Orijinal Yağcı Bob'a gitmek isteyebilirsiniz. Orijinal Çılgın Bob'a gitmek isteyebilirsiniz. Orijinal Yağcı Bob'a gitmek isteyebilirsiniz. Orijinal Çılgın Bob'a gitmek isteyebilirsiniz. Orijinal Yağcı Bob'a gitmek isteyebilirsiniz. Orijinal Yağcı Bob'a gitmek isteyebilirsiniz. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>He launched a dugout into a hollow along the Carrillon river.</b> | Carolina Nehri kıyısında barınak gibi bir çukur kazmış. Carolina nehri boynunda bir mekanı var. Carrillon nehri boyunda bir mekanı var. Carolina nehri boynunda bir mekanı var. Carrillon nehri boyunda bir mekanı var. Carolina nehri boynunda bir mekanı var. Carrillon nehri boyunda bir mekanı var. Carrillon nehri boyunda bir mekanı var. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>If you ride the river.</b> | Nehir kıyısından giderseniz Nehri takip ederseniz... Nehri takip ederseniz... Nehri takip ederseniz... Nehri takip ederseniz... Nehri takip ederseniz... Nehri takip ederseniz... Nehri takip ederseniz... | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>You won't fail to see it.</b> | Görmemeniz imkansız. ...kaçırmazsınız. ...kaçırmazsınız. ...kaçırmazsınız. ...kaçırmazsınız. ...kaçırmazsınız. ...kaçırmazsınız. ...kaçırmazsınız. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Greaser Bob, the original.</b> | Çılgın Bob, has. Çılgın Bob, orijinal. Yağcı Bob, orijinal. Çılgın Bob, orijinal. Yağcı Bob, orijinal. Çılgın Bob, orijinal. Yağcı Bob, orijinal. Yağcı Bob, orijinal. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Greaser Bob,</b> | Çılgın Bob. Yağcı Bob. Çılgın Bob. Yağcı Bob. Çılgın Bob. Yağcı Bob. Yağcı Bob. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>is hunting north of the picket wire.</b> | Kablo hattının kuzeyinde bir şey yok. Picket Wire'ın kuzeyinde hiçbir şey yok. Picket Wire'ın kuzeyinde avlanır. Picket Wire'ın kuzeyinde hiçbir şey yok. Picket Wire'ın kuzeyinde avlanır. Picket Wire'ın kuzeyinde hiçbir şey yok. Picket Wire'ın kuzeyinde avlanır. Picket Wire'ın kuzeyinde avlanır. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>and would not begrudge its use.</b> | Size orada kalacak yer vermeyebilirler. Sığınmaya da izin vermezler. Sığınmanıza da sesini çıkarmaz. Sığınmaya da izin vermezler. Sığınmanıza da sesini çıkarmaz. Sığınmaya da izin vermezler. Sığınmanıza da sesini çıkarmaz. Sığınmanıza da sesini çıkarmaz. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b> Much obliged. Now, I have taken his teeth.</b> | Sağ ol. Dişlerini aldım. Çok teşekkürler. Onun dişlerini söktüm. Çok teşekkürler. Adamın dişlerini söktüm. Çok teşekkürler. Onun dişlerini söktüm. Çok teşekkürler. Adamın dişlerini söktüm. Çok teşekkürler. Onun dişlerini söktüm. Çok teşekkürler. Adamın dişlerini söktüm. Çok teşekkürler. Adamın dişlerini söktüm. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I will entertain an offer,</b> | Geri kalan için, Ondan geriye kalanlar için... Ondan geriye kalanlar için... Ondan geriye kalanlar için... Ondan geriye kalanlar için... Ondan geriye kalanlar için... Ondan geriye kalanlar için... Ondan geriye kalanlar için... | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>for the rest of him.</b> | anlaşma yapabiliriz. ...bir teklif sunabilirim. ...bir teklif sunabilirim. ...bir teklif sunabilirim. ...bir teklif sunabilirim. ...bir teklif sunabilirim. ...bir teklif sunabilirim. ...bir teklif sunabilirim. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Take my jacket.</b> | Ceketimi al. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Creep up on the roof.</b> | Çatıya çık. Hissettirmeden çatıya yaklaş. Hissettirmeden çatıya yaklaş. Hissettirmeden çatıya yaklaş. Hissettirmeden çatıya yaklaş. Hissettirmeden çatıya yaklaş. Hissettirmeden çatıya yaklaş. Hissettirmeden çatıya yaklaş. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>If they're unfriendly I'll give you a sign to damp the chimney.</b> | Hoş karşılamazlarsa, sana işaret ettiğimde bacayı kapatırsın. Düşmanca davranırlarsa bacayı kapatman için işaret vereceğim. Düşmanca davranırlarsa bacayı kapatman için işaret vereceğim. Düşmanca davranırlarsa bacayı kapatman için işaret vereceğim. Düşmanca davranırlarsa bacayı kapatman için işaret vereceğim. Düşmanca davranırlarsa bacayı kapatman için işaret vereceğim. Düşmanca davranırlarsa bacayı kapatman için işaret vereceğim. Düşmanca davranırlarsa bacayı kapatman için işaret vereceğim. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Man: Who's out there?</b> | Kim var orada? | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>We're looking for shelter.</b> | Sığınacak yer arıyoruz. Sığınacak bir yer arıyoruz. Sığınacak bir yer arıyoruz. Sığınacak bir yer arıyoruz. Sığınacak bir yer arıyoruz. Sığınacak bir yer arıyoruz. Sığınacak bir yer arıyoruz. Sığınacak bir yer arıyoruz. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>2nd man: No room for you here, ride on.</b> | Burada bir şey yok, yoluna git. Yerimiz yok, yoluna git. Yerimiz yok, yoluna git. Yerimiz yok, yoluna git. Yerimiz yok, yoluna git. Yerimiz yok, yoluna git. Yerimiz yok, yoluna git. Yerimiz yok, yoluna git. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b> Who�s in there? 2nd Man: Ride on.</b> | Kimsiniz? İçeride kim var? Geliyorum. İçeride kim var? Geliyorum. İçeride kim var? Geliyorum. İçeride kim var? Geliyorum. İçeride kim var? Geliyorum. İçeride kim var? Geliyorum. İçeride kim var? Geliyorum. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I'm a federal officer.</b> | Ben federal yetkiliyim. Ben federal görevliyim. Kim var orada? Ben federal görevliyim. Kim var orada? Ben federal görevliyim. Kim var orada? Ben federal görevliyim. Kim var orada? Ben federal görevliyim. Kim var orada? Ben federal görevliyim. Kim var orada? Ben federal görevliyim. Kim var orada? | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Who's in there?</b> | İçeride kim var? | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>2nd Man: (Coughing) A Methodist and a son of a bitch.</b> | Ben kimse… orospu çocuğu. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>This is Rooster Cogburn.</b> | Ben Rooster Cogburn. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Rooster: Columbus Potter and five other Marshall�s is out here with me.</b> | Columbus Potter ve beş polis şefi daha burada yanımdalar. Yanımda Columbus Potter ve beş Marşal daha var. Yanımda Columbus Potter ve beş Federal Şerif daha var. Yanımda Columbus Potter ve beş Marşal daha var. Yanımda Columbus Potter ve beş Yardımcı Şerif daha var. Yanımda Columbus Potter ve beş Marşal daha var. Yanımda Columbus Potter ve beş Yardımcı Şerif daha var. Yanımda Columbus Potter ve beş Yardımcı Şerif daha var. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>We got a bucket of coal oil.</b> | Bir kova gazyağımız var. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>In one minute we will burn your house from both ends.</b> | Bir dakikada evinizi kül edebiliriz. Bir dakika içinde evinizi iki taraftan ateşe vereceğiz. Bir dakika içinde evinizi iki taraftan ateşe vereceğiz. Bir dakika içinde evinizi iki taraftan ateşe vereceğiz. Bir dakika içinde evinizi iki taraftan ateşe vereceğiz. Bir dakika içinde evinizi iki taraftan ateşe vereceğiz. Bir dakika içinde evinizi iki taraftan ateşe vereceğiz. Bir dakika içinde evinizi iki taraftan ateşe vereceğiz. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>2nd Man: There's only two of you.</b> | Sadece ki kişisiniz. Sadece iki kişisiniz. Devam et, hayatınla kumar oyna. Sadece iki kişisiniz. Devam et, hayatınla kumar oyna. Sadece iki kişisiniz. Devam et, hayatınla kumar oyna. Sadece iki kişisiniz. Devam et, hayatınla kumar oyna. Sadece iki kişisiniz. Devam et, hayatınla kumar oyna. Sadece iki kişisiniz. Devam et, hayatınla kumar oyna. Sadece iki kişisiniz. Devam et, hayatınla kumar oyna. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Go ahead and bet your life on it.</b> | Devam et ve gör gününü. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>How many of you is in there?</b> | Siz kaç kişisiniz? İçeride kaç kişisiniz? Sadece iki kişiyiz. İçeride kaç kişisiniz? Sadece iki kişiyiz. İçeride kaç kişisiniz? Sadece iki kişiyiz. İçeride kaç kişisiniz? Sadece iki kişiyiz. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>2nd Man: Just the two of us.</b> | Sadece iki kişiyiz. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>But my partner's hit.</b> | Ama ortağım yaralı. Ama ortağım vuruldu. Yürüyemez. Ama ortağım vuruldu. Yürüyemez. Ama ortağım vuruldu. Yürüyemez. Ama ortağım vuruldu. Yürüyemez. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>And he can't walk. (Coughs hard)</b> | Ve yürüyemiyor. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Is that Emmet Quincy?</b> | Emmet Quincy misin sen? Emmet Quincy mi o? Emmet Quincy mi o? Emmet Quincy mi? Emmet Quincy mi? | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>You said it was a man on the roof.</b> | Çatıdakinin bir adam olduğunu söylemiştin. Çatıda adam var demiştin. Ben de Potter zannettim. Çatıda adam var demiştin. Ben de Potter zannettim. Çatıda adam var demiştin. Ben de Potter zannettim. Çatıda adam var demiştin. Ben de Potter zannettim. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I thought it was Potter.</b> | Potter’dır diye düşündüm. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>You were always dumb Quincy, and remain true to form.</b> | Kendimi inandırmak için hep aynı numarayı kullanırım Quincy. Her zamanki gibi tam formundasın Quincy. Her zamanki gibi tam formundasın Quincy. Her zamanki gibi aptalsın Quincy, arkadaşlığa sadakat mi kaldı? Her zamanki gibi aptalsın Quincy, arkadaşlığa sadakat mi kaldı? | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Seems an awful lot of sofky.</b> | Bu et berbat ve sizin için fazla gibi görünüyor. Bu berbat bir sığır eti, güneyliler. Bu berbat bir sığır eti, güneyliler. Burada amma da çok sofky var. Burada amma da çok sofky var. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>You boys looking for company?</b> | Misafir mi bekliyordunuz? Birini mi bekliyorsunuz? Birini mi bekliyorsunuz? Birini mi bekliyorsunuz? Birini mi bekliyorsunuz? | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>That is our supper and breakfast both.</b> | Hayır, o hem akşam yemeği hem de kahvaltı. Hayır, bu akşam yemeği ve kahvaltı için. Hayır, bu akşam yemeği ve kahvaltı için. Hayır, bu akşam yemeği ve kahvaltı için. Hayır, bu akşam yemeği ve kahvaltı için. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I like a big breakfast.</b> | Sağlam kahvaltı ederim. Kahvaltıda çok yerim. Kahvaltıda çok yerim. Kahvaltıda çok yerim. Kahvaltıda çok yerim. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Sofky always cooks up bigger than you think.</b> | Güneyliler hep lazım olandan daha çok pişirirler. Güneyliler her zaman düşündüklerinden fazla pişirirler. Güneyliler her zaman düşündüklerinden fazla pişirirler. Sofky her zaman düşündüğünden fazla pişer. Sofky her zaman düşündüğünden fazla pişer. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Rooster: And a good store of whiskey here as well.</b> | Hmm, viskiyi de zulalamışsınız. Burada bayağı viski varmış. Burada bayağı viski varmış. Burada bayağı viski varmış. Burada bayağı viski varmış. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>What are you boys up to outside of cooking banquets?</b> | Burada oturmuş kendinize ziyafet mi çekiyordunuz? Burada ziyafet yemeği yapmanın dışında ne yapıyordunuz? Burada ziyafet yemeği yapmanın dışında ne yapıyordunuz? Burada ziyafet yemeği yapmanın dışında ne yapıyordunuz? Burada ziyafet yemeği yapmanın dışında ne yapıyordunuz? | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>We were just having our supper.</b> | Sadece akşam yemeğimizi yiyoruz. Akşam yemeğimizi yiyorduk. Böyle bir havada kimse dışarı çıkmaz. Akşam yemeğimizi yiyorduk. Böyle bir havada kimse dışarı çıkmaz. Akşam yemeğimizi yiyorduk. Böyle bir havada kimse dışarı çıkmaz. Akşam yemeğimizi yiyorduk. Böyle bir havada kimse dışarı çıkmaz. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>We didn't know who was out there, weather like this.</b> | Bu havada dışarıda baykuş bile uçmuyor. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Might have been some crazy man.</b> | Kafayı yemiş olmalısın. Belki birkaç çılgın adam. Herkes Marşal olduğunu söyleyebilir. Belki birkaç çılgın adam. Herkes Marşal olduğunu söyleyebilir. Belki birkaç çılgın adam. Herkes Şerif olduğunu söyleyebilir. Belki birkaç çılgın adam. Herkes Şerif olduğunu söyleyebilir. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Anyone can say that he is a Marshall.</b> | Kim der ki bu adam polis şefi? | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>My leg hurts.</b> | Dizim ağrıyor. Ayağım acıyor. Eminim acıyordur. Ayağım acıyor. Eminim acıyordur. Ayağım acıyor. Eminim acıyordur. Ayağım acıyor. Eminim acıyordur. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I bet it does.</b> | Buna şüphe yok. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>When was the last time you see your old pard, Ned Pepper?</b> | Eski dostun Ned Pepper’ı en son ne zaman gördün? Eski dostunuz Ned Pepper'ı en son ne zaman gördünüz? Eski dostunuz Ned Pepper'ı en son ne zaman gördünüz? Eski dostunuz Ned Pepper'ı en son ne zaman gördünüz? Eski dostunuz Ned Pepper'ı en son ne zaman gördünüz? | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I do not know him. Who is he?</b> | Öyle birini tanımıyorum. O kim? Bilmiyorum. O kim? Bilmiyorum. O kim? Tanımıyorum. O kim? Tanımıyorum. O kim? | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I'm surprised you don't remember him.</b> | Hatırlamamana şaşırdım. Onu hatırlamamana şaşırdım. Onu hatırlamamana şaşırdım. Hatırlamamana şaşırdım. Hatırlamamana şaşırdım. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Skinny fellow, nervous and quick, his lips all messed up.</b> | Sıska bir adam, tütün çiğneyip durur, suratı darmadağın. Sıska, kaba ve sinirli biri, façası da bozuk bir tip. Sıska, kaba ve sinirli biri, façası da bozuk bir tip. Sıska, kaba, sinirli biri ve dudakları da bozuk bir tip. Sıska, kaba, sinirli biri ve dudakları da bozuk bir tip. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>That don't bring anybody to mind.</b> | Bana kimseyi çağrıştırmadı. Öyle birini hatırlamıyorum. Yeni bir çocuk var. Öyle birini hatırlamıyorum. Yeni bir çocuk var. Öyle birini hatırlamıyorum. Yeni bir çocuk var. Öyle birini hatırlamıyorum. Yeni bir çocuk var. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>There's a new boy.</b> | Yeni bir eleman var. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Might be running with Ned.</b> | Ned’le çalışıyor olabilir. Ned'le birlikte çalışıyor olabilir. Ned'le birlikte çalışıyor olabilir. Ned'le birlikte çalışıyor olabilir. Ned'le birlikte çalışıyor olabilir. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>He'll have a powder mark on his face, black place.</b> | Siyah cilayla yapılmış bir iz var yüzünde. Yüzünde siyah boyalı bir leke var. Yüzünde siyah boyalı bir leke var. Yüzünde siyah boyalı bir leke var. Yüzünde siyah boyalı bir leke var. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Call's himself Chaney.</b> | Kendine Chaney diyor. Kendini Chaney diye tanıtıyor. Kendini Chaney diye tanıtıyor. Kendini Chaney diye tanıtıyor. Kendini Chaney diye tanıtıyor. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Or Chelmsford sometimes.</b> | Bazen Chelmsford dediği de oluyor. Ara sıra da Chelmsford. Bir Henry tüfeği taşıyor. Ara sıra da Chelmsford. Bir Henry tüfeği taşıyor. Ara sıra da Chelmsford. Henry marka tüfeği taşıyor. Ara sıra da Chelmsford. Henry marka tüfeği taşıyor. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Carries a Henry rifle.</b> | Henry tüfeği taşıyor. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>That don't bring anybody to mind.</b> | Aklıma kimse gelmiyor. Öyle birini tanımıyorum. Siyah leke görsem hatırlardım. Öyle birini tanımıyorum. Siyah leke görsem hatırlardım. Öyle birini tanımıyorum. Siyah leke görsem hatırlardım. Öyle birini tanımıyorum. Siyah leke görsem hatırlardım. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Black mark, I would remember that.</b> | Siyah iz, bilsem hatırlardım. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Rooster: You don't remember nothing right now, do you Quincy?</b> | Şimdi hiçbir şey hatırlamıyorsun, değil mi Quincy? Demek hiçbir şey hatırlamıyorsun, öyle mi Quincy? Demek hiçbir şey hatırlamıyorsun, öyle mi Quincy? Demek hiçbir şey hatırlamıyorsun, öyle mi Quincy? Demek hiçbir şey hatırlamıyorsun, öyle mi Quincy? | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>What do you know, Moon?</b> | Sen ne biliyorsun, Moon? Sen ne biliyorsun, Moon? O senin aradığın kişileri tanımıyor. Sen ne biliyorsun, Moon? O senin aradığın kişileri tanımıyor. Sen ne biliyorsun, Moon? O senin aradığın kişileri tanımıyor. Sen ne biliyorsun, Moon? O senin aradığın kişileri tanımıyor. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>He don't know those boys you're looking for.</b> | Aradığın adamları o da tanımıyor. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I don't know those boys.</b> | Onları tanımıyorum. Onları tanımıyorum. Her zaman kanuna yardım etmeye çalıştım. Onları tanımıyorum. Her zaman kanuna yardım etmeye çalıştım. Onları tanımıyorum. Her zaman kanuna yardım etmeye çalıştım. Onları tanımıyorum. Her zaman kanuna yardım etmeye çalıştım. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I always try to help out the law.</b> | Her zaman kanundan yana olmuşumdur. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Know by the time I get to Fort Smith,</b> | Ben Fort Smith’e gidene kadar bilsen iyi olur, Ben Fort Smith'e gidene kadar... Ben Fort Smith'e gidene kadar... Fort Smith'te yaşadığım zamandan biliyorum... Fort Smith'te yaşadığım zamandan biliyorum... | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>that leg will be swelled up tight as Dick's hat band.</b> | O diz bu şapkanın üstü kadar şişecek. ...o bacak şişip bu şapka şeridi kadar sıkılaşacak. ...o bacak şişip bu şapka şeridi kadar sıkılaşacak. ...o bacak Dick'in şapkası kadar şişecek. ...o bacak Dick'in şapkası kadar şişecek. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>It'll be mortified.</b> | Kangren olacaksın. Kangren olacak. Onu kesmek zorunda kalacaklar. Kangren olacak. Onu kesmek zorunda kalacaklar. Kangren olacak. Onu kesmek zorunda kalacaklar. Kangren olacak. Onu kesmek zorunda kalacaklar. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Then they'll have to cut it off.</b> | O zaman da kesmek zorunda kalacaklar. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Then if you live, I will get you two or three years in the federal house,</b> | Ola ki hâla yaşıyor olursan, iki ya da üç yıl ıslahevinde tutarım seni. Yaşarsan da seni iki ya da üç yıl Detroit'teki bir... Yaşarsan da seni iki ya da üç yıl Detroit'teki bir... Yaşarsan da seni iki ya da üç yıl Detroit'teki bir... Yaşarsan da seni iki ya da üç yıl Detroit'teki bir... | True Grit-4 | 2010 | |
| <b> up in Detroit, there. You are trying to get at me.</b> | Yukarıda Detroit’te. Beni yıldırmaya çalışıyorsun. ...federal hapse atarım. Beni çözmeye çalışıyorsun. ...federal hapse atarım. Beni çözmeye çalışıyorsun. ...federal hapse atarım. Beni çözmeye çalışıyorsun. ...federal hapse atarım. Beni çözmeye çalışıyorsun. | True Grit-4 | 2010 |