Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 177325
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| <b>They'll teach you how to read and write up there.</b> | Sana orada okuma yazma öğretenler olacak. Sana orada okuma yazma öğretirler. Sana orada okuma yazma öğretirler. Sana orada okuma yazma öğretirler. Sana orada okuma yazma öğretirler. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>The rest, won't be so good.</b> | Geriye kalanlarsa o kadar iyi olmayacak. Ama gerisi pek iyi olmaz. O adamlar bazen çok sert olabiliyorlar. Ama gerisi pek iyi olmaz. O adamlar bazen çok sert olabiliyorlar. Ama gerisi pek iyi olmaz. O herifler sakatlara karşı sert olabiliyorlar. Ama gerisi pek iyi olmaz. O herifler sakatlara karşı sert olabiliyorlar. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Them boys, they can be hard on a gimp.</b> | O elemanlar, topallara karşı pek nazik davranmazlar. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>You are trying to get at me.</b> | Gözümü korkutmaya çalışıyorsun. Beni çözmeye çalışıyorsun. Şimdi. Beni çözmeye çalışıyorsun. Şimdi. Beni çözmeye çalışıyorsun. Şimdi. Beni çözmeye çalışıyorsun. Şimdi. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Now.</b> | Şimdi, | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>You give me some good information on Ned.</b> | Ned’le ilgili işimize yarayacak bilgiler ver. Bana Ned'le ilgili bilgi vereceksin. Bana Ned'le ilgili bilgi vereceksin. Bana Ned'le ilgili bilgi vereceksin. Bana Ned'le ilgili bilgi vereceksin. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I'll take you down to Bagby store tomorrow, and get that ball taken out of your leg.</b> | Yarın seni arka tarafa götüreyim, Bacağındaki kurşunu çıkarayım. Seni yarın Bagbee'nin dükkana götüreyim, orada bacağındaki şişi indirirler. Seni yarın Bagbee'nin dükkana götüreyim, orada bacağındaki şişi indirirler. Seni yarın Bagby'nin dükkana götüreyim, orada bacağındaki mermiyi çıkartırlar. Seni yarın Bagby'nin dükkana götüreyim, orada bacağındaki mermiyi çıkartırlar. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Rooster: Then I'll give you three days to clear the territory.</b> | Sonra üç günde yaranın etrafı tertemiz olur. Sonra da bölgeyi temizlemen için üç gün müsaade ederim. Sonra da bölgeyi temizlemen için üç gün müsaade ederim. Sonra da bölgeyi temizlemen için üç gün müsaade ederim. Sonra da bölgeyi temizlemen için üç gün müsaade ederim. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>We don't know those boys you're looking for.</b> | Aradığınız adamları tanımıyoruz. Aradığınız kişileri tanımıyoruz. Aradığınız kişileri tanımıyoruz. Aradığınız kişileri tanımıyoruz. Aradığınız kişileri tanımıyoruz. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b> It ain't even his leg. I was...</b> | Dizine rağmen mi? Ben şey... Onun ayağı bile değil. Ben... Onun ayağı bile değil. Ben... Onun ayağı bile değil. Ben... Onun ayağı bile değil. Ben... | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Don't go flapping your mouth now, it's best you let me do the talking.</b> | Sen sus, en iyisi bırak konuşma işini ben yapayım. Sessiz ol, en iyisi konuşmayı bana bırak. Sessiz ol, en iyisi konuşmayı bana bırak. Sessiz ol, en iyisi konuşmayı bana bırak. Sessiz ol, en iyisi konuşmayı bana bırak. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b> I would say if I.. We are weary trappers.</b> | Diyeceğim o ki… Biz yorgun düşmüş iz sürücüleriz. Diyeceğim... Biz yorulmuş izcileriz. Diyeceğim... Biz yorulmuş izcileriz. Diyeceğim... Biz yorulmuş avcılarız. Diyeceğim... Biz yorulmuş avcılarız. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Who worked you over with the ugly stick?</b> | Seni bu işlere kim bulaştırdı peki? Size bu çirkin kumpası kim kurdu? Size bu çirkin kumpası kim kurdu? Sizi bu işe kim bulaştırdı? Sizi bu işe kim bulaştırdı? | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>The man Chaney with the marked face, killed my father.</b> | Yüzünde iz olan adam, Chaney, babamı öldürdü. Şu yüzü lekeli olan adam Chaney, babamı öldürdü. Şu yüzü lekeli olan adam Chaney, babamı öldürdü. Şu yüzü lekeli olan adam Chaney, babamı öldürdü. Şu yüzü lekeli olan adam Chaney, babamı öldürdü. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Mattie: He was a whiskey drinker like you and it led to killing in the end.</b> | O da senin gibi viski bağımlısıydı ve sonunda onu öldürmeyi yeğlerim. O da sizin gibi viski müptelasıydı ve onun yüzünden babamı öldürdü. O da sizin gibi viski müptelasıydı ve onun yüzünden babamı öldürdü. O da sizin gibi viski müptelasıydı ve onun yüzünden babamı öldürdü. O da sizin gibi viski müptelasıydı ve onun yüzünden babamı öldürdü. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>If you answer the Marshall's questions, he will help you.</b> | Şefin sorularını yanıtlarsanız, size yardım eder. Marşal'ın sorularına cevap verirsen sana yardım eder. Marşal'ın sorularına cevap verirsen sana yardım eder. Şerifin sorularına cevap verirsen sana yardım eder. Şerifin sorularına cevap verirsen sana yardım eder. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I have a good lawyer, and I know he will help you too.</b> | İyi bir avukatım var, ve biliyorum o da size yardım eder. İyi bir avukatım var, o da size yardım eder. İyi bir avukatım var, o da size yardım eder. İyi bir avukatım var, o da size yardım eder. İyi bir avukatım var, o da size yardım eder. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I'm puzzled by this.</b> | Kafam karıştı. Kafam karıştı. Onun burada ne işi var? Kafam karıştı. Onun burada ne işi var? Kafam karıştı. Onun burada ne işi var? Kafam karıştı. Onun burada ne işi var? | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Why is she here?</b> | O niye burada? | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Don't go jawing with these people, Moon. Don't you go jawing with that runt.</b> | Joe, bu insanlarla konuşup çeneni yorma. Joe, bu insanlar. Bu kızla çene çalmayı bırak. Joe, bu insanlar. Bu kızla çene çalmayı bırak. Bu insanlarla konuşma Moon. Şu cücyeyle de çene çalma. Bu insanlarla konuşma Moon. Şu cücyeyle de çene çalma. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I don't like you. I hope you go to jail my lawyer will not help you.</b> | Seni sevmedim. Umarım hapse girersin, avukatım sana yardımcı olmayacak. Seni sevmedim. Umarım kodese gidersin ve avukatım sana yardım etmez. Bu insanlarla konuşma Moon. Şu cücyeyle de çene çalma. Seni sevmedim. Umarım kodese gidersin ve avukatım sana yardım etmez. Seni sevmedim. Umarım kodese girersin ve avukatım sana yardım etmez. Seni sevmedim. Umarım kodese girersin ve avukatım sana yardım etmez. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Moon: My leg is giving me fits.</b> | Dizim beni mahvediyor. Ayağım beni rahatsız ediyor. Ayağım beni rahatsız ediyor. Bacağım çok rahatsız ediyor. Bacağım çok rahatsız ediyor. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>A young fellow like don't want to loose his leg.</b> | Sanki genç bir adam bacağını kaybetmek istemiyor. Senin gibi bir genç ayağını kaybetmek istemez. Senin gibi bir genç ayağını kaybetmek istemez. Senin gibi bir genç bacağını kaybetmek istemez. Senin gibi bir genç bacağını kaybetmek istemez. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Easy, now.</b> | Moon... Yapma ya! Moon, yalan söylüyor. Haklı ama. Moon, yalan söylüyor. Haklı ama. Sakinleş artık. Seni çözmeye çalışıyor. Sakinleş artık. Seni çözmeye çalışıyor. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>He's trying to get at you.</b> | Seni kandırmaya çalışıyor. Seni çözmeye çalışıyor. Seni çözmeye çalışıyor. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b> With the truth. We seen Ned and Haze two days ago.</b> | Doğrusu bu. Ned ve Hayes’i iki gün önce gördük. Doğruyla. Ned ve Hays'i iki gün önce gördük. Doğruyla. Ned ve Hays'i iki gün önce gördük. Doğruyla. Ned ve Hays'i iki gün önce gördük. Doğruyla. Ned ve Hays'i iki gün önce gördük. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Quincy: Don't you act the fool, if you blow, I will kill you.</b> | Aptallaşma, konuşmaya devam edersen seni öldürürüm. Aptallık etme, anlatırsan seni öldürürüm. Aptallık etme, anlatırsan seni öldürürüm. Aptallık etme, anlatırsan seni öldürürüm. Aptallık etme, anlatırsan seni öldürürüm. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I'm played out, I need a doctor.</b> | Artık dayanamıyorum, doktora gitmem gerek. Ben vaz geçtim, doktora ihtiyacım var. Nate Hayes ile iki gün önce karşılaştık. Ben vaz geçtim, doktora ihtiyacım var. Nate Hayes ile iki gün önce karşılaştık. Tükendim artık, doktora ihtiyacım var. Nate Hayes ile iki gün önce karşılaştık. Tükendim artık, doktora ihtiyacım var. Nate Hayes ile iki gün önce karşılaştık. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>We met Ned and Haze two days ago.</b> | Hayes’i iki gün önce gördük. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>God damn it.</b> | Lanet olsun. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Moon: Oh Lord.</b> | Tanrım. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I'm dying.</b> | Ölüyorum. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Do something.</b> | Bir şeyler yap. Bir şey yap. Yardım et. Bir şey yap. Yardım et. Bir şey yap. Yardım et. Bir şey yap. Yardım et. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Help me.</b> | Yardım et. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I can do nothing for you, son.</b> | Yapabileceğim bir şey yok evlat. Senin için bir şey yapamam, evlat. Senin için bir şey yapamam, evlat. Senin için bir şey yapamam, evlat. Senin için bir şey yapamam, evlat. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Your partner's killed you, and I have done for him.</b> | Partnerin seni öldürdü, ben de onu. Ben ortağını vururken o da seni öldürdü. Ben ortağını vururken o da seni öldürdü. Ben ortağını vururken o da seni öldürdü. Ben ortağını vururken o da seni öldürdü. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Don't leave me lying here.</b> | Beni burada bu halde bırakmayın. Beni burada böylece bırakma. Beni burada böylece bırakma. Beni burada böylece bırakma. Beni burada böylece bırakma. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Don't let the wolves rip me up.</b> | Beni kurtlara yem etmeyin. Kurtların beni parçalamasına izin verme. Kurtların beni parçalamasına izin verme. Kurtların beni parçalamasına izin verme. Kurtların beni parçalamasına izin verme. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I'll see you're buried right.</b> | Seni toprağa gömeceğim. Seni düzgün bir şekilde gömeceğim. Seni düzgün bir şekilde gömeceğim. Seni düzgün bir şekilde gömeceğim. Seni düzgün bir şekilde gömeceğim. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Tell me about Ned, where'd you see him?</b> | Ned hakkında bir şey konuşuyordun, onu nerede gördün? Ned'den bahsediyordun, onu nerede gördün? Ned'den bahsediyordun, onu nerede gördün? Ned'den bahsediyordun, onu nerede gördün? Ned'den bahsediyordun, onu nerede gördün? | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Two days ago.</b> | İki gün önce. İki gün önce. Barbett'in dükkanında. İki gün önce. Barbett'in dükkanında. İki gün önce. Bagby'in dükkanında. İki gün önce. Bagby'in dükkanında. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Bagby's store.</b> | Babbett’in dükkanında. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>They are coming here tonight to get remounts and sofky.</b> | Bu gece atları almak için buraya gelecekler. Bu gece buraya yedek at almaya geleceklerdi. Bu gece buraya yedek at almaya geleceklerdi. Bu gece buraya et ve yedek at almaya geleceklerdi. Bu gece buraya et ve yedek at almaya geleceklerdi. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>They just robbed the Katy Flyer at the Wagoner's switch.</b> | Az önce haber gönderdiler. Daha yeni ray değiştirirken bir treni soydular. Daha yeni ray değiştirirken bir treni soydular. Geçenlerde Wagoner's Switch'de Katy Flyer'ı soydular. Geçenlerde Wagoner's Switch'de Katy Flyer'ı soydular. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Moon: I'm gone.</b> | Ölüyorum. Öldüm ben. Öldüm ben. Öldüm ben. Öldüm ben. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Send the news to my brother, George Garrett.</b> | Kardeşim George Garrett’e öldüğümü haber edin. Kardeşim George Garrett'a haber verin. Kardeşim George Garrett'a haber verin. Kardeşim George Garrett'a haber verin. Kardeşim George Garrett'a haber verin. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>He is a Methodist Circuit rider in south Texas.</b> | Güney Teksas’ta "methodist" mezhebinin gezici rahibidir. Texas'ın güneyinde gezgin bir Metodist rahibi. Texas'ın güneyinde gezgin bir Metodist rahibi. Texas'ın güneyinde gezgin bir Metodist rahibi. Texas'ın güneyinde gezgin bir Metodist rahibi. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Shall I tell him you was outlawed up.</b> | Kanun kaçağı olduğunu söyleyeyim mi? | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Moon: It don't matter.</b> | Önemi yok. Önemli değil. Yeteneksizin biri olduğumu biliyor. Önemli değil. Yeteneksizin biri olduğumu biliyor. Önemli değil. Keşifte olduğumu biliyor. Önemli değil. Keşifte olduğumu biliyor. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>He knows I am on the scout.</b> | Bir işe yaramadığımı biliyor. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I will meet him later, walking the streets of glory.</b> | Onunla sonra görüşürüz, cennetin sokaklarında yürürken. Onunla cennetin sokaklarında yürürken görüşürüm. Onunla cennetin sokaklarında yürürken görüşürüm. Onunla cennetin sokaklarında yürürken görüşürüm. Onunla cennetin sokaklarında yürürken görüşürüm. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Well don't be looking for Quincy.</b> | Quincy’yi arama ama. Oralarda Quincy'i arama sakın. Oralarda Quincy'i arama sakın. Oralarda Quincy'i arama sakın. Oralarda Quincy'i arama sakın. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>(Whispers) What will we do when they get here?</b> | Buraya geldiklerinde ne yapacağız? | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>When they ride up,</b> | Atlarla gelecekler. Yukarı çıkacaklar. Umarım sığınakta işlerini bitiririz. Yukarı çıkacaklar. Umarım sığınakta işlerini bitiririz. Geldiklerinde, işlerini sığınakta bitirmeye bakarız. Geldiklerinde, işlerini sığınakta bitirmeye bakarız. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>what we want is to get them all in the dugout.</b> | Umalım da hepsi bizim yer altı sığınağına girsin. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I'll kill them the last one that goes in, then we'll have them in a barrel.</b> | Onlar içeri girdikleri sırada vuracağım, bu şekilde hepsini avucumuzun içine alacağız. En son içeri gireni öldürürüm böylece onları tümsekte kıstırırız. En son içeri gireni öldürürüm böylece onları tümsekte kıstırırız. Son gireni öldürürüm ve onları içeride sıkıştırmış oluruz. Son gireni öldürürüm ve onları içeride sıkıştırmış oluruz. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>You will shoot them in the back?</b> | Onları sırtlarından mı vuracaksın? Arkalarından mı vuracaksın? Arkalarından mı vuracaksın? Arkalarından mı vuracaksın? Arkalarından mı vuracaksın? | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Mmm, will give them the know our intentions is serious.</b> | Niyetimizin ciddi olduğunu anlamalarını sağlayacağız. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Then I'll call down.</b> | Ardından yere yığılacaklar. O zaman düşerler. Belki de canlı ele geçiririz. O zaman düşerler. Belki de canlı ele geçiririz. Sonra da azarlarım. Canlı çıkmak istiyorlar mı diye bakarız. Sonra da azarlarım. Canlı çıkmak istiyorlar mı diye bakarız. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>See if they'll be taken alive.</b> | Ölüp ölmediklerine bakacağım. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>If they won't.</b> | Ölmemişlerse ve... Tabii isterlerse. Dışarı çıkarlarsa ateş ederim. Tabii isterlerse. Dışarı çıkarlarsa ateş ederim. İstemezlerse, dışarı çıkarlarken ateş ederim. İstemezlerse, dışarı çıkarlarken ateş ederim. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I'll shoot them as they come out.</b> | Dışarı çıkarlarsa onları vuracağım. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I'm hoping that three of their party being dead will take the starch out of them.</b> | Umuyorum üç tanesini yere indirince mesajı alacaklar. Umarım üç kurşun onları etkisiz hale getirir. Umarım üç kurşun onları etkisiz hale getirir. Umarım içlerinden üçünü öldürüp bunları rezil rüsva edebilirim. Umarım içlerinden üçünü öldürüp bunları rezil rüsva edebilirim. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>You display great poise.</b> | Gerçekten işinin piriymişsin. İyi plan yapmışsın. İyi plan yapmışsın. Kendine çok iyi hakim oluyorsun. Kendine çok iyi hakim oluyorsun. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Aw, it's just a turkey shoot.</b> | Sadece üçünü aynı anda vuracak kadar. Üç el birden ateş ederim. Üç el birden ateş ederim. Durumdan kendime avantaj sağlıyorum. Durumdan kendime avantaj sağlıyorum. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>One time, in New Mexico,</b> | Bir gün Meksika’ya doğru, Bir keresinde, Meksika'da... Bir keresinde, Meksika'da... Bir keresinde, Meksika'da... Bir keresinde, Meksika'da... | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>we was being pursued by seven men.</b> | Yedi adam tarafından takip ediliyorduk. ...yedi kişi tarafından takip ediliyorduk. ...yedi kişi tarafından takip ediliyorduk. ...yedi kişi tarafından takip ediliyorduk. ...yedi kişi tarafından takip ediliyorduk. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I turned Bo around and taken them reins in my teeth,</b> | Bir anda ters yöne doğru manevra yaptım ve dizginleri dişlerimin arasına aldım. Silahlarımı elime alıp dizginleri de dişlerimin arasına sıkıştırıp... Silahlarımı elime alıp dizginleri de dişlerimin arasına sıkıştırıp... Silahlarımı elime alıp dizginleri de dişlerimin arasına sıkıştırıp... Silahlarımı elime alıp dizginleri de dişlerimin arasına sıkıştırıp... | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>rode right at them boys firing them two navy sixes I carry in my saddle.</b> | Atımı dosdoğru üzerlerine sürdüm. Eyerden çıkardığım iki 86’lıkla onları kurşun yağmuruna tuttum. ...atımı üzerlerine sürdüm. Eyerimde taşıdığım iki altı patlarla ateş ettim. ...atımı üzerlerine sürdüm. Eyerimde taşıdığım iki altı patlarla ateş ettim. ...atımı üzerlerine sürdüm. Eyerimde taşıdığım iki altı patlarla ateş ettim. ...atımı üzerlerine sürdüm. Eyerimde taşıdığım iki altı patlarla ateş ettim. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Well..</b> | Sanırım… Şey... Şey... Şey... Şey... | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I guess they was all married men who loved their families, as they scattered and run for home.</b> | Ailesini seven ama onlardan kopmuş ve kaçmakta olan yaşlı ve evli bir adam bu. Sanırım onlardan kaçarak perişan ettiği halde ailelerini seven yaşlı adamlar var. Sanırım onlardan kaçarak perişan ettiği halde ailelerini seven yaşlı adamlar var. Sanırım hepsi ailseni seven evli adamlardı, arkalarına bakmadan kaçtılar. Sanırım hepsi ailseni seven evli adamlardı, arkalarına bakmadan kaçtılar. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>That is hard to believe.</b> | Buna inanmak çok zor. Buna inanmak zor. Neye? Buna inanmak zor. Neye? Buna inanmak zor. Neye? Buna inanmak zor. Neye? | True Grit-4 | 2010 | |
| <b> What is? One man riding at seven.</b> | Neye? Yedi kişiye kafa tutan adama. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Well, it's true.</b> | Ama doğru. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>You go for a man hard enough and fast enough,</b> | Birinin üstüne yeterince hızlı ve hırçın gittin mi, Bir adamın üzerine yeterince sert ve hızlı şekilde gidersen... Bir adamın üzerine yeterince sert ve hızlı şekilde gidersen... Bir adamın üzerine yeterince sert ve hızlı şekilde gidersen... Bir adamın üzerine yeterince sert ve hızlı şekilde gidersen... | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>He don't have time to think about how many is with him, he thinks about himself.</b> | kaç kişi olduklarını düşünecek kadar vaktin olmaz, sadece kendini düşünürsün. ...diğerlerini düşünecek zamanı yoktur, kendini düşünmeye başlar. ...diğerlerini düşünecek zamanı yoktur, kendini düşünmeye başlar. ...diğerlerini düşünecek zamanı yoktur, kendini düşünmeye başlar. ...diğerlerini düşünecek zamanı yoktur, kendini düşünmeye başlar. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>And how he might get clear of that wrath that's about to set down on him.</b> | Ve bundan dolayı aklanabilirsin. Bu işe başladığımdan dolayı bu beladan kurtulmak üzere olabilirim. Bu işe başladığımdan dolayı bu beladan kurtulmak üzere olabilirim. Üzerine gelen bu öfkeden nasıl kurtulacağını düşünür. Üzerine gelen bu öfkeden nasıl kurtulacağını düşünür. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Why were they pursuing you?</b> | Neden seni kovalıyorlardı? Neden seni takip ediyorlardı? Neden seni takip ediyorlardı? Neden seni takip ediyorlardı? Neden seni takip ediyorlardı? | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I robbed a high interest bank.</b> | Yüksek gelirli bir bankayı soydum. Büyük bir bankayı soymuştum. Büyük bir bankayı soymuştum. Büyük faziler veren bir bankayı soymuştum. Büyük faziler veren bir bankayı soymuştum. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Can't rob a thief, can you?</b> | Hırsızdan çalarsan buna hırsızlık denmez, değil mi? Bir hırsızı soyamazsın, değil mi? Bir hırsızı soyamazsın, değil mi? Bir hırsızı soyamazsın, değil mi? Bir hırsızı soyamazsın, değil mi? | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Never robbed a citizen.</b> | Asla bir vatandaşı soymadım. Hiçbir zaman bir vatandaşı soymadım. Hiçbir adamın saatini bile almadım. Hiçbir zaman bir vatandaşı soymadım. Hiçbir adamın saatini bile almadım. Asla bir vatandaşı soymadım. Bir saat bile çalmadım. Asla bir vatandaşı soymadım. Bir saat bile çalmadım. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Never took a mans watch.</b> | Hiç kimseden saatini almadım. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Mattie: It is all stealing.</b> | Her türlü çalmış oluyorsun. Hepsi çalmak. Hepsi çalmak. Hepsi çalmak işte. Hepsi çalmak işte. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>That's the position they took in New Mexico.</b> | New Mexico’da durum böyle. New Mexico'da aldıkları pozisyon buydu. New Mexico'da aldıkları pozisyon buydu. New Mexico'da aldıkları pozisyon buydu. New Mexico'da aldıkları pozisyon buydu. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Rooster: One man.</b> | Bir kişi. Onlar değildi. Onlar değildi. Bir kişi. Bir kişi. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Rooster: Did not figure them to send a scout.</b> | İzci gönderiyorlarsa onlardan korkma. Onlardan gözcü gönderecek kadar korkma. Onlardan gözcü gönderecek kadar korkma. Keşif için birini göndereceklerini düşünememişim. Keşif için birini göndereceklerini düşünememişim. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Rooster: It is La Boeuf.</b> | Bu LaBoeuf. Bu La Boeuf. Bu La Boeuf. Bu La Boeuf. Bu La Boeuf. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>We have to warn him, Marshall.</b> | Onu uyarmalıyız, Şef. Onu uyarmalıyız, Marşal. Onu uyarmalıyız, Marşal. Onu uyarmalıyız, Şerif. Onu uyarmalıyız, Şerif. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Rooster: Too late.</b> | Çok geç. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>What will we do, Marshall?</b> | Ne yapacağız Şef? Ne yapacağız, Marşal? Ne yapacağız, Marşal? Ne yapacağız, Şerif? Ne yapacağız, Şerif? | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>We sit. What does he do?</b> | Yerimizde kalacağız, o ne yapıyor? Oturacağız, o ne yapıyor? Oturacağız, o ne yapıyor? Oturacağız, o ne yapıyor? Oturacağız, o ne yapıyor? | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Rooster: Him in the woolly chaps is Lucky Ned.</b> | Belki sohbet etmek istiyorlardır. Bu Şanslı’nın adamı. Belki de konuşmak isterler. Bunlar Şanslı'nın adamları. Belki de konuşmak isterler. Bunlar Şanslı'nın adamları. Yünlü şeyi giyen adam Şanslı Ned. Yünlü şeyi giyen adam Şanslı Ned. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Well, that's that.</b> | Buraya kadar. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Well that didn't pan out.</b> | Tam olarak başardık denemez. Bu hiç iyi olmadı. Bu hiç iyi olmadı. Bu hiç iyi olmadı. Bu hiç iyi olmadı. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>You managed to put a kink in my rope, partner.</b> | Planımı suya düşürmeyi başardın yoldaş. Ayağıma dolaşmayı başardın, ortak. Ayağıma dolaşmayı başardın, ortak. Ayağıma dolaşmayı başardın, ortak. Ayağıma dolaşmayı başardın, ortak. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I am severely injured.</b> | Ağır yara aldım. Çok fena yaralandım. Çok fena yaralandım. Çok fena yaralandım. Çok fena yaralandım. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Rooster: Yes, you got drug some.</b> | Evet, başın biraz belada. Evet, takım taklavat hala yerinde. Evet, takım taklavat hala yerinde. Evet, mermiyi yemişsin. Evet, mermiyi yemişsin. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I was also shot.</b> | Bir de vuruldum. Üstelik tüfekle vuruldum da. Üstelik tüfekle vuruldum da. Üstelik tüfekle vuruldum. Üstelik tüfekle vuruldum. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>By a rifle.</b> | Tüfekle. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>That is quite possible. The scheme did not develop as I had planned.</b> | Çünkü işler planladığım gibi gelişmedi. Bu yüzdem kurduğum pusu planıma göre işlemedi. Bu yüzdem kurduğum pusu planıma göre işlemedi. Muhtemeldir, işler planıma göre gitmedi. Muhtemeldir, işler planıma göre gitmedi. | True Grit-4 | 2010 |